ülkelerin sembol yapıları ve hikayeleri

Ülkelerin Sembol Yapıları ve Hikayeleri

Yurt dışı seyahatlerinde mutlaka uğrak noktaları olan yerler vardır. Ülkelerin sembol yapıları da görülmesi gereken yerler listesinde yer alır. Fotoğraflarda veya ülkelerle ilgili çizimlerde de bu yapılara sık sık rastlarız. Peki onların hikayelerini ne kadar biliyoruz? 

İşte farklı ülkelerin simge yapıları ve onların hikayeleri…

Küçük Deniz Kızı Heykeli – Danimarka

deniz kızı heykeli

Kopenhag’da yer alan Küçük Deniz Kızı Heykeli, adeta oturduğu taşın üzerinden denizcileri selamlıyor ve limanı bekliyor. Bu simgeleşmiş heykelin hikayesi ise adından da anlaşılacağı gibi bir masaldan geliyor. Carl Jacobsen, bir gün Hans Christian Anderson tarafından yazılan Küçük Deniz Kızı masalından uyarlanan bir bale gösterisi izliyor. Bu gösteriden çok etkilenen Jacobsen, Edvard Eriksen’den bir heykel yapmasını istiyor. Eriksen, bu ünlü eseri için karısını model olarak kullanıyor ve 1913 yılında heykeli tamamlıyor. 

Fakat en ünlü şehir sembolleri arasında yer alan bu heykel, yalnızca Kopenhag sınırları içerisinde kalmıyor. Heykelin onlarca kopyası yapılıyor ve Kalifornia, Madrid, Seul, Alberta gibi birçok yerde benzer deniz kızı heykelleri yer alıyor. 

Bu önemli yapı, tarihi boyunca yalnızca turistlerin değil protestocuların da uğrak noktalarından biri oluyor. 1964’te heykelin kafası kesiliyor ve çalınıyor. Yeni bir kafa ile restore edilen heykelin bu sefer de 1984 yılında sağ kolu kesiliyor. 1998 yılında kafası tekrar kesilen heykel, 2003 yılında da patlayıcılarla suya düşürülüyor. En son 2020 yılının haziran ayında ırkçılık karşıtı gösteriler sırasında üzerine “Racist Fish” yani ırkçı balık yazılan heykel, tüm bu saldırılara karşı hala yerini korumayı başarıyor ve limanda ziyaretçilerini bekliyor. 

Brandenburg Kapısı – Almanya

brandenburg kapısı

Ülke sembolleri arasında en bilinenlerden biri de Almanya’ya ait. Berlin’de bulunan Brandenburg Kapısı, tarihin önemli olaylarına tanıklık etmiş bir yapı. 

1788-1791 tarihleri arasında inşa edilen kapı, kraliyet ailesi için tasarlanıyor. Kapının her iki tarafında bulunan altışar sütun, 5 aralık oluşturuyor. Dikkatli bakarsanız bu aralıkların simetrik olmadığını görürsünüz. Çünkü ortada bulunan ve en geniş olan aralık yalnızca kraliyet aileleri tarafından kullanılabiliyor. Halk ise daha dar olarak tasarlanan dış taraftaki kapıları kullanabiliyor. 

Kapının en üstünde ise olimpiyatlarda kullanılan ve 4 at tarafından çekilen bir araba olan Quadriga yer alıyor. Quadriga’nın güzelliğinden midir yoksa Almanya ile özdeşleştirilmesinden midir bilinmez, Napolyon 1806 yılında Prusya’yı yendiğinde kendine savaş ganimeti olarak bu arabayı seçiyor. Atlı araba, yeni evi Paris’te 8 yıl kadar kalıyor. Napolyon Savaşları sırasında Fransa’ya karşı galip gelen General Ernst von Pfuel, Quadriga’yı yeniden Berlin’e getiriyor. Fakat savaş gören heykelde bir değişiklik yapılıyor ve daha önce barışın simgesi olan zeytin dalının bulunduğu bölüme bir haç yerleştiriliyor. 

Angkor Wat – Kamboçya

Lisede okuduğumuz tarih kitapları bize Khmer İmparatorluğu’ndan bahsetmez. Fakat her ne kadar kitaplarda yer almasa da bu imparatorluğu öğrenmek, merak etmek ve araştırmak için çok büyük bir sebep var; Angkor Wat.

1115-1145 yılları arasında Khmer kralı, tanrıları Vişnu için bir tapınak yaptırıyor. Daha sonra bir budist tapınağına dönen Angkor Wat, ne yazık ki göçe yenik düşüyor. Krallığın başkenti Angkor şehrinden Phnom Penh’e taşındığında, doğa da bu terk edilmiş tapınağı ele geçiriyor. Dedik ya tarih kitapları yazmıyor, belki de bu yüzden 20. yüzyıla kadar bu tapınak saklı kalıyor. 1858 yılında Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedilen Angkor Wat, üzerindeki otlardan temizlenerek yeniden gün yüzüne çıkıyor. Fakat doğanın etkilerini silmek o kadar kolay değil. Ağaç kökleri tapınağı o kadar sarmış ki bugün, gizemli ve muhteşem bir görüntünün ortaya çıkmasına neden olmuş. 

Manneken Pis – Belçika

Ülkelerin sembol yapıları her zaman devasa boyutlarda olmak zorunda değil. Bu, bazen küçük ve işeyen bir çocuk heykeli de olabilir. Brüksel’de bulunan Manneken Pis’in hikayesi bir efsaneye dayanıyor. Söylentiye göre savaş zamanı şehre bir bomba yerleştiriliyor. Kahraman bir çocuk ise üzerine işeyerek bu bombayı etkisiz hale getiriyor. Daha sonra heykeli yapılıyor ve şehrin en önemli meydanında sergileniyor.

Elbette bu efsaneye inanmak güç. Fakat Manneken Pis’in çok fazla ilgi çektiği de bir gerçek. Halk da bu küçük heykeli oldukça sevmiş. Hatta ona özel bir gardırop oluşturulmuş ve çeşitli giysiler giydirilmiş. Bu küçük heykel yılbaşı yaklaşırken Noel Baba, Cadılar Bayramı’nda Drakula, pandemi döneminde de doktor olarak giydirilmiş.