Charlie Kaufman Sineması: Kimlik Karmaşası

Charlie Kaufman Sineması: Kimlik Karmaşası

Bir yönetmenin kişisel hayatındaki sorunları izlemek ne kadar ilgi çekici olabilir? Charlie Kaufman yazdığı ve yönettiği tüm filmlerde bireysel dertlerinden yola çıkmasına rağmen onun öznel sorunları, bizleri öylesine içine çekiyor ki karakterlerinin yerine kendimizi koyuyoruz. Tam olarak Kaufman’ın yapmamızı istediği şeyi yapıyoruz, bir başkası olma sanatı, yani empati… Gelin modern sinemanın aykırı çocuklarından biri olan usta yazar ve yönetmen Charlie Kaufman’ın sinema anlayışına bir göz atalım…

Bir Senarist

Charlie Kaufman kimdir

Charlie Kaufman, harikalar şehri New York’ta Yahudi bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Üniversiteye kadar düşünsel hayatını da derinden etkileyecek olan New York’ta eğitim gördü. Tiyatroya ve yazarlığa ilgi duyan Kaufman, lisedeyken amatör tiyatro ile uğraştı. Önce Boston Üniversitesi’nde daha sonra nakil olduğu New York Üniversitesi’nde sinema üzerine akademik eğitim almaya başladı.

Kariyerine senarist olarak başlayan Kaufman, birkaç televizyon şovu için skeçler yazdıktan sonra Being John Malkovich filmiyle sinema sektörüne atıldı. Oldukça benzersiz ve kural yıkıcı olan film, eleştiriler aldığı kadar alkış yağmuruna da tutuldu. Oscar’a da aday gösterilen film, yepyeni bir otörün doğuşuna tanıklık etmemizi sağladı. 

Being John Malkovich ile büyük bir başarıya imza atan Kaufman ve yönetmen Spike Jonze ikilisi, Adaptation isminde yeni bir film için hazırlıklara başladı. Ünlü oyuncular Nicolas Cage ve Meryl Streep’in katkılarıyla fazlasıyla ilgi çeken film, Kaufman’ın yeniden Oscar’a aday gösterilmesini sağladı. Kaufman, bu film ile ikinci kez BAFTA En İyi Özgün Senaryo ödülünü kazandı.  

Başarılı yazarın büyük çıkışı artık akıllarımıza kazınan Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmi ile olacaktı. İki kere Oscar’a aday gösterilen Kaufman, bu sefer En İyi Özgün Senaryo dalında ödülü evine götürdü. Tabii bu ödülün yanında yıllardır gediklisi olduğu BAFTA ödülünü de almayı ihmal etmedi. 

Ne kadar başarılı bir yazar olduğunu kanıtlayan Kaufman, yönetmenlik koltuğuna ilk defa postmodern bir yaratım olan Synedoche New York filmi ile geçti. Kaufman’ın içinde bulunduğu her film gibi Synecdoche New York filmi de gişede yeterli başarıya ulaşamadı. Gelecek projeleri için fon bulamayan Kaufman, stop motion filmi Anomalisa için Kickstarter bile başlatmak zorunda kaldı. Yakın zamanda Netflix için yazıp yönettiği I’m Thinking of Ending Things filmiyle yeniden gündeme gelen Kaufman, kendi penceresinden anlamlandırdığı yaşamı bizlere anlatmaya devam ediyor. 

Charlie Kaufman’ın Sinema Anlayışı

Charlie Kaufman sinema anlayışı

Charlie Kaufman’ın eserlerinde kendi hayatını anlattığından bahsetmiştik. Kaufman, her ne kadar kendi dertlerinden bahsetse de eserleri tüm insanlığı ilgilendiren sorunlara değiniyor. Kaufman için insana dair en büyük sorun kimlik karmaşasıdır. Bir insanın kimliğini tanımlayan şeyler nedir sorusu üzerinden yola çıkan yönetmen, elinden geldiğince bu soruya cevap bulmaya çalışıyor. Bir insanın kimliği yalnızca anıları ile kavranabilir. Aynı Eternal Sunshine of the Spotless Mind filminde olduğu gibi bir insanın anılarının silinmesi, onun kimliğinden parçalar kaybetmesine sebep olur. Bizler hem anılarımızla hem de başka insanların bize koyduğu tanımlamalarla var olabiliriz. 

Eminim hayatınızın bir noktasında “Sen kimsin?” sorusuna cevap vermek zorunda kalmışsınızdır. Bir annenin kızı, falanca iş yerindeki müdür, Ahmet adındaki bir adamın eşi…  Bu hayatta en çok bildiğimiz şey olan kendimizi tanımlamak neden bu kadar zor? Başkalarına bağlı olan bu tanımlamaların hangisi gerçek sizi yansıtıyor? Yıllardır bir insana dair en öznel şey olarak atfedilen kimlik, aslında insana dışsal ya da nesnel bir kavram mıdır?

Kaufman filmleri içinde yer alan tüm karakterler, artık dillerimize pelesenk olmuş “varoluşsal sancılar” geçirmektedir. Son zamanlarda fazlasıyla tiye alınan bu kavram ne anlama geliyor? Kaufman’a göre insanın varoluşu başından beri yaşamı anlamlandırma çabası üzerine kuruludur. Doğduğumuz günden öleceğimiz güne kadar anlam arayışımız bitmez. Bu anlam arayışı içerisindeyken hayata dair büyük sorular altında eziliriz, gündelik akışı elimizden kaçırırız. I’m Thinking of Ending Things filminde yaşlı bir hademenin anılarına ve hayallerine ulaşamamış bir adamın anlamsızlık dolu mücadelesine tanık oluruz. 

Zaman ise başlı başına ele alınması gereken bir kavramdır. İnsan, içinde bulunduğu kimlik karmaşasıyla cebelleşirken  hayatında varlığını hatırlatacak duraklar arar. İlk defa ağladığı an, birine aşık olduğu gün, mutlu geçirdiği bir ay… Kimlik denen karmaşık kavram bir çığ misali büyüyerek gelişir. Özellikle son filmi I’m Thinking of Ending Things ile zamanın birey için önemine değinen yönetmen, seyircinin içinden bir tren gibi yaşlı hademenin hayatını geçiriyor. Hayat hızlı giden bir trendir, çoğu insan trenin rotasını öğrenmeye çalışırken ineceği durağı kaçırır.

Kapak Fotoğrafı: GQ Magazine