şehir nerede sergisi

Şehir Nerede? | YUNT

YUNT ilk sergisi ‘Şehir Nerede?’ ile kapılarını açtı. Emre Zeytinoğlu küratörlüğünde gerçekleşen sergi 4 Şubat 2024 tarihine kadar görülebilecek. Sergiye geçmeden önce YUNT’a biraz daha yakından bakalım…

Muratcan Sabuncu tarafından kurulan, sanat danışmanlığı Sergen Şehitoğlu tarafından yürütülen ve Sultanbeyli’de bulunan YUNT, kar amacı gütmeyen bir sanat ve etkileşim alanı. Toplumun sanatsal etkinliklerle karşılaşma olanaklarını artırma misyonunu üstlenen sanat alanı, sergilerin yanı sıra çeşitli etkinlikler ve öğrenme programları da gerçekleştiriyor. Galerinin İstanbul’da alışılagelmiş sanat merkezlerinden oldukça uzak bir yerde konumlanması da üstlendikleri misyon düşünüldüğünde ayrıca heyecan verici. Hatta İstanbul’un sanat dünyasındaki müesses nizam göz önüne alınırsa cesur bir meydan okuma olduğunu bile söyleyebiliriz. Öyle ki ilk sergi Şehir Nerede? de YUNT’un bu ruhundan besleniyor.

şehir nerede sergisi
Fotoğraf: Ahmet Elhan (solda), Köşecik, Antonio Cosentino (sağda)

“Eski seyyahlar ya da tüccarlar eğer denizden değil de karadan gelmekteyseler, yollarda rastladıkları kişilere “şehir nerede?” diye sorarlar ve aldıkları yanıtlara göre yönlerini saptarlardı. Sonra çok uzaktan sur duvarları ya da çevrede mezarlık alanları göründüğünde, şehre çok yaklaştıklarından emin olurlardı. Bu son derece olağan bir durumdu; çünkü bir şehir, hangi kültüre sahip olursa olsun, her zaman o karakteri yansıtacak simgeleri içinde toplar, bunları işlevlerine göre hiyerarşik bir sıraya sokar ve yapılar ile şehir planları arasında bir sistem oluştururdu.”

Emre Zeytinoğlu serginin küratöryel metnini bu paragraf ile açıyor ve bu paragraf sergi deneyimimizde bizlere anahtar olabilir…

Sahiden şehir nerede? Yani bugün bir seyyah bizlere bu soruyu soracak olsa ne cevap vereceğiz?

Belki ‘’Eskiden buradaydı.’’ deriz. Belki ‘’Eli kulağında! Birkaç yıl beklersen burada olacak.’’ Ya da ‘’Şehir burada değil. Fakat beldemizde metroya beş dakika mesafedeki rezidans ile yepyeni bir yaşam alanı yükseliyor.’’ deriz. Neden olmasın?

Emre Hocamız metne şöyle devam ediyor;

‘’Oysa bugünün modern metropolleri tümüyle bunun dışındadır; artık şehirler tek bir merkez ya da bazı simge yapılar ile anılmıyor ve şehir planları da kadim bir kültürün karakteristik özelliklerini yansıtmıyor. Şimdi o metropollerde, birbirini kesen çok sayıdaki otoyolun aralarında çok sayıda merkez yer alıyor. O merkezler ise önceden tasarlanmış biçimde ortaya çıkmıyor, bunlar şehrin dışındaki yerleşimlerin giderek şehre dâhil edilmesiyle doğuyor ve orada yaşayanların ayrı ayrı müdahalesiyle, birtakım işlevlere uygun olarak büyüyor; dolayısıyla organik bir gelişim gösteriyor.’’

şehir nerede sergisi
Fotoğraf: Akışkan Yapılar (Faz 21), Sinan Logie

Özellikle İstanbul gibi bir megapol düşünüldüğünde şehirden bundan daha farklı bir tavır beklenemezdi sanıyorum. Son cümlede yer alan ‘’organiklik’’ vurgusunu da bir hayli önemsiyorum. Nitekim bugün İstanbul’a bakıp kızdığımız yahut övdüğümüz her şey, her manzara eklektik bir şekilde sürekli genişlemeye mecbur şehirdeki doğal sürecin bir sonucu. Yani kapatılan sinemaları, bir sabah tek yöne dönen ara sokakları, açılan alışveriş merkezleri ve ‘’yükselen yeni yaşam merkezleri’’ ile İstanbul’un doğal durumunu seyrediyor ve deneyimliyoruz.

Toplumun dönüşümüyle beraber şehrin silüeti de muhteviyatı da dönüşüyor. Kent insanının günlük yaşamını -artık verili saatler oldukça değişik olsa da- Sovyetler tipiyle 8 saat uyku, 8 saat iş, 8 saat eğlenceye bölersek fotoğraf netleşecektir. Kentin insanı ulaşım imkanlarının varlığıyla yetindiği ve kirasını ödeyebildiği yerlerde uyuyor, iş merkezlerinde yükselen gökdelenlerde yahut fabrikalar bölgesinde çalışıyor ve bazı ideolojik sebeplerle ayrışmış ama her biri zamanın ruhuna göre popülerleşmiş yerlerde eğleniyor. Bu üçgenin dışında kalan her yer ‘’uzak’’ adledilirken üçgenin üzerinde kalan yerler transitleşerek yok-yerlere dönüşüyor. Eskiden şehrin dinamiklerine hizmet ettiği için ‘’yaşanılan’’ alanlar, bugün şanslılarsa nostaljik bir hüviyetle müzeleşiyorlar.

Çizilen tüm bu rotalar, kentin eklektik yapısı, hiyerarşi, işlevsellik ve kentin üzerinde yaşayan on milyonlarca insan bir araya geldiğinde şehrin mümkün kıldığı tüm manzaralar, anlatılar, tanımlar ve yaşamlar da çoğullaşıyor. Bugün sokaktan kimi çevirecek olsanız bambaşka bir İstanbul’u dinleyebilirsiniz ve kanaatimce her biri İstanbul’dur. Örneğin beni çevirirseniz sizlere sergide yer alan Setenay Alpsoy’un Kabuk Değiştiren Kentin Sakinleri başlıklı işine benzer bir manzara çizerdim.

Sergide Setenay Alpsoy’un dışında M. Cevahir Akbaş, Sercan Apaydın, Can Aytekin, Antonio Cosentino, Mustafa Duymaz, Ahmet Elhan, Murat Germen, Sinan Logie, Mustafa Pancar ve Rüçhan Şahinoğlu yer alıyor. Şehrin yeni sanat alanı YUNT, şehrin sanatseverlerini şehrin nerede olduğunu sormaya davet ediyor.

Kapak Fotoğrafı: YUNT Galeri, Muratcan Sabuncu