Ekoloji Karşıtlığı ile Başa Çıkma Rehberi

Ekoloji Karşıtlığı ile Başa Çıkma Rehberi

Belki de düşüncede olan en büyük mantık hatalarından birisi, bir şeye o şeyde olmayan özellikler atayıp o şeyi atanan o özellikler üzerinden yargılamaktır. Böylesi bir yanılsamanın iletişim kurmayı ve bir şeyleri anlamayı oldukça güçleştirdiği ortada. Ben de düşündüm taşındım ve çevremde duyduğum, televizyonda, internette gördüğüm bazı yorumlara yorum yapmaya karar verdim. Bunu, eleştirinin eleştirildiği bir tür münazara gibi de düşünebiliriz. İlk tema olarak da faydalı olacağını düşündüğüm için ekoloji meselesini seçtim. Hadi başlayalım!

‘’Bu çevreciler de insan düşmanı!’’

Öyle sanıyorum ki bu çıkışın temelinde doğayı yüceltmek adına insanı ve insan faaliyetlerini aşağılayan söylemler var. Örneğin sıkça başvurulan bir slogan cümle olarak insanın, dünyanın kanseri oluşu… Ben de iki sebeple bunun pek sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Birincisi, bu tarz söylemler insan ile doğanın birbirlerine karşıt iki güç olduğu yanılsamasını pekiştiriyor. Doğa ile insan mesafesinin büyük bir yabancılaşma olarak ya bir tür mahcubiyet ya da öfke hissi ile açılmasına sebep oluyor. İkincisi, bir şeyin güzelliği ille de başka bir şeyin çirkinliğine ihtiyaç duymaz. Bir doğa övgüsü için ister son derece romantik ister gerçekçi olsun insanın yergisine gerek yoktur. Fakat çok küçük bir azınlığın doğa-insan eksenindeki bu ayrıştırmacı tavrını, çevre duyarlılığına sahip bireyler içerisinde genellemek de son derece hatalı olur.

‘’Ekoloji düşkünlüğü, doğanın idealize edildiği ve postmodernizmin uydurduğu yeni bir din.’’

Bu atıf, yakın zamanda okuduğum bir denemenin içinde geçiyordu. Cümledeki din benzetmesini hayli ilgi çekici bulduğumu itiraf etmeliyim. Çünkü ‘’çevrecileri’’ birbirlerine bağlayan bazı erdemlerin, etik muhakemelerin ve grup normlarının olduğu gözlemlenebilir. Buradaki mutabakatın bir inanç sistemi içerisinde değil, evrensel değerler ile yapıldığının altını çizmek isterim. Fakat bunun aksine bazı istisnai kültlerin dışında öyle ritüellere ve emaresiz kehanetlere falan rastlanmaz elbette. Tabii buradaki ‘’din’’ benzetmesi, daha çok aklın geri plana itilmesi yönüyle inşa ediliyor. Çevre duyarlılığı ile yağma kültürü ikileminde hangisinin akıl dışı, bilimsel gerçeklerden uzak ve mesnetsiz olduğu sizin kararınız…

‘’Çevreciler gelişime karşı çıkıyorlar.’’

Ekoloji Karşıtlığı ile Başa Çıkma RehberiFotoğraf: Ion Ceban

Belki de en sık duyulan eleştirilerden birisi de budur. Özellikle aktivist olan çevreciler; gelişime, teknolojiye ve insan refahının artmasına karşı olmak ile suçlanırlar. ‘’Yahu kardeşim; bu santral ülkemize enerji getirecek, istihdam sağlayacak!’’ minvalindeki söylemlere alışkınız.

Bunu söylemek zorunda olmak üzücü fakat ekolojik duyarlılığa sahip insanlar gelişime karşı değiller. Sadece doğal dengeyi tahrip eden gelişmelerin(!) sürdürülebilirliğine inanmıyorlar. Bunu da tek taraflı basit bir karşı çıkma şeklinde yapmıyorlar. Bilakis söz konusu enerji üretmek ise bunun için çevreci ve sürdürülebilir teknolojiler öneriyorlar. Bir tür korku söylemi geliştirmek hevesinde değilim. Fakat ekolojik düzenin parçalandığı bir coğrafyada bütün canlıların elinden yaşama hakları çalınıyorsa istihdam sağlamak için kolayca farklı sahalar bulunabilir. Tüm bunlardan hareketle gelişime karşı olmak dendiğinde tam tersi benim aklıma ekolojik bilince sahip olmamak geliyor.

“Çevreciler ucu kendilerine dokunduğu için çevreyi umursuyorlar.’’

Evet… Ne var ki bunda?

Şaka bir yana çevreye sadece insan hayatının sürekliliği için değer verenler yok değil. Fakat bu tarz insanmerkezci yaklaşımların, koskoca bir başlık olarak çevre felsefesinin tek diskuru olduğunu düşünmek ahmakça olur. Pek tabii insan faktörünü tamamen dışarıda tutarak doğanın kendisine içkin değerlerin farkında olan bir sürü insan var. Ben de bu eksendeki fikirlerin, çevre üzerine getirilebilecek en sürdürülebilir tavır olduğunu düşünüyorum. Ama asıl maksadı her ne olursa olsun çevrenin korunduğu fikirlere gelene kadar uğraşmamız gereken çok şey var.

Elbette insan, diğer bütün canlılar gibi kendi türünün devamlılığına hizmet eder. İnsanlar bu amaca giden yolu doğanın korunmasında bulmuşlarsa ne olacakmış? Var olmak için var etmenin topyekün yanlış bir şey olduğunu söyleyemeyiz herhalde.

Kapak Fotoğrafı: Bruno Scramgnon