Güncelleme Tarihi: 3 Ocak 2022
Uns.mag’ın yeni markası Bonjouk Studio’nun kurucuları Deniz Kahraman ve İdil Ertem, markalarının ikinci yılını kutluyorlar. Bonjouk Studio, doğal taşlardan tasarlanan ve el işçiliğiyle hayat bulan takılarla Türkiye pazarında ve dünya çapında öne çıkan, ses getiren bir marka. Kadın dayanışmasıyla başlayan bu serüvenin ortaklarından Deniz Kahraman, Londra’da dijital pazarlama sektöründe birçok markaya danışmanlık vermiş, yakın zamanda Türkiye’ye geri dönüş yapmış bir girişimci. Markanın tasarımcısı ve diğer ortağı olan İdil Ertem ise reklam sektöründe çalışmış, yaratıcılıkta dizginleri eline almış bir isim…
Markaya hayat veren Deniz Kahraman ve İdil Ertem, doğayla haşır neşir, modern dokunuşlu ama bir o kadar da zamansız, klasik parçalarla Bonjouk Studio’nun hikâyesini bu yazımızda bizlerle paylaşıyor. Markanın doğuşu, takı sektöründe kendileri için açtıkları yeri ve sürdürülebilirlik konusunda seslerine kulak verelim istedik. Keyifli okumalar…
Sizi, sizlerden dinleyelim… Biraz geçmiş hikâyelerinizden bahseder misiniz, tanışıklığınız, dostluğunuz, ortaklığınız nasıl, ne zaman başladı?
Bonjouk Studio’yu iki arkadaş kurduk. İkimiz de uzun yıllar reklam ve pazarlama konularında Türkiye’nin önde gelen şirket ve reklam ajanslarında çalıştık. Yollarımız kesiştiğinde birimiz Londra’dan Türkiye’ye yeni dönüş yapmıştı, diğerimiz de yazarlık yapıyordu. Birbirinden güzel ve değerli markaların büyüme yolculuklarında farklı farklı görevlerde rol aldıktan sonra ikimizin de artık yepyeni bir markayı sıfırdan ellerimizle büyütmeyi hayal ettiğimiz bir noktada yan yana gelip tecrübelerimizi ve güçlerimizi birleştirerek 2 yıl önce Bonjouk Studio’yu kurduk.
Modern bir masal anlatmak için yola çıktığımız, tasarıma ve el emeğine değer vererek kurduğumuz markamız bugün 2 yaşında.
Peki, neden takı? Bu işe girme isteğiniz, kendi ürünlerinizi tasarlama fikri nasıl doğdu?
Yaratıcı işlerde süreçlerin birbirlerinden çok da farklı ilerlediğini düşünmüyoruz. Yazarlık da çizerlik de tasarımcılık da bu anlamda birbirine çok benziyor. Anlatacak bir hikâyeniz, söylenecek bir sözünüz varsa bunu farklı malzemeler kullanarak hayata geçiriyor, bitmiş bir ürüne dönüştürüyorsunuz. Kendimizi ifade edebileceğimiz bir alan ararken her ne kadar dışarıdan çok penetre ve kalabalık gibi görünse de aksesuar, özellikle doğal taşlı takı konusunda pazarda bir boşluk olduğunu fark ettik. “Şöyle bir şey olsaydı, ne güzel olurdu.” diye aramızda konuştuğumuz her şeyi kendimiz de üretebiliriz diye düşündük. Takı üretimi konusunda yolun başındaydık ama ne anlatmak ve nasıl üretmek istediğimizi çok iyi biliyorduk. Kadınların kendilerini iyi hissedecekleri ürünleri, yine kadınların emekleriyle üretip güçlendikleri bir düzen hayal etmiştik. Bugün, tam da o hayal ettiğimiz yerdeyiz.
Deniz Hanım, siz yakın zamana kadar Londra’da yaşıyordunuz; Neden İngiltere değil de Türkiye’yi tercih ettiniz bu işe başlarken?
Bonjouk Studio’yu kurduğumuzda Türkiye’ye geri dönmüştüm. Bir markayı büyütürken ilk tutundurulması gereken yerin bulunduğun coğrafya olması işleri çok daha kolay hale getiriyor. Yıllarca kurulan bağlantılar, tanıdıklar, iş, arkadaş, aile çevresi, bunların tamamı bir işe başlarken size güç katan şeyler. Dolayısıyla kökleri Türkiye’de sağlam bir şekilde atılmış bir işin yurt dışında da daha güçlü bir şekilde tutunacağını düşünüyorum. Ayrıca Türkiye, 80 milyon nüfusuyla çok önemli bir pazar. İngiltere önümüzdeki yıl belirlediğimiz hedef pazarlardan biri. İngiltere’de bulunduğum sürede birçok markaya e-ticaret konusunda danışmanlık verip Türkiye’deki tasarımcıların e-ihracat yapabilecekleri bir platform kurdum, bu nedenle pazarın dinamiklerini biliyorum. Bu da Türkiye’de güçlenmiş bir Bonjouk Studio’yu İngiltere pazarına çok daha kolay ve kuvvetli bir şekilde sokabilmemizi sağlayacak.
Sıkıntılı dönemlerden geçiyoruz, doğal olarak böyle bir ortamda marka yaratmak büyük ve cesur bir adım… Büyük rekabetin de olduğu bu pazarda Bonjouk Studio’nun yerini korumak adına planlarınız nedir?
Bu dönem, her şeyin birbirine benzediği bu dünyada artık insanların özgün işler aradığı, yerel tasarımların değer kazandığı, ruhu olan, etki alanına faydaları olan markaların ilgi gördüğü bir dönem. Tasarım ve üretim süreçleri, müşteri ilişkileri ve satış kanallarımızın yapılandırılması konularında dönemin ruhuna çok uygun olduğumuzu ve markamızı bu şekilde her geçen gün daha çok büyüteceğimizi düşünüyoruz.
Tasarım anlamında çok dinamik olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Şu an 400’e yakın özgün tasarımımız mevcut ve bu sayı her geçen gün artıyor. Her ay ortalama 20 yeni modeli sitemize ekliyoruz. Bu sayede koleksiyonlarımızda her zevke hitap eden, herkesin bir daha, bir daha bakıp keşfetmek istediği ürünler oluyor.
Kullanıcılarımızla birebir iletişim kuruyoruz, onları dinliyoruz ve gücümüz yettiği noktaya kadar bunu devam ettirmeyi planlıyoruz. Bu da bizim kullanıcılarımızın ne istediğini çok iyi bilmemizi ve onlarla duygusal bir bağ kurmamızı sağlıyor. Bu şekilde sürekli kendimizi ve işlerimizi güncel tutabiliyoruz.
Bu dönem işlerin teknolojik dönüşümlerini çok hızlı yapması gereken bir dönem. Biz geçmiş iş tecrübelerimiz sayesinde birinci gün geleneksel bir üretim ve satış modeli olan aksesuar satışını dijital kanallar yardımıyla Türkiye’ye ve tüm dünyaya satmaya başladık. Hem Türkiye hem global platformlardaki online varlığımız sayesinde 3. ayımızda BAE’ne ve Hong Kong’a ihracat yaptık.
Evde geçirdiğimiz bu dönemdeki athleisure’a yönelme, sadeleşmeyi de doğal olarak beraberinde getirdi. Bonjouk Studio bu duruma nasıl uyum sağladı? Yaklaşımlarınızı, hedeflerinizi yeniden gözden geçirdiniz mi?
Rahatlığın ve sadeliğin ön plana çıkmasına kişisel olarak çok sevindiğimizi saklayamayacağız çünkü ikimiz de çok sade ve doğallıktan yanayız. Bu sadelik ve doğallık, Bonjouk Studio’nun DNA’sında doğuştan var yani. Tüm tasarımlarımızın en belirleyici ortak özellikleri de ince, zarif ve naif oluşları. Göze çarptığında takan kişiyi mutlu edecek o minik pırıltılı takıları tasarlıyoruz. Özetle plajda kumda veya evde sweatshirt ile otururken, çok fark etmiyor.
Bonjouk Studio kimi hedefliyor? Ürünlerinizle anlatmak istediğiniz spesifik bir hikaye var mı?
Bonjouk Studio gerçek bir yaz aşığı, tam bir Akdeniz çocuğu. Denizi, güneşi, yeşili, doğal olanı seven, dikkat çekmekten korkmayan ama bunun için özel çaba göstermeyen, hem naif hem canlı, sıcak, feminen, bazen çocuksu ama hep neşeli; ruhen gerçekten Akdenizli kadınları hedefliyoruz.
Koleksiyonunuzda “bunun bende yeri başka” dediğiniz favori bir ürün, bir seri var mı?
Aslında annelerin çocukları arasında seçim yapmaması gerekiyor ama Double Trouble koleksiyonumuzun yeri bizde ayrı. Kilit önde veya kilit arkada, birden fazla kullanım şekli sunan kolyelerimizin sunduğu özgürlüğe bayılıyoruz.
Ev kadınlarını iş gücüne katıp destekleme projeniz olduğunu belirttiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz? El işçiliğinizde kadınların payı nedir?
Kendi markamızı yaratıp büyütmenin yanında diğer bir istediğimiz de işimizi büyütürken çevremizdeki kadınlara bir katkı sağlamaktı. Bunun için üretim süreçlerimizi ev kadınlarını iş gücüne katıp güçlendirebileceğimiz şekilde yapılandırdık. Tüm üretimimiz ev kadınları tarafından yapılıyor. Kadın dayanışmasına, kız kardeşliğe çok inanıyor ve takım arkadaşlarımızı da müthiş kadınlardan seçiyoruz. Şu an üretimden sosyal medya yönetimine, iletişim ajansımız da dâhil olmak üzere birlikte çalıştığımız ekip arkadaşlarımızın büyük bir bölümünü ne mutlu ki kadınlar oluşturuyor.
Ürünleri tasarlarken özellikle ilham aldığınız bir kaynak, bir düşünce, bir akım var mı?
En büyük ilham kaynağımız doğa. Çoğu zaman doğal taşların muhteşem renkleri ve eşsiz dokularından yola çıkıyoruz ama ilhamın nereden geleceği tasarım yapmak için masanın başına oturmadan bilebileceğiniz bir şey değil. Aslına bakarsanız malzeme bilgisi de renk bilgisi de insanlığın tamamına ait, kolektif bilgi. O bilgiyle ne yapacağınız size kalmış. Biz capcanlı, sıcakkanlı, modern aynı zamanda naif bir masal anlatıyoruz.
Takı sektörünün sürdürülebilirliğe yaklaşımı, bu alandaki payı ne olabilir?
Mücevher ve takı üretimi halen ağırlıklı olarak geleneksel yöntemler kullanılarak yapıldığı için, sürdürülebilirlik, sektörün kendini sorgulaması gereken bir gelişim alanı. Yine de değerli madenlerin sürekli geri dönüştürülüp kullanılmasını da olumlu bir yön olarak sayabiliriz. Biz de atölyede kullandığımız gümüşlerimizi tekrar tekrar geri ve ileri dönüştürüp kullanıyoruz. Aynı şekilde değerli ve doğal taşlar da kolay kolay yıpranmıyor. Kazaya bağlı tamir gereksinimlerinde de yine parçaya ait orijinal taşları kullanmaya gayret gösteriyoruz.
Ürünlerinizde doğal taşlar kullanıyorsunuz, bu taşların tedariğinde sürdürülebilirliğe yaklaşımınız nedir?
Doğal taşlar Sri Lanka’dan Etiyopya’ya dünyanın her yerinden çıkartılıyor ama pazarın iki ana sağlayıcısı, taş işleme kapasiteleri gereği Çin ve Hindistan. Biz taşlarımızı Türkiye’deki ithalatçılardan ve ağırlıklı olarak bu yukarıda saydığımız ülkelerden tedarik ediyoruz. En güvenilir, taşları sertifikalı aldığını bildiğimiz tedarikçilerden temin etmeye özel gayret gösteriyoruz.
Paketleme aşamasında sürdürülebilir, geri dönüştürülebilir malzemeler kullanıyor musunuz? Gelecekte böyle bir hedefiniz var mı?
İkimiz de birer anneyiz ve üzerinde yaşadığımız dünyaya iyi davranma konusunda en başta çocuklarımıza örnek olmaya çalışıyoruz. Plastik atıkların yüzlerce yıl doğada çözünmeden kaldığının farkındayız, bu sebeple ambalajlarımızı tasarlarken doğal malzemeler kullanmaya özen gösterdik. Keselerimiz tamamen doğal bir elyaf olan jütten, paketlerimiz ise geri dönüştürülebilir kâğıtlardan hazırlanıyor.
Asya pazarına açıldığınızı biliyoruz, yeni atılımlar olacak mı yakın zamanda?
Bonjouk Studio sadece Türkiye değil yurt dışında da çok ilgi gördü. Yoğun olarak Hong Kong ve Japonya’ya B2B ihracat yapmaya başladık. Bireysel satış tarafında Avrupa ve Amerika’ya satışlarımız daha ilk kurulduğumuz aylarda başladı, her geçen gün artarak devam ediyor. Önümüzdeki aylarda Amerika’da ve Dubai’de mağaza satışlarımız başlıyor.
E-ticaret son yıllarda çeşitli sebeplerden ötürü birçoğumuz için bir hayat tarzı oldu. Pandemi süreciyle de her alanda vazgeçilmez hale geldi. Bonjouk Studio’nun konumunu e-ticaret açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tasarım ve e-ticaret sektöründeki deneyimlerimizi birleştirerek Bonjouk Studio’yu kurduk. Son derece tasarım odaklı bir iş yapmanın yanında dijital ve e-ticaret bilgimiz bizim en kuvvetli kaslarımız. Bu işe başlarken, uzun yıllar farklı markalar için e-ticaret danışmanlığı yapmış ve kendi e-ihracat platformuna sahip olmamız sebebiyle modadan dekorasyona pek çok farklı sektörle ilgili hem Türkiye’de hem global ortamda çok ciddi online iletişim ve satış tecrübemiz vardı. Bu sayede daha kurulduğumuz gün bu bakış açısına göre yapılanmıştık. Geleneksel bir sektörün, teknolojik kanallar doğru kullanıldığında ne kadar hızla büyüyüp dünyaya açılabildiğini yaşayarak deneyimlemiş olduk.
Değerli katkılarınız, hoş sohbetiniz ve paylaşımlarınız için teşekkür ederiz.