Diş Hekimi Zozan Gölbaş: Sağlık Ağızda Başlar

Diş Hekimi Zozan Gölbaş: Sağlık Ağızda Başlar

Güncelleme Tarihi: 2 Ekim 2021

Dünyanın pek çok ülkesinde 20 Mart tarihi, Dünya Ağız Sağlığı Günü olarak kutlanıyor. Ülkemizde çoğunlukla önemi görmezden gelinen ağız ve diş sağlığı, aslında birçok farklı ve ölümcül hastalığın oluşmasında da önemli bir role sahip. Estetik kaygıların yanı sıra ağız ve diş bakımını ihmal etmek, hem psikolojik hem de fizyolojik olarak çok büyük sorunlara yol açabiliyor. Biz de 20 Mart Dünya Ağız Sağlığı Günü’nde İstanbul Dişhekimleri Odası Genel Sekreteri Zozan Gölbaş ile ağız ve diş bakımı hakkında bir röportaj gerçekleştirdik. Türkiye, ağız ve diş sağlığı konusunda dünyanın neresinde, doğru bir diş bakımı için neler yapmak gerekir, ağız sağlığı hakkında doğru bilinen yanlışlar nelerdir gibi soruları yanıtlayan Gölbaş, oldukça dikkat çekici noktalara işaret etti. 

Merhabalar Zozan Hanım, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Merhaba, 1975 yılında Doğubeyazıt’ta doğdum. Babamın memuriyeti sebebiyle çocukluğum ve lise yıllarım Kayseri ve Kırşehir’in kasaba ve ilçelerinde dolaşarak geçti. 1996 yılında Dicle Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesinden mezun oldum. Bir süre İstanbul’da çalıştım. Daha sonra 10 yıl Van’da serbest muayenehanecilik yaptım. 2007 yılında ise şu an halen çalıştığım, kamu ağız diş sağlığı hastanesine atanarak İstanbul’a yerleştim. 

Mezuniyetimden itibaren Türk Dişhekimleri Birliği kongre ve sempozyumları ile toplum ağız diş sağlığı  farkındalık çalışmalarına her fırsatta katılarak güncel mesleki gelişmeleri takip etmeye ve toplum ağız diş sağlığının iyileştirilmesi noktasında katkılar sunmaya çalıştım. İstanbul Dişhekimleri Odası Toplum Ağız Diş Sağlığı Komisyonunda yıllarca dezavantajlı gruplara yönelik farkındalık çalışmalarında yer aldım. Yine İstanbul Dişhekimleri Odasında önceki dönemde yönetim kurulu üyesi olarak görev aldım. Bu dönem ise İstanbul Dişhekimleri Odası Genel Sekreterliği görevini yürütüyorum.

diş hekimi zozan gölbaş

“Gelişmiş ülkelerde diş hekimine başvuru sıklığı yıllık kişi başı 5, ülkemizde ise yalnızca 0.9.”

Bugün 20 Mart Dünya Ağız Sağlığı Günü. Böyle bir günde ilk olarak sormak istediğimiz soru ise Türkiye toplumu olarak ağız sağlığı alanında dünyanın neresindeyiz? Diş fırçalama alışkanlıklarımız, ağız bakımı konusundaki uygulamalarımız yeterli mi?

20 Mart tarihi, Dünya Ağız Sağlığı Günü olarak Dünya Dişhekimleri Birliği (FDI) üyesi yaklaşık 200 ülke tarafından her yıl kutlanıyor. Bu günün amacı; ağız ve diş hastalıklarının görülme sıklığını azaltmak, bu alandaki farkındalığı arttırmak, toplumları ve hükümetleri ağız ve diş sağlığı ile birlikte sağlıklı bir yaşam sağlamaya teşvik etmek.

Türkiye toplumu olarak ağız sağlığı anlamında maalesef pek de iyi bir noktada değiliz. Gelişmiş ülkelerde diş hekimine başvuru sıklığı yıllık kişi başı 5, ülkemizde ise yalnızca 0.9. Türkiye’de diş hekimine başvuranların büyük bir çoğunluğunu eksik diş nedeniyle gidenler oluşturuyor ve bu da fırçalama alışkanlığımızın yetersiz olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda bu durum, diş hekimine sorunlar büyüdükten sonra gidiyor olduğumuz anlamına geliyor. Bu anlamda doğru oral hijyen bilinci ve altı ayda bir rutin diş hekimi ziyareti, ağız diş sağlığı sorunlarımızı önlemede belirleyici faktörlerdir.

diş hekimi muayenesi

Fotoğraf: Caroline LM

“Diş ve diş eti hastalıkları; diyabet, kanser gibi ölümcül hastalıklarla ortak risk faktörüne sahip”

Ağız ve diş bakımı, toplumda genellikle yalnızca çürükler ya da diş eti hastalıkları üzerinden tanımlanır ve buradaki rahatsızlıklar pek de “acil” olarak görülmez. Oysa çalışmalar, ağız sağlığında oluşacak problemlerin bedenin birçok farklı noktasında hastalıklara yol açabileceğini gösteriyor. Bu konudaki görüşlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Diş ve diş eti hastalıkları; diyabet, kanser, kardiyovasküler ve solunum yolu hastalıkları ile ortak risk faktörü taşımaktadır. 

2011 yılında yayımlanan Birleşmiş Milletler Siyasi Deklarasyonunda, yılda 36 milyon insanın ölümüne sebep olan bulaşıcı olmayan hastalıklar (kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, solunum yolu hastalıkları, kanserler) ile ağız-diş sağlığını etkileyen hastalıkların aynı risk faktörlerini taşıdığı belirtilmiştir. Dolayısıyla ağız-diş sağlığının korunması, genel sağlığımızın da korunmasında çok önemli bir role sahip.

Bireyin ağız-diş sağlığında; dişlerdeki çürükler, diş kayıpları ve diş yapısındaki bozuklukların neden olduğu ağrılar çiğneme kapasitesini olumsuz etkiler. Bu durum da dişsizlik sonucu vücudun hastalıklar ile olan mücadelesini ve immun (savunma) sistemini zayıflatır. Ayrıca ileri yaşlarda bireyde ortaya çıkan genel sağlığını olumsuz etkileyen birçok hastalığın tedavisini ve kontrolünü de zorlaştırmaktadır.

Doğal diş sayısının azalması ile fonksiyonel dişlenmenin bozulması sadece sağlıklı yaşam beklentisini olumsuz yönde etkilemekle kalmaz. Aynı zamanda ileri yaşlarda rehabilite edilmeyen dişsizliğin, demans (erken bunama) riskini artırdığı da bildirilmektedir. Bunun yanı sıra dişsizliğin insan ömrünün kısalmasına da neden olduğu çalışmalar ile ortaya konmaktadır.

Bütün bunlara ilave olarak infeksiyöz hastalık ve hamilelik dönemindeki kötü ağız hijyeninin düşük kilolu bebeklerin doğumuna neden olduğu bilinmektedir.

diş fırçalayan kadın

Fotoğraf: Rido81

“Karbonat ve tuz ile dişleri fırçalamak dişleri beyazlatmaz.”

Şimdi dilerseniz biraz da işin temeline inelim. Yetişkin bir bireyin ağız ve diş sağlığını korumak adına yapması gereken uygulamalar ne olmalı? Ağız sağlığı hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar var mı?

Doğru ağız ve diş sağlığı bilinci ile çocukluk döneminden başlamak üzere dengeli beslenme ve düzenli olarak günde yalnızca birkaç dakika ayırarak hayat boyu sağlıklı bir ağız ve dişlere sahip olabilmemiz mümkün. Özellikle süt ve süt ürünlerinde bulunan ve diş sağlığında önemli rol oynayan D vitamini, kalsiyum, fosfor gibi bileşenlerin besinlerle yeterli miktarda alınmasına, sebze, meyve ağırlıklı dengeli beslenmeye dikkat edilmeli. 

Doğru bir diş bakımı için;

  • Florürlü bir diş macunu ve yumuşak kıllı bir diş fırçası ile dişler günde 2 kez 2 dakika fırçalanmalıdır.
  • Dil temizleyiciler yardımı ile dil temizliği de yapılmalıdır.
  • Ara yüz temizliği için her fırçalamadan sonra dişler arasında kalan artık maddeler diş ipi yardımıyla temizlenmelidir.
  • Asiditeyi oluşturan şeker ve şekerli gıdaların tüketimi ve ara atıştırmalar minimuma indirilmelidir.
  • Aşırı çay ve kahve tüketimi ile sigara kullanımından mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

Bunların yanında birtakım yanlış uygulamalar ve doğru bilinen yanlışlar dişlerimizde ciddi hasarlara yol açabiliyor. 

Diş bakımında doğru bilinen yanlışlar ise şöyle:

  • Hamilelik döneminde diş çürümesi ve kayıplarının normal olduğu ve ayrıca hamilelerin diş tedavisi uygulatmasının sakıncalı olduğuna inanılır. Oysa hamile hastalarda da hekiminin uygun bulduğu işlemler uygun aylarda yapılabilir. Hamilelerde en uygun tedavi dönemi üç ila altıncı ay arasındadır. Diş eti tedavisi ve diş taşı temizlikleri ise her dönemde yapılabilir. Gerek görülmediği sürece röntgen istenmez ama tedavi sırasında gerekiyorsa da kurşun önlük kullanılabilir.
  • Karbonat ve tuz ile fırçalamanın dişleri beyazlattığına inanılır. Oysaki karbonatta iri aşındırıcılar mevcut ve diş minesini çizerek daha fazla renklenmeye zemin hazırlayabiliyor.
  • Dişler fırçalamadan önce diş fırçasının ıslatılması da sık yapılan yanlışlardan. Ağızdaki tükürük miktarı macunun köpürmesi için yeterli olacaktır. Macunun da fırçaya boydan boya değil en fazla mercimek büyüklüğünde sıkılması yeterli gelecektir.
  • Süt dişlerinin zaten düşeceğinden dolgu gerekmediği düşünülmektedir. Oysa süt dişlerinin düşmesi ve yerine yeni dişlerin gelmesi kaçınılmazdır. Ancak zaten düşecekler diye bu dişlere dolgu gerekmediği, direkt olarak çekilmelerini düşünmek yanlıştır. Erken zamanda çekilen süt dişleri, alttan gelen dişlerde çarpıklaşmaya neden olacaktır.
  • Diş taşlarının dişleri koruyacağını düşünmek ve diş taşlarını temizletmenin daha fazla diş taşı oluşmasına neden olacağı düşüncesi de son derece yanlıştır. Diş taşları, bakteriler için uygun bir üreme alanıdır ve bu bakteriler temizlenmezse diş eti iltihaplanmasına ve çene kemiğinde erimeye neden olur. Diş taşlarının oluşmaması için dişleri düzenli fırçalamak ve buna rağmen taş oluştuysa da mutlak suretle temizletmek gerekir.

diş çıkaran bebek

Fotoğraf: Christian Hermann

“Bebeklikte sorun yaşanması beklenmeden diş hekimi ziyareti ve işlemsiz ilk ziyaret, diş hekimi fobisinin oluşmasını önlemek açısından son derece önemli.”

Çocuklarda diş sağlığı da bir diğer önemli konu. Özellikle çocuklara erken yaşta diş bakımı alışkanlıkları kazandırmak olmazsa olmaz olarak görülüyor. Bu konuda velilere verebileceğiniz öneriler var mı?

Çocukluk döneminde ebeveynler tarafından doğru ağız ve diş sağlığı bilinci ve ağız bakım alışkanlığının kazandırılması, çocuğun yetişkinlik döneminde sağlıklı dişlere sahip olabilmesi açısından çok önemli. Bu dönemde aileler, ebeveynlerini rol model olarak kabul eden çocukları ile birlikte düzenli olarak diş bakımı yapmalı. Çocuğun beğenisine uygun diş fırçaları ve macunların tercih edilmesi, ağız ve diş bakımını daha eğlenceli hale getireceğinden diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması açısından oldukça faydalıdır. Bebeklikte ilk dişin çıkmasıyla birlikte dişlerin temizlenmesi, sorun yaşanması beklenmeden diş hekimi ziyareti ve işlemsiz ilk ziyaret, diş hekimi fobisinin oluşmasını önlemek açısından son derece önemlidir. Gece beslenmesi, sık ara öğün atıştırmaları gibi yanlış beslenme alışkanlıkları erken süt diş çürüklerine sebep olacaktır. Erken dönem çürükler ise ağrı, erken diş kaybı sonucu konuşma sorunları, öz güven kaybı gibi fiziksel ya da psikolojik sorunlar yaratabilir.

Son yıllarda popüler olan bir diğer alan ise estetik diş hekimliği. Bu alanda yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ağız ve diş sağlığımız; estetik, fonksiyon ve fonasyon anlamında bütüncül olarak tam iyilik hali anlamına gelir. Diş hekimliği, diş hastalıklarını ortadan kaldırmak veya en aza indirmek ve ağız diş fonksiyonlarını iyileştirmenin yanında aynı zamanda daha iyi ve daha sağlıklı görünmeyi de sağlamayı  içerir. Dolayısıyla bu çerçevede ağız anatomimize uygun ve sağlığın gerektirdiği şekildeki hastalarımızın makul isteklerine uygun estetik işlemlerden, diş hekimliği hizmetlerinden elbette söz edebiliriz. Diş hekimliği alanındaki teknolojik gelişmeler ile artık çok daha doğal, estetik dolgu ve protezler yapmak mümkün.

“Pandemi döneminde kamuda çalışan meslektaşlarımız, görev tanımları dışında filyasyon ekiplerinde yer aldı.”

Diş hekimi kimliğinizin yanında İstanbul Dişhekimleri Odası’nın genel sekreterliği görevini de yürütüyorsunuz. Dolayısıyla sizin ve meslektaşlarınızın yaşadığı mesleki problemlerden de söz etmek isteriz. Bildiğimiz kadarıyla birçok diş hekimi, pandemi döneminde filyasyon ekiplerinde görev aldı. Bu durum ne gibi sonuçlar doğurdu? Pandemi dönemini diş hekimliği açısından değerlendirir misiniz?

Koronavirüs pandemisi, özelde serbest çalışan meslektaşlarımıza aylarca kapanma sonucunda ekonomik zorluklar, Covid-19 ile enfekte olup hastalanma gibi sorunlar yaşattı. Kamuda çalışan meslektaşlarımıza ise görev tanımı dışında yapmak durumunda kaldıkları filyasyon görevini getirdi.

İstanbul’da, 2020 yılının mart ayı itibarıyla kamuya bağlı ağız diş sağlığı kurumlarından ilçe sağlık müdürlüklerine diş hekimi, diş teknisyeni, hemşire, klinik yardımcısı görevlendirmeleri yapıldı. Bu kurum çalışanlarının yüzde sekseni, hala filyasyon ve aşılama görevlerinde çalışmaya devam ediyor. 

Meslek dışı bir alana yapılan bu görevlendirmelerde, kurumdan kuruma imkan ve işleyiş bakımından ciddi anlamda farklılıklar bulunuyordu. Bu süreçte; planlama ve organizasyon eksikliklerinden kaynaklanan sorunlar, güvenlik sorunu, sahada yemek, tuvalet gibi temel ihtiyaçların giderilememesi, ikamet adreslerinden çok uzağa görevlendirilme, ek ödemelerin düzenli ve adil dağıtılmaması gibi birçok sorun ile karşı karşıya kaldık.

Ağız diş sağlığı kurumlarında kalan meslektaşlarımız ise çok az sayıda olmaları sebebiyle artan iş yükü, sık tutulan nöbetler, kimi kurumlarda sözlü veya yazılı olarak yapılan performans-puan baskısı ile karşılaştı. Fiziksel olarak pandemiye uygun olmayan çalışma koşullarında enfeksiyon riski, çok düşük hesaplanan ek ödemelerden dolayı yaşanan gelir kaybı gibi problemler de ortaya çıktı.

Pandemide halkın ağız diş sağlığı hizmetlerine erişimi konusunda da çeşitli aksaklıklar yaşandı. Ağız diş sağlığı kurumlarında tedavilerine başlanan ancak tedavileri pandemi nedeniyle yarım kalan hastalar, kamudan yeterli hizmeti alamadıklarından dolayı özel kurumlara yönelmek durumunda kaldı. Ekonomik olarak özele gidemeyen hastalar ise acil acil dolaşarak ağız diş sağlığı problemlerini ertelemek durumunda kaldı. Şimdilerde görev yerlerine kısmen dönmeye başlayan diş hekimleri ile yeniden hizmet verilmeye başlanan kamu ağız diş sağlığı kurumlarında pandemiye uygun fiziksel koşulların yaratılması gerekiyor. Bu süreçte, güncel çalışma protokollerine uygun ve yöneticilerin performans baskısı yapmadığı bir ortam ile çalışan ve toplum sağlığının öncelenmesi çok önemli.

diş kontrolü

“Önlem alınmazsa önümüzdeki 10 yıl içinde işsiz diş hekimleri ortaya çıkacak.”

Yine mesleki anlamda şikayetçi olduğunuz konulardan birinin son yıllarda çok sayıda diş hekimliği fakültesi açılması olduğunu biliyoruz. Bu anlamda söylemek istediklerinizi de öğrenmek isteriz. Gerçekten Türkiye’nin bu kadar çok diş hekimliği fakültesine ihtiyacı var mı? Yeni açılan fakülteler diş hekimleri arasında işsizliğe yol açıyor mu?

Son 10 yıldır diş hekimliği eğitimi alanında insan gücü planlaması ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde birbiri ardına diş hekimliği fakülteleri açıldı ve öğrenci kontenjanlarında kaygı verici artışlar yaşandı. 

2002 yılında 19 olan diş hekimliği fakültesi sayısı, bugün 99 sayısına çıktı. Bu durum, artık sürdürülemez bir noktaya geldi. Önlem alınmaz ise önümüzdeki 10 yıl içerisinde işsiz diş hekimleri ve mesleğinin dışında başka alanlarda çalışan diş hekimleri ile karşı karşıya gelinmesi kaçınılmaz olacaktır.

İşsiz, emeği çok ucuzlatılmış ve değersizleştirilmiş diş hekimlerinin ortaya çıkmasının yanı sıra çalışma biçiminin tümden işçileşmeye gittiği, piyasa koşullarının hüküm sürdüğü ve dolayısıyla deontolojik ve etik sorunların arttığı bir çalışma ortamı yaratılmaması için kontenjanların hızla azaltılması gerekiyor. 

Ülke kaynaklarının israf edilmemesi için insan gücü planlaması yapılmadan diş hekimliği fakültesi açılmamalı, henüz eğitime başlamamış olan fakülteler kapatılmalı ve eğitim veren fakültelerde kontenjanlar bir an önce azaltılmalıdır.

Sağlık ağızda başlar

İstanbul Dişhekimleri Odası olarak 19-21 Mart tarihleri arasında Oral Sağlık Sempozyumu gerçekleştireceksiniz. Bu programın detayları hakkında bilgi alabilir miyiz?

20 Mart Dünya Oral Sağlık Günü’nü de içine alan 19-21 Mart tarihlerinde, genel sağlık ve ağız-diş sağlığı ilişkisiyle ilgili bilimsel oturumları ve mesleğe dair güncel gelişmeleri takip edebileceğimiz online bir sempozyum düzenliyoruz. 

Sempozyumda, bilimsel programla birlikte; FDI Başkanı ve TDB Genel Başkanının da katılacağı “Dünya Oral Sağlık Günü” oturumu, FDI Seçili Başkanı’nın ve Macaristan Dişhekimleri Birliği Başkanı’nın da katılacağı “Dişhekimliğinde Kadın” oturumu ve meslektaşlarımızın mevzuatla ilgili sorularının cevaplanacağı Meslek Sorunları oturumu olacak. Aynı zamanda İDO Öğrenci Kolunun düzenleyeceği bilimsel toplantılar da eş zamanlı olarak yapılacak. Meslektaşlarımızın yeni ve değerli bilgiler edineceklerini düşündüğümüz ve özellikle de tüm gelirini burs fonuna aktarıp gelecekte meslektaşımız olacak öğrenci kardeşlerimize burs vermek için kullanacağımız İDO Sempozyumuna Cem Yılmaz da desteğini esirgemeyip sosyal konuşmacı olarak katılacak.

Yanıtlarınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak ağız ve diş sağlığı alanında okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Ben teşekkür eder, “Sağlık Ağızda Başlar” diyerek herkese sağlıklı günler dilerim.