Güncelleme Tarihi: 25 Temmuz 2022
Geçtiğimiz haftalarda Doğal Yaşam by Garanti BBVA kategorimize özel olarak hazırladığımız Yeşil İnovasyonlar derlememize bu ay da devam ediyoruz!
Gezegenimizin kırmızı alarm vermeye başladığı, iklim değişikliğinin etkilerinin çok daha somut bir şekilde hissedilmeye başladığı bu dönemde, hem yakın hem de uzak geleceğimizi değiştirebilecek yeşil girişimlere fazlasıyla ihtiyacımız var. Sorunların farkına varma aşamasını da geride bıraktığımıza göre artık Dünya’yı iyileştirmek için tedavi çalışmalarına başlamalıyız. Daha önce de bahsettiğimiz üzere yeşil inovasyon çalışmaları, tam da bu amaca hizmet ediyor ve sürdürülebilir gelecek adına yarınlara umutla bakmamıza olanak tanıyor.
Süt Lifi: Qmilk
İklim değişikliğinin etkilerini minimuma indirmek istiyorsak sera gazı emisyonlarını düşürmenin kritik önemde olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Küresel ısıtma ve iklim krizi üzerine araştırmalar yapan BM kuruluşu IPCC’nin yayınladığı son rapora göre gezegenimiz için kritik eşik olan 1.5 derecelik ısınmayı koruyabilmek için tüm sektörlerde sera gazı salımlarını hızla düşürmemiz gerekiyor. Tekstil sektörü de sera gazı emisyonları konusunda önemli paya sahip alanların başında geliyor. Araştırmalara göre tüm dünyadaki sera gazı salımlarının %6.7’si tekstil sektöründen kaynaklanıyor.
Bu gerçeğin farkında olan bilim insanlarının tekstil sektörü için alternatif çözümler üretmeye başlamış olması ise son derece umut verici. Bu alanda gerçekleştirilen yeşil inovasyon çalışmalarından biri, Alman tekstil firması Qmilk tarafından geliştirildi. Süt lifi ya da kazein lifi adı verilen yeni tekstil ürünü, %100 doğal olmasının yanında konvansiyonel tekstil üretim süreçlerine göre çok daha az enerji tüketiyor. Atık sütler içerisindeki kazein maddesine herhangi bir kimyasal madde katmadan elde edilen lifler, geleceğin tekstil sektöründe sürdürülebilirlik anlamında önemli bir role sahip olabilir.
Bitki Bazlı Plastik: Avantium
İklim değişikliğiyle mücadele konusunda bir ‘bölüm sonu canavarı’ ile karşılaşacaksak bunun plastik maddeler olduğu konusunda hemfikir olabiliriz. Plastik atıkların çevresel sürdürülebilirlik adına yarattığı olumsuz etkiler göz ardı edilemeyecek düzeyde. Öte yandan gündelik hayatta plastik kullanımının ne kadar gerekli olduğu da bir gerçek. O halde ilk akla gelen çözüm, plastik maddelere alternatif yaratmak olmalı ve Hollanda menşeli Avantium firması bu konuda önemli bir adım attı: Bitki bazlı plastikler!
Biyoplastik ya da biyobozunur plastik gibi alternatif materyaller, son dönemde giderek popülerliğini artırıyor. Avantium tarafından geliştirilen bitki bazlı plastik ürünü de geleneksel plastik üretimine oranla %45-55 civarında daha az karbon salımı yaratacak. Tamamen geri dönüştürülebilir ve doğada çözünebilir olan bu plastik türünde petrol yerine biyolojik bazlı bir ham madde olan şeker kullanılıyor.
Her ne kadar bitki bazlı plastik fikri kulağa son derece çevreci gelse de pek çok uzmana göre bu yöntem, uzun vadede plastik sorunu için sürdürülebilir bir çözüm değil. Uzmanlar, insanlığın ihtiyaç duyduğu plastik miktarını karşılayabilmek için yeterli bitki yetiştirecek alana sahip olmadığımızı ve plastik üretiminde kullanılmak üzere yetiştirilecek bitkilere ayırılacak arazilerin yepyeni sorunlara yol açacağını savunuyor. Ancak her şeye rağmen biyoplastikler, petrol bazlı plastik üretimine göre şu an için çok daha çevreci bir yöntem.
Karbon Yakalama ve Depolama Teknolojisi
Karbon salımlarının iklim değişikliğine yol açan faktörler arasında bu denli öneme sahip olduğunu düşündüğümüzde çözümü biraz daha basit yöntemlerde aramaya ne dersiniz? Bilim insanları da böyle düşünmüş olacak ki atmosfere salınan karbonları yakalamanın ve hatta depolamanın bir yolunu bulmuşlar. Karbon yakalama ve depolama teknolojileri, günümüzde hızla gelişiyor ve yakın bir gelecekte karbon ayak izini düşürme konusunda son derece önemli bir yeşil inovasyon halini alabilirler.
Karbon yakalama ve depolama teknolojileri, üç aşamadan oluşan bir süreç sonucunda çevresel sürdürülebilirlik adına fark yaratıyor. İlk olarak elektrik santralleri ya da fabrikalar gibi yüksek miktarlarda karbon salımı gerçekleştiren yerlerde karbon yakalama teknolojileri kuruluyor. Söz konusu tesislerden atmosfere salınan karbon yakalandıktan sonra devreye aktarma süreci giriyor. Yakalanan karbonlar yer altında kurulmuş olan depolara aktarılıyor ve burada depolanıyor. Karbondioksit gazları, depolama işlemi sayesinde gerekli durumlarda tekrar kullanılabiliyor ve böylece aslında karbon konusunda bir dönüşüm zinciri sağlanmış oluyor.
Yapay Fotosentez Yöntemleri
Sürdürülebilir bir gelecek adına doğaya meydan okumak yerine doğayı taklit etmek, tam da ihtiyacımız olan şey! Biyomimikri ismi verilen kavram da işte tam olarak bu düşünce biçimine odaklanıyor. Doğanın işleyişinden alınan ilham, insanlığın sorunlarına çözüm oluyor ve ortaya yapay fotosentez gibi geleceğimizi değiştirme potansiyeline sahip yeşil inovasyonlar çıkıyor.
Yenilenebilir, temiz ve sürdürülebilir enerji ihtiyacı hem bugünün hem de önümüzdeki on yılların en önemli gündemi. Enerji ihtiyacımızı karşılayabilecek en büyük ve önemli kaynağın ise Güneş olduğunu biliyoruz. Bitkilerin Güneş ışınlarını tamamen doğal süreçlerle enerjiye dönüştürmesinden alınan ilham ise yapay fotosentez teknolojisini doğurdu.
Dünyanın farklı bölgelerinde yapılan ar-ge çalışmaları sonucunda bugün, laboratuvar ortamında fotosentez yapmayı başarabiliyoruz. Bu inovasyon, hem karbondioksitlerin tüketimi hem de enerji üretimi anlamına geliyor. Yani bir diğer deyişle bitkilerin gezegenimizde milyonlarca yıldır gerçekleştirdiği bir davranışı taklit etmek, geleceğimiz adına altın buluş olabilir.
Dikey Tarım Çalışmaları
Global çapta yaşanan gıda krizi giderek daha ciddi bir hal alıyor. Tabii ki bu problemin ortaya çıkmasında pek çok farklı neden sayılabilir ancak artan nüfus ve dolayısıyla ortaya çıkan arazi sorunu, yeterli gıda arzının sağlanamamasında önemli bir faktör. Gezegenimizdeki her bir insanı ilgilendiren bu tehditle başa çıkmak içinse geleneksel tarım yöntemlerimizi birazcık değiştirmek yeterli olabilir. Bu anlamda gerçekleştirilen dikey tarım çalışmaları ise geleceğin sürdürülebilir tarım yöntemleri arasında kilit rolü oynamaya aday.
Hidroponik, akuaponik ya da aeroponik gibi çeşitli topraksız tarım yöntemleri kullanılarak geliştirilen dikey tarım sistemlerinde ekinler, konvansiyonel sistemlerin aksine yatay olarak değil dikey olarak yerleştiriliyor. Bu sayede kısıtlı alanlardan yüksek miktarlarda ürün elde edilebiliyor. Üstelik dikey tarım sistemleri, ürün çeşitliliği konusunda da son derece avantajlı. İç mekanlarda kurulan sistemler, farklı farklı ürünleri yetiştirebilmeye imkan tanıyor ve tüm süreç beklenmedik hava olaylarına karşı korumalı bir şekilde ilerlediği için mahsul kayıpları minimuma indirgeniyor.
Dikey tarımın hızla gelişmesiyle birlikte bilim kurgu filmlerinden aşina olduğumuz gökdelen çiftlikler, çok yakın bir gelecekte gerçeğe dönebilir.
Defne Pelet | Ayşegül Abacı
Geleceğimizi değiştiren, herkes için daha iyi bir dünya hayaliyle yola çıkan girişimcilere ve inovasyonlara göz atmak için aslında çok uzaklara gitmemize gerek yok! Garanti BBVA tarafından KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) ve Ekonomist dergisi iş birliğiyle düzenlenen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması kapsamında 2021 yılı Türkiye’nin Yöresinde Fark Yaratan Kadın Girişimcisi seçilen Ayşegül Abacı, kurduğu Defne Pelet girişimiyle yarınlara umutla bakmamızı sağlayan kadınlardan bir tanesi…
Abacı, Hatay’da ailesinin sahip olduğu bir defne kurutma işletmesinde bir gün bir yangına tanık oldu. Ancak neyse ki son derece tehlikeli görünen bu felaket, Abacı’nın inovatif bakış açısı ve girişimci ruhuyla sürdürülebilir ve çevre dostu yeni bir buluş haline geldi. Abacı, yangın sırasında atıl durumdaki defne dallarının bir türlü söndürülememesi üzerine düşündü ve böylece bu dalların yüksek yanıcı özelliğe sahip olduğuna kanaat getirdi. Doğayı kirletmeyen ve hatta doğayı koruyan bir biyokütle yakıtı için kolları sıvadı ve ailesinden aldığı destekle 45 kw gücünde bir pres makinesi satın aldı. Yine ailesine ait olan kapalı bir alanda denemeler yaptı ve günde 2 ton kapasiteyle başladığı üretim serüveninin ardından 2017 yılında Defne Pelet isimli şirketi kurdu.
Abacı, Defne Pelet’i kurduktan kısa bir süre sonra üretimini günde 5 tona kadar yükseltti. Türkiye’de defne dal atıklarından biyokütle yakıt üreten ilk şirket olan Defne Pelet, bugün günde 20 tona kadar üretim yapabiliyor. Abacı, aynı zamanda pelet yakıtı alanında faaliyet gösteren ilk kadın işletmeci unvanına da sahip. Çeşitli ülkelere ihracat da yapan Defne Pelet, Hatay’ın Yayladağı ilçesinde bölge halkına istihdam da sağlıyor.
Bpreg Kompozit | Burcu Karaca Uğural
Garanti BBVA tarafından KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) ve Ekonomist dergisi iş birliğiyle düzenlenen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması kapsamında 2022 yılı Türkiye’nin Gelecek Vadeden kadın girişimcisi seçilen Burcu Karaca Uğural da bir yeşil inovasyon projesi sahibi. Burcu Karaca Uğural tarafından kurulan Bpreg Kompozit şirketi, sahip olduğu patentli teknolojiyle doğal elyaf takviyeli kompozit materyaller geliştiriyor.
Bpreg Kompozit tarafından tescil edilen ve EcoRein ismi ile sunulan kompozit malzelemeler; otomotiv, savunma sanayi, beyaz eşya ve mobilya gibi pek çok farklı sektörde kullanılıyor. İlgili sektörlerde halihazırda kullanılan materyallerin aksine petrol bazlı olmaması ve daha düşük çevre yüküne sahip olması, EcoRein kompozitlerini çok daha sürdürülebilir kılıyor.
Uğural’ın kurucu ortağı olduğu şirket tarafından geliştirilen inovasyon, 2019 yılının mart ayında ilk lansmanını gerçekleştirdikten sonra kısa sürede büyük ilgi gördü. Bpreg kompozit, global pazarda en iyi enstitüler ile projeler yürütmeye devam ediyor.