Sosyal Sürdürülebilirlik Nedir?

Güncelleme Tarihi: 23 Ağustos 2023

Sürdürülebilirlik kavramıyla hayatımızın birçok alanında karşı karşıyayız. Sürdürülebilir tekstil, sürdürülebilir turizm, sürdürülebilir gelecek… Giderek önem kazanan sürdürülebilirlik anlayışı, özellikle gelişmiş toplumlarda her alanda çalışmaların temelini oluşturmaya başlıyor, daha iyi bir hayat ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak için yeni projeler ortaya konuyor.

Sosyal sürdürülebilirlik kavramı bu yeni nesil anlayışın en az konuşulan ve tanımlanan taraflarından biri. Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınmayı temeline alan bu yaklaşım aslında diğer tüm sürdürülebilirlik alanlarıyla bağlantılı. Gündemde açıklaması eksik kalan sosyal sürdürülebilirlik anlayışı belki de daha iyi bir toplum ve daha iyi bir hayat için anahtar.

Sosyal Sürdürülebilirlik Ne Demek?

Fotoğraf: Morning Brew

 

Şimdiki nesil ve gelecek nesillerin daha yaşanabilir bir toplumda var olması için yaratıcı güçlerini ve potansiyellerini ortaya çıkarmalarına yardımcı olmak tüm resmi ve gayri resmi sistemlerin esas hedefi olarak sosyal sürdürülebilirliğin temelinde yer alıyor. Eşitlikçi, demokratik, çeşitliliğe özen gösteren ve uyum içinde yaşanan bir toplum sosyal sürdürülebilir bir toplum olarak adlandırılıyor. Batı Avustralya Sosyal Danışmanlık Servisi (WACOSS) tarafından en açıklayıcı tanımı yapılan sosyal sürdürülebilirlik ekonomik, kültürel, politik ve ekolojik sürdürülebilirliği hedeflerken toplumu ve doğayı bütünleyici bir yaklaşımla ele alıyor. 

Geleceğin belirsizliği karşısında var olan küresel ısınma, kalkınma, aşırı tüketim gibi problemlerin günümüzde belirgin hale gelmesi ve yakın zamanda çalışmaların artması tesadüf değil. Nüfus artışıyla beraber ortaya çıkan çevre kirliliği problemi ekolojik toplumlar yaratmak için insanın ekolojik kaynaklara yönelmesi gerektiğini hatırlatırken politik ve ekonomik belirsizlikler belki de kişisel hayatımızın önüne geçiyor ve birçok alanda gerilemeye sebep oluyor. Özellikle gelişmemiş ülkelerde var olan problemlere bakıldığında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’yle alınmaya çalışılan tedbirlerin yetersiz kaldığı aşikar. Hukukun koruyuculuğu toplumsal normlar karşısında yetersiz kalabiliyor, ayrımcılığa maruz kalan kesimler haklarından faydalanamıyor. Sosyal sürdürülebilirlik anlayışı bu kavramların yaşam kalitesini etkilediği ve çözümün var olan sistemin içinde olmadığını gösterirken kapsayıcılığı temeline alarak her insanın iyi bir yaşam hakkı olduğunu savunuyor. 

Fotoğraf: Greg Bakker

 

Nobel ödüllü Amartya Sen tarafından sosyal sürdürülebilirlik için gerekli boyutlar eşitlilik, çeşitlilik, bileşiklilik, yaşam kalitesi, demokrasi ve olgunluk olarak tanımlanıyor. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırmaksızın tüm insanların haklarına saygı ve korunmayı hak ettiğini, yasalar önünde herkesin eşit olduğu bir düzenin toplumun tüm sistemlerince benimsenmesi gerektiği vurgulanıyor. İnsanların kendilerini gerçekleştirirken refah düzeyini yükseltmeyi ve doğayla uyumlu bir biçimde yaşaması gerektiği de sosyal sürdürülebilirlik kavramıyla beraber tekrar ele alınmış.

Eşit bir toplum, ekolojik bir yaşam ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi ütopik bir hayal gibi gelse de sürdürülebilirlik anlayışının var olan sıkıntılara bir pencere açtığı kesin. Gelecekte sürdürülebilirlik adına yeni çalışmalar yapılması da sürpriz olmayacak.