İklim Krizinde Haber Dili

İklim Krizinde Haber Dili

Güncelleme Tarihi: 25 Eylül 2021

İklim krizi mi, küresel ısınma mı, iklim değişikliği mi? Bilim insanları, kullanılması gereken doğru ismin iklim krizi olduğunu dile getirse de kriz kelimesi yeterince sık kullanılmıyor. 

2014’te Yale Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmada araştırmacılar, insanların küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi kelimelere verdiği reaksiyonları ölçebilmek adına bir test düzenliyor ve verilen reaksiyonların katılımcıların siyasi görüşleriyle paralel olduğu ve haberlere olan ilgilerine oranla tepki verdikleri gözlemleniyor. 

Küresel Isıtma Kavramı

Araştırmada iklim değişikliği tabirinin insanlarda küresel ısınma tabirine göre çok daha fazla tedirginlik yarattığı ve tepkiye neden olduğu ortaya konmuş. ‘Küresel ısınma’ daha tehdit edici ve yakın gelecekte yüzleşilmesi gerekecek bir olaymış hissi yaratırken ‘iklim değişikliği’ denildiğinde sanki uzun yıllara yayılmış ve yakın zamanda kişiyi etkilemeyecek bir durum hissi uyandırdığı görülmüş. Küresel ısınma denildiğinde tek bir sorun varmış o da yıllık ortalama sıcaklığın artmasıymış gibi anlaşılsa da aslında iklim değişikliği beraberinde aşırı hava olaylarından okyanus asitlenmesine birçok olumsuzluk barındırıyor. Öyle ki 1980’lerin ortasında kullanılmaya başlayan küresel ısınma ismi yerini insan kaynaklı olduğunun altını çizmesi adına küresel ısıtmaya bıraktı. İklim değişikliği denildiğinde kafamızda elle tutulur bir imge belirmiyor olabilir ki çoğumuz direkt olarak etkilenmediğimizi düşündüğümüz olaylara kolayca kayıtsız kalabiliyor ve duyarsız olabiliyoruz. Kriz ve değişiklik kelimelerine kelime anlamı olarak bakıldığında ‘değişiklik’ şu anki bizi değil geleceği etkileyecekmiş gibi geliyor ve yeterli aciliyet hissini vermiyor; kriz olarak tanımlamak ise çok daha seri şekilde harekete geçme arzusu uyandırıyor.

Bunun bir diğer geçerli sebebi ise konu ile ilgili yeterli içerikle karşılaşmıyor oluşumuz olabilir. Akşam haberlerinde direkt olarak iklim krizine dair çok fazla habere rastlamıyoruz ancak su kıtlığı veya anormal hava koşullarına dair ucu iklim krizine yeterince dokundurulmayan haberleri sıkça görmeye başladık. Haber dilinin önemine gelirsek, örneğin iklim krizine bağlı olarak deniz seviyesi yükselmesi bilinen bir gerçek ise konuyla ilgili bir haberde deniz seviyelerinin yükselmesi denmesi yerine kıyı şehirlerde ve yaşam alanlarında sel riskinin artması denmesi kesinlikle çok daha fazla insanda dokunacaktır. Ülkemizde iklim kriziyle ilgili televizyon haberine çok sık rastlamıyoruz. Türkiye’nin herhangi bir yerinde rastgele birilerine mikrofon uzattığımızı düşünün; muhtemelen çok az kişinin iklim değişikliğinden haberdar olduğunu veya bu konuyla alakalı aksiyon aldığını/alması gerektiğini düşündüğünü görürüz. 

Bize ilginç gelen bir başka benzer araştırma ise daha yakın zamanda, 2019 yılında Amerikalı Spark Neuro firması tarafından yürütülmüş. Araştırmacılar, belirli kelimelere karşı aldıkları reaksiyonu incelemek adına farklı politik bakış açısına sahip olan (demokrat, cumhuriyetçi, bağımsız) katılımcıların beyin dalgalarını ve yüzlerindeki mimikleri gözlemliyorlar. Katılımcılara sırasıyla iklim değişikliği, küresel ısınma, iklim krizi, çevresel tahribat ve çevresel yıkım dahil olmak üzere farklı farklı kelimeler söyleniyor. Sonuç olarak, ‘kriz’ ve ‘yıkım’ kelimelerinin değişiklik kelimesinden üç kat daha fazla duygusal reaksiyona neden olduğu anlaşılıyor. 

Toplumsal Duyarlılıkta Sözcüklerin Önemi

Neden oldukları reaksiyon bir yana, maalesef kriz ve yıkım gibi tanımlamalar cesaret kırıcı karşılanabiliyor ve kelimeler karşısında kişisel aksiyonun küçük olduğu ve çabanın işe yaramayacağı inancı oluşabiliyor. İnsanlar, üzerinde etkisinin olamayacağına inandığı bir konuda kolay kolay harekete geçemiyor ve çoktan geri dönülemeyecek bir çıkmaz yola girdik düşüncesi oluşturmamak adına kurulan diyalog çok çok önemli. Sadece ilgisi olan kesimi ilgilendirmekten öte herkese karşı anlaşılabilir olan bir dilin kullanılması gerekiyor. Özetle söylem tipi, kişileri aksiyona geçirmede büyük rol oynuyor diyebiliriz.