Dünya Bankası’nın 2020’de yayınladığı bir rapora göre, 2030 yılına kadar tahmini 68-135 milyon insan daha iklim krizinin yıkıcı etkilerinden dolayı yoksulluğa mahkûm edilmiş olacak. İklim krizinin sosyoekonomik etkileriyle ilgili yapılan çoğu araştırmaya göre ise iklim krizi, bireysel eşitsizlikler bir yana, ülkeler arasındaki ekonomik uçurumları da artırarak küresel eşitsizliği körüklüyor.
İklim krizi, toplumsal ve küresel ekonomik eşitsizliklerle beraber, cinsiyet, ırk ve azınlık eşitsizliklerini de beraberinde getiriyor. Bu krizi sadece bir çevre problemi olarak ele almanın, içinde bulunduğumuz durumun ciddiyetini göz ardı etmek ve çözüme giden yolu uzatmaktan başka bir sonuç doğurmayacağı neredeyse kesin. Hâlihazırda fazlasıyla kırılgan ve hasarlı olan ekonomik ve sosyal dengelerin küresel ısıtmayla yerle bir olması an meselesi. Peki, bu kavramlar birbirlerine nasıl bağlı?
Açlık Sorunu
Fotoğraf: Jordan Rowland
İklim krizinin sonucu olarak değişen hava koşulları, kuraklıklar, sel ve fırtınaların ağır etkileri, en önce yoksul ve azınlıklardan oluşan toplulukları vuruyor. Öngörülemeyen mevsim değişiklikleri ve felaketler, mahsul kıtlığına ve gıda fiyatlarında keskin artışlara neden oluyor. Küresel ısıtmadan dolayı artan sıcaklık, besin çeşitliliğini de azaltırken, su kaynaklarının yetersizliği, tarım ve hayvancılık için de tehlike arz ediyor. Düşük gelirli ülkelerde, insanların iklim felaketleri sebebiyle evlerini ve besin kaynaklarını terk etmek zorunda kalma olasılığı da çok fazla.
Toplumların ellerinden evlerinin, mahsullerinin ve dolayısıyla gelir kaynaklarının alınması, açlık ve kıtlıkla sonuçlanırken hastalıklar ve ölümlere yol açıyor. Yapılan başka bir araştırmaya göre ise gıda yetersizliği yaşayan 27 ülkede iklim krizinin etkileriyle yaklaşık her üç çocuktan biri gelişme ve öğrenme kapasitelerini ciddi derecede zedeleyecek, ölümcül açlıkla mücadele ediyor. Besin değeri her geçen gün azalan gıdalarla hayatlarını devam ettirmeye çalışan emziren annelerin ve anne adaylarının da sağlığı tehlikede.
Cinsiyet ve Azınlık Eşitsizliği
Fotoğraf: Annie Spratt
Her şey gibi iklim krizi de kadınları ve erkekleri farklı şekilde etkiliyor. Kadınların ve çocukların bir afet sırasında ölme olasılığı erkeklere göre 14 kat daha fazla. Üstüne üstlük iklim felaketleri yüzünden kadınların yerlerinden edilme riski erkeklerden daha yüksek. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, iklim krizi nedeniyle yerinden edilmiş insanların yaklaşık %80’inin kadın olduğunu söylüyor. Pratik hayatta ise kadınlar su ve yakıt için daha fazla mesafeyi yürüyerek kat etmek yürümek zorunda kalıyor ve genellikle en son yemek yiyenler onlar oluyor. Ayrıca kadınlar, doğal felaketler sırasında ve sonrasında, şiddete uğrama riski altındalar. Yerli ve azınlık topluluklar ise iklim krizi kaynaklı doğal afetlerle baş etmek ve iklimdeki değişikliklere uyum sağlamak için daha az kaynağa sahipler.
Çatışma ve Güvenlik Sorunu
Fotoğraf: Hasan Almasi
İklim krizi; toprak, gıda ve kaynak bakımından oluşturduğu tehditler yüzünden, gün geçtikçe bir küresel çatışma unsuruna dönüşüyor. Bu kriz, sadece az gelirli ülkeleri değil, gelişmiş kabul edilen ülkeleri de etkiliyor. Ülkeler arasında ekonomik uçurumun büyürken aynı zamanda ekonomik eşitsizlik artıyor. Geçim sıkıntısı çeken insanlar daha da yoksullaşıyor ve böylece tabakalaşma ve kutuplaşma, hem ulusal hem küresel boyutta kendini gösteriyor. İç savaş ve çatışma riski, pandemi gibi ek krizlerin de karmaşayı beslemesiyle, giderek yükseliyor.
Küresel ısıtma ve iklim krizinin riskleri, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 tehdit raporunun da çoğunluğunu oluşturuyor. Azalan kaynakların, insanları hayatta kalmak için çatışmaya ve savaşmaya mecbur bıraktığı apaçık ortada. Potansiyel güvenlik krizleri, şimdiden savunmasız bölgelerde hissediliyor. Yerel ve küresel çatışmalar ellerimizle yarattığımız iklim krizinin başlıca sonuçları arasında yerini almış durumda.
Eşitsizliğin İklim Kriziyle Mücadeleye Etkisi
Ülkeler arasındaki eşitsizlik ve büyüyen ekonomik uçurum, iklim krizi politikalarına verilen desteği de etkiliyor. İklim kriziyle mücadele, toplum tarafından genellikle ayrıcalıklı kesim için bir uğraş ve gelişmiş ülkelerin izlediği politikalar gibi görülüyor. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve hâlihazırda yaşadığımız koşullara uyum sağlamak da maliyetli ve zahmetli olacak gibi. Dolayısıyla iklim krizine karşı geliştirilen politikaların desteklenmesi ve hayata geçirilmesi, insanların öncelikli işi hayatta kalmaya çalışmak oldukça ve eşitsizlik arttıkça zorlaşacak.
Sonuç olarak, iklim krizi ve eşitsizlik kavramlarının birbirini derinden etkilediğini gözden kaçırmamak ve iklim kriziyle olan mücadelemizin yanına eşitsizlikle olan mücadeleyi eklemek gerek.
Kapak Fotoğrafı: Arturo Rivera