Güncelleme Tarihi: 6 Eylül 2022
Markaların sürdürülebilir gibi görünüp arka planda yaptıkları çevre katliamlarını perdelemek için yaptıkları propagandaya greenwashing deniyor. Hem tüketiciye şirin gözükmek hem de erdem sinyallemek için sergilenen bu davranışın gıda sektöründeki yansımalarını inceledik.
Kağıt Bardaklar ve Pipetler
Ülkemizde her yıl milyarlarca karton bardak tüketiliyor. Özellikle kahve satıcıları tarafından kullanılan bu bardaklar, sanılanın aksine geri dönüştürülemiyor. Çünkü dışı kağıt olan bu bardakların iç kısmı plastik bir maddeyle kaplı. Bu bardakların geri dönüştürülebilmesi için çok özel yöntemler kullanmak gerekiyor. Bunun için de öncelikle atık karton bardakların ayrıştırılması gerek. Fakat bu bardaklar çöpe atıldığı için zaten zor olan geri dönüşüme tabi tutulmuyor. Aynı şey son dönemde kullanımı oldukça artan kağıt pipetler için de geçerli. Bu yüzden, özellikle zincir firmaların göz boyamak için giriştiği bu eyleme kanmamak gerek. Bu firmalar, gerçekten sürdürülebilir olmak istiyorlarsa plastikten tamamen arınmalılar.
Sürdürülebilirlik Göstergeleri
Bir firmanın, karbon emisyonunu düşürmek için eylem planı açıklamış olması çok olumlu. Fakat bunlara da temkinli yaklaşmak gerekiyor. Zira greenwashing adına en çok başvurulan yöntemlerden biri bu. Eylem planı açıklayan firmaların planlarına ne kadar sadık kaldıklarını sorgulamak şart. Bir araştırmaya göre firmaların çevrecilik iddialarının %40’ı yanıltıcı veya gerçek dışı. Belirsiz ve anlaşılamayan ifadeler kullanmak, yetkili bir kuruma ait olmayan “çevreci” logo ve etiketler kullanmak, belirli bilgi ve rakamları gizlemek bu firmaların daha çevreci gözükmek için başvurduğu bazı yöntemler. Örneğin “Ya dünyayı daha iyi bir yer yapmak sandviç yapmak kadar kolay olsaydı?” sloganını kullanan bir firma, dünya çapındaki binlerce mağazasından yalnızca birkaçını çevre dostu hale getirmiş durumda. Bu sebeple çekici ambalajların ve afili cümlelerin ötesini araştırmak önemli.
Sentetik Et
Besi hayvanı üretimini azaltmak için son zamanlarda popülerleşen sentetik etler de pek masum değil. Öncelikle bu sentetik etlerin üretildiği ortamın olabildiğince steril hale getirilmesi gerekiyor. Çünkü sentetik etler bakterilerin üremesi için çok elverişli bir ortam. Bunun önüne geçebilmek için gereken sterilizasyon işleminde plastik kullanılıyor. Ayrıca paslanmaz çelik ve deterjan kullanımı da oldukça yoğun. Bu da çevre kirliliği demek. Benzer bir teknolojinin kullanıldığı ilaç endüstrisinin karbon ayak izinin, otomotiv sektörünün karbon ayak izinden %55 daha büyük olduğu tahmin ediliyor.
Olaya bir başka açıdan bakacak olursak besi hayvanlarını yetiştirmek için kullanılan otlaklar, fotosentez yöntemiyle karbon salınımını azaltıyor. Besi hayvancılığı ortadan kalkarsa otlaklara da ihtiyaç kalmayacağı için karbon emisyonunu düşüren bir faktör ortadan kalkmış olacak. Tüm bunları hesaba katınca sentetik etin uzun vadede çevresel etkilerinin olumlu olup olmayacağı tam olarak kestirilemiyor.
Tüm bu bilgilerin ışığında gıda endüstrisinin yeşilliğini sorgulamak bizim için önemli bir görev haline geliyor. Firmaların anlattıklarını yeterli bulmamalı ve daha fazlasını araştırmalıyız. Bu şekilde kendilerini yeşile boyamaktan kaçınıp gerçekten yeşil olmalarını sağlayabiliriz.