80’lerde Otomobil Olmak: Seksenlerin Efsaneleri

Güncelleme Tarihi: 18 Ağustos 2023

Yıl 1986. Toplum olarak rüküşlüğün diplerinde olduğumuz dönemler. Bel çantaları, vatkalı gömlekler, ümüğüne kadar çekilmiş yüksek bel kotlar ve Serpil Çakmaklı’nın kelebek tokası… 

Müzik ise modaya inat en güzel günlerinde. Sezen’i, Nilüfer’i, Ajda’sı peşi sıra güzel albümler yayınlıyor.

1980’lerde yer gök Sezen Aksu’nun yeni şarkısını çalıyor: ‘’Beni unutma, unutma…. Beni unutma. Bilirsin unutulmak dokunur ya her insana…’’

Herkesi, her şeyi unuttuk da 80’lere ait unutamadığımız iki şey vardı: 

Efsane şarkılar ve efsane otomobiller…

Gelin 80’li yıllarda hepimizin kalbini çalmış, hala unutulamayan otomobilleri bir hatırlayalım. 

Çok mutluyum ki 80’ler benim boş beleş gezindiğim, tek derdimin Anadolu Lisesi sınavlarına hazırlanmak olduğu yıllardı. En çok hatırladığımsa yollardaki o enfes otomobillere hayran hayran bakıp camlarına yapışarak kaç bastıklarını (En yüksek hızı nedir acaba sorgusu) anlamaya çalışma girişimlerimdi. Ha bir de yolda park etmiş halde gördüğüm otomobilin arka camları otomatik mi değil mi merakı var ki ona hiç girmeyeceğim.

Gerçek  Bir Efsane: W 124 kasa Mercedes Benz

 

Sezen Aksu 86 albümünde ‘Değer mi Hiç’ şarkısını söylerken ne diyordu: ‘’Bir Rüya, Ömür Boyu, Sürer mi, Sürer mi, Sürer mi Böyle? ‘’ 80’lerin otomobillerine en babasından başlamak lazım diye düşünüyorum. Benim için 80’lere damgasını vurmuş hatırlanması gereken ilk otomobil günümüzde dahi bitmeyen bir rüya olan Mercedes 200 serisidir. Uzun süre düşündüm ama Baby Benz 190’ı seçemedim. Sezar’ın hakkı Sezar’a… Gerçek efsane, 200 serisidir.  Hastalarının söylediği şekliyle W 124…

Bazılarına göre eskimeyen araba, bazılarına göre gerçek Mercedes hissiyatını yaşatan ilk ve tek araç. Benim içinse komşumuzun pembe mor arası renge sahip enfes otomobili. Her gün onun aheste aheste aracını çalıştırıp asilzadelere özgü bir edayla sokağımızdan ilerlediğini hatırlarım. Üretimi boyunca dünyada 2 buçuk milyon adet satmış bir lüks otomobilden bahsediyoruz. Önce 200 E olarak piyasaya çıktı ardından Mercedes’in bugün dahi kullandığı isimlendirme yani harflerin başa gelmesi yine bu otomobille başladı ve E 200 oldu. Motorunun gücüne bağlı olarak da kâh E 300 kâh E 500 hallerini aldı. Mercedes’in 4matic sistemi ilk kez 200 serisine nasip oldu. Otomobilin bugün hala Facebook’ta birden fazla grubu bulunuyor. Araca sahip olanlar bir yandan buluşup topluca Ankara havası oynarken bir yandan da ortak gruba yeni katılan araçların fotoğrafını atıp ‘’ Bir maşallahınızı alırız…‘’ diye mesajlar atıyor. 

Kişisel olarak 190 E için her şeyi yaparım desem de çağının en havalısı olan Cabriolet bir E 200 serisine böbreğimi veririm demek geçiyor içimden. 

Bu otomobil ve biraz sonra bahsedeceklerimin ortak bir makus talihleri daha vardı. O da bu efsane serilerden sonra üretilen yeni versiyon modellerin güzellik konusunda seleflerinin kıyısından geçememeleriydi. İşte E 200’ün 1985’te başlayıp 1995’e uzanan ihtişamlı hayatından sonra yerine gelen yeni versiyon 4 tane yuvarlak soğuk farıyla kişisel olarak benim için büyük hayal kırıklığı olmuştu. Bu model; Mercedes’in zarafetten uzak, ‘Müteahhit arabası’ döneminin başlangıcıdır. Oysa W124’ler hala popüler ve hala iyi fiyata alıcı bulan çok özel nadide parçalar.

M Serisini Doğuran Otomobil: BMW 3 Serisi (Namıdiğer E 30 kasa) 

Otomobil ve müzik dünyasının başyapıtları, 80’li yılların ortasından itibaren ortaya çıkmaya devam ediyordu. Mercedes 200 serisi Sezen Aksu şarkıları gibiyken, BMW cephesi fıkır fıkır kaynıyordu. Dönemin en sevdiğim otomobillerinden biri olan BMW 3 serisi, Ayşegül Aldinç’in Kara Sevda şarkısı gibiydi: ‘’Kara sevda, kara sevda, dedikleri daha ne olabilir ki!‘’ 

Hakikaten daha ne olabilir ki? 

Mercedes’in o dönemki ağırlığı ve oturaklılığının yanında BMW, kanı kaynayan bir delikanlı gibiydi. Toplam dört adet yuvarlak far, ancak bu kadar güzel bir araya gelerek bir araca çekici yüz hatları verebilirdi. Dışı kadar içi de çok havalıydı. Bilenler bilir; bu otomobilin iç kısmı sürücüye dönük bir yapıya sahipti. “Aynaları bile otomatik” sözlerimizin karşılığıydı BMW 3 serisi. Kendi içinde birçok ilki de barındırıyordu; ilk kez station versiyon ve ilk kez dizel motor kullanımı bu 3 serisine nasip olmuştu. 

Esas onu efsane kılansa BMW’nin performanslı otomobillerinin ifadesi olan ‘M’ uzantısının ilk kez bu otomobilde lanse edilmiş olmasıydı. 2.5 litrelik 235 beygir üreten M3, döneminin en havalı otomobiliydi.  Kader bu ya; Ayşegül Aldinç 1987 yılı imzalı ‘Kara Sevda’ filminde bu otomobili kullanıyordu. Bu efsanemiz de yerini maalesef kendinden daha az havalı olan E 36 kasaya bıraktı. Şahsen E 36 ve E 90 BMW’nin “Herkes hata yapar” dönemlerinin mührüdür benim için. Garip bir şekilde bu otomobilin de bütün meraklıları şimdilerde Ankara’da toplanmış durumda. Arama motoruna sadece “Çakal Kasa” yazınca bir bir karşınıza çıkacaklar. 

Efsaneler Pahalı Olmak Zorunda Değil: Peugeot 205 GTI

GTI harfleri çoğu kişi için normalde VW Golf ile anılan performanslı modellerin ifadesidir. Ancak bence GTI’ın elmasını en güzel kızartan otomobil, küçük sınıf bir Peugeot 205 olmuştur. 

Küçük, hızlı ve ulaşılabilir… 

80’lerin üçüncü efsanesi Peugeot 205 GTI, Fransız üreticinin kaderini değiştiren model olarak tarihe geçti. Başlarda çok satmasa da GTI versiyonunun devreye girmesi ve o dönemin popüler otomobil organizasyonu olan rallilerdeki başarısı, 205 modelini en çok satanlar tahtına çıkarmıştı. 

Aynı dönemlerde Ajda Pekkan 83 albümü piyasadaydı. Albümün en iddialı şarkısı olan “Uykusuz Her Gece”, Peugeot’nun rakiplerinin en çok dinlediği şarkı olmalıydı. Zira o zamanlar İtalyanlar da dahil olmak üzere küçük otomobil üreticilerinin hepsi sustu ve 205 GTI şarkılarını asfaltta söylemeye devam etti. Bu tarz tutan otomobillerin aksesuarları çok olur. Özel tamponlar mı dersiniz kanatlar mı dersiniz yapılabilecek her şey yapıldı. Üniversiteli zengin çocuklarının baş tacı oldu. Şu an bile eski bir 205 GTI modelini sıfır km araçlara değişmeyecek pek çok kimse vardır eminim. Diğer efsanelerin aksine Peugeot 205’in yerine gelen 206 modeli onun kadar popüler oldu ve çok sattı. 206, 80’lerin popüler serilerinin makus talihinin önüne geçebilen nadir modellerden oldu.

Ralli Parkurlarından Doğan Güneş: Lancia Delta HF Integrale

‘ Bir mahsun mor menekşe ağlıyor mu ne… Gölgelerin kollarında, hatıralar halka halka, ben ona tutsak!‘’ 

Nilüfer 1988’de bu şarkıyı elbette Lancia için söylemedi. Zaten Lancia o zamanlar şimdiki ağlanası halinden uzakta altın günlerini yaşıyordu.  Delta modelinin 79’lara varan tarihi 1983 sonrası ralli zaferleri ile taçlanıyordu. Ralli başarıları eklendikçe de firma, versiyon üretmeye devam ediyordu. Sadece hızlı giden bir otomobil değildi Delta, yanlış olmasın. Otomobilin döşemeleri Ermenegildo Zegna imzalıydı. 

Model gamının en havalısı Lancia Delta HF Integrale idi. 

İçinizden bir daha söyleyin bu otomobil modelinin tam adını. 

Lancia Delta HF Integrale…

Ağzınızı nasıl doldurduğunu hissediyorsunuz değil mi?  Sonra da ‘’Nissan Sunny’’ deyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız…

Her neyse bu HF ne demek diyecek olursanız “High Fidelity” yani “Yüksek Sadakat” anlamına geliyor. Zaten bu otomobil, ralli kazanma konusunda üreticisine olan sadakatini fazlası ile ispat etti. İçki firması Martini ona mavi şeritlerini vererek özel model çıkarttırdı. Dile kolay Dünya Ralli Şampiyonası’nda 46 kez zafer kazanmış bir otomobilden bahsediyoruz. 

Gerçi Lancia Delta denilince benim aklıma iki isim gelir: İskender Atakan ve Emre Yerlici. Her ikisi de efsane Türk pilotlardır. 80’lerde başlayıp 90’ların başlarına kadar iteleyerek ilerleyen Delta efsanesi, daha sonra bir tutmayan modelin ardından derin bir sessizliğe gömüldü. 2008 yılında ise adeta tarihiyle dalga geçercesine tekrar hayata döndü. Aslında dönemedi desek daha iyi. Çünkü yeni Delta bir türlü satamadı. Yıllık en fazla 30 bin (Avrupa geneli) satabildi; o da sadece bir yıl… O yüzden herkes gözlerini kapasın ve eski rallilerin fatihi Delta HF Integrale’yi hatırlasın derim.

Daha bu yazıda bahsedemediğim 80’lerin ruhu, Honda Prelude’ler mi dersiniz Mazda RX7’ler mı dersiniz; liste uzayıp da gider… 80’ler, hem şarkıları hem de otomobilleri ile her daim hatırlanır. Peki sizin 80’lerden aklınızda kalan favori şarkınız ve otomobiliniz hangisi? Yazın bana çok mutlu olurum.