Güncelleme Tarihi: 25 Temmuz 2022
“Hepimiz aynı fırtınadayız, ama hepimiz aynı gemide değiliz.”
Dünya, bir kriz yaşıyor; iklim krizi. Ancak tüm krizlerde olduğu gibi herkes bu krizden aynı şekilde etkilenmiyor. Ekonomik krizlerden, sağlık krizlerinden ve tüm diğer felaketlerden de herkesin aynı şekilde etkilenmediği gibi…
Fotoğraf: Mika Baumeister
İklim Krizinin Sorumlusu Kim?
İklim krizinin sorumlusu hepimiziz. Sen, ben, biz… Ama hepimiz eşit miktarda sorumlu değiliz. Hepimizin karbon ayak izi aynı değil. Ülkelerin ve hatta kentlerin de karbon ayak izi ve iklim krizinin büyümesindeki payı aynı değil.
Dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşıyor ve kentler küresel karbon emisyonlarının %70’inden sorumlu. Bu, kentlerde yaşamayan %50’nin temiz hava, temiz gıda ve temiz su haklarının, iklim haklarının ihlal edildiği anlamına geliyor. Benzer şekilde her ülkenin de karbon emisyonları aynı değil. Çin ve Amerika ve hatta “Küresel Kuzey”i oluşturan “gelişmiş” ülkelerin karbon emisyonları, gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarının en az üç katı kadar. Dolayısıyla iklim krizinin büyümesindeki sorumluluk her ülke için aynı değil.
Hepimizin az ya da çok sorumlu olduğu bu kriz, hepimizi etkiliyor ve etkileyecek. Ancak eşit şekilde değil…
İklim Krizinden Kimler Etkileniyor ve Etkilenecek?
İklim krizinin sonuçları her yerde eşit olmadığı gibi en yıkıcı etkileri de her yerde görülmeyecek. Örneğin, ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz kuşağı, iklim krizinden en çok etkilenecek hassas bölgelerden biri. Bu yıl Akdeniz kıyı şeridimizde yaşanan yangınlar ile Batı Karadeniz’de görülen sel felaketi, bir ülkede dahi her bölgenin iklim krizinin etkilerini aynı şekilde hissetmeyeceğinin göstergesi. Benzer durum dünya için de geçerli. Ülkemizdeki 10 kent, dünyada iklim krizinin etkilerini en çok hissedecek kentler arasında.
Bilim insanları, dünyanın pek çok yerinde, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle pek çok kentin sular altında kalacağını söylüyor. Bu, buralarda yaşayan insanların göçe zorlanacağı ve iklim mültecisi olacağı anlamına geliyor. İklim krizine bağlı kuraklığın arttığı bölgelerde içme suyu ve gıda sorunları olacak. Şimdi bile temiz hava ve temiz su haklarımızın var olduğundan söz edebilir durumda değiliz. Birey olarak bugün bile iklim haklarından yoksunuz.
Öte yandan iklim krizi bir ekonomik krizi de beraberinde getiriyor. Örneğin çiftçiler, iklim krizine bağlı aşırı hava olayları ve kuraklık nedeniyle ürün elde edemiyor, daha az ve verimsiz ürün ortaya çıkıyor ve büyük ekonomik zararlar doğuyor. Benzer durum, neredeyse tüm meslek grupları için geçerli.
Müşterekler
Gezegenimiz tek evimiz ve bize sağladığı kaynaklar; temiz hava, su, gıda, doğaya erişim, barınma, ilaç da hepimizin. Bu kaynaklar; ortaklarımız, müştereklerimiz.
Dünyamızın herhangi bir yerinden atmosfere salınan karbondioksit, en temel müştereğimizi kirletiyor ve hepimizi etkiliyor. Herhangi bir ülke ya da şirketin saldığı karbon, dünyanın ta öte ucundaki insanları ve tüm canlıları etkiliyor. İklim, müştereğimizdir. Herkesin olanı, kimse kirletemez ve yok edemez.
İklim krizinin sorumluları, kendi paylarına düşen sorumluluğu almalıdır. İklim adaleti, tam da bu demek! Canlı olan her şey ile birlikte hava, su, toprak ve ekosistemler gibi cansızların var olabilmesi ve gelecek nesillerin bugün sahip olduğumuz imkanlara sahip olabilmesi için iklim adaleti istiyoruz!
Kapak Fotoğrafı: Markus Spiske