Şöyle kulaklıklarda İlhan İrem, MFÖ, Jeff Buckley belki Feridun Düzağaç ama muhakkak Şebnem Ferah çalarken sararmış yapraklar arasında bir yürüyüş hayal edin… Harika bir atmosfer yakaladınız, değil mi? Eylül’ün bu güzel serin, sarı yapraklı atmosferinde köşenizde okuyabileceğiniz, okuduktan sonra dostlarınıza tavsiye edeceğiniz bir kitap rotası oluşturmaya karar verdik. Sonbaharı karşılamanın keyfi etrafımızı sarmışken size Eylül’ü zevkli geçireceğiniz bir kitap yolculuğu hazırladık. Kemerler hazırsa, başlayalım.
Eylül | Mehmet Rauf
Eh, sonbahar denince mazur görün listemizin başındaki ismi… Ancak elinizden düşüremeyeceğiniz garantisini de verelim. Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı sayılan Eylül, bir yalıya davet ediyor sizi ilk sayfalarında. Mevsimiyle ortak, zamanıyla ayrı olan bu eserde aşk ve ihtirasın büyüsüne hangi karakterlerin arasında kapılacağınızı çıkaramıyorsunuz. Eylül ayının, sonbahar mevsiminin insanlar üzerindeki etkisini Mehmet Rauf ince ince işliyor. Karakterleri Suat, Süreyya ve Necip arasındaki ilişki üçgenine yalıya adım attığınız anda dahil olabilirsiniz. Romanın konusu genellikle yalıda işlenirken yazar arka planda devamlı dönemin ve toplumun durumunu okuyucusuna sunuyor. Aile içi anlaşmazlıklar, kültür farkları, kadın-erkek ilişkileri, psikolojik baskılar Eylül’ün temel konuları arasında. Kitabı bitirdiğinizde yalının kapısını örterken dönemden nasıl çıkacağınızı bir an için şaşırabilirsiniz.
Çavdar Tarlasında Çocuklar | J. D. Salinger
Sonbaharla birlikte okul sezonu başlarken sizi çıtırdan lise yıllarına götürecek bir öneriyle geliyoruz. Amerikan edebiyatının popüler eserlerinden olan Çavdar Tarlasında Çocuklar, ilk çıktığında ABD’nin birçok tutucu bölgesinde yasaklanıyor. Okuyucu kitlesi de çok seven ve hiç sevmeyen olarak ikiye ayrılıyor. Hâlbuki okuduk, inceledik. Yasaklı eserleriyle meşhur bir ülkenin okuyucuları olarak bizce, Çavdar Tarlasında Çocuklar pek bu ithamı alacak bir eser değil. 17 yaşındaki Holden Caulfield isimli bir ergenin gözünden üç gününü anlatıyor. Konuşma tarzı, argo lafları, huysuzlukları, gerçekçi bakış açısıyla etrafındakileri eleştirmesi ile bir nevi Holden’ın günlüğü gibi. Bir ergen bunalımı olarak değerlendirilmemesi gereken bu eserde, özel ve yerli tespitleriyle 17 yaşındaki bir gencin içsel çatışmalarını bu denli dürüstçe anlatması belki bizi de harekete geçirir. Kim bilir?
Zavallı Necdet | Saffet Nezihi
Eylül ayının ince duygulara ufaktan kapı açtığını atmosferinden biliriz. Zavallı Necdet ilk sayfalarından itibaren dili, hikâyesi ve başkarakterinin çapkınlığı ile ince duygularınıza tercüman olacaktır, hemen söyleyelim. Saffet Nezihi bir Servet-i Fünun Dönemi yazarı. Dolayısıyla eseri okuduğunuzda ağdalı bir dille karşılaşabilirsiniz. Ama en keyiflisi eserdeki seçkin tabaka. Aşkından ince hastalıklara yakalanan aşıklar, şık giyinen hanımlar ve beyler, yalılar ve köşkler, mevsimlerin geçişleri ve harika tasvirleri… Başkarakter Necdet’e ilk başta önyargılı olacağınızı daha sonrasında bu yargının kırılıcağının infosunu da biz bir not olarak ekleyelim.
Kral Lear | W. Shakespeare
Uzun hikâye, roman demişken tiyatro okumasına ne dersiniz? Hem de Shakespeare’den! Akıcı bir dille yazılmış Kral Lear filmi beyaz perdede yer aldığı gibi en son 2018 yılında tiyatroda sahnelendi. Çevirisini Haluk Bilginer’in yaptığı oyunda, Kral Lear’ı yine Haluk Bilginer oynarken Berfu Öngören, Yavuz Topoyan, Onur Özaydın gibi usta tiyatrocular yer aldı. Shakespeare, eserde oğlu olmayan yaşlanmış bir kralı yazarak okuyucuyu şaşırtıyor. Üç kızına ülkesini paylaştırmak isteyen; paylaştırırken yaşanan olayları okuyucuya sunuyor. Bu sırada pişmanlıklar, dram, komedya ve entrika okuyucuyu devamlı eserde canlı tutuyor. Asırlar önce aile ilişkilerini işleyen Shakespeare’i eser bittikten sonra ayağa kalkarak alkışlayabilirsiniz. Şimdiden söyleyelim.
Sis ve Gece | Ahmet Ümit
Polisiye romanlarıyla aranız nasıl? Siz de uzun zamandır okumadım yahut bayılırım diyenlerdenseniz Eylül rotasına Sis ve Gece’nin aksiyonunu eklemelisiniz. Ahmet Ümit’in ilk eseri olan Sis ve Gece köşenizde okurken bulunduğunuz ortamdan sizi belli bir süre alıp götürebilir, hemen söyleyelim. Sürükleyici bir dile sahip olması bu tarzla ilk tanışanlar için keyifli olacaktır. İstihbaratta çalışan Sedat, her zaman şefkat gösteren eşi Melike, güzel sanatlar fakültesinde okuyan Mine, taraf tutması gerektiğini hisseden okuyucu… Asıl çarpıcı nokta ise sonu. Daha fazla detay spoiler olur. Gerisi sizde. Bizden söylemesi.
Mücellâ | Nazan Bekiroğlu
Sonbaharın zarifliği ve kırılganlığı sarmışsa etrafı kitaplığınıza Mücellâ’yı almanızı öneriyoruz. Nazan Bekiroğlu, Türkiye’nin 1920-1970’li yıllarını okuyucuya oldukça dokunaklı sunuyor. Hani böyle yağmurlu bir Eylül gününde, kimi zaman romantik bir film izlemekten başka hiçbir şey yapmak istemezken kimi zaman da oldukça naif bir kitap okumak ister de ne okusak diye düşünür dururuz ya… Mücellâ, bu günler de sizi bekliyor. Hayaller, yalnızlıklar, hüzünler birer birer eserde işleniyor. Esere ismini veren baş karakterin de adı olan Mücellâ, okuyucunun gözleri önünde yavaş yavaş annesi tarafından işleniyor. Yılların Türkiye’sini de satırlarına alan yazar; sakin, hüzünlü, dingin bir esere sizleri ortak ediyor.
Her Yazın Ardından | Carley Fortune
Yaz tatilinden çıkmakta zorlanıyor, sıcak akşamları özleyeceğinizi düşünüyorsanız listemizden ilk okuyacağınız eser Fortune imzalı Her Yazın Ardından olmalı. Kitabı okurken üzerinizden plaj kumları silkeleme ihtiyacı hissedebilirsiniz, aman diyelim. Son dönemin popüler romanlarından olan eser, sizi karakterlerine oldukça bağlıyor. Percy ve ailesi, Sam ve Charlie bir müddet sonra tanışmak isteyeceğiniz roller hâline geliyor. Sürükleyici bir dile sahip olan romanda, bir süre sonra karakterlere “hadi ama artık!” diye yol göstermek isteyebilirsiniz… Duygusal açıdan sizi yakalayacak olan Her Yazın Ardından, okuma listenizde yerini almayı bekliyor.