Pernod Ricard Geleceğin Bar Dünyası’nda: Alexandra Cocktail Bar

Pernod Ricard Geleceğin Bar Dünyası’nda: Alexandra Cocktail Bar

Güncelleme Tarihi: 8 Ekim 2023

Pernod Ricard Türkiye tarafından hayata geçirilen The Bar World of Tomorrow projesi üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbet serimizde bugünkü durağımız Alexandra Cocktail Bar…

Türkiye’deki miksoloji kültürünün öncü isimlerinden olan Alexandra’nın sahibi Mete Nisari ile atıksız bar dünyası, Pernod Ricard’ın desteğiyle gerçekleştirdikleri barmen eğitimleri ve miksoloji üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 

Mete Bey’e ve tüm Alexandra ekibine hoş karşılamaları için teşekkür ediyor ve sizleri %90 geri dönüşüm seviyesine ulaşmış bu örnek barın dönüşüm hikayesini okumaya davet ediyoruz.

Pernod Ricard, keyifli anların yaratıcıları ise siz de o keyifli anların yaşanacağı bir mekanın yaratıcısısınız. Biraz sizden mekanı dinleyebilir miyiz?

Öncelikle isminden başlamak istiyorum. Alexandra benim eşimin ismi. Biz eşim Alexandra ile yıllardır Spikizi Bar’lara giderdik. Dünyanın birçok Spikizi Bar’ını dolaşmışızdır diyebilirim. Miksoloji kültüründen çok fazla keyif aldığımızı fark ettik. Sonrasında bu mekan karşımıza çıktı. Burası eskiden oteldi. Biz de müşteri olarak kalmaya geldik. Alaçatı’daki La Capria ve Toskana’dakii otellerimizin yanında güzel bir üçgenin parçası olabileceğini düşündük. Netice itibariyle o üçgenin bir parçası olarak burayı açtık. Sonra Alexandra ile “O kadar Türkiye’ye geliyoruz, bir miksoloji barı bulamadık!” diye düşündük. Sonrasında burayı bar yapmaya karar verdik. Her sene bütün otel odalarını yıkarak tüm katları bara çevirdik. 

Alexandra bu şekilde oluştu. İki sene boyunca kendimizi ifade etmek için bir birliktelik yapmadık. Sektörde çok güzel projeler gerçekleştirdik. Dünyanın en iyi barmenlerini buraya getirdik. Böylece 2018 yılında belli bir noktaya geldi ve algılandı. Sonrasında Pernod Ricard ile beyin fırtınaları yaptık. Onların proje yönetimine ve uluslararası alanda çok farklı şeyler yapabileceklerine inandım. Pernod Ricard’ın vizyonunu, misyonunu ve bugüne kadar yapmış oldukları her şeyi çok takdir ediyorum. Akılcı ve girişimci stratejilere sahipler. Bu şekilde Pernod Ricard ile çok güzel bir yola çıktık. Türkiye’ye ilk defa miksoloji kültürüne getiren biri olarak kendi şahsım adına ciddi yatırımlar yaptım. Sonuç olarak algılanabilir olduk. Böyle olduğunda takipçilere sahip oluyorsunuz. Eğer takipçileriniz doğru kişiler ise ortaklıklar oluşmaya başlıyor. Doğru ortaklıklar kurulduğunda ise projeyle beraber başarı ortaya çıkıyor. 

Miksoloji bar dünyasının bir felsefesidir.

Sizin buradaki katkınız aslında miksoloji. Türkiye’deki kokteyl kültürü sizinle doğdu ve büyüdü diyebilir miyiz? 

Bazı şeyleri benim değil de toplumun ifade etmesi beni çok mutlu ediyor. Gerçekten de New York’ta, Monaco’da, Milano’da bir bara gidip “Alexandra Cocktail Bar” diyorum ve tanıyorlar. Çünkü bir takipçi kitlesi var miksolojinin. Bu başka bir segment, başka bir boyut. Miksoloji bar dünyasının bir felsefesidir. Yoksa herkesin başarılı barları ve işletmeleri var. Fakat biz bu işin felsefesini ortaya koymaya çalıştık. 

Pernod Ricard’ın ana söylemi créateurs de convivialité yani “güzel anların kurucuları”. Aslında felsefe dediğiniz şey güzel ortamlarda güzel şeyler yiyip içerek paylaşım yapmak. Burada önemli olan aslında iyi hissetmek. 

Kesinlikle, bir deneyim sağlamalı. Pernod Ricard bunun yapımcısı konumunda. Eşim ve ben oyun yazarıyız. Bu sırada sahnede oyuncular var. O oyuncular da benim güzel ekibim. 30 kişilik bir ekibiz. Iceberg gibi aslında, siz sadece 3-5 tane barmeni görüyorsunuz. 

Pernod Ricard’ın Geleceğin Bar Dünyası’nda siz pilot noktalardan birisiniz. 

Bizler artık öyle bir noktaya geldik ki bir şeyleri transfer etmemiz lazım. Alexandra Akademi adı altında bir proje geliştirdik. Pernod Ricard’ın da destekleriyle kendi bar takımın en iyi noktasında olanlara Alaçatı’daki otelimizde bilabedel bir eğitim gerçekleştirdik. Pernod Ricard grubu bunu kendi yayın organlarında paylaştı. Belki Türkiye’deki en iyi barmen adayları ve barmenleri dahil olmak üzere Alaçatı’daki otelimizde 2 kere 3’er günlük eğitimlere katıldı. 

Bu eğitimlerden toplam kaç kişi yararlandı?

Toplam 60 kişi. Burada barmen adaylarıyla gerek Alexandra’daki miksoloji grubu gerek Pernod Ricard’ın altyapısı ve birikimine sahip ekibi ile birlikte olup adaylarla beraber müthiş bir süreç geçirdik. 

Peki eğitimin içeriğinden biraz bahseder misiniz?

“Miksoloji felsefemizde neler yapabiliriz ve sıfır atık olması için sen neler yaptın?”, aslen puanlamamız bunun üzerineydi. Sadece tat değil. Tat, görsel, yaratıcılık ve atıksal değerlendirme… Aslında Alexandra Cocktail Bar bir felsefenin öncüsü oldu. Bu öncülükte doğru bir partner bulduk. Sonuç olarak o partnerle beraber bu enerji oluştu. Ben, Pernod Ricard ile el ele bugüne kadar yapılmamış bir organizasyonu gerçekleştirmenin, genç meslektaşlarımıza akademik eğitim vermenin, onlara yeni bir yol göstermenin keyfini ve gururunu yaşıyorum. 

Yarışmayı kazananlar Pernod Ricard Eğitimlerinden sorumlu Tolga Balıkçı ile Toskana’ya gelecekler ve burada kazanan iki isimle miksoloji günü yapacağız. Amacımız sadece eğitmek değil, ayrıca paylaşmak ve mükafatlandırmak. 

Sanırım şu an geri dönüşümlü ve atıksız bar konsepti noktasında %90 seviyesine geldik.

Sürdürülebilir ve sorumlu eğlence hayatı kısmına gelecek olursak, siz bu projeye başladığınızdan beri misafirlerinizin tepkileri nasıl oldu? Neler değişti bu süreçte?

İnanılmaz geri dönüşler aldık. Bu süreçte çok fazla şey değiştirdik. Sanırım şu an geri dönüşümlü ve atıksız bar konsepti noktasında %90 seviyesine geldik. Bunun için hep beraber çalıştık. Örneğin şu an elimde gördüğünüz pipet geri dönüştürülebilir şekilde samandan üretildi. Yine kokteylin içinde bir portakal kabuğunu görebiliyoruz. Eskiden biz sıkma olarak alırdık. Sonrasında sıkma almaktan vazgeçtik. Çünkü sıkılan ürünlere ne olduğunu bilmiyoruz. Bu sebeple sıkma işlemini kendimiz gerçekleştirmeye başladık. Posalarını kendimiz kurutuyoruz ve kurutulmuş posalardan cipsler üretmeye başladık. Kabuklarını ise aksesuar olarak içeceklerde kullanıyoruz. Lime, greyfurt, portakal, limon gibi meyvelerin arta kalanlarını ve kabuklarını Alaçatı’da bulunan La Capria otelimize göndererek reçel yapıyoruz.

Vakit ayırdığınız için çok teşekkürler. 

Ben teşekkür ederim. Çok mutlu oldum.