Sürdürülebilir yaşamı tüm derinliğiyle kavramaya çalıştıkça herkesi aynı duvar karşılıyor: Kontrolden çıkan tüketim alışkanlıkları! Sürdürülebilirlik, ancak bu duvarın ötesine geçme çabasındayken erişilebilir oluyor. Bağlantılı şekilde bu çabayı sergilemekten çekinmeyen insanlar, çeşitli ahlaki ve ideolojik tutumlar takınıyor. Mesela dünyaya verdiği zararların yanı sıra hayvanlara duydukları empatiden de yola çıkarak vegan oluyorlar. Ya da veganlıktaki tüketimden dahi uzaklaşmak isteyip freeganlığa yöneliyorlar. Bu açıdan bakıldığında freegan ne demek sorusunun yanıtı; teoride hiç, pratikte ise olabildiğince kısıtlı bir şekilde alışveriş yapmayı hedefleyen insanlar olarak açığa çıkıyor. Peki bu insanlar gerçekten hiç tüketim yapmadan hayatlarını sürdürebiliyorlar mı? Bu amaç için nasıl bir yol izliyorlar?
Freegan Ne Demek ve Freeganlar Nasıl Yaşıyor?
İnsanın en temel ihtiyaçları şehir hayatı veya kırsal fark etmeksizin aynı doğrultuda seyrediyor: Beslenme ve barınma. Free (bedava) ve veganizm kelimelerinin kesişimiyle üretilen freeganizm, bu ihtiyaçları karşılarken tüketimi minimuma indirecek çeşitli yöntemler içeriyor. Kırsalda yaşayan freeganlar, doğanın sunduğu imkanlardan yararlanarak kendilerine ev inşa ediyor. Bunun için çeşitli atölye eğitimlerine katılarak sıfırdan ev yapmanın yollarını keşfediyorlar. Mesela Anadolu’da sık görülen kerpiç evler, sıfırdan yapmak için uygun bir örnek. Kentte yaşayanlar ise ibadethaneler ya da çeşitli siyasal kuruluşların evlerinde kendilerine yer bulabiliyor. En olmadı, şehrin belirli köşelerindeki terk edilen evlere sığınabiliyor.
Konu yemeğe geldiğinde ise freeganların işi daha kolay. İnsanların israf alışkanlığı sayesinde zorlanmadan yemek bulabiliyor. Müşterilerine “günlük” serviste bulunmak zorunda olan restoran zincirleri, o gün içerisinde tüketilmeyen ürünlerini çöpe döküyor. Bunu bilen freeganlar da çöplerden bu ürünleri toplayarak karınlarını doyurabiliyor. Ya da doğrudan vatandaşların çöpe attığı ürünleri de değerlendirebiliyor. Freeganlar, ellerine geçen besinin her zerresinden faydalanmayı, yani atık olmamasına rağmen çöpe atılan besin parçalarını değerlendirmeyi çözmüş durumdalar. Bu açıdan bakıldığında gıda israfını önlemek için freeganlar tüm dünyaya öğretmenlik yapabilir. Bu arada verdikleri bu güç mücadeleyi hayvansal gıda tüketmeden sürdürdüklerini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Freeganlar bir yandan da gerilla bahçecilik ile uğraşıyorlar. Gerilla bahçecilik, şehirdeki yeşil alanların gözden uzak kısımlarında yaptıkları izinsiz ekim-dikim aktivitelerine deniyor. Buralarda ektikleri besinleri biçerek kendilerine yiyecek çıkaran freeganlar, bu davranışlarına illegal doğasından ötürü gerilla ismini takıyor.
Freeganlık ve Minimalizm İlişkisi
Freeganlık, sadece tüketim alışkanlıklarını değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda minimalist bir yaşam tarzını benimsemeyi teşvik eder. Freeganlar, tüketimin yanı sıra sahip olma arzusunu da sorgularlar. Onlara göre, daha az eşya ve daha sade bir yaşam, hem kişisel tatmin hem de toplumsal sorumluluk açısından daha sağlıklıdır. Bu yüzden freeganlar, yalnızca ihtiyaç duydukları şeyleri kullanarak, fazla tüketimin getirdiği çevresel ve ahlaki sorunlardan kaçınırlar. Bu minimalizm anlayışı, eşyaların daha uzun ömürlü ve işlevsel olmasını sağlayacak seçimler yapmayı gerektirir. Dolayısıyla, hızlı tüketim kültürüne karşı çıkan freeganlar, ikinci el ürünleri tercih eder, geri dönüştürülmüş malzemeler kullanır ve tamirat yoluna giderek kaynakların verimli kullanımını sağlar.
Minimalist yaşam, aynı zamanda zihinsel bir arınma olarak da kabul edilir. Daha az eşya ve daha az ihtiyaç, bireylerin içsel huzura ve özgürlüğe ulaşmasını kolaylaştırır. Böylece, sahip oldukları şeylerle değil, deneyimlerle ve ilişkilerle mutlu olmayı öğrenirler. Freeganların bu yaklaşımı, hem doğayla daha uyumlu bir yaşam sürmelerine olanak tanır, hem de çevresel ayak izlerini küçülterek ekolojik dengeyi korumaya katkı sağlar. Freeganlık ve minimalizm arasındaki bu güçlü bağ, tüketim dünyasına meydan okuyan bir felsefe olarak kendini gösterir.
Freeganlığın Mülkiyet, Kapitalizm ve Ahlak Eleştirisi
Görüldüğü üzere freeganlık; kapitalizm, mülkiyet ve vicdan ile belirgin bir ilişki içerisinde. Gerilla bahçecilik ve kamu mallarında konaklamaları açısından mülkiyet kavramıyla doğrudan çatışıyorlar. Ekolojik ve siyasi sorunların bizzat mülkiyetçi bir yaklaşım yüzünden açığa çıktığını savunuyorlar. Ortaklık ilkesiyle hareket edip daha az metanın daha fazla insan tarafından kullanıldığı bir gelecek hayal ediyorlar. Hızlı tüketimin bir numaralı sebebi olan kapitalizmin çevreye verdiği zararları minimuma indirmek için böyle bir çözüm geliştiren freeganlar, bir yandan da hayvanların mülkiyete tabi tutulmasına tamamen karşılar. Zaten direnişlerinin ahlaki boyutları, gerek tüketimin yol açtığı zararlara karşı benimsedikleri duruştan, gerekse de hayvanların bu uğurda telef edilmesini önlemek ile şekilleniyor.
Freeganlar, geleneksel toplumsal normlar ile ele alınarak sıklıkla “parazit” olduklarına dair eleştirilerle karşılaşıyorlar. Sonuçta başkasının mülkü sayesinde hayatta kaldıkları bir gerçek. Ancak freeganizm, özü itibarıyla mülkiyete karşı olduğu için bu eleştiriler onları yolundan saptırmıyor. Onlara yönelik bir başka eleştiri ise çöplerle haşır neşir olduklarından ötürü pis oldukları yönünde. Freeganlar bu eleştiriye ise vicdanlarının temizliğini daha ön planda tuttuklarını ifade ederek yanıt veriyor.
Freeganları onaylayıp onaylamamak bizlere kalmışken kişisel yargılarımızdan bağımsız bir gerçek söz konusu. O da freeganlığın ne olursa olsun çevre için daha yararlı bir seçenek olduğu…
O yüzden en temelde freegan ne demek sorusu, çevreye duyarlı ve bunun için harekete geçmiş insan demek şeklinde yanıtlanabilir.
Kapak Fotoğrafı: Del Barrett