NFT ve Sanatın Neliği

NFT ve Sanatın Neliği

Son zamanlarda yaşanan gelişmeler, nedir bu NFT sorusunu ve NFT-sanat ilişkisini gündeme getirdi. Bu yaklaşmakta olan yeni düzenle beraber “Sanatın neliği yeniden mi tanımlanacak?”, “Küresel sanat piyasası eskisi gibi kalabilecek mi?” gibi sorular herkesçe düşünülür oldu.

NFT’nin tam olarak ne olduğu hakkındaki kapsamlı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Fakat kısaca tanımlamak gerekirse NFT (Non-Fungible Token); değiştirilemez chip-para demek. Yani benzersiz bir dijital ögeyi temsil eden ve bu nedenle birbirlerinin yerine geçemeyen, blok zinciri adı verilen bir dijital defterdeki bir veri birimi. Ve yazımızı ilgilendiren özelliği ile NFT; sanat eseri, ses ve video gibi dijital dosyaları temsil edebiliyor.

Mevzu bahis sanat olduğunda gelenekçilik ve progresif tavır arasında tercih yapmak, veba ile verem arasında tercih yapmaya dönüşebiliyor. Çünkü işin ucunda önce tepki çeken daha sonra kanıksanan tüm devrimlerin tarihinde tepkicilerin hatırlandığı gibi ‘’köhne zihinli’’ olmak da var. Yeniliğe ‘’erken kucaklayıcı’’ olabilmek adına bir balonun ardında koşmak da…

Piyasa İçin Alternatif Ortam

NFT ve sanata etkisi

Sanat, sanırım her şeyden önce bir sanatçıya ve fikre olduğu gibi bir ortama da ihtiyaç duyuyor. İçinde yer kaplayabileceği bir evrene…  Bu yer kaplayış, zamanla sınırlı da olabilir tabii, tıpkı bir performans gibi anlarla ölçülebilen cinsten. Buradaki ortam algımızın genişliği oldukça mühim bir ölçüt. Çünkü sanatın dokunulabilen, duvarımıza asılabilen bir şey olmak zorunda olmayışı gibi içinde geliştiği ortamın da bizimle aynı düzlemde olması gerekmiyor. Bu bağlamda ‘’dijital’’ diye andığımız ortamın, sanatın ta kendisinin ve alınıp satılabilmesi için bir medium oluşturması da gayet kabullenilebilir bir şey. Aslında bu sadece sanatın bir somutlama için bir kanala ihtiyaç duyması ile alakalı bir durum. Fakat dijitale karşı çıkış örneğinde de kendini gösteren bu alışık olduğumuz tavır, kullanılan kanalın sanatla beraber değerlenmesine yol açıyor ve bir şekilde kabaca kâğıdın, tuvalin ve mermerin övgüsüne dönüşüyor. Nasıl ki kanal sanatla beraber değerlenmemeliyse, sanat da kanalla beraber değerlenmemeli. İşte tam bu noktada NFT devreye giriyor diyebilirim. Bu yeni ortam sayesinde dijital eserler üreten sanatçıların önü açılmış gibi gözüküyor. Bir hareketli grafik sanatçısı olan Uçman Balaban, bu gelişme için heyecanını  ‘’Yaptığımız iş hep meyvesiz bir ağaç gibi geliyordu.’’ sözleriyle dile getiriyor.

Değişen Sanat Değil

Bütün bu gelişmeler, sanatı elle tutulan ve ticari bir üründen ibaret görenlerin aksine sanatın neliğinden çok piyasada olan bir topyekûn değişimin habercisi. NFT, sanatçının bir aracıya ihtiyaç duymadan eserini alıcıya ulaştırabilmesini sağlıyor. Bu da piyasa vesayetini kırarak aracıların, sanat görüşlerinin tahakkümünün ya da spekülasyonlarının bir nebze önüne geçiyor. Aynı zamanda sanatçıların ikincil satışlardan pay almalarını sağlayarak daha adil bir düzen vadediyor. Bu vadediş karşısında öyle fazla da heyecanlanmamak gerek. Çünkü modern sanat piyasasındaki anlamsız eserlere ödenen anlamsızca paralar, bu düzende de mevcut. Her şey kulağa, yıkılan sistemin yerine yapısal bazı farklılıklarla, farklı kıyafetli benzer bir sistem kurulacakmış gibi geliyor. Bu yeni piyasa karşısında yükselen pek çok sesin kurulu düzende sahip oldukları pozisyonları kaybetmek istemeyenlerden geldiğini düşünmekle beraber hemen yeni konumlar kapmak isteyenlerin tatlı heyecanlarını da görmüyor değiliz. Tabii bir de internet üzerinden yapılan anonim fiyatlandırmaların spekülasyonlara oldukça elverişli olduğunu da atlamamak gerek. Pek çok sanatçı tarafından demokratikleşme ve faydalı olarak görülen bu trend, gerçek sanat ve yutturmaca arasındaki çizgiyi incelterek Sokrates’i öldüren rejime dönüşebilir mi bilinmez. Sanırım bunun cevabını zaman verecek.