Aşırı Avlanma Su Altı Yaşamına Nasıl Etki Ediyor?

Aşırı Avlanma Su Altı Yaşamına Nasıl Etki Ediyor?

Su ekosistemi tehlikede! İklim krizi, bozulmuş habitatlar, açık denizlerdeki petrol rafinerileri derken fark etmesek de su altındaki yaşam yavaş yavaş yok edilmekte. Bu duruma destek olan bir diğer eylem ise aşırı avlanma gibi insan faaliyetleri. Belki balıkçılık, besin ihtiyacı için zorunlu veya zararsız günlük bir aktivite ya da spor olarak görülebilir. Ancak gözden kaçan, aşırı avlanmanın su altı yaşamına ne kadar büyük bir zarar verdiği…

Aşırı avlanmayı, su ekosistemin dengesini bozacak kadar fazla balık avlamak olarak tanımlayabiliriz. Her geçen gün azalan balıklara karşı, dünyadaki insan popülasyonunun artması ile sulardaki balıkçı teknelerinin sayısı da artıyor. Balığa olan talep, balık avına olan ihtiyacı büyütüyor ve sürdürülebilir olmayan yöntemlerle elde edilen balıklar sofralara geliyor. Kaynağını bilmeden balık tüketenler de aşırı avlanmaya farkında olmadan katkı sağlamaya devam ediyor. Peki ya tükenmekte olan kaynaklar? 

Yok Olan Su Altı Ekosistemi

Aşırı Avlanma Su Altı Yaşamına Nasıl Etki Ediyor?
Aşırı avlanmanın su altı yaşamına etkisi

Fotoğraf: Francesco Ungaro

Aynı tür canlının kontrolsüz olarak yakalanması, su ekosisteminin besin zincirini etkiliyor. Birbirlerine bağlı olarak ilerleyen sistem sonucu birçok canlı yaşamını yitirdiği gibi belirli türler bir daha asla üreyemeyebiliyor. Dünya genelinde orkinoz, ton balığı, morina, mahi mahi, Atlantik sardalyaları, kalamar, kaya balıkları ve 70’e yakın köpekbalığı türü tehlikede. Aşırı avlanmadan etkilenen ülkelerin sayısı da göz ardı edilemeyecek kadar fazla. Kıyı Doğu Afrika ülkeleri, Güney Şili, Galapagos, Kuzey Kutbu, Kaliforniya Körfezi ve Mercan Üçgeni (Endonezya, Filipinler, Malezya, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları) avcılık faaliyetlerinden etkilenen bölgelerden. 

Araştırmalar gösteriyor ki okyanuslardaki büyük balıkların en az üçte ikisi ortadan tamamen kalktı. BM Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre dünya balıkçılığının %70’i ya aşırı kapasiteye sahip ya da tamamen sömürülmüş durumda. Her yıl 300.000’den fazla balina ve yunus, ağlara takılarak pasif avlanma sonucu hayatını kaybediyor. Science Dergisi’nin vermiş olduğu bilgilere göre, balıkçılık faaliyetlerinin günümüzdeki şekilde devam etmesi durumunda, 2048 yılına gelindiğinde tüm balık avlakları tamamen tükenmiş olacak. Evet, tamamen! 

Türkiye’de Durum Ne? 

Aşırı Avlanma Su Altı Yaşamına Nasıl Etki Ediyor?
Kerim Sabuncuoğlu / 2021 Ocean Fotoğraf Ödülleri, Yılın Koruma Fotoğrafçısı Birincisi

Ülkemizi çeviren sularda da durum farklı değil. Akdeniz Genel Balıkçılık Konseyinin 2016 raporları gösteriyor ki  Akdeniz’deki balık rezervlerinin %80’i aşırı avlanmaya maruz kalmakta. Karadeniz’in simgesi haline gelen hamsi, aşırı avlanma sebebiyle ülkemiz sınırlardan kaçarak Gürcistan ve Rusya karasularına sığınmış durumda. Kırlangıç balığı, levrek, ıstakoz avcılığı ile birçok insanın geçim kapısı olan ve uzun yıllardır balıkçı bölgesi olarak anılan Tirilye’deki su altı yaşamında yosunlar dahi yok edilmiş. 

Tirilye bölgesi zarar gören tek yer değil ne yazık ki… Genel olarak Marmara Denizi büyük tehlikede. 2019 yılında Heybeliada Ruhban Okulu’nda gerçekleşen “Derin Akıntı” isimli sergi, Marmara Denizi’nin su altı yaşamının karşılaşmış olduğu sorunları ele alıyordu. Bu sergi kapsamında Alper Aydın, İstenmeyen Misafir isimli heykeliyle bizleri “hayalet ağlar” ile tanıştırdı. 

Peki nedir bu hayalet ağlar? Avlama sırasında kayalara takılı kalarak dipte pasif avlanmaya devam eden ağlara hayalet ağ deniliyor. Bunlar, tespit edilip takıldıkları yerden çıkarılana kadar ekosisteme oldukça zarar veriyorlar. Aynı sergi kapsamında Hera Büyüktaşçıyan Kılçık III ve IV başlıklı yerleştirmelerinde, su altındaki hayalet ağlara takılarak hayatlarını kaybeden ve üst üste kemikleşen hayvan bedenlerinin yansımalarını su yüzeyine çıkarmıştı. 

WWF verilerine göre Karaburun’un ekosisteminde %70 oranında kayıp var. BIFED kapsamında izlediğimiz Barınak belgeseli gösteriyor ki Karaburun’da yapay resifler aracılığıyla balıkların bölgeye geri dönmesi amaçlanıyor. Yaklaşık 10 senede ağır ağır çekilen bir su altı belgeseli olan Orfoz: Resifin Efesi, Orfoz balığının avcılığının yasaklanmasını ve koruma alanındaki gelişmeleri kayıt alıyor. Kontrollü bir balıkçılıkla nelerin değişeceğini gösteren belgesel, aynı zamanda tüketici olarak aşırı avlanmaya olan olumsuz katkımızı suratımıza çarpıyor. 

Aşırı Avlanma Sorununa Çözümler

Aşırı Avlanma Su Altı Yaşamına Nasıl Etki Ediyor?
Aşırı avlanmaya karşı neler yapılabilir?

Fotoğraf: Knut Troim

Dünyamızı çevreleyen tüm su kütlelerin büyük bir desteğe ihtiyacı var. Okyanuslardaki yaşamın ölmesiyle birlikte insan ırkının da yok olma tehlikesinde olduğunun artık farkına varmamız gerekiyor. Sulak alanlar ve denizler, yattığımız yerden buraların keyfini çıkarırken “Deniz seviyorum” demekle korunmuyor, örgütlenme ile korunuyor. 

Aşırı Avlanmaya Karşı Neler Yapılabilir?

  • Sürdürülebilir balıkçılık hakkında tüm toplumu bilinçlendirmek.
  • Hükümetlerle birlikte çalışmak.
  • Balıkçılık, yoksul ve gelişmekte olan ülkeler için geçim kaynağı. Bu sebeple aşırı avlanmaya kaçmamaları için bu tarz ülkelere yardım etmek. 
  • Balıkçılığa karşı sübvansiyonların azaltmak.
  • Korunan alanların sayısını artırmak.

Sertifikasyon. (WWF girişimi olan MSC -Deniz Yönetim Konseyi- ticari balıkçılığın zararlarını engellemek için belirli standartlar oluşturmakta. Sertifikasyon sayesinde tüketiciler ürünlerin güvenli kaynaklardan geldiğini bilebilecekler!)

Kapak Fotoğrafı: Fredrik Öhlander