Yanlış Anlamlandırma: Pareidolia Nedir?

Yanlış Anlamlandırma: Pareidolia Nedir?

Gündelik hayatımızda hemen hemen herkesin karşı karşıya kaldığı bir sendrom var. İnsan yapısı abartmaya ve bazen bir durumu olmadığı gibi analiz etmeye eğilimli. Bu yazıda kişinin algılama biçimi ile ilgili pareidolia sendromu konusundan bahsedeceğiz. Pareidolia, kişinin gördükleri nesne ve karşılaştıkları olaylara olduğundan fazla anlam yükleme durumudur. Sigmund Freud’un “Gördüğünüz bir tavuk bazen sadece bir tavuktur o kadar da anlam yüklemeyin.” sözü konunun özünü gayet iyi anlatıyor.

İnsan zihni, her gördüğünden bir şey çıkarma ve anlamlandırma eğiliminde olduğundan pareidolia sendromu sıklıkla yaşanır. Bazen bulutları bazı nesnelere benzetir anlam yükleriz bazen bir spor takımının başarısızlığını yeterince hazırlanmamaya değil şanssızlığa bağlarız. Bazen de kendimizde gözlemlediğimiz birkaç basit hastalık belirtisini alakasız biçimde çarpıtıp acaba kanser miyim diye düşünebiliriz. Gündelik hayattaki bu ve bunun gibi örnekler birer pareidoliadır.

pareidolia nedir

Fotoğraf: Harry Grout

En çok görülen pareidolia örnekleri arasında bazı nesne ve cisimleri insan yüzüne benzetme, alakasız sesleri insan sesi sanma, rastgele oluşan bir şekli bir haritaya, bir hayvana benzetme gibi durumlar yer alır. 

Pareidolia’da birbiri ile ilgisi olmayan veriler, birbiri ile ilişkilendirilir. Sinirbilime göre bu sendrom, afofeni türüdür. Yani veriler manipüle edilir ve çağrışım yapan beyin alakasız veriler arasında bir ilişki kurar. Esasında toplumumuz bu tavra çok meyillidir. Kültürümüzde birçok şeye gereğinden fazla anlam yükleme alışkanlığı vardır. 

Ancak bu konu tek bir topluma indirgenmeyecek kadar geneldir. Bu bir alışkanlıktan çok beynin gördüğü herhangi bir ismi veya şekli insan yüzüne benzetiyor olması dürtüsüdür. Çünkü beyinlerimiz bu çıkarım yönünde özelleşmiştir. Evrim bunu gerektirmiştir. İnsanoğlunun varoluş tarihine baktığımızda eski çağlarda insan yüzünün tanımanın hayati bir önem taşıdığını görürüz.

pareidolia

Fotoğraf: Tombud

Bilim dünyasında da pareidolia kavramı detaylıca ele alınmıştır. Bilim insanlarından Julian Huxley ve Carl Sagan, pareidolia konusunu evrimsel bir süreçte değerlendirmiş, kişinin kendisine yakın olan ya da benzeyen başka varlıkları ifadelendirmesi için evrimleştirdiği bir nitelik şeklinde anlatmıştır. Elbette bu konudaki tartışmalar günümüzde devam etse de pareidolia psikoloji ve evrim alanı içinde değerlendiriliyor.

Zihinlerimizin böylesi bir kaos yaşaması, elbette sebepsiz değil. İnsan beyni bilgiyi işleme bakımından ve insan beyninin bilgi-işlem özelliğinden dolayı, bazı tesadüf ve rastgele gelişen olayları anlamsız dahi olsa anlamlıymış gibi anlamlandırma eğilimi içinde. İşte bu eğilim ve yatkınlık bizleri pareidolia durumları ile karşılaştırıyor. 

Sanal Gerçeklikte Pareidolia 

Güncel bir örnekle bulunduğumuz çağ içinden pareidolia kavramına bir bakalım. Bu bakışı da özellikle dijital kimliklerin ve sosyal medya benliklerinin yol açtığı toplumsal algılamalar açısından ele alalım. Bu sosyolojik olgunun pareidolia ile olan ilişkisi yönünde değerlendirelim. 

Herkesin bir şey olduğu çağımızda kişilere atfettiğimiz unvan ya da konum çoğu zaman yerini bulmuyor. Hep fazlası olma çabası, abartma eğilimi, gerçek kişiliğin ve gerçek olanın gölgede kalması gibi sonuçların altında psikolojik ve sosyolojik nedenler var tabii ki. Hızla dijitalleşiyor oluşumuz da yeni bir gerçeklik sunuyor. 

Hayatımızı yeni medya türlerine ve sosyal medya alemini içerik üretmeye adadığımızdan beri “her şeyin kurgulanmış”, “her şeyin abartılmış” olduğu hissi ile karşı karşıya kalıyoruz. Dijital kimliklerimiz bir pareidolia etkisi yaratıyor adeta. Şüphesiz ki birey olarak konu ve olaylara tarafsız yaklaşmak ve bir durumu olduğu gibi algılamak, bizi daha dengeli ruh hali içine sokar. Esasında bilinç, belirli bir farkındalık ve sorgulama ile zihin yanılmalarından sıyrılabileceğimizi unutmamız gerek!

Kapak Fotoğrafı: Tim Mossholder