Sanat, moda, gastronomi, zarafet, coşku ve son derece köklü bir tarih… İtalya’yı veya İtalyan kültürünü tanımlamak için onlarca sıfat veya kavramdan faydalanabiliriz. Ancak İtalya’yı hatırlatan tüm bu anahtar kelimeleri ortak bir paydada birleştirmek istersek muhtemelen bu kavram, “hayattan alınan keyif” olurdu. Akdeniz kültürünün de etkisiyle İtalyan olmak, adeta yaşamın her anının farkına varmak, her saniyeyi mümkün olduğunca keyifli ve verimli kullanmak anlamına geliyor.
İtalya tarafından geçtiğimiz aylarda başlatılan iletişim kampanyası “be IT”, tam da bahsettiğimiz konuları tüm dünyaya anlatmayı hedefliyor. Kampanya, İtalyan kültürünü altı temel maddeye indiriyor ve bin yıllardır Avrupa ve dünyadaki pek çok akıma yön veren bu ülkenin, kolektif bir şekilde yaşamdan nasıl keyif almayı başardığının sırlarını aktarıyor. Tutku, yaratıcılık, stil, inovasyon, kültürel miras ve çeşitlilik… Be IT kampanyasına göre İtalyan olmayı tanımlayan altı temel kavram bu şekilde sıralanıyor.
İtalyan Mutfağı | Hayattan Alınan İtalyan “Tadı”

Kültürel ve tarihi anlamda bu kadar zengin çeşitliliğe sahip bir ülke söz konusu olduğunda tek bir alana odaklanmak elbette kolay değil. Ancak İtalya dendiğinde hangimizin aklına pizza gelmiyor ki?
Sınırsız çeşitlilikteki olağanüstü lezzetlerle bezeli İtalyan mutfağı, tabii ki yalnızca pizza veya makarnalarla sınırlı değil. Deniz ürünlerinden kahve çeşitlerine, birbirinden lezzetli peynir türlerinden olağanüstü şaraplara kadar neredeyse günün her saatinde yaşamınıza keyifli bir dokunuş katacak İtalyan gastronomi ürünü bulma şansına sahipsiniz. Kısacası İtalyan kültüründeki hayattan alınan tat, çok da metaforik bir düzlemde yer almıyor. Aslında İtalya’da tat almak, tam da gerçek kelime anlamında olduğu gibi damakta başlıyor.
İtalya’nın Türkiye Büyükelçisi H.E. Giorgio Marrapodi ile be IT Kampanyası Üzerine…

Geçtiğimiz günlerde göreve başlayan İtalya’nın Türkiye Büyükelçisi H.E. Giorgio Marrapodi’ye; Be IT kampanyasını, İtalyan mutfağını ve İtalyan olma halinin onun zihnindeki tanımını sorduk. Sinyor Marrapodi içtenlikle cevapladı, bize de size ulaştırmak kaldı…
“be IT” kampanyasının İtalyan kültürü ve mutfağı açısından önemi nedir?
Öncelikle bu röportaj için teşekkür ediyorum. Sorularınızı cevaplamak benim için bir zevk. Üstelik birkaç hafta önce İtalya’nın Türkiye Büyükelçisi olarak görevime başladığım günden bu yana verdiğim ilk röportajlardan biri olacak.
“be IT” kampanyası, İtalya Dışişleri ve Uluslararası İş Birliği Bakanlığı tarafından ICE-İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı ile iş birliği içinde dünya çapında başlatılan bir ulus markalama ve Made in Italy tanıtımı kampanyası. Projenin hedefi ise tutku, yaratıcılık, çeşitlilik, stil, inovasyon ve miras olmak üzere altı temel “sütun” aracılığıyla İtalya’yı yenilenen bir görünümle tanıtmak.
İtalya’nın diplomatik/konsüler temsilcilik ağının Türkiye’de düzenleyeceği tanıtım faaliyetleri, Türk dostlarımıza İtalya’yı tasarımdan teknolojik yenilikçiliğe, tıptan modaya ve haute mutfağına kadar birbirinden çok farklı sektörlerde öne çıkaran dinamizmi ve yaratıcılığı göstermek amacıyla bu altı temel değer etrafında şekillenecek.
İtalya, Türkiye dahil birçok ülke tarafından yalnızca ayrıcalıklı bir ticaret ortağı olarak değil, sanat, kültür ve gastronomi alanlarında da bir referans noktası olarak kabul ediliyor. Kültür ve gastronomi sanatı arasındaki bağlar da “be IT” kampanyası için verimli bir zemin oluşturacak.
Örneğin, UNESCO tarafından “insanlığın somut olmayan kültürel mirası” olarak tanınan Akdeniz diyetinin olağanüstü değerlerini düşünün… İtalya’da olduğu kadar Türkiye’de de bölgelere özgü yeme içme gelenekleri, menşe topraklarıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı ve söz konusu bölge veya ili diğerlerinden ayıran sanatsal-kültürel mirasın tam olarak bir parçası haline geliyor.
“be IT” kampanyasının sloganı “İtalya tek kelimeyle olağanüstü!”. Bu sloganın İtalya’ya tam anlamıyla uygun olduğunu düşünüyor musunuz? Size göre İtalya’yı olağanüstü kılan değerler nelerdir?
Bu slogan, İtalya’nın olağanüstü benzersizliğini özetliyor. Kampanyamız, Türkiye’de ve tüm dünyada, daha önce bahsettiğim altı temel “sütun”; yani tutku, yaratıcılık, çeşitlilik, stil, inovasyon ve kültürel miras aracılığıyla İtalya’nın modern imajını aktarmayı amaçlıyor. Ağırlıklı olarak dijital ortamda yürütülen kampanyanın ilk aşamasında, İtalya’yı olağanüstü yapan değerler ve birtakım başarı hikayeleri, influencer’lar ve içerik üreticileri tarafından sosyal medya ortamında anlatılacak.
Ayrıca madeinitaly.gov.it web sitesinde de be IT kampanyasına özel olarak tamamen Türkçe olarak bir açılış sayfası tasarlandı. Daha sonraki aşamada ise aynı kampanyayı, -pandemi şartları izin verdiği sürece- halka açık etkinliklerle gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu süreçte İtalya’yı; değerleri ve yetenekleriyle, becerileri ve olağanüstü potansiyeliyle ve ayrıca “yeşil” uygulamalarıyla da vurgulayarak orijinal bir şekilde anlatmak için fiziksel etkinlikler düzenleyeceğiz.
Hedef, İtalya’nın süregelen bir şekilde uluslararası bir referans noktası olarak halihazırda kabul edildiği sektörleri (moda, tekstil, tasarım, tarım-gıda) ön plana çıkarmanın yanı sıra aynı zamanda örneğin uzay endüstrisi, yüksek hassasiyetli makineler ve yeşil dönüşüme yönelik yeni teknolojiler gibi İtalya’nın öncü olduğu ancak geniş çapta henüz pek bilinmeyen birçok farklı sektör hakkında da farkındalık yaratmak olacak. Çünkü İtalya, mirasın ve yenilikçiliğin mükemmel bir sentezi. İşte bu yüzden ona, “Tek kelimeyle olağanüstü!” demeyi seviyoruz.
Tutku, yaratıcılık, kültürel miras, inovasyon, stil ve çeşitlilik… İtalya’yı nitelendiren değerlerin, be IT kampanyasının temelini oluşturan bu kavramlar olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle evet! “be IT” kampanyasında vurgulanan bu altı temel değer, İtalya’nın imajına mükemmel şekilde uyuyor.
Geçmişten bugüne kadar yaratıcılık; sanatçılarımız, zanaatkarlarımız, araştırmacılarımız ve girişimcilerimizin ustalığının ortak niteliği olmasının yanı sıra İtalyan ürünlerini evrensel olarak mükemmel hale getiren ve getirmeye devam eden ayırt edici bir özellik.
Tutku, herhangi bir projemiz, ürünümüz veya mutfak lezzetimizde ayırt edici özelliğimiz olan, ayrıntılara ve özgünlüğe verilen özen ve dikkatimiz olarak düşünülebilir.
Stil ise “İtalyan yaşam tarzının” zevki ve zarafeti sayesinde, İtalyanlığı moda gibi alanlarda en iyi tanımlayan unsurlardan biri.
Son olarak da birbirleriyle birleşen ve birbirini güçlendiren kültürel miras ve inovasyon var. İtalyan geleneklerinden kalan miras, inovasyonun sağlam bir temeli. Aynı zamanda yüzyıllar boyunca kazanılan deneyim ve bilgi de inovasyon yönünde itici bir güç.
Bahsettiğimiz tüm bu değerler, bence ülkemizi gerçekten olağanüstü kılıyor ve eminim ki bu kampanya, Türk kamuoyunun bu konudaki merakını daha da artıracaktır.
İtalya, tarihten günümüze ulusal marka kimliğinin değerlerini şekillendiren son derece sansasyonel zenginliklere sahip. Bundan bahsetmişken İtalyan restoranlarının dünya çapındaki yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Her yıl, eş zamanlı olarak 124 farklı ülkede düzenlenen Dünyada İtalyan Mutfağı Haftası kapsamındaki etkinliklerin bu ulusal kampanyaya katkısı nedir?
2021 yılında düzenlenen Türkiye’de İtalyan Mutfağı Haftası’nın geniş programı, İtalyan yeme içme geleneğinin en özgün unsurlarından bazılarını öne çıkarmayı amaçlıyordu. Geçen yıl 22-27 Kasım tarihleri arasında düzenlenen etkinliklerde, Türkiye’deki İtalyan Kurumsal Ağı’na ait tüm kurumların yanı sıra sektördeki İtalyan mükemmelliğini temsil eden ve takdir toplayan İtalyan markaları da dahil oldu. Ayrıca etkinliklerde birçok özel sektör girişimi de mükemmel bir sinerji içerisinde yer aldı.
Ünlü şefler tarafından düzenlenen master class’lardan kahve tadımı gibi bir araya gelme ritüellerimizden esinlenen etkinliklere kadar uzandık. 2021 İtalyan Mutfağı Haftası, katılımcı sayısıyla mükemmel bir başarı yakaladı. İtalyan gastronomi kültürü, başarılı İtalyan restoran sayısını artırdığı gibi Türkiye’de de oldukça takdir ediliyor ve ulus markalaşma kampanyamız olan “be IT”, bu noktaya da odaklanacak.
Kampanya kapsamında ayrıca sürdürülebilirlik kavramı da yer alıyor. İklim krizinin etkilerinin arttığı bir ortamda, sürdürülebilirlik ile ilgili görüşünüz nedir? Mevsimlerin kaymasına, tarım ve gıda üretiminin değişmesine neden olan bir iklim krizi söz konusu… Bu iklim kirizi süreci, İtalya gibi yerel ürünleri, gıda biyoçeşitliliği ve özgün mutfağı ile öne çıkan bir ülkeyi ne şekilde etkiliyor?
2021 yılındaki son İtalya G20 Dönem Başkanlığı ve CoP26 sürecindeki eş başkanlık sırasında ulaşılan önemli hedeflerden de anlaşılacağı üzere İtalya, iklim değişikliğiyle mücadelede ön saflarda yer alıyor. Uluslararası toplum tarafından son derece takdir edilen, Paris Anlaşması’nı onaylama ve 2053 yılına kadar sıfır emisyon hedefini benimseme kararına da istinaden Türkiye’nin de yoğun yatırım yaptığı yenilebilir enerji sektöründe ülkemiz de kendini yeni teknolojileri geliştirme çalışmalarına adamış durumda.
Sizin de belirttiğiniz gibi artan sıcaklıklar ve su kaynaklarının azalması, biyoçeşitlilik mirasını tehlikeye atıyor. Bu riskin yüksek olduğu İtalya ve Türkiye gibi ülkelerde iklim değişikliğiyle mücadele, daha da önemli bir değer kazanıyor. Bu nedenle döngüsel ekonomiden gıda israfıyla mücadeleye kadar sürdürülebilirlik konuları, giderek daha da önemli hale geliyor.
İtalya’nın, Türkiye’nin de üye olduğu G20’de üstlendiği Dönem Başkanlığı aracılığıyla ve gıda güvenliğine ilişkin Matera Bildirisi’nin kabul edilmesiyle, değer zincirlerini koruma ve gıda sürdürülebilirliği yönünde yapılması gerekenler konularında bir yol haritası çizmeyi başardığını düşünüyorum. Aynı zamanda, gıda sistemlerinin dönüşümüne ilişkin Birleşmiş Milletler Zirvesi hazırlığındaki ulusal diyaloglar çerçevesinde de İtalya, sürdürülebilirlik hedefinde gönüllü olarak benimsenecek 10 kural konusunda özel sektörün tüm bileşenlerini harekete geçirdi. Ayrıca İtalyan üniversitelerine bağlı tüm tarım okullarını gıda israfına karşı ve yerel gıda ağlarını korumaya yönelik büyük bir projeye dahil etmeyi de başardı.
Antik çağlardan günümüze kadar İtalya; çığır açan siyasi, sosyal, felsefi ve sanatsal düşüncelere ev sahipliği yapmıştır. Yenilikçi vizyonu ve özgün estetik kültürü ile dikkat çeken bir ülke olarak İtalya’nın ulus markalama kampanyası olan be IT içinde “yaratıcılık” kavramının yeri nedir?
Kültür, her zaman, İtalya’nın dünyadaki “yumuşak gücünün” temel sütunlarından biri oldu ve olmaya da devam ediyor. Kuşkusuz ki İtalya; düşünürleri, sanatçıları, mimarları, filozofları ve mucitleri aracılığıyla çoğu zaman en hafif tabirle devrimci bir şekilde fark yaratan unsurları bir araya getirerek insanlığın kültürel gelişimine muazzam bir katkı sağladı.
Rönesans’ın önemini düşünmek yeterli… Yaratıcılık ve estetik zevk, kesinlikle “İtalyan yaşam tarzı” olarak tanımlamayı sevdiğimiz üslubun iki ayırt edici özelliği. Bu nedenle de bunlar, aynı zamanda be IT tanıtım kampanyasının temel taşlarından ikisini oluşturuyor.
İtalyanlar olarak yaratıcı düşünme biçimimiz, ülkemizin çok uzun tarihi ile yüzyıllar boyunca biriktirdiğimiz muazzam bilgi ve deneyim zenginliğinden besleniyor. İtalya Büyükelçisi olarak görevimin hedeflerinden biri de kültür alanında, İtalyan Kültür Merkezi, İstanbul Başkonsolosluğumuz, İtalya’nın Ankara Büyükelçiliği ve İzmir Konsolosluğumuz tarafından düzenlenecek olan çok sayıda inisiyatif aracılığıyla, Türk halkının gözünde İtalya’nın en anlamlı yönlerini öne çıkarmak olacak. Herkesi, bu girişimleri takip etmeye davet ediyorum. Çünkü bu etkinliklerde, belki de daha az bilinen fakat aynı derecede İtalya’yı olağanüstü hale getirmeye katkıda bulunan ülkemizin farklı yönleri sunulacak.
İtalya; moda, tasarım, otomotiv ve gıda sektörlerinde dünyaca ünlü birçok markaya sahip. Özellikle estetiğin, yaratıcılığın ve lezzetin ön planda olduğu sektörlerde İtalyan markalarının, milli kökenleriyle olan ilişkilerini nasıl yorumlarsınız?
Gerçek “İtalyan tarzı” kavramı, be IT kampanyasının tümünde mükemmel bir şekilde anlatılıyor. “İtalya tek kelimeyle olağanüstü!” iletişimi içerisinde yer alan görseller, hikayeler ve kliplerin sunduğu şeyler arasında, İtalyan olmanın ve İtalyan maharetini nitelendiren değerlere de tanıklık ediliyor.
Daha önce de vurguladığım gibi moda, tasarım, otomotiv ve gıda, kesinlikle endüstriyel mirasımızın temel taşlarından bazıları. Aynı zamanda bu sektörler, muhtemelen İtalya’nın yıllar içinde yakalamayı başardığı, miras ile inovasyon arasındaki mükemmel sentezin de en iyi örnekleri arasında.
Tanıtım kampanyamız boyunca yemek, tasarım, moda ve sanatı birleştiren, ortak nitelikleri olan güzellik ve ahenklilik zevki, zanaatkarlık ile iyi zevk arasındaki bağlantı ile birlikte İtalyan yaratıcılığının değerleri ön plana çıkartılıyor. Tüm bunlar, İtalyan markalarının dünyadaki endüstriyel gücünün “temellerini” oluşturuyor.
Ancak ülkemizin benzersiz ve olağanüstü niteliklerini hayata geçiren markalar bu aşamada çok önemli. Bu markalar bünyesinde yıllar içinde bu kavramları sentezlemeyi başarıp dünya çapında tanınan ve takdir edilen bir noktaya getiren ve hatta bunları İtalya’nın adeta bir kartvizitine dönüştüren girişimcilerimizin vizyonu ve güçlü inisiyatif bilinci olmadan, İtalyan markalarının bu başarısı mümkün olmazdı.
En çok takdir edilen dünya mutfaklarına bakacak olursak Akdeniz ülkelerinin öne çıktığını görüyoruz. Akdeniz kıyılarına uzanan başka bir ülke mutfağı olan Türkiye’nin mutfağını deneme fırsatınız olmuştur. Onun hakkında ne söylemek istersiniz?
Türkiye’ye çok yakın zamanda geldiğim için yerel mutfağının tüm lezzetlerini tatma fırsatım henüz olmadı. Ancak muhteşem ülkenizin sunduğu çok zengin yemek çeşitlerini deneyimlemek için sabırsızlanıyorum.
Buraya yeni gelmiş olsam da şimdiden Türk ve İtalyan mutfaklarının aslında ne kadar çok ortak yönü olduğunu fark ettim. Her biri kendine özgü özelliklere sahip olan mutfaklarımız da ayrı ayrı Akdeniz diyetinin olağanüstü değerlerini ve inanılmaz derecede çeşitli malzemelerini kesinlikle en iyi şekilde ön plana çıkarıyor.
Ayrıca İtalya’da olduğu gibi Türkiye’de de yemeklerin gelişiminde ve tanıtımında menşe bölgelerin çok güçlü bir etkisinin olduğunu gözlemledim. Her bölge, kendi topraklarının özelliklerine ve kendi geleneklerine bağlı olarak kendi “özünü” barındıran bazı benzersiz yemekler geliştirmiş.
Örneğin; uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan ve Büyükelçiliğimiz ile çok iyi bir iş birliği içinde olan Eataly’nin İtalyan şefi Claudio Chinali’nin, Türk ve İtalyan geleneklerini birleştiren ortak unsurları araştırmak üzere yıllardır -tarihsel açıdan da dahil olmak üzere- büyük ilgiye değer bir çalışma yürüttüğünü öğrendim.
Zengin mutfak çeşitliliğine sahip olmanın Akdenizli olmanın ortak özelliği olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle evet! Daha önce de söylediğim gibi Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin mutfak tarzlarını birleştiren inanılmaz bir zenginlik söz konusu. Elbette ki Türkiye ve İtalya da bu konuda istisna değil.
Ülkelerimiz, olağanüstü gastronomi geleneklerine sahip olmanın yanı sıra daha önce de belirttiğim gibi fevkalade çeşitliliği nedeniyle UNESCO tarafından insanlığın somut olmayan mirası olarak seçilen Akdeniz diyeti isimli muazzam bir modeli paylaşıyor.
İtalyan mutfağını Türkiye’de tanıtmak ve ön plana çıkarmak, ülkelerimiz arasındaki bazı ortak unsurları ve gelenekleri öne çıkarmak anlamına da geliyor. Özellikle son yıllarda hem İtalya’da hem de Türkiye’de iyi mutfak ile bölge turizmi arasındaki bağ gittikçe güçleniyor. Fikrimce bu, olumlu ekonomik etkiler yaratıp aynı zamanda bölgelerin doğasını korumaya katkı sağlayan ve kazandıran bir model.