Güncelleme Tarihi: 18 Ağustos 2023
Sanat, kimileri için mağaradan yansıyan bir ışık ideali, kimilerine göreyse hissiyatın dışa vurumundaki doruk nokta. Çeşitli kişiler tarafından farklı farklı teorilerle tanımlanan sanat hakkında sorulması gereken fakat bir süredir üstünde pek de durmadığımız bir soru var: Sanat her koşulda ayakta kalır mı? İnsanın kendi yansımasını ilk kez gördüğü ve nergise dönüştüğü bir yaratmayı dahi günümüzde yaşatan, rüyalarımızı; hülyalı bir maceraya dönüştüren ve gizemli çağlardan kalan alışkanlıkları günümüze taşıyan sanat, yaşayan varlıkların aksine ölümsüzlük şarabı içmiş heybetli duruşuyla saltanatını sürdürecek mi?
Siz de sanatın gücü hakkında şüpheye düşenlerdenseniz, onun günlük hayatı nasıl değiştirdiğini ve yaşananların unutulmaz izlerini nasıl üzerinde taşıdığını, sizin için seçtiğimiz sanat eserlerini inceleyerek deneyimleyebilirsiniz.
Tatsuya Tanaka Minyatürleri
Sanatın; içinde yaşanılan dönemin alışkanlıkları, kültürel ögeleri ve popüler motifleri için geleceğe doğru yola çıkan bir zaman yolcusu görevi gördüğü de inkar edilemezken; Tanaka tam da bu düşünceyi doğrular gibi 2011 yılından beri, günlük hayatta gördüğümüz ve devamlı olarak kullanılan nesneleri sanatın sihirli elleriyle buluşturarak daha eğlenceli hale getirmeye karar vermiş. Sanatını minyatürlerle yansıtan sanatçı, son zamanlarda kurtarıcı gözüyle baktığımız maskeyi de yaratıcı bir imgelemeyle çoğumuzun aşina olduğu günlük bir nesneye dönüştürüyor.
Guernica
İkinci Dünya Savaşı esnasında, bir İspanyol kasabası olan Guernica’nın aniden bombalanması ve şehirdeki kadın ve çocuk nüfusunun neredeyse yok edilmesi üzerine Picasso tarafından yaratılan Guernica tablosu, masum ve savunmasız insanların yok edilişlerinin acısını üzerinde taşıyor. Bu korkunç olayda bombalanmayan tek yerin bir silah fabrikası olduğu da bilinen gerçekler arasında. Tam da bu sebepten bir terör olayı olarak yorumlanan Guernica Bombardımanı, Picasso tarafından yalnızca siyah ve beyaz renk kullanılarak resmedilmiş. Tablonun yorumuna dair birçok farklı görüş ortaya atılıyor: Kimilerine göre İspanyol kültürünü temsil etmek için eserde motif olarak kullanılan boğa ve at yalnızca birer at ve boğa. Kimilerine göreyse birbirinden farklı duruşları simgeleyen, savaş ve İspanyol kültürüyle ilgili iki büyük imge. Tablo, sanatçılar tarafından birbirinden farklı yorumlarla anılsa da bize hissettirdiği daima aynı: Acı bir hayat ve kaotik bir duruş.
Campbell’s Soup Cans
Andy Warhol, Pop Art akımından etkilenerek ortaya koyduğu Campbell’s Soup Cans çalışmasında; Dünya Savaşı’nın getirdiği aynılaşma, hızlı tüketim ve popüler olana yönelme eğilimi üzerine çalışmış. Aynı zamanda yine savaşın yıkıcı etkilerinin yeni bir dünya düzeni gerektirmesi sonucu değişen hayatın bir yansıması olan “sıradan olanı sanata sokma ve onu görünür hale getirme” motifinin bu eserin ana teması olduğunu söyleyebiliriz. Üst zümreye hitap eden bir sanat yerine, “herkese ait bir estetik dünya ideali” üzerine çalışan Warhol, sıradan bir domates çorbası konservesini sanatının gücüyle harmanlamış ve bu cesur adımla ilk bakışta sansasyonel bir etki yaratan Campbell’s Soup Cans, sanatın evrimleşmesi adına yaratılan yeni dünyanın ilk temsilcilerinden biri haline gelmiş.
Beyrut’taki Heykel
Ağustos ayında şehir merkezinde uzun süredir bekletilen birtakım kimyasalların patlamasıyla adeta küçük kıyameti yaşayan Beyrut için bu heykel oldukça anlamlı. Eseri meydana getiren Nazer, bu eseri patlama sonucu oluşan moloz ve cam kırıklarını kullanarak yaratmış. Hepimizin içinden bir parça koparan bu elim olayın mutlaka hatırlanması için olayın yaşandığı saati kalıcı hale getirmeyi de hedeflemiş. Bu acı yaşanmışlığı temsilen heykele kırık bir saat figürü de eklemiş. Beyrut’taki kadın heykeli, sanatçının ifade ettiğine göre halkın üzüntüsünü ve daha da önemlisi öfkesini temsil ediyor.
Herkes için kapanmaz yaralar açan veya tarihsel bakışı keskin çizgilerle birbirinden ayıran yaşanmışlıklarda yine görüyoruz ki insan, hangi durum içinde olursa olsun kendini ifade etmek için duygularını sanatın kollarına bırakıyor ve onun daima ayakta kalmasından besleniyor. Belki de sanatın yüzyıllardır hayatımızda hüküm sürüyor olmasının gücüyle mağaradan üstüne yansıyan ışığın yarattıklarını sorgusuz sualsiz kabul etmek yerine gelecek nesiller için mağaradan çıkma sorumluluğunu üstlenerek, gerçeğin tüyler ürpertici yüzüyle dost olmayı kendine görev biliyor.