Tarihe şöyle bir bakınca özellikle bilim alanında kadınların başarılarının göz ardı edildiği birçok örnek görmek ne yazık ki mümkün. Neyse ki günümüzde bu durum git gide değişmekte ve takdir gören başarılı kadın bilim insanları sayısı bir hayli fazlalaşıyor. Bu tabloya erişirken zorlu yolların ceremesini çekmiş emekçi kadınları hatırlamak, anmak ve günümüzde artık kıymeti bilinen kadın bilim insanlarının da hikayelerinden ilham almak için gelin başarılı bilim kadınları listemize birlikte bakalım… Tüm isimleri bir yazıya sığdıramasak da kolektif bilinçte sağlam yerlere sahip tüm kadın bilim insanlarına da selam olsun!
Tarihe Damga Vuran Kadın Bilim İnsanı Marie Curie
Herkesin bildiği üzere kadın bilim insanı dendiği zaman akla ilk olarak ünlü fizikçi ve kimyacı Marie Curie geliyor. Marie Curie; hem zekası, hem başarıları hem de erkek egemen bilim camiasına karşı dik duruşu ile bir idol haline geldi. Radyoaktif elementler hakkında yaptığı çalışmalar ile hem fizik hem de kimya dalında Nobel Ödülü’ne layık görüldü.
Bu derece güçlü bir idol olan Marie Curie’nin bilimde kadınlar konusunda nasıl kötü bir etkisi olur diye düşünüyor olabilirsiniz. Yüzyıllardır bilimin sadece erkeklerin egemenliğinde bulunması, aklımızda kalan bilim tarihi anektodlarını da erkekler ile doldurdu. Einstein, Newton, Gauss, Leibniz ve daha nicesi… Ne yazık ki bilim tarihinden bahsederken Marie Curie gibi güçlü bir isim dışında büyük erkek bilim insanlarının yanında kadınları göremiyoruz. Bunun sebebi tahmin edeceğiniz üzere bilimde kadınlara yeterli alanın sağlanmaması.
Hal böyleyken bilimde kadın konusu geçtiği zaman yalnızca Marie Curie’den bahsedilmesi, “Marie Curie özel biriymiş, demek ki kadınlar bilimde sanıldığı kadar yetkin değil.” düşüncesini ister istemez bilinçaltımıza sokuyor. Halbuki son yıllarda verilen Nobel Ödülleri’ne bakacak olursak birçok başarılı kadın bilim insanı olduğunu görebiliriz. Bu sebeple yazımızda Marie Curie gibi muhteşem bir bilim kadınını bir tarafa bırakıp sizi farklı yüzlerle tanıştıracağız.
Doğa Ananın Yansıması Janaki Ammal
1897’de doğan Dr. Janaki Ammal, Hindistan’ın ilk kadın botanikçisiydi ve aynı zamanda ABD’de botanik alanında doktora derecesi alan ilk Hintli kadındı.1913’te Hindistan’daki kadınlar arasında okuryazarlık oranı yüzde birin altındaydı.
1924’te ABD’ye geldi ve Michigan Üniversitesi’nde farklı bitki türlerinden melezlerin yetiştirilmesi olan bitki sitolojisi üzerine araştırma yaptı. Uzmanlığını Hindistan’ın iklimine uygun şeker kamışı mahsulleri geliştirmek için kullandı. John Innes Enstitüsü’nde çalışmak için İngiltere’ye taşındı ve burada Yetiştirilen Bitkilerin Kromozom Atlası’nın ortak yazarlığını yaptı.
Hindistan’da ilk kadın bitki bilimci olan Janaki Ammal doğanın şifasını keşfeden bilim kadınlarının öncüsü. Günümüzde yetiştirilen pekçok melez bitki türü kaynak bilgisini Ammal’dan alıyor. Ammal aynı zamanda biyolojik çeşitliliği korumak için de aktif rol oynayan bir isim.
DNA Sarmallarını Keşfeden Kadın: Rosalind Franklin
Kimyager Dr. Franklin’in ünü, 1950’lerin başında bilim insanlarının DNA’nın yapısını keşfetmek için yarıştığı King’s College London’da geçirdiği iki yıllık araştırmadan geliyor.
Döneminde, kadın bilim insanlarına göre uygun bulunmayan bir laboratuvar ortamında ve genellikle izole bir şekilde çalışan Dr. Franklin, matematiksel hesaplamalar yoluyla 100 saatten fazla fotografik pozlamayla DNA’nın B formunu yakalamak için sabırla mücadele eden azimli bir kadın.
Rosalind Franklin yalnızca DNA üzerinde yaptığı çalışmalarla değil, virüs yapıları ve kömürün moleküler özellikleri üzerine gerçekleştirdiği araştırmalarla da bilime önemli katkılar sağlayarak disiplinler arası bilimsel keşiflerin önünü açıyor.
Azminin zaferine bilimsel olarak erişmiş olsa da aynı ekipte yer aldığı ve Nobel Ödülü alan erkek ekip arkadaşlarının yanında onun çabası ne yazık ki görmezden gelindi ve ödüle layık görülmedi. O dünyayı değiştiren kadınlar arasına girdi ama erkek egemen bir jürinin ön yargısı duvarını geçemedi…
Aktivist Türk Kadın Bilimci: Prof. Dr. Türkan Saylan
Türkan Saylan’ın tıp alanında yarattığı etkilerin kökeninde kendi yaşadığı rahatsızlıklar yatıyor, ona yaralı şifacı demek yanlış olmaz.
Prof. Dr. Türkan Saylan (1935-2009) Türk dermatolog ve aktivist. İstanbul Üniversitesi’nde tıp okurken omurga tüberkülozuna yakalandı ve iyileşirken on üç ay boyunca yatakta yüzüstü yatmak zorunda kaldı. 1963’te İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, iki yıldır omurgası için giydiği çelik korseyi hala giyiyordu. Türkiye’nin ilk kadın dermatologlarından biri oldu ve 1968’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışmaya başladı. 1972’de Doçent, 1977’de Profesör oldu.
1976 yılında cüzzam konusunda çalışmaya başladı ve Türk Cüzzam Yardım Derneği’ni kurdu. Cüzzamla ilgili hem tıbbi araştırmalarda hem de insani projelerde çalıştı. Cüzzamlılara birçok kişi korkuyla yaklaşırken o cesur bir şefkatle hastalarla iletişim kurdu.
Kariyeri boyunca cüzzam üzerine çalışmaya devam etmesine rağmen, 1989’da çabalarını öncelikle Türkiye’de laiklik ve kadın haklarını savunmaya yoğunlaştırdı.
Tıp alanındaki çalışmalarıyla 1986’da Hindistan’da Uluslararası Gandhi Ödülü’ne layık görüldü, lepra hastalığının yalnızca bir sağlık sorunu değil, sosyal bir mücadele alanı olduğunun bilinciyle çalışmalarını sürdürdü.
Kadın eğitiminin yaygınlaşması için 1989’da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) kurarak Anadolu’daki kız çocuklarının okula devam etmesini sağlayan Saylan, kız çocukları okurken toplumun aydınlatıldığını belirterek bunun bireysel kazanım değil, toplumsal dönüşüm aracı olduğuna inanan bir kadın bilim insanı.
“Bir ülkede kadınlar okumuyorsa, erkekler de okumuş sayılmaz.” diyen Türkan Saylan kadının gücüne her zaman vurgu yapan rehber bir figür.
Dünyanın En Güçlü Kadınlarından Biri: Özlem Türeci
Yaşadığımız pandemi dönemi sebebiyle yakından tanıma şansına eriştiğimiz Özlem Türeci, son yılların en başarılı kadın bilim insanları arasında gösteriliyor. Ünlü Forbes dergisi, Dünyanın En Güçlü 100 Kadını listesinde 48. sırada Özlem Türeci’ye yer verdi.
Türk kökenli Alman vatandaşı olan Özlem Türeci, 1967 yılında dünyaya geldi. Çocukluğunda babasının çalıştığı hastanedeki hasta bakıcı rahibelere hayranlık duyan Türeci’nin insanları tedavi etme tutkusu küçük yaşlarda başladı. Saarland Üniversitesi’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra modifiye edilmiş genetik kodlarla bağışıklık sistemini kansere karşı mücadele ettirmeyi hedefleyen çalışmalarda bulundu.
2002 yılında evlendiği meslektaşı Uğur Şahin ile birlikte kurdukları Ganymed adlı ilaç şirketi, Özlem Türeci’nin de çalışmalarıyla kanserli hücreleri bağışıklık sisteminin yardımıyla yok etmeyi hedefleyen ilaçlar geliştirdi. Antikor tedavilerinde en öncü firmalardan olmayı başaran Ganymed, 2016 yılında büyük ilaç şirketi Astellas’a 420 milyon Euro karşılığında satıldı.
2008 yılında eşi Uğur Şahin ve Christoph Huber ile BioNTech adlı firmayı kurdu. 2020 yılında COVID-19 pandemisinin başlamasıyla virüsün aşısı için çalışmalara başlayan BioNTech’in baş tıbbi sorumlusu olarak aşının bulunmasında büyük rol oynadı.
Başta Almanya olmak üzere dünyadaki birçok ülke tarafından verilen en prestijli ödüllere layık görülen Özlem Türeci, son yılların en başarılı kadın bilim insanları arasında gösteriliyor.
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Üyesi: Prof. Dr. İvet Bahar
İvet Bahar, ailesinde üniversiteye giden ilk kişiydi… Kimya mühendisliği eğitimi aldıktan sonra 2001 yılında araştırma programını ABD’ye taşıdı.
Dr. Bahar, protein dinamiklerini hesaplamak için yerleşik bir araç haline gelen hesaplamalı biyofizikte elastik ağ modellerinin kullanımına öncülük etti. İvet Bahar üretken ve etkili bir akademisyen olmanın yanı sıra saygın bir akıl hocası olarak da görülüyor. Dr. Bahar aynı zamanda Pittsburgh Üniversitesi’nde Hesaplamalı ve Sistem Biyolojisi Bölümünün de kurucusu.
İvet’in bilimsel kariyer yapmayı hedefleyen genç kadınlara cesur olmaları ve risk almalarını öğütlüyor. Kadınlar erkekler gibi istedikleri her şeyi yapabilirler diyen başarılı kadın bilim insanı en iyi zamanı beklemeden anı yakalayıp ilerlemek gerektiğini söylüyor.
Uzay Kaşifi Bilim Kadını Andrea Ghez
Ay’a inen ilk kadın astronot olma isteği ile yola çıkan Andrea Ghez, önce Amerika’nın en ünlü üniversitelerinden olan M.I.T’de fizik eğitimini, daha sonrasında CalTech’de yüksek lisans eğitimini tamamladı. Kariyeri boyunca sadece dönemin en potansiyelli bilim insanlarına verilen MacArthur Bursu da dahil olmak üzere pek çok ödüle layık görüldü. Ancak onu asıl ünlü yapan, 2020 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü kazanması oldu.
1990 yılından beri karadelikler üzerinde yaptığı araştırmalar sayesinde karadeliklerin davranış şemasını yeni bir metodolojiye oturtmayı başaran Ghez ve meslektaşları, ilk defa varsayımsal olarak galaksimizin merkezinde bulunduğu düşünülen süper kütleli kara deliği keşfetti.
Halen UCLA’de profesörlük yapmakta olan Andrea Ghez’in Oxford Üniversitesi Fahri Bilim Doktorası, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi Üyeliği ve ABD Ulusal Bilimler Akademisi Üyeliği bulunuyor.
Nobel Ödüllü Kadınlar: Jennifer A. Doudna – Emanuelle Charpentier
Son dönemin en başarılı bilim kadınları listemizde 2020 Nobel Kimya Ödülü kazananı bu iki meslektaş kadın bilim insanlarına birlikte yer vermek istedik. CRISPR adı verilen gen düzenleme yöntemleri alanında uzmanlaşmış olan ikilinin çalışmaları, insan sağlığının çok daha iyi duruma gelmesinde mihenk taşı olabilir.
Özellikle genetik hastalıkların tedavisinde büyük bir adım olarak görülen çalışma sayesinde uzmanlara göre gelecekte geliştirilecek olan yöntemler ile insan yaşamı bir hayli uzatabilir.
Yaptıkları laboratuvar çalışmalarında virüslerin DNA’larını kırparak silahsızlandıran Doudna ve Charpentier, virüslerin doğası gereği hücreleri etkileyebilme özelliklerini genetik hastalıkların tedavisinde kulanılabileceğini gösterdi. Önceden yapılan çalışmaların aksine yeni tasarladıkları genetiği değiştirilmiş virüsleri DNA makası olarak kullanıp DNA’ları yeniden programlayabiliyorlar.
