Evlerinize İyi Bakın: Tuba Oskan’ın İlham Dolu Evi!

Güncelleme Tarihi: 2 Mart 2021

Omar Baban’ı tanıyanlar ve takip edenlerin artık çok iyi bildiği ve hissettiği bir konu varsa o da Omar Baban tasarımlarının birer obje olmaktan öte birer duygu taşıyıcısı ya da ifade aracı olduğudur. Dokular, renkler ve her bir tasarımın ardındaki derin arayış ve hikaye ile her parça, evlerimize bir duyguyla girip bir yolculuğun parçası olur.

25 Kasım’da yazdığım ‘’Evlerinize İyi Bakın’’ yazısıyla markanın bu damarını çok iyi yakaladığını düşündük. Bu yüzden evleriyle ve yaşam alanlarındaki objelerle özel ilişkiler yaşayan kişilerin deneyimlerini bir seri haline getirmeye karar verdik.

Bu serinin ilk konuğu ise Natura Karma Floral Design şirketinin kurucusu Tuba Belgin Oskan. Tuba için çağdaş keşiş tanımlamasını kullanmak mümkün. Çünkü o hayatı ve yaptığı işi bir yolculuk olarak gören ve şu anda yaptığı çiçek tasarımına doğal bir keşif sonucu başlayan ve her gün yeniliklerin peşinde koşan bir kişi. 

Oteller ya da özel etkinlikler için yaptığı benzersiz ve doğanın ihtişamını yansıtan çiçek tasarımlarının ilham perisi, Tuba’nın genç yaşta fiziken ayrıldığı annesi. Turizm sektöründe geçen uzun yılların ardından, tesadüfen katıldığı bir çiçek atölyesinde, doğanın sunduğu güzelliklere dokunarak, kaybettiği sevdikleriyle bir bağ kurmanın mümkün olduğunu keşfediyor.

Yaptığı işi ise hayalleri çiçeklendirmek olarak adlandıran Tuba Oskan’ın yaşam alanında çok özel bağ kurduğu mobilya, obje ve eserlerin izinde gerçekleştirdiğimiz röportajı keyifle okumanızı diliyorum.

Senin için ev ne ifade ediyor?

Benim için ev; bir yaşam kaynağı ve ihtiyacım olduğunda bir sığınak. 

Küçüklüğünden beri kaç ev değiştirdin?

Küçüklüğümden beri yedi ev değiştirdim. Topağacı’nda doğup Akatlar, Levent civarında tüm çocukluğumu geçirdim. İlk evliliğimde Tarabya’da yaşadım, ikinci evliliğimle birlikte önce Bebek’e, oğlumuzun dünyaya gelmesiyle birlikte şu an hala oturmakta olduğum Kemerburgaz bölgesine taşındık. 

Yaşam alanlarının ruh dünyamızla ve modumuzla ilişkisi hakkında ne düşünüyorsun?

Yaşam alanlarının ruh dünyamızla ve modumuzla kesinlikle doğrudan bir ilişkisi olduğuna inanıyorum. Dünyada var olan her şeyin bir enerjisi olduğunu düşünürsek yaşadığımız alanlarla kendi enerjimizin kesişmesi kaçınılmaz. Ben kişilik olarak hem kafası hem de yaşadığı alanları biraz karışık olan bir tipim. Ancak tuhaf bir şekilde dağınıklığımın bana göre mutlak bir düzeni vardır. Evin içerisinde sürekli kullandığım alanlardaki dağınıklığım bazen gerektiğinden fazla arttığında fark ediyorum ki orada bulunmak bana hiç iyi gelmiyor. Huzursuzluğumun, gerginliğimin etraftaki gereksiz objelerden, kitap yığınlarından kaynaklandığını anladığım an temizliğe ve yeniden tertibe başlayıp inanılmaz rahatlayabiliyorum. Yaşadığım alanlarda bana kesinlikle iyi gelen başka bir konuysa benim için hatırası olan objeleri görmek. Ailemden kalan ve özellikle çocukluğumun keyifli günlerini anımsatan, gittiğim bir seyahatten dönerken aldığım seyahatin kokusunu taşıyan parçalar ya da işimle, yaşam tarzımla ilgili gözüm gibi baktığım kitaplarım kesinlikle en vazgeçilmezlerim. 

Anne ve babanın eve bakışları nasıldı?

Kendimi bildiğim ilk günden beri annemin evimizin dekorasyonuna özel bir ilgisi olduğunu hatırlıyorum. 1982 senesinde, 11 yaşımdayken onu kaybettiğimiz güne kadar evimiz hep çok şık ve çok zevkliydi. Annemin dekorasyonunun en önemli parçaları olan antikalar için her fırsatta o zamanlar Kuledibi’nde yer alan antikacıları dolaştığımızı hatırladıkça içim keyifle doluyor. 

Annemle yaşadığımız eve dair anılarımın arasında en büyüleyici bulduğum ise annemin en ince detayına kadar özenle hazırlandığı davet sofraları idi. Misafir ağırlama konusundaki şıklığının ve zarafetinin bende yarattığı hisler, çocukluğumdan kalan en kıymetli anılarım diyebilirim. Ayrıca evimizden hiç eksik etmediği taze çiçekler ile dönemlerine göre mutlaka evin bir köşesinde kullandığı dalında pamuklar, kurutulmuş ayçiçekleri, baharatlardan yapılmış mini buketler, kokinalar, kozalaklar ve çam dallarından hazırlanmış kapı süsleri ile şu an aklıma gelmeyen birçok doğal malzeme, yine çocukluğumun unutulmaz güzellikleriydi. 

Babam içinse ev dekorasyonu rahat ve kullanışlı olmalıydı. Annemin vefatından sonra yaşadığımız evin dekorasyonu yaptığı evlilikler nedeniyle her ne kadar alıştığımız çizgiye yaklaşamasa da babam yıllar sonra kendi başına yaşayacağı ev için bir dekoratör ile çalışarak oldukça hoş ve zevkli bir yaşam alanına yeniden sahip olabildi.

Peki onları ifade eden mobilya, obje ve ya da bitkiler hangileri senin için?

Annemi ifade eden mobilyalar kesinlikle yaşadığı yıllar içerisinde toparladığı antika parçaları. Koleksiyonunu yaptığı cam ve seramik kuş biblolarının birçoğunu maalesef yıllar içerisinde ya kırdık ya da kaybettik. Akatlar’da yaşadığımız evin küçücük balkonunu inanılmaz güzellikteki kumaş perdelerle, özel yaptırdığı sedirlerle dekore etmişti. Balkonda bir köşeye yerleştirdiği kıpkırmızı çiçekler açan Japon Gülü ağacı ve inanılmaz ince bir işçilikle yapılmış beyaz ahşap kuş kafesi onunla ilgili unutamadığım objeler arasında. İçinde daktilosunu özenerek sakladığı antika çalışma masası ise benim senelerce iş kadını olmayı hayal ederek oynadığım oyunların en önemli parçasıydı. Bütün bunların yanı sıra, mayıs ayında evimizin her köşesine büyük bir neşeyle papatyalar yerleştirmesi aklıma her geldiğinde beni hala gülümsetebiliyor. Babamı ifade eden en önemli obje ise müzik sistemleri. Özellikle Topağacı’ndaki evimizde işten her eve dönüşünde Demis Roussos dinlemek üzere plak yerleştirdiği pikabı… Bugün bile hala gözümün önünde.

Renkler ve ışık konusunda ne düşünüyorsun?

Renkler elbette ki ev dekorasyonunun olmazsa olmazı ancak değişiklikten hoşlanan bir yapım olduğu için büyük mobilyalarımın ve duvarlarımın renklerinin “doğal ve tek renk” olmasını tercih ediyorum. Onlarla birlikte kullanacağım her türlü aksesuarın rengi ya da desenleriyse ruh halime ya da dönemine göre değişebiliyor. 

Işık, fotoğraf çekimlerinde olduğu gibi dekorasyonu söndüren ya da zenginleştiren en önemli detay. Tavandan inen avize ışığı yerine yerden ya da sehpa, dresuar gibi mobilyalar üzerine yerleştirilen abajurlardan sağlanan “sıcak ışık” her zaman ilk tercihim. Hatta biraz beyaza kaçan bir ışık kullanıldığında ilginç bir şekilde inanılmaz asabi ve mutsuz olabiliyorum. Işıkla ilgili çok hassas olan ve mutlaka en optimum ışığı bulmak için özel çaba harcamaktan keyif alan bir eşim olduğu için çok şanslıyım. 

Bitkiler ve çiçekler senin için ne ifade ediyor?

Bitkiler ve çiçekler bence bir eve sıcaklık ve canlılık katan önemli unsurların başında geliyor. Son dönemlerde NASA’nın yaptığı bilimsel açıklamalarla, bildiğimiz birçok bitkinin, evlerimizin havasını zararlı olabilecek birtakım kimyasallardan arındırdıkları kanıtlanmış bulunuyor. Taze çiçeklerin de ruh halimize pozitif etkisi olduğuna çok inanıyorum. Bitkisiz ve çiçeksiz olan bir evin yaşanmışlık duygusunun eksik olduğunu düşünüyorum. 

Asla ayrılamam dediğin bir mobilyan var mı?

Annemden kalan antika mobilyalarımdan ayrılabileceğimi çok düşünmüyorum. İçlerinden özellikle biri; yüz yıllık yağlı boya bir kadın ve çocuk portresi. Çocukluk yıllarımda annemi ve beni resmettiğine inandığım için olsa gerek, benim için ayrı değerli.

Evinde her gördüğünde iyi ki almışım, iyi ki yapmışım dediğin ne var?

Son dönemlerde aldığım Türk sanatçıların tasarımlarına her baktığımda “İyi ki almışım!” diye aklımdan geçiriyorum. Emre Namyeter’in evin tüm havasını değiştiren lightbox’u, Leyla Emadi’nin hayat mottom olan “Be thankful” tablosu ve içimdeki çocuğu hatırlamamı sağlayan Ayla Turan’ın “Kurbağa Prens” eseri aldığıma çok memnun olduğum tasarımlar. Bir de en son Alaçatı’daki bir antikacıdan gördüğüm an aldığım ve amber renklerini çok beğendiğim cam vazolar ile onlarla birlikte kullanılmak üzere aldığım bej renkli opalin vazolarımı keyifle kullanıyorum. 

Evine baktığında atamadığın, satamadığın ve onunla ne yapacağını bilemediğin mobilya ya da aksesuarların var mı?

Neredeyse hiç yok. Eklektik bir dekorasyon tarzım olduğu ve almak için almayıp artık gerçekten çok hoşuma giden nesneleri -obje, aksesuar, mobilya- satın aldığım için evde fazla gelen neredeyse hiçbir parçam yok. 

Evinin dekorasyonu mu yoksa kendi giyim kuşamın mı ağır basıyor?

Her konuda dengeli olduğumdan ve huzurlu hissettiğimden her ikisi de diyebilirim. Giyim tarzım da yalın ve klasik olduğundan her sezon alışveriş yapmayı gerektiren bir durumla karşılaşmıyorum. Aynısı evim için de geçerli. Ayrıca son dönemlerde arınmak ve sadeleşmek ruhuma iyi geldiğinden her ikisinin hayatımdaki yeri dengeli; az ve öz.