Mimarlık ve Moda Tasarımı Harmanlanıyor: Mimariden Esinlenen Tasarımcılar

Mimarlık ve Moda Tasarımı Harmanlanıyor: Mimariden Esinlenen Tasarımcılar

Güncelleme Tarihi: 2 Mart 2021

Lüks moda, doğal yaşamdan ve günlük akıştan güzel sanatlara kadar tüm kaynaklardan ilham alır. Ancak mimarlık ve moda tasarımının arasındaki bağ, çoğu tasarımcı için hepsinden güçlüdür. İlk bakışta bu iki sanatsal alan zıt kutuplarda gibi gözüküyor; moda geçicidir, mimari ise kalıcı ve yerleşik. Moda, trendlerle ve kumaşın beden üstünde oturmasıyla hareket ederken, mimariden oluşan yapıtlar ise durağandır. Mimari, bize yaşadığımız ve çalıştığımız mekânları sunarken lüks moda bize giyilebilir sanatı taşımak için tasarlanır. Ancak yakından baktığınızda hem modanın hem de mimarinin insanlarla yaşam alanları arasında oluşan bir köprü, kişiliği yansıtan bir ayna gibi davrandığını görebiliriz. Coco Chanel bunu “Moda mimaridir: proporsiyon meselesidir.” şeklinde özetlemiştir.

Eskizler, karalama ve çizimlerden satış noktalarına veya defilelerin yer aldığı alanlara kadar mimari, moda evlerinin kimliklerini oluşturmalarının ayrılmaz bir parçasıdır. Hatta bazen belirli binalardan ilham alan tasarımcılar, mimariyi kendi tarzlarına uygun şekilde yorumlar. Mimariden esinlenen modanın ayırt edici özellikleri arasında abartılı oranlar ve yükselen açıların yanı sıra yapı ve şekillere, farklılaşan malzemelere yer verilir.

İşte Mimariden Esinlenen 4 Moda Tasarımcısı

Hüseyin Çağlayan

moda

Fotoğraf: AnOther Magazine

Listemize 2000 sonbahar-kış koleksiyonuyla 20 sene sonra bile hala çok konuşulan, sektörde iz bırakan Hüseyin Çağlayan ile başlıyoruz. 

Modayı “vücuda dokunan mimari” olarak tanımlayan Çağlayan, bu defilesi için standart bir iç mekânı andıran, oturma odasına benzer bir sahne tercih etti. Dekoratif objelerle kaplı, bir sehpa ve etrafına yerleştirilmiş dört “mid-century modern” (yüzyıl ortası modern) sandalyenin yer aldığı bu sette, mankenler mobilyalarla etkileşime girdikçe ve etrafta dolaşırken paltolarının ceplerine bu dekorasyondan objeler doldurdular. Dört gri elbiseli model, önce bu sandalye/koltukların kaplamalarını çıkarıp üstlerine elbise olarak giydiler, sonra da sandalyeleri bavul biçimine katlayarak sahneden taşıdılar. Ardından seyircilerin bakışları başka bir modele yöneldi; sehpanın ortasına adım atan bu model etrafındaki halkaları çekerek etek olarak beline tutturdu ve sahneden dışarı yürüdü. Bu show’la sanat, mimari tasarım ve modanın arasındaki hatları bulanıklaştıran Çağlayan, bu alanlara yaklaşımını katılımcılarla buluşturdu.  

Iris van Herpen

iris van herpen

Göz kamaştırıcı tasarımları kadar teknolojiye olan tutkusuyla da bilinen ünlü Hollandalı moda sanatçısı Iris van Herpen, kolay tanımlanamayan ürünler ortaya çıkarmak için mühendisler, sanatçılar ve mimarlarla iş birlikleri yapıyor; doğal dünyayı keşfederken, modayı, bilimi ve teknolojiyi çarpıcı ögeler yaratmak için harmanlıyor. Bu heykelsi tasarımlarını oluşturmak için yeni ve farklı malzemeler kullanmaktan da kaçınmıyor. 

Örneğin 2015 ilkbahar-yaz hazır giyim, “Magnetic Motion” koleksiyonunda, fotoğrafta gördüğünüz şeffaf buz elbisesini basmak için mimar Niccolo Casas ve 3-D Systems ile iş birliği yaptı. Bir yıl sonra kinetik elbiseyi hayata geçirmek için mimar ve sanatçı Julia Koerner ile birlikte çalıştı. 

Van Herpen gibi tasarımcılar, modayı yalnızca yüzeysel bir ürün olarak değil, mimari bakış açısıyla birlikte kullanarak her iki disiplini de ileriye taşımayı hedefliyor.

Yasutoshi Ezumi

Yasutoshi Ezumi

Fotoğraf: Matterport

Mimarlık ve moda anlayışını buluşturan bir başka tasarımcı ise Yasutoshi Ezumi. 

Yasutoshi Ezumi, 2010 yılında ilk kez markasını piyasaya sürdüğünden bu yana Frank Gehry, Eames ve Gordon Matta-Clark gibi farklı mimari öncülerden etkilenmiş, Tokyo merkezli bir moda tasarımcısı. Hatta 2016 ilkbahar-yaz koleksiyonu için Gehry’nin kendi ilham kaynaklarını anlattığı bir banda defilesinde arka plan müziği olarak yer vermişti. Gehry’nin çizdiği mimari modellerin gösterildiği bir belgeseli izledikten sonra Ezumi, bunun modadaki “draping” ile örtüştüğünü fark etmiş ve bu akımı bir araya getirerek sunmuştu.

Ezumi, yapılı çevrenin (giysinin) doğayla (insan bedeni) harmanlanmasından oluşan, fotoğrafta gördüğünüz 2021 ilkbahar-yaz koleksiyonunda giysinin kendi açılarını tamamladığı ve sergilendiği alana da önem verdiğini gözler önüne seriyor.

Pierre Cardin

pierre cardin

Fotoğraf: Twitter @pierrecardin

Pierre Cardin ise modaya ilk adımını bir kumaş atölyesinde çırak olarak çalıştığı dönemde atar. Ardından üniversitede mimarlık okumaya başlar ancak son dönemini tamamladıktan sonra bina tasarlama macerası sona erer.

İlk çalışmalarıyla Dior’un New Look’unu (yeni görünüm) tasarlamaya yardımcı olurken, kadın giyimine feminenliği geri kazandırmaya odaklanır. Ancak 1950’lerden itibaren Cardin’in mimarlık geçmişi tasarımlarına daha güçlü bir bakış açısı katar. Avangart ve uzay çağı tasarımlarıyla Cardin, kıyafetleri sadece kumaş parçaları gibi görmeden, vücut mimarisi olarak algılar ve tasarımlarında bu vurguyu ön plana çıkarır. Klasik bir mimar gibi tasarımlarını kadın formundan çok geometriye odaklanarak üretir.