Alkali Beslenerek İklim Krizini Önleyebilirsiniz

Alkali Beslenerek İklim Krizini Önleyebilirsiniz

Bilim insanları, son yıllarda sağlıklı beslenmenin önemini vurgularken yaptıkları çalışmalar ile dengesiz beslenmenin yaygınlaşan hastalıklarla bir bağlantısı olduğunu savunuyor. Adı konan her rahatsızlığın tedavisi başka da olsa başlangıç ve sonuç aynı yere çıkıyor; dengeli ve sağlıklı beslenmek şart. Sağlıklı beslenme adına uygulanan Dukan ya da İsveç diyetleri gibi tüm beslenme modelleri, sebze ve meyvenin gün içinde sıkça tüketilmesi gerektiği görüşünde. Bunun nedeni meyve ve özellikle sebzelerin içeriğindeki alkali değer, sofradan uzak tutulması gereken ve fazlasıyla toksin madde içeren hazır gıdaların ise sahip olduğu asidik değerdir. 

Genel olarak alkali beslenme, besin gruplarını sağladığı yarar ve zararı alkali ve asidik olarak açıklayan, bu gıdaların dengeli tüketilmesi gerektiğini savunan ve asidik ve alkali yiyeceklerin vücudun işleyişini nasıl etkilediğini gösteren bir beslenme tarzıdır. Alkali besinlerin ne olduğunu ve vücutta dengeyi nasıl koruduğunu gelin detaylı olarak inceleyelim.

Alkali Beslenme Nedir?

Alkali Beslenerek İklim Krizini Önleyebilirsiniz
Alkali beslenme nedir?

Fotoğraf: Markus Spiske

Alkali kelimesi aslında okul yıllarından da hatırlayacağımız periyodik cetvelde yer alan bir kimya terimi olup suda çözünen baz anlamına gelir. Alkali gıda ise hidrojen iyonun az olması anlamına gelir ve asitleri nötrleştiren bir yapısı vardır. Bu bağlamda alkali beslenme vücudun bir dengesi olduğunu ve vücuda giren alkali gıdanın asidik olan gıdalardan daha fazla olması gerektiğini savunur. İnsan bedeni için sağlıklı olan asit oranı yüksek yiyeceklerden uzak durmak ve vücudu alkali yapan gıdaları tüketmektir. Bu sayede bedenimiz de fazla toksin biriktirmez ve herhangi bir hastalığa zemin oluşturmaz.   

Tıpkı nefesle aldığımız oksijen gibi tükettiğimiz besleyici maddeleri de kan dolaşımı ile hücrelere ulaştırırız. Aynı yolla karbondioksiti ve besin atıklarını dışarı atarız. Yine bu alışverişin gerçekleşmesi için de kanın alkali olması gerekir. Çünkü asidik bir ortamda vücut tam olarak fonksiyonlarını yerine getiremez, besin atıklarını ve karbondioksiti dışarı atamaz. Doğru nefes için nasıl oksijen- karbondioksit dengesi önemli ise sağlıklı bir vücut için tüketilen gıdaların arasındaki alkali-asidik dengesi mühimdir. 

Maddenin alkali ve asit değeri pH değeri ile gösterilir ve skala 0-14 arasını gösterir. Bu değer ne kadar 0’a yakınsa besin o kadar asidik, değer ne kadar 14’e yakınsa besin o kadar alkalidir. Örneğin kolanın pH değeri 2.8’dir.

Buradaki ufak detayı limon ile açıklayabiliriz. Limon asidik bir besin kaynağı olmasına karşın sindirim sonucu alkaliye dönüşür. Önemli olan tüketilen besin grubunun sindirim sonrası aldığı değerdir. 

Hayvansal proteinler de bu gruba girer. Normalde asitli yiyecekler olmasa da sindirim sonucu asidik bir yapıya bürünür. Asitlenmeyi tetikleyen özellikleri ise karbonhidrat ve yağlara ek olarak hayvansal proteinlerin yapısında farklı atom grupları olmasıdır. Vücut bu grupları atmaya çalışırken asitlenir. 

Vücudumuzdaki asitlenme gezegende de bir asitlenme yaratarak toksin maddeleri artırır mı?

Et Tüketiminin İklim Krizine Etkisi

Alkali Beslenerek İklim Krizini Önleyebilirsiniz
Et tüketiminin iklim krizine etkisi

Fotoğraf: Vito Natale

Et tüketiminin iklim kriziyle bağına geçmeden evvel, öncelikle iklim krizinin beslenme ile ilişkisine bakabiliriz. Oranları değişiklik gösterse de tükettiğimiz ve israf ettiğimiz her gıda dolaylı olarak aşağıdaki bileşenleri etkiler.

  • Tarım için toprak kullanımı
  • Tüketim sonra oluşan su kirliliği
  • Hava kirliliği
  • Temiz suya ulaşmada zorluk
  • Sera gazı salınımına sebebiyet

Karbondioksit, metan gibi gazların atmosferdeki miktarına sera gazı emisyonu denir ve sera gazı emisyonlarının %15’i hayvan yetiştiriciliğinden gelir. Yetiştiriciliğinde kullanılan toprak ve suyun dışında büyükbaş hayvanlar sindirim sırasında dışarıya metan gazı vererek sera gazı emisyonunu artırır ve iklim kriziyle mücadeleyi zorlaştırır. Aynı şekilde üretim ve dağıtımları dışında ortaya çıkan hayvansal atıklar da çevre sularını kirletiyor. Yapılan analizlerle varılan sonuç ise et üretiminde kullanılan su buğday ve pirinç için kullanılan suyun yaklaşık 10 katına denk geliyor. 

Lancet dergisi ve Eat platformunun öncülüğünde gerçekleştirilen 40 bilim insanın dahil olduğu çalışma, et tüketimini azaltmanın birçok fayda getireceğini söylüyor. Hayvancılıkta kullanılan kaynaklar daha fazla bitki ekimi için kullanılacak, bu da bir nebze olsun açlık oranını düşürecek, sağlıklı beslenmeyi teşvik edecek hem doğaya büyük ölçüde fayda sağlayarak iklim krizinin önüne geçecek.  

Size uygun beslenme stilini yine siz ve danışacağınız beslenme uzmanı karar verecektir. Ancak alkali beslenerek hem kendi sağlığınızı hem de gezegenin sağlığını koruyabilirsiniz.