Sürdürülebilirlik Sözleri Tutuluyor Mu?

Sürdürülebilirlik Sözleri Tutuluyor Mu?

İklim krizinin derinleştiği son on yıldır büyük şirketler ve markalar, sürdürülebilirlik ve düşük karbon emisyonu üretme gibi konularda çeşitli taahhütler veriyorlar. Ancak sürdürülebilirlik sözleri olarak verilen vaatlerin ne kadarının tutulup tutulmadığını kontrol eden oturmuş bir mekanizma bulunmuyor. Farklı ülkelerde farklı denetleme kurumları ve sivil toplum kuruluşları olsa da uluslararası olarak kabul edilen ve belirli standartlarla oluşturulmuş bir çerçeve henüz yok. Bu da verilen bazı taahhütlerin greenwashing olup olmadığını, yalnızca kamuoyu tarafından ‘bir şeyler yapıyor’ gibi algılanmak için öne sürülüp sürülmediği sorusunu doğuruyor. 

Sadece şirket ve markalar değil, ülkeler de sürdürülebilirlik sözleri konusunda görevini yerine getiremiyor. Ekim ayı içerisinde başlayan ve hala devam etmekte olan COP15 ve COP26  görüşmelerinde çoğu ülkenin geçmiş beş yıla yönelik taahhüt ettikleri maddeleri tamamlayamadıkları ve hedeflerine ulaşamadıkları görüldü. Üstelik liderler, gelecek beş yıl için de yeterince güçlü hedefler belirleyemiyor. 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması sonrası gelinen bugünkü noktanın değerlendirildiği görüşmelerde 2030 hedeflerine uzak olduğumuz ortaya çıktı. 

COP26 gibi uluslararası görüşmelerde liderler; kömürden çıkış, yenilenebilir enerji yatırımlarını artırma gibi sözler verirken benzer şekilde büyük şirket ve markalar da üretimlerinde daha sürdürülebilir olma, daha az karbon ayak izine ve atığa neden olma gibi taahhütleri sürekli dillendiriyor. Ancak aksiyonların yalnızca bir reklam veya kamuoyunun onayını almak için savrulan sürdürülebilirlik sözleri olarak kalmaması için taahhütlerin belirli aralıklarla yerine getirilip getirilmediğini inceleyen düzene oturulmuş bir sistem olmadığı gibi karşılaştıkları bir yaptırım da şimdilik yok.

Örnek vermek gerekirse Break Free From Plastic hareketinin bu yılki raporuna göre dünyanın en fazla plastik atığına neden olan şirketi Coca Cola, 2018’de başlattığı geri dönüşüm projesinden istenen sonucu alamasa da kampanya iletişimini başarıyla gerçekleştirdi. Ancak çoğunlukla tüketiciler bu taahhütlerin gerçekliğini sorgulamama eğiliminde olsa da yatırımcılar, çalışanlar, bilinçli tüketiciler ve aktivistler, özel sektörü sorumlu tutuluyor. 

Otomotiv firmalarından gıda ve moda endüstrisine sayısız alanda üretim yapan şirketler, 2030 ve 2050 yılları için büyük hedeflerini peş peşe sıralıyor. Bunların arasında Google’ın karbon nötr olmasından, Levi’s gibi giyim markalarının sürdürülebilir yöntemle üretilmiş kıyafetlere raflarında yer vermesi gibi sayısız örnek bulunuyor. Üretimde sürdürülebilir yöntemlere geçmek, enerji tüketimi azaltmak veya enerji ihtiyacının bir kısmını yenilenebilir enerjiden karşılamak, net sıfır emisyon hedeflerine giden yolda alınan kararlardan bazıları. Öte yandan şirketlerin karbon emisyonlarını azaltmak yerine karbon denkleştirmesi (carbon offsetting-sera gazı kesintileri yapması için bir başkasına finansal destek sağlamak) yapmaları ve üretimlerine sürdürülebilir olmayan şekilde kaldıkları yerden devam etmeleri de sıcak bakılmayan bir konu. 

Şirketler, iklim krizindeki rollerinin farkında. 2019 yılında The Guardian tarafından yürütülen bir araştırmada, en büyük küresel yirmi fosil yakıt enerji şirketinin sera gazı emisyonlarının üçte birinden sorumlu olduğu ortaya çıktı. Günümüzde, 2021 yılında Fortune 500 listesine giren şirketlerin neredeyse %55’i iklim değişikliğine karşı harekete geçme sözü verirken bu yüzdelik içerisinden de sadece %20 kadarının taahhütleri bilimsel nitelik taşıyor. Halbuki sözlerin bilimsel dayanaklarla desteklenmesi, yıllık raporların transparan olarak halka sunulması, sivil toplum kuruluşları ve kurumlar tarafından bu raporların denetlenmesi gerek. 

Özetle, şirketlerin üretimi aksatmamak amacı ile dünyanın bir yerinde ormansızlaşmaya neden olurken başka bir yerde ağaç dikme sözü vermesi, iklim krizi ile mücadelede yerinde saymak anlamına geliyor

Kapak Fotoğrafı: Magda Ehlers