Sürücüsüz Araçlar Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Sürücüsüz Araçlar Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Geleceğin araba teknolojisi kapımızı çalmaya başladı. Her geçen gün daha fazla hayatımıza girmeye başlayan otomasyon kavramı, gündelik hayatımız için önemli yer teşkil eden araçlarda da karşımıza çıkıyor. Otonom araçlar veya bir diğer deyişle sürücüsüz araçlar, sahip olduğu birçok özellik sayesinde konvansiyonel araç tasarımına kıyasla daha öne çıkıyor. Peki, herkesin merak ettiği bu sürücüsüz araçlar nasıl çalışıyor? Söz konusu teknoloji ne durumda ve ne zaman hayatımıza tam anlamıyla girecek? Tüm bu soruların yanıtlarını sizin için derledik…

Sürücüsüz veya Otonom Araç Nedir?

Otonom Araçlar

Otonom araçlar, tamamen ya da belirli ölçüde kendi başına hareket edebilen araçlardır. Aslında araçlarda otonom teknolojisi, özellikle otomatik park sistemlerinin geliştirilmesiyle birlikte uzun yıllardır hayatımızda yer alıyor. Ancak tam anlamıyla sürücüsüz araç konsepti, son yıllarda daha fazla kullanılmaya başladı.

Otonom araçların bir üst versiyonu olarak görebileceğimiz sürücüsüz araçlar içerisindeki yazılım, aracın üzerinde yer alan kameralar ve sensörler yardımıyla yapay zekayı kullanarak aracı tamamen kendi başına sürebiliyor. Yapay zekanın ve sensörlerin büyük önem taşıdığı sürücüsüz araçlar, binlerce saatlik gerçek dünya görüntülerinin makine öğrenmesi temelli sinir ağlarında eğitilmesiyle mümkün olabiliyor. 

Terimsel olarak FSD (Full Self Driving) olarak adlandırılan sürücüsüz araçlar, henüz devletler tarafından kabul görmemesi sebebiyle kontrolü tamamen eline alamıyor. Ünlü teknoloji milyarderi Elon Musk’ın teknoloji dünyasına kazandırdığı Tesla araçları, gerçek FSD deneyimine en yakın ürünler olarak görülüyor. Sürücüsüz araçlar hakkında bilgi sahibi olmak için YouTube’da bulunan AI DRVR isimli kanalı takip edebilir, FSD deneyiminin potansiyeline şahit olabilirsiniz.

Otonom Araçların Özellikleri Nelerdir?

Otonom araçların özellikleri arasında hiç şüphesiz en fazla öne çıkan, hiçbir insana ihtiyaç duymadan yollarda hareket edebilmeleri. Aslında hareket eden nesnelerdeki otomasyon, o kadar da yeni bir kavram değil. Hatta 1980’li yıllarda bile araştırmacılar devasa analog bilgisayarları bir kamyona yükleyerek sürücüsüz araç denemeleri yapmıştı. Öte yandan evlerimizde dolaşan robot süpürgeler ve Amazon’un depolarında kullandığı iletim robotları aslında sürücüsüz araçlara benzer mantıkla hareket ediyor. Ancak buradaki en büyük fark, sürücüsüz araçların çok daha komplike bir ortam olan aktif trafikte, kararsız sürücülere karşı muhteşem kararlar almasının gerekmesi.

Otonom araçlar, sürücüsüz hareket edebilmesinin dışında teknolojik açıdan da fazlasıyla gelişmiş durumda. Birçok firmanın ortak çalışmaları kapsamında ortalama otonom araç özellikleri şu şekilde sıralanıyor:

  • Sürücüsüz hareket kabiliyeti
  • Elektrikli veya hibrit motor
  • Araç içi gelişmiş bilgisayar sistemi
  • Aracın tüm özelliklerini dijital olarak kontrol imkanı
  • Otomatik olarak garajdan çıkma ve park etme
  • Gelişmiş kamera ve sensör sayısıyla ekstra güvenlik imkanı

Otonom Araç Seviyeleri Nelerdir?

Sürücüsüz Araçların Özellikleri

Robot araba, otonom araba veya sürücüsüz araba olarak adlandırılan yeni teknoloji ürünler, kendi kendini sürebilme yeteneği söz konusu olduğunda araştırmacıların uzun süreler yaptığı çalışmalar sonucunda belirlenen bazı kriterler ve sıralamalar bağlamında değerlendiriliyor. Society of Automotive Engineers tarafından belirlenen ilkeler kapsamında sürücüsüz araçlar için toplamda altı kategori bulunuyor.

SAE 0

SAE 0 değerlendirmesi; tamamıyla insan sürücüye bağımlı, herhangi bir şekilde kendi kendini sürebilme yetisine sahip olmayan araçlar için kullanılıyor. 

SAE 1

“Eller direksiyonda” olarak özetlenebilecek SAE 1 tipi araçlar, sürücünün ve otomasyon sistemin aracın kontrolünü paylaştığı durumları içeriyor. Örneğin otomatik park sisteminde direksiyonun kontrolünün otonom sistemde olduğu ancak gaz ve fren pedallarının hala sürücünün kontrolünde olduğu sistemler buna örnek gösterilebilir. Öte yandan şerit takip sistemi ve adaptif yolculuk kontrol sistemleri de SAE 1 içerisine giriyor.

SAE 2

Hızlanma, yavaşlama, direksiyon ve fren dahil olmak üzere tüm kontrolün otomasyon sistemine geçtiği arabalar SAE 2 kategorisinde değerlendiriliyor. Bu kategoride yer alan araçlar, ellerin direksiyonda olmadığı ancak olası hatalara karşı sürücünün her an kontrolü eline almak için hazır beklediği otomasyon sistemlerine sahip. 

SAE 3

“Gözler kapalı” olarak özetlenebilecek SAE 3 tipi araçlar, sürücünün gözünü tamamen yoldan ayırabileceği seviyede güvenle trafikte hareket edebilen araçlar olarak tanımlanıyor. SAE 3 özelliklerine sahip araçlar, acil durum senaryoları dahil olmak üzere olası tüm senaryolarında başarılı olabiliyor. Ancak özellikle yüksek trafiğin olduğu senaryolarda otomasyon sistemi sürücünün desteğine ihtiyaç duyabiliyor.

SAE 4

Tam anlamıyla gerçek otonom sürüş olarak adlandırabileceğimiz SAE 4 tipi araçlar, sanki bir taksiye binmişsiniz gibi sizi A noktasından B noktasına ulaştırabiliyor. Bu araçların otonom sürüşü öylesine iyi ki sürücü isterse yolculuk boyunca uyuyabiliyor. Ancak SAE 4 tipi araçlar, otoban ve belirlenen rotalar üzerinde mükemmel sürüş yapabilen araçlar olarak görülüyor. Olası kötü yollarda SAE 4 tipi araçlar da daha keskin bir sürüş deneyimi için karar aşamasında sürücüden yardım almak zorunda kalabiliyor.

SAE 5

Herhangi bir şekilde insan müdahelesinin gerekmediği otonom araçlar, SAE 5 kategorisi altında sınıflandırılıyor. Bu araçların otonom yetenekleri öylesine ileri seviyede ki her ortam, her yol ve hatta dünyanın her yerinde rahatlıkla kendi kendine hareket edebiliyor. SAE 5, otonom sürüş ve sürücüsüz otomobil gibi kavramlar söz konusu olduğunda çıkılabilecek en son sınır olarak görülüyor.

Sürücüsüz Araçlar Ne Zaman Yaygınlaşacak?

Sürücüsüz Araçlar

Gelecekte arabaların kontrolünün tamamen elimizden alınıp bilgisayarlara geçmesi, artık neredeyse kesin olarak görülebilir. Ancak henüz tüm ipleri bilgisayarlara verecek seviyede değiliz. Son yıllarda Tesla’nın yolunu açtığı sürücüsüz araba konsepti, yavaş yavaş hem kullanıcı hem de sektör bazında rağbet görmeye başlasa da günümüz teknolojisi bazı konularda yetersiz kalabiliyor.

Örneğin en popüler otonom araç sistemlerinden biri olarak kabul edilen Tesla’nın oto-pilotu, henüz SAE 2 seviyesinde. Tesla, sıklıkla tam otonom araç ürettiğini iddia etse de devletler henüz bu konuda tatmin olmuş değil. Otonom araçlar söz konusu olduğunda en büyük sorunlardan biri de yasal düzenlemeler olarak görülüyor.

Örneğin geçtiğimiz aylarda oto-pilotta seyahat eden bir Tesla aracı, ölümlü bir kazaya karıştı. Bu kaza sonrasında Elon Musk mahkeme karşısına çıkarak ifade vermek zorunda kaldı. Oto-pilot kazaları söz konusu olduğunda suçun üretici firmada mı yoksa sürücüde mi olacağı büyük bir muamma. Bu noktada hem yasa yapıcılar hem de adalet makamları, otonom sürüş neredeyse mükemmel hale gelene kadar büyük riskler almak istemiyor.

Ancak öngörülere göre yasal düzenlemeler yetişmese bile 2030 yılına kadar satılan arabaların %60’nın SAE 2 seviyesinde olacağı düşünülüyor. SAE 5 seviyesindeki araçların yaygınlaşması için 2050 yılını beklememiz gerekebilir.

Otonom Arabalar Sürdürülebilir Mi?

Otonom araçlar, yüksek teknoloji kabiliyetleri sayesinde genellikle elektrikli olarak üretiliyor. Bu yönleriyle bile tek başına içten yanmalı motora sahip araçlardan daha sürdürülebilir olduklarını söylemek mümkün. Ancak otonom özelliği, geleceğin dünyasında çok daha az bireysel ulaşım yapmamızı sağlayabilir.

EPA tarafından yayınlanan bir makaleye göre ulaşım, dünyadaki karbon emisyonunun %19’undan sorumlu. Bu karbon salımının büyük bir çoğunluğu da bireysel araçlar, uçaklar ve tarım araçlarından kaynaklanıyor. Uzmanlara göre otonom sürüşün tamamen yaygınlaştığı bir dünyada bireysel araç sahibi olmak artık tarih olabilir.

Örneğin şöyle bir senaryo düşünelim: Kendinize SAE 4 seviyesinde otonom bir araç satın aldınız. Sabah aracınızla birlikte işe gittiniz. Aracınızın şirketin önünde beklemesine gerek var mı? Otonom sürüşe sahip olduğu için Uber gibi bireysel taksi sistemlerine benzer bir şekilde ulaşım hizmeti sağlayarak size para kazandırmaya devam edebilir. Yani aracınız, gece de dahil olmak üzere her an aktif olarak boşu boşuna beklemek zorunda değil.

Böylesine güçlü bir senaryonun bireysel araç kullanımını azaltacağı herkesin malumu. İnsanların birçoğu daha özel bir alan yaratabilmek adına toplu ulaşımı tercih etmiyor. Ancak otonom sürüşün gelişmesiyle birlikte özel alana sahip olabildiğiniz toplu bir ulaşım sistemi mümkün hale gelecek.