bol kepçe mahallesi

Tan Morgül ile Bol Kepçe Mahallesi Yemek Festivali Üzerine…

Gazeteci, yazar, gezgin ve gather-in’in kurucusu Tan Morgül, bugün başlayan ve 25 Şubat’a kadar devam edecek online Bol Kepçe Mahallesi Yemek Festivali’ni düzenliyor. Morgül ile hem bu online gastronomi festivali hem de yemek ve mahalle kültürü üzerine konuştuk. 

Bize Türkiye mutfağında mahallenin yerini hatırlattığı ve keyifli bir sohbete imza attığı için Tan Morgül’e çok teşekkür ediyoruz.

Keyifli okumalar… 

Bol Kepçe festivalinden ve bu festivalin nasıl doğduğundan bahseder misiniz biraz?

Memet Ali ile uzun zamandır gather-in’de bir festival düzenlemek istiyorduk. Ve bunun da yemekle ilgili olmasını istiyorduk. Malumunuz, ben de bir süredir yemekle olmasa da yemek kültürüyle ilgileniyorum. Hatta Levon’la pandemi dönemlerinde yaptığımız yayınlarda da İstanbul meyhane, yemek ve esnaf kültürleri üzerlerine sohbet etmiştik. Bu fikrimizi Levon’a açtım ve onun da hoşuna gitti. Sonra tabii, önce etrafımızdakilere ardından da onların etrafındakilere ulaştık ve böylece festivali yapabileceğimize ikna olduk. Sonunda, İstanbul için olmasa da buralarda havalar çok fena olduğu için biraz da hızlı hareket edelim dedik ve bu tarihi seçtik. Ve Levon’la birlikte bu işe giriştik. 

tan morgül

İstanbul mahalleleri şehrin yemek kültürünün en az saray kadar önemli bir dinamiğini oluşturur.

Bu online bir festival ancak mahallede gerçekleşiyor. Mahalle olgusunun İstanbul yemek kültüründeki yerinden bahseder misiniz?

Mahalle, İstanbul için – en azından benim hayatımda, yazdıklarımda, çizdiklerimde önemli bir yer tutuyor. Bir de Kuzguncukluyuz biz. Yani mahallenin en azından İstanbul’da en artistik pozlardan birini verdiği bir yerde büyüdüm ve hatta annem de orada büyümüştü. O dönem kelimenin gerçek anlamıyla artistik bir yer, dizilerin, filmlerin çekildiği bir yerdi. Şimdi tabii, Kuzguncuk çok üzücü bir şekilde öyle bir yer değil. Ama İstanbul’u, hele de uzaktayken kafanızda zamansız yaşarsınız. Ben Londra’da yaşayan biri olarak böyle yaşıyorum İstanbul’u. 

Ve Kuzguncuk’ta sadece kendi yaşantımdan değil, benden daha eskiye giden, daha uzun mahalle yaşantısından bir şeyler alıyorum. Kuzguncuk veya başka mahallelerde esnaflık yapmış, İstanbul’un yemek kültürüne sokaktan katkı vermiş insanların hikaye ve anılarından, bu hikayeleri yazanlardan kafamda bir anakronik dünya yaratıyorum. Ve bu hikayeleri anlatan insanlarla birlikte bu yemek kültürüne saygı duyuyoruz, saygı gösteriyoruz diyelim. Çünkü hakikaten İstanbul mahalleleri şehrin yemek kültürünün en az saray kadar önemli bir dinamiğini oluşturur ve bu kültürün bugüne taşınmasında adeta kütüğünü tutarak büyük bir rol oynar. 

Bizi bu mahallede bekleyen esnaflar hangileri?

Bizi bu mahallede, belki de yaşadığımız mahalledeki dükkanların aynısı ve hatta daha fazlası bekliyor diyelim. Ama herhalde en artistiği dükkanlardan ziyade dükkanların esnafları. Çünkü bugün İstanbul’da sahip olduğumuz yemek kültürünün önde gelen isimlerinden bazıları (zira, herkese ulaşmamızın imkanı olmadı ve ulaştıklarımızdan bazıları da burada olamadılar) kendi alanlarında bir seferlik de olsa esnaflığa soyunarak (ki aslında şeflerimiz esnaftır aynı zamanda) esnaflar tarihine, hikayemize, bu online yemek festivaline katkıda bulunuyorlar. 

Tabii manavımız var, mezecimiz var… Balıkçımız, turşucumuz, birahanemiz, bakkalımız, esnaf lokantamız, ciğercimiz, kahvehanemiz, pastanemiz, meyhanemiz, Tekel bayiimiz, lakderdacımız, zerzevatçımız, kuruyemişçi, fırın, gazete bayiimiz bile var. Hatta laternacımız var! Yani var da var! Bir mahallede normalde olması gereken dükkanlar değil, normalde olduğundan fazlası var. Hatta hiçbir mahallede olmayanı var. Laternacı günümüzde hiçbir mahallede yok mesela. 

Hepimizin küçüklüğünden beri kokusunu, havasını belki de kendisini çok sevdiğimiz mahalle esnaf ya da esnafları vardır. Sizin favorileriniz hangileri?

Evet, çocukluğumun güzel kokulu esnafı…Bir kere biraz fazla yaramaz bir çocuk olduğum ve zaman zaman evde yemek saatlerini kaçırdığım için tabii ki fırın kokusu çok özel. Hele de çocukken oruç tuttuğumuz zamanlarda taze pişen ekmek kokusu dünyanın en güzel kokusuydu bizim için. Ve tabii kuruyemişçiden de çok güzel kokular yayılırdı. Bakkalın ise kendine has bir kokusu vardı. Yakında bulunduğun ürüne göre değişiyordu koku. Mesela o zamanlar bisküviler açık satılırdı. Onun veya çocuklara yönelik başka ürünlerin kokuları çok güzeldi. Bir de tabii, ekmek arası bir şeyler hazırlardı bakkallar ki onlar da müthiş güzel kokardı. 

Görsel olarak da çok etkilenirdik esnaflardan – turşucu, balıkçı, manav…Bunların hepsi artistik görüntüler veren dükkanlardı. Ama tabii çocuktum o zaman. Birahane, meyhane veya lakerdacı gibi hayatımın son döneminde daha önemli bir yer tutacak esnaf görüntülerine sonraları kavuştum. Lakerdacı mesela çocukluğumda da yoktu ve bugün de seyyar lakerdacılık kalmadı. 

Kahvehaneye giremediğimiz için bilemiyordum tabi…ama bir de gazete bayii kokusu severdim zira taze gazete, dergi, kitap kokusu çocukluğumda çok ilgimi çekerdi. 

bol kepçe mahallesi yemek festivali

Bu festivalin online olmasının avantajları neler? 

Festivalimizin online olduğunun altını defalarca çizdik hem sosyal medyada hem web sitemizde. Aslında eski kuşatanız biz de; hayatımıza manuel başladık online devam ediyoruz. Ve işin online kısmında zaman çok hızlı ilerliyor. Yüz yüze, fiziki festivalde yaşanan tatavanın, o seslerin, o görüntülerin tadı tabii ki bambaşka. Bunun ve o festivalleri düzenleyenlerin haklarını verelim. Ve ümit ediyoruz ki bu festivaller yapılmaya devam eder. 

Online festival olmasının ilk avantajı evden, tık diye bağlanılıyor olması. Biz bu işi bir hafta on gündür organize ediyoruz. Düşünün, on günde, şu isimleri kapsayan bir festival organize ettik. Bu az buz bir şey değil. Ve bu insanlar iki üç saatlerini ayırarak festivale çok önemli bir değer katıyorlar. Katılımcılar için en önemli olanı da fiziksel olarak bir şehirde, bir muhitte, bir zamanda bulunmak zorunda değiller. Dünyanın dört bir yanından, Avustralya’dan New York’a, Sao Paulo’dan Stockholm’e kadar istedikleri her yerden, önceden biletlerini alıp, zamanlarının o kısmını ayırıp katılabiliyorlar. 

Şöyle düşünün: Dünyanın neresinde olursanız olun, Türk gastronomi dünyasının önemli isimlerinin Türkiye yemek kültürü üzerine yaptıkları muhabbeti dinleyebiliyorsunuz. Bu muazzam bir şey. Festivalin online olmasının organizasyonel avantajları var elbette ancak asıl katılımcılar için, hele de İstanbul ya da Türkiye’de çok nadir bulunanlar, veya geldiklerinde bu tip etkinliklere katılacak zamanları olmayanlar için müthiş bir imkan sağlanmış oluyor. Biletler, web sitemizden temin edilebilir.

Mahalle, İstanbul’da çok farklı biçimlerde değişip, dönüştü. Bu tabii kent hayatının değişiminin bir parçası ve aslında çok üzücü bir durum. 

Festival sonrasında mahallede ne gibi değişiklikler olacak? Ya da, mahalle, hayatına festival sonrasında nasıl devam edecek?

Festival sonrasında hakiki mahalle hayatında umarım bazı değişiklikler olur ancak bu tip festivaller biraz da insanların yaşadığı yerlere dair fikirlerini paylaşmalarını, başkalarının fikirlerini duymalarına yardımcı oluyor. 

Zaten mahalle, İstanbul’da çok farklı biçimlerde değişip, dönüştü. Bu tabii kent hayatının değişiminin bir parçası ve aslında çok üzücü bir durum. 

Online mahallemize gelirsek…Hayalimiz, bu mahallenin sürekli olması ve esnafın düzenli olarak orada etkinliklere devam etmesi. Umarız birçok esnaf bu deneyimden memnun kalır zira bu esnafların neredeyse yüzde 95’i gather-in’de ilk defa dükkan açıyor. Yani normal İstanbul mahalleleri ölüyorsa bile, hayalimiz online mahallemizin hayatına gather-in’de devam etmesi.