Doomscrolling Nedir?

Doomscrolling Nedir?

İnternet, hayatımızın en derin noktalarına girdiğinden beri insan psikolojisini de son derece etkilemeye başladı. Son zamanlarda uzmanlar tarafından dikkat çekilen doomscrolling ise bunların en ilginçlerinden biri. Peki, doomscrolling nedir? Gerçekten internette dolaşırken felaketleri mi arıyoruz? Gelin bir bakalım…

Felaket Kaydırması (Doomscrolling)

Doomscrolling nedir
Doomscrolling Nedir?

Fotoğraf: Pxhere Commons

Doomscrolling kavramı, özellikle son yıllarda geçirdiğimiz pandemi sonrası ortaya çıktı. “Felaket kaydırması” olarak Türkçeye çevirebileceğimiz bu kavram, çoğunlukla sosyal medyada dolaşırken hoşlanmadığımız şeyleri bulmak ve tüketmek anlamına geliyor. 

Örneğin gayet güzel geçen bir günden sonra Twitter’a girip Türkiye’nin ekonomik sorunları hakkında spesifik aramalar yapıyorsanız, bu yaptığınız doomscrolling olarak adlandırılabilir. Peki insanlar neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyor? 

İnternete dair unutulmaması gereken gerçeklerden biri ise herkesin bir “balonu” olduğudur. Günümüzdeki algoritmalar tamamen kullanıcının deneyimlemekten zevk aldığı şeyleri tekrar tekrar önüne çıkarmak üzerine kurulu. İçinde yaşadığımız bu balon sebebiyle hayatın gerçekleriyle olan bağlantımız kopabiliyor. Örneğin yapılan bir seçimden sonra tüm sosyal medya hesaplarında gördüğünüz içeriklerin sonuçlanan seçimin tersi fikirler içerdiğine şaşırmış mıydınız? Aslında yarattığınız veya daha doğru tabirle sizin için yaratılan bu balon, balonun dışına çıkmanızı ve homojen dağılıma sahip fikirlerle tanışmanızı engelliyor. Tabii bu durumu doomscrolling açısından ele alırsak insan psikolojisini etkileyecek düzeyde bir sorundan bahsediyoruz demektir. 

Felaket ile Bağ Kurmak

Doomscrolling nedir
Doomscrolling nedir?

Fotoğraf: Skitterphoto

Doomscrolling ile ilgili en ilginç noktalardan biri de felaket üzerinden insanların bağ kurması ve duygusal boşalım yaşaması. Örneğin sizin hayat görüşlerinize ters büyük bir sorun yaşandığı zaman bunun halk nazarında başka kimseler tarafından da benimsenip kınanması, kendinizi onaylayıp dopamin salgılamanızı sağlayabilir. 

Tabii ki de tamamen suçlayıcı davranmak istemeyiz. Gerçekten bir insan, üzüldüğü için bu tarz felaketleri takip edip onlar hakkında kamuoyu oluşturmaya çalışabilir. Yalnızca bu konudaki büyük sorunlardan biri olan kişisel balonunuzun sonunda sizi sürekli felaket haberleriyle tıka basa besleyeceği gerçeğini unutmamak gerekir. 

Ne yazık ki haber kaynakları da bu konuda bizlere yardımcı olmuyor. Daha fazla ilgi çeken başlıklar, gereğinden fazla abartılan felaketler… Örneğin Covid-19 vakası ilk olarak Çin’de çıktığı zaman Batı ülkelerinde paylaşılan haberleri hatırlıyor musunuz? Gerçekten kıyamet senaryosuna sahip filmlerdeki gibi insanlığın sonunun geldiğini düşünmüştük… 

Duyarlı Ol Takıntılı Olma!

Doomscrolling
Doomscrolling

Fotoğraf: Geralt

Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre Covid-19 ile ilgili haberlerin artmasıyla birlikte gençlerin telefon kullanımı arttı ve beraberinde kaygı seviyelerinde de artış gözlemledi. Diğer bir araştırma bize gösteriyor ki belirsizlik ve kontrolsüzlüğün hüküm sürdüğü günümüzdeki gibi dönemlerde bilgi sahibi olmak, bize yeniden ipleri elimize aldığımızı düşündürüyor. Uzmanlara göre dünyada olan biten hakkında bu kadar ilgili olmamızın sebebi, bilinmezlikten kurtulup felaketler hakkında en azından onu anlayacak kapasiteye ulaşma isteğimiz. 

Daha önce de örneklendirdiğimiz gibi doomscrolling, aslında insan psikolojisi açısından büyük bir sorun teşkil ediyor. Küçük sorunları bile büyük sorunlar haline getirmek doğamızda var. Evrimin yıllardır bize kodladığı bu savunma mekanizması, modern toplumumuzun geldiği noktada bizi ruhsal bunalımlara sürükleyebiliyor. İnsanlığın toplu bir şekilde ruhsal bunalıma sürüklenmesi tarihte az rastlanan bir olay değil. Örneğin İspanyol Gribi, İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş… Tüm bu dönemler, bugün yaşadığımız sorunlardan çok daha büyük etkilere sebep oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında kaliteli ve modern bir insan yaşamının tarihin tozlu raflarında kaldığı düşünülüyordu. Neredeyse 70 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlansa da o büyük savaştan sonra hala dimdik ayaktayız. 

Felaketler her zaman yaşanacak. Bireysel olarak bunun önüne geçmemiz çok zor. Bunları engellemek için elimizden geleni yapmak belki de insanlık borcumuz. Fakat kendi psikolojik sağlığımızı da düşünmemiz gerekir. 

Kapak Fotoğrafı: Duygu Naz Yaldız