Ekolojik Krizle Feminist Mücadele Mümkün mü?

Ekolojik Krizle Feminist Mücadele Mümkün mü?

Fikirler, tıpkı bütün canlılar gibi bir yaşamsal döngüye tabi. Doğuyor, gelişiyor, başka fikirlerin doğumuna sebep oluyor, ölüyor ve hatta nadiren de olsa döngünün dışına taşıp ölümsüzlüğe vakıf oluyorlar. Feminizm de içinde yaşadığı zihinlerle beraber sürekli bir gelişim içerisinde yol almaya devam ediyor.

Feminizmin, tabiatındaki kapsayıcılığı görünür kıldığını düşündüğüm ve iyice kavransa feminizme yöneltilen pek çok eleştiriyi bertaraf edeceğine inandığım bir sloganı vardır:

“Herkes için feminizm.”

Ben, bugün bu slogan için ufak bir değişim önerisi ve bu önerinin arkasında yatan bazı düşüncelerle beraber karşınızdayım:

“Her şey için feminizm.”

Peki Niçin Feminizm?

Ekolojik Krizle Feminist Mücadele Mümkün mü?
Ekolojik krizle feminist mücadele mümkün mü: Niçin feminizm?

Fotoğraf: Melodie Descoubes

Ne yazık ki son yıllarda ekolojik yıkımın etkileri somut ve hazin olaylarla her zaman olduğundan çok daha fazla yüzümüze vuruldu. Zorunlu kitlesel göçler, kıtlıklar, seller, orman yangınları ve hatta kentleşmenin doğal yaşam bölgelerine taşmasının yanında pandemi ile birlikte üst üste pek çok felaketi yakından yaşadık. Tüm bu gelişmeler, ekolojik krizin bir konu olarak akademik alanlarda, politikada, medyada ve sosyal hayatımızda daha fazla yer edinmesini sağladı. Çok daha önceden gündemimizi meşgul etmesi gereken bu önemli konunun geç de olsa konuşulmaya başlaması yine de sevindirici. 

Takdir edersiniz ki herhangi bir şey yeterince popülerse kapitalist düzen içerisinde hemen pazarlanabilir bir ürün haline dönüşüyor. Pek çok firma da bu treni kaçırmamak için reklam kampanyalarında ekolojik krize değinmeye başladı. Aslında ekolojik krize sebep teşkil eden ama onlar için karlı olan eylemlerinden vazgeçebilseler, bu mücadelede daha büyük bir rol oynamış olacaklar. Fakat ‘’Çevreciyiz!’’ temalı bir reklam filmi çekmek yerine bunu yapmalarını beklemek biraz hayalcilik olurdu. Hal böyleyken çözümü kapitalizmin çarkında bulamayacağımız ortada. O zaman gövdemizi bir başka yöne çevirebilir miyiz?

Feminizmin kadın hakları mücadelesinden çok daha kapsayıcı bir tavırla egaliter bir toplumsal düzenin müjdecisi olarak algılanması taraftarıyım. Çünkü toplumsal cinsiyet normlarının ortadan kalkması, zihinsel ve bedensel olarak kadının özgürleşmesinin yanı sıra aynı cinsiyet normları ve ataerkil düzenin altında ezilen bütün bireyler için daha adil bir dünyanın önünü açacak. Bu da kadın ve erkeğin hem toplumla hem de birbirleriyle ilişkisinin yeniden düzenlenmesini ve haliyle var olan statü sembollerinin değişmesini sağlayacak. 

Kadın ve erkeğin ataerkil-kapitalist kölelikten kurtulması, süregelen yağma kültürüne ket vuracak. Erkek kas gücünün ve kadın bedeninin yağmalanması ve muhakkak tabiatın yağmalanması son bulacak. Kadının işgücüne adilce katılımı, toplumsal refahın önünü açacak ve bu sayede ekolojik krizle mücadele için gerekli finansal durum yaratılabilmiş olacak. Her şeyden önce toplumsal eşitsizlik gibi her açıdan insanlığı en çok meşgul eden bu meselenin çözümü, ekolojik krizle mücadeleye dönük maddi ve manevi enerjinin ortaya çıkmasını sağlayacak.

Tüm bunlar göz önüne alındığında feminizmin sadece kadını değil, herkesi ve hatta her şeyi yaşatacak olduğuna inanmak fazlasıyla makul gözüküyor.

Kapak Fotoğrafı: Lina Trochez