Sürdürülebilirlik ile Gelen Yeni Lüks

Sürdürülebilirlik ile Gelen Yeni Lüks

Dünyamız için vakit azaldı… Hızlıca hayatımıza, alışkanlıklarımıza ve kabullerimize yeni bir şekil vermemiz gerekiyor. Yaklaşımımızı ve bakış açımızı değiştirmediğimiz sürece dünyamızı yormayan, sürdürülebilir bir yaşama geçmiş sayılmayız. Bu nedenle yaşam şeklimiz ne olursa olsun durup düşünmeye ve yeni bir yaşam akışına uyum sağlamaya ihtiyacımız var.

Sürdürülebilir yaşamdan ve sıfır atıktan söz ederken en fazla vurguladığımız konulardan biri, bu yaşam biçiminin yalnızca dünyamıza iyi gelmekle kalmadığı ve evde veya iş yerinde ciddi tasarruf sağlamaya katkıda bulunduğu. Ama bu tasarruf, yaşama dair keyiflerimizden tasarruf ettiğimiz için değil! Hep söylediğimiz gibi sürdürülebilir ve sıfır atık yaşam, zevklerimizin elimizden alındığı ve mekanik birer ihtiyaç karşılayıcıya dönüştüğümüz yaşam anlamına gelmiyor. Tam aksine insan olarak yaşamaktan kaynaklanan en doğal ihtiyaçlarımızı temiz ve adil biçimde karşıladığımız bir yaşamdan söz ediyoruz. Yeni lüks kavramının gün geçtikçe sürdürülebilirlikten beslenmesi de bu kapsamda ortaya çıkıyor doğrusunu isterseniz…

Geleneksel Lüks

Lüks, farklı dönemlerde farklı anlayışlarla tanımlanmış. Genel olarak ifade etmek gerekirse Sanayi Devrimi’ne kadar lüks, şatafat ve gösteriş odaklı, ihtiyaç olanın dışına çıkan tüketim alışkanlıklarını işaret ediyor. Bu lüks alışkanlıkların süreç içerisinde içeriği de değişmiş. Örneğin çay, şeker ve tuzdan kahve, baharat, kuruyemiş ve ipeğe doğru bir kayma yaşanmış. Ancak lüksün özü pek değişmemiş: Nadir bulunan, sıra dışı olan, pahalı, ayrıcalıklı kesimlerin sahip olabildiği, her yerde ve herkeste rastlayamayacağımız ve hatta rastlama ihtimalimiz olmayan ürünler…  

Sanayi Devrimi ile yaşanan dönüşüm, lüks tanımını üretim odaklı hale getirmiş. Üretim özellikleri olarak kalite, dayanıklılık, işçilik, performans, işlevsellik ve tasarım gibi üretim sürecine özgü nitelikler, bir ürünün lüks olup olmadığını belirlemiş. Bir ürün için pahalı bir bedel ödemenin karşılığı, üretim kriterlerine eksiksiz uymasıyla ilgili olmuş. Günümüze doğru gelen süreçte ise üretim kriterlerine ek olarak insan dokunuşunun önemi artmış. Tasarım ve işçiliğin özel ve ayrıcalıklı olması, ince bir zevk barındırması, özgün olması ve yenilikçi bir perspektifle üretilmesi, bir ürünün lüks olarak nitelendirilmesi ve pahalıya satılması için gerekli hale gelmiş.

Sürdürülebilirlik ile Gelen Yeni Lüks
Sürdürülebilirlik ile gelen yeni lüks

Fotoğraf: Gerd Altmann

Yeni Lüks

Gelelim günümüze… Günümüzde artık “geleneksel lüks” kavramından uzaklaşıyoruz. Yeni lüks veya demokratik lüks dediğimiz ayrıcalıklı tüketim alışkanlıkları, üst ve orta üst sosyo-ekonomik seviyeler için son derece ulaşılabilir hale geldi. Bu erişilebilir yeni lüks için materyal özelliklerin ve insan emeğinden kaynaklanan eşsizliğin var olduğunu kabul ediyoruz. Buna ek olarak yeni lüks, tüketicilerin yaşam tarzı değerleriyle anlam buluyor.  Yaşam tarzımızı ve dayandığı değerleri yansıtan ürünler, lüks tanımına giriyor. Buna ek olarak bir ürünün lüks olmasını, yaşattığı deneyim  belirliyor. Yalnızca pahalı bir ürünü satın almaktan ve kullanırken ondan haz duymaktan bahsetmiyoruz. Bir ürün veya ürünler toplamı vasıtasıyla yaşadığımız zihinsel ve duygusal bir zenginleşme sürecini kastediyoruz. 

Yeni lüksün satın alma işlemiyle sınırlı olmaması ve deneyimsel bir hikâye sunmasıyla birlikte lüks ile pahalı arasındaki bağ da zayıfladı. Bir ürünün maddi ve materyal koşullarının aslında değerler üzerinden belirlendiği yeni bir dönem başladı. Bu çerçevede “Pahalı” yerine “Sorumlu”, “Adil”, “Eşitlikçi” gibi kavramlar yerleşmeye başladı. Buna göre yeni lüks, öncelikle tüketicilerin değerlerine hitap ediyor. 

Sürdürülebilirlik ile Gelen Yeni Lüks
Geleneksel ve yeni lüks

Fotoğraf: Mimi Thorisson

Peki Günümüzde ve Gelecekte Yeni Lüks Değerleri Neler? 

İnsan faaliyetlerine bağlı olduğu kanıtlanan bir iklim değişikliğinin ve hatta iklim krizinin içinden geçiyoruz. Dünyamızın ağır kirliliğe maruz kaldığı, biyoçeşitliliğin tahrip edildiği, ormansızlaşmanın tırmandığı tek yönlü bir tüketim ve harcama sokağında hızla ilerliyoruz. Bu yaşam biçimimiz bizi iki endişe ve aynı zamanda sorumlulukla karşı karşıya bırakıyor: Kendimize karşı ve diğerlerine karşı…

Kendimize karşı ilk sorumluluğumuz sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak. Sağlıklı bir şekilde ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımız, içerisinden geçmekte olduğumuz bu dönemde çaba gerektiriyor. Yediğimiz sebze meyvelerden, kullandığımız kremden, koltuğun döşemelik kumaşından endişe eder olduk… İçimizi kaplayan soru: Nasıl üretildi? İçinde neler var? Bu endişeleri yenmek için temiz tarım ürünlerine, sağlığımızı tehdit etmeyen kişisel bakım ve temizlik ürünlerine erişim önem taşıyor. Bunun dışında tekstilden mobilyaya, takı ve mücevherden elektronik eşyalara kadar insan sağlığını ve dünyanın sağlığını dikkate alan, sorumlu üretime inanan ve tüketicinin mütevazı beklentisini karşılayan üreticiler, ürünlerini aslında değere yani demokratik lükse dönüştürüyorlar. 

İkinci sorumluluğumuz ise kendimizi, ailemizi ve yakın çevremizi aşan bir çerçevede. Bizden uzakta ve hiç karşılaşmadığımız insanlar, iklim krizinin ve dolayısıyla iklim adaletinin keskin yüzünde yaşıyorlar. İkinci endişemiz ve sorumluluğumuz, dünyayı insanca yaşanır bir yer haline getirmeye katkıda bulunmak. İklim krizi nedeniyle kıtlığın ortaya çıktığı Madagaskar’da olduğu gibi kuraklık, aşırı doğa olayları, göç gibi nedenlerle zorlu yaşam koşullarına mahkûm olan insanlar bir tarafta… Dünyanın çeşitli yerlerinde bizim hızlı tüketim tutkumuza yetişmeye çalışan işçiler diğer tarafta… İklim adaleti tam da bu nedenle doğa olaylarının yanı sıra sosyal koşulları da kapsayan bir çerçeveye oturuyor. Bu noktada yerel üretim ve yerel üretimin desteklenmesi, adil ticaret bağlamında eşitlikçi bir değer olarak karşımıza çıkıyor. Yerel üretimin tasarımdan ve inovasyondan beslenmesi ve bu sayede tüketiciye kişiselleştirilmiş, keyifli ve benzersiz bir ürün sunulması, yeni lükse karşılık geliyor.

Bu Değerler Dizisi Bize Ne Anlatıyor?

Sözünü ettiğimiz değerleri biraz daha açarsak yeni lüks bağlamında tüketiciyi üreticiyle buluşturan değerler şu şekilde sıralanıyor:

  • Dünya kaynaklarının nasıl kullanıldığı
  • Doğa dostu olması
  • Adil ticarete dayanması
  • Üretim koşullarının ve sürecinin şeffaflığı
  • Etiketlerde tüm ham madde ve üretim detaylarının yer alması
  • Üretimde ve taşımada kullanılan enerji kaynağı

Bu değerlerin yanı sıra yerel üretime ve emeğe güvenen, el işçiliğini ön plana çıkaran, sindirilmiş klasik bir zevke dayanan ürünler, yeni lüksün temelini oluşturuyor. 

Buradaki sorum size: Bu tarif ettiğimiz yeni lüks, aslında sürdürülebilir üretimi ve sorumlu tüketimi hatırlatmıyor mu?

Yaşadığı dünyaya ve dünyanın verdiklerine saygılı, üretim sürecini ustalaştırmış, insana ve çevreye iyi gelen, kullanım süreci tamamlandığında faydasını sürdüren tasarım ve inovasyon ürünleri aslında sürdürülebilir ürünlere karşılık geliyor. Buradan bir nokta ileriye geçip yeni lüks ile sürdürülebilirliği tek bir kavramsal çerçeveye oturtmak da mümkün. 

Sürdürülebilirlik ile Gelen Yeni Lüks
Yeni lüks

Fotoğraf: design.meliora

İki Örnekle Bitirelim:

1: Topraktan masaya anlayışıyla ince bir damak tadına hitap eden lezzetler yaratan bir aşçının, sıfır atık mutfak anlayışıyla temiz tarım ürünlerini işleyen, gösterişten uzak sofrasında olmak mı? Yoksa yapay süslerle bezeli bir masada zararlı kimyasallara maruz kalarak yetişen tarım ürünlerinden yaratılan ve israfın görsel bir şölen olarak nitelendirildiği bir sofrada olmak mı? Tahmin edersiniz ben ilk masadaki yerimi çoktan ayırttım…

2: Dünyanın cennet köşelerinden birinde beton binaların arasında ağaçlı yürüyüş yollarına sahip, klimalı, arka kapısından poşetlerce atık çıkan bir ev sahibinde deniz keyfi mi? Yoksa bu cennet köşesinin özelliklerine uygun, rahatlığı ön plana çıkaran, doğayla uyumu esas alan bir ev sahibinde deniz keyfi mi? Cevap bu sefer sizde…

Yeni lüks, biricik yaşantılarımızı biricik deneyimlerle keyiflendirmeye çalışırken aslında sürdürülebilirlikten besleniyor ve iyilik, doğallık, gelecek gibi değerlerimizle bir oluyor. Sürdürülebilirlik yolunda ısrarla ve heyecanla devam…

Kapak Fotoğrafı: Michel Rohan