Ekolojik Okuryazarlık İçin Ekoloji Terimleri Sözlüğü 4

Ekolojik Okuryazarlık İçin Ekoloji Terimleri Sözlüğü 4

Güncelleme Tarihi: 25 Eylül 2021

Bu ay sözlükte temamız iklim krizi. Son günlerde çokça konuşulan ama tam olarak anlaşılmayan bazı kavramlara açıklık getirelim. Hatta bu yazıyı sadece bu ay için “İklim Krizi Okuryazarlığı için İklim Terimleri Sözlüğü” olarak da görebilirsiniz. İklim krizini ve çözümleri doğru anlamak, bu krizle mücadele edebilmenin ve çözümün bir parçası olmanın ilk adımı. 

1,5 Derece Nedir?

iklim değişikliği

Fotoğraf: Jasmin Sessler

Bilim insanları, gezegenimizdeki sıcaklık artışını ve atmosferde biriken sera gazlarını aslında 1970’lerden beri takip ediyorlardı. 1988, o zamana kadarki en sıcak yıl oldu ve gezegenimizin ısınması konusu 1988’deki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde (IPCC) de gündeme geldi ve panel, hükümetleri yaklaşmakta olan krizi durdurmak için bir adım atmaya ve önlem almaya davet etti.

Bugün, gezegenimizin sanayi devrimi öncesindeki döneme göre ortalama 1,2 derece ısındığı biliniyor. “Ortalama” sözcüğünün altını çiziyorum. Gezegenimizin ortalama ısınmasının 1,2 derece olması, her yerin 1,2 derece ısındığı anlamına gelmiyor. Ülkemizin de yer aldığı Akdeniz Kuşağı’ndaki ülkelerin bazı bölgeleri ortalama 1,2 dereceden daha fazla ısınmış olabilir. Gezgeenimizin bazı bölgelerinde ortalama sıcaklıklarda hiç artış olmamış, hatta bazı bölgelerin ortalama sıcaklığı düşmüş bile olabilir! Gezegenimizin her mevsim için ve her yıl için ortalama bir sıcaklık aralığı vardır. Bilim insanlarına göre ortalama sıcaklık, sanayi devrimi öncesine göre 1,2 derece artmış.

Peki, 1,2 derece çok ufak bir artış değil mi? Yani bu kadarcık bir artışa mı “İklim Krizi” diyoruz şimdi? Evet! Hiç de ufak olmayan bu artışa “iklim krizi”diyoruz, çünkü bu artış, koca dünya, koskoca gezegen bazında baktığımızda hiç de az değil, ve daha önemlisi, gezegenimizin soğutma ve sıcaklık dengeleme sistemlerinin, yani kutuplarının ve yağmur ormanlarının ciddi zarar aldığının bir göstergesi. 1,2 derecelik bir ortalama artışın gezegenimize şimdiye kadar neler yaptığını görelim:

  • Buzullar büyük bir hızla eriyor.
  • Aşırı sıcak hava dalgalarının neden olduğu yangınlar arttı. 
  • Bu artış ve neden olduğu doğa kayıpları sonucunda gezegendeki omurgalı türlerin popülasyonlarında %68 oranında düşüş oldu.
  • Sıcaklık artışı, okyanuslarda aşırı ısınma ve asitleşmeye neden oldu, göçmen (istilacı)türler Akdeniz’de görülmeye başlandı.
  • Bugün, iklim mültecileri var. İklim krizi ve aşırı sıcak nedeniyle bulundukları bölgede artık yaşayamayan ve tarımsal üretim yapamayan insanlar, iklim krizinin etkilerinin daha hafif hissedildiği bölgelere göç etmeye başladılar.

1,2 derecenin ne olduğunu anladık. Peki 1,5 derece nedir?

1,5 derece, bilim insanlarının, gezegenimizdeki bildiğimiz yaşamın devam edebilmesi için, gezegenimizin ortalama sıcaklığındaki artışı sınırlamamız gerektiğini söylediği değer. Kısacası, eğer dünyanın ortalama sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlı tutmazsak çok yakın bir gelecekte, dünyamız şu anki anlamda yaşamın mümkün olmadığı bir yer olacak. Ancak, yapılan modellemelere göre, eğer bu sınırlamayı 2030 yılına kadar yapamazsak 1,5 derece sınırını çoktan aşmış olacağız. Peki nasıl sınırlayacağız sıcaklık artışını? Bu soru bizi Paris Anlaşması’na getiriyor….

Paris Anlaşması Nedir?

Paris antlaşması

Fotoğraf: chinadialogue.net 

Paris Anlaşması, bugün iklim krizi ile mücadelede gelinen son nokta ve hükümetler açısından bağlayıcılığı olan tek mekanizma. 1988’in o zamana kadarki en sıcak yıl olmasından sonra aynı yıl gerçekleşen IPCC panelinin, hükümetlere üstlerine düşen görevi yapma ve sorumluluk alma çağrısında bulunduğunu söylemiştim.

1997 yılında gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını 2012’ya kadar %5-8 azaltmalarını öngören Kyoto Protokolü hayata geçirildi. Ancak iklim krizi çok büyük, %5-8 azaltım hedefi çok küçüktü, dolayısıyla protokol fazla iyimser kaldı ve gerçekçi bir etkisi olmadı. 2015’te Paris’te hükümetlerin temsilcilerinin katılımıyla (ülkemizden de geniş bir katılım oldu) gerçekleştirilen İklim Zirvesi’nde, gerçekten çözüm olabilecek, anlamlı hedeflerin konulmasına ve gelişmiş ya da az gelişmiş tüm hükümetlerin sorumluluk alıp, 2030’a kadar emisyon azaltım hedefi koymasına ve bu hedefe dair ilerlemelerini belirli aralıklarla rapor etmesine vesile olacak bağlayıcı mekanizma ihtiyacı ortaya çıktı. Paris Anlaşması, işte böylece doğdu.

Paris Anlaşması, gezegenimizdeki sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlı tutulmasını amaçlayan ve hükümetlerin de bu konuda kendi ANLAMLI katkılarını ortaya koymalarını sağlayıp, kendileri belirledikleri ANLAMLI hedeflere doğru istikrarla yol almalarını ve ilerlemelerini de rapor etmelerini gerektiren bir mekanizma. Ülkemiz Paris Anlaşması’nı 2016’da imzaladı. Ancak anlaşmanın uygulanabilmesi için, anlaşmanın sadece imzalanması yeterli değil, meclisten geçirilerek onaylanması gerekiyor. Şimdiye kadar dünyada 192 ülke anlaşmaya taraf oldu yani onayladı. Ülkemiz, Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ile birlikte, anlaşmayı henüz meclisten geçirip onaylamayan son 6 ülkeden biri.

Özetle ülkemiz, iklim krizinden en çok etkilenecek Akdeniz Kuşağı’nda yer alan ülkelerden biri ve bu kriz ile mücadelede atılması gereken ilk adım, Paris Anlaşması’nı onaylamak. Birkaç ay önce 47 sivil toplum kuruluşu bir araya geldi ve ülkemizin anlaşmayı onaylaması için bir imza kampanyası başlattı. Siz de, hükümetimizin bu kararlı atmasını teşvik etmek için imza verebilirsiniz.