Güncelleme Tarihi: 23 Ağustos 2023
Moda, giyinmek, giysi ile kendimi ifade etmek kendimi bildim bileli hayatımın bir parçası. Modanın sadece kumaş parçalarından oluşan giysileri ve güne ve genel görüşe ait bir görüntü sağlayan bir sistemi ifade etmediğini düşünüyorum.
Moda tarihini incelerken kendimi hep insanlık tarihi, siyaset, sosyoloji gibi konuların içinde bulmuş olmam da bu söylediklerimi destekliyor.
Öte yandan moda, özellikle hızlı moda markalarının ve sosyal medyada modayı takip etmenin insan üzerinden yarattığı baskının etkisiyle bambaşka yerlere gitti.
Hal böyleyken modaya ve endüstrisine çok farklı bir bakış açısı ile yaklaşan ve bunu çok yalın ve çarpıcı bir dille ifade eden ‘’Giysiler ne anlatır?’’ kitabına rastladım.
Yazarın Seda Yılmaz’ı çok eski yıllardan beri takip ederim, fikirleriyle, hali ve tavrıyla bana göre Türkiye’nin çağdaş moda tarihinin önemli figürlerinden birisi.
Kendi şahsi hikayesinden yola çıkarak, tarihi bir moda yolculuğunu anlattığı kitabını her kütüphanede bulunmalı. Kitaptan yola çıkarak da kendisine birkaç soru sordum. Buyrunuz.
Moda bizim için sadece bir semt ismidir” sloganı seni nerelere götürüyor?
Modanın hafifsendiğini ve küçümsendiğini düşündürüyor. Oysa sosyal, kültürel ve sanatsal bir olgu olarak ele alınması gerekiyor. Moda, sanıldığından çok daha zengin bir platform. Üretim ve tüketim pratiklerinden kimliğe, beden politikalarından cinsiyete pek çok konuyla iç içe.
Türkiye’nin modayı en iyi anladığı ve uyguladığı dönem sence hangisi?
2000’ler. Türkiye tekstil üretiminde ilerlemiş olmasına rağmen modanın gelişmesi tekstille eşzamanlı olmadı.
Moda haftalarının ”sürdürülebilirlik” kavramına tamamen ters olduğu konusunda ne düşünüyorsun?
Dünyanın dört bir yanından moda profesyonellerinin uçakla moda başkentlerine gidişlerinin ortaya çıkardığı karbon salınımını göz ardı etmek mümkün değil. Bu nedenle moda haftalarının çevreye verdiği zarar yıllardır tartışılıyor zaten. Korona virüsle birlikte seyahat etmek imkansız hale gelmişken sektörün moda haftalarının geleceğiyle ilgili ne tür planlar yaptığını ben de merak ediyorum. Sanırım moda haftaları için bu kadar seyahat etmenin gerekli olup olmadığı sorgulanmaya başlanacak.
Jacquemus’un 2020 İlkbahar-Yaz defilesinin bu kadar ilgi görmesini sen neye bağlıyorsun?
Fransa’nın güneyinde bir lavanta tarlasının ortasında gerçekleştirilen defile adeta görsel bir şölendi. “Lütfen bana Parizyen demeyin. Ben Güney Fransa’danım,” diyen Simon Porte Jacquemus, markanın DNA’sını hayat tarzıyla bir arada sunmayı çok iyi beceriyor.
Zara veya H&M’in yaptığını nasıl değerlendiriyorsun? Buna ulaşılabilir lüks demek ne kadar doğru?
Hızlı moda markaları modanın demokratikleşmesini sağladılar ama bunun bedelini dünya ödüyor. Yaşadığımız iklim krizinde onların payı olduğunu yadsıyamayız bence. Tüketiciler, giysilere kullan-at mantığıyla yaklaşmayı hızlı moda markalarından öğrendiler.
Bir tasarım markasının polyester gibi doğada asla dönüşmeyen ve insan tenine aykırı bir malzeme kullanmasını sadece ben mi garip buluyorum?
Polyester, her şeyden önce ucuz olduğu için kullanımı çok yaygın. Ancak bu malzemenin üretimi doğal kaynakları ciddi anlamda tüketiyor. Üstüne üstlük polyester doğada çözülmüyor. Tüm bunlardan ötürü polyesterden uzak durmakta fayda var.
Kitabının ön sözünün Bora Aksu yazmış. Ve seni bir tür ilham perisi gibi betimlemiş. Sen kendisi ve stilini nasıl tarif ediyorsun?
Geçmiş dönemlere atıfta bulunan giysileri seviyorum. Giydiklerimin içinde rahat hissetmeyi önemsiyorum.
Senin ilham perilerin kimler?
Hayatın neşesini, kederini, derdini, umudunu paylaştığım kadın arkadaşlarım.
Tüm dolabın yansa ve bir daha kıyafet alamasan. Sen hala sen olur musun?
Olurum tabii.
Kapital bir sistemle dönen bu dünyada sürdürülebilirlik mümkün mü?
Markaların önceliği büyüme olduğu sürece gerçek anlamda sürdürülebilirlikten söz edebileceğimizi düşünmüyorum.
Sadeleşmeyi doğru anladık mı sence?
Emin değilim. Tüketim kültürü şahlanışını sürdürürken ihtiyacımız olandan fazlasını almamaya ikna olabiliyor muyuz gerçekten?
Beden olumlamanın sınırları olmalı mıdır?
Beden olumlama, ideal beden algısına ve tek tip güzellik anlayışına karşı bir başkaldırı. Farklılıklarımızla güzeliz. O yüzden beden olumlamayı sınırlandırma taraftarı değilim.
Senin buradan bana ve okuyanlara sormak istediğin bir soru var mı?
Korona virüsünün yayılmasını önlemek adına üzerimize düşeni yaparak evde kalmaya devam ediyoruz değil mi?