Sürdürülebilirliğin Tarihi

Sürdürülebilirliğin Tarihi

Sürdürülebilirlik; yaptığımız her bir aktivitede veya her bir davranışımızda, başka bir yolun daha olduğunu bize gösteren kavramdır. Son zamanlarda daha çok duyulsa da, sürdürülebilirlik yeni bir kavram değildir. Yerli halklar, doğal çevre ve onun sınırları, döngüleri ve değişimleri ile uyumlu olarak nesiller boyunca sürdürülebilir yaşam unsurlarını uygulamışlardır. Bu anlayışa genellikle geleneksel ekolojik bilgi veya insanlar, bitkiler, hayvanlar, doğal fenomenler, manzaralar ve belirli bir ekosistemdeki olayların zamanlaması arasındaki ilişkiler hakkındaki derin bilgi ve inançlar denir.

Peki, nedir bu sürdürülebilirlik? Hangi kavramlardan oluşur veya neleri destekler? Hadi gelin, sürdürülebilirliğin biraz derinine inelim. 

Sürdürülebilirlik Nedir?

Sürdürülebilirliğin Tarihi
Fotoğraf: Unsplash |Photo Boards

En geniş anlamda sürdürülebilirlik, bir süreci zaman içinde sürekli olarak sürdürme veya destekleme becerisini ifade eder. İş ve politika bağlamlarında sürdürülebilirlik, doğal veya fiziksel kaynakların tükenmesini önlemeyi amaçlar, böylece uzun vadede kullanılabilir durumda kalırlar. 

Sürdürülebilirlik, dünyadaki yaşamı tehlikeye atmadan veya kimseyi geride bırakmadan; gezegeni korumak, iklim değişikliğini durdurmak ve sosyal kalkınmayı teşvik etmekle ilgilidir. Bu kavram, gelecek nesiller için kaynaklardan ödün vermeden mevcut ihtiyaçlarımızı karşılamayı amaçlamaktadır.

Ama bu ne anlama geliyor? Amaç, belirsiz bir süre boyunca yaşam tarzımızı nasıl sürdüreceğimizi bulmaktır. Çünkü bugünkü yaşam biçimimiz, sürdürülemez.

Sürdürülebilirlik Nerede Başladı?

Sürdürülebilirliğin Tarihi

Mevcut sürdürülebilirlik kavramı; ilk kez 1987 yılında yayımlanan, Brundtland Raporu’nda ortaya çıktı. “”Ortak Geleceğimiz” olarak da adlandırılan, Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Brundtland Raporu, ekonomik gelişme ve küreselleşmenin olumsuz çevresel sonuçları konusunda ilk uyarıyı yapan, sanayileşme ve nüfus artışından kaynaklanan sorunlara çözüm önerileri getirmeye çalışan bir rapordu.

Yıllar sonra, 2010’da, aynı adı taşıyan Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde “Bin yıl Kalkınma Hedefleri” kabul edildi. Bunlar, açlığın ve yoksulluğun azaltılmasının yanı sıra; sağlık, eğitim, yaşam koşulları, çevresel sürdürülebilirlik ve toplumsal cinsiyet eşitliği için bir yol haritasını temsil ediyordu. 

“Bin yıl Kalkınma Hedefleri” taahhütü, BM’nin 2030 Gündemi’ne dönüştü. Küresel sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için BM eylem çerçevesi içinde, 2030 gündemi; insanlar, gezegen ve refah lehine bir eylem planıdır. Ayrıca, evrensel barışı ve adalete erişimi pekiştirmek için tasarlanmıştır. 193 üye devlet tarafından oluşturulan bu program, ekonomik, sosyal ve çevresel alanları kapsayan 169 hedefi de içeren 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ne ulaşılmasını amaçlar.

Sürdürülebilirliğin 3 Ayağı

Hükümetlerin, şirketlerin ve diğer kurumların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için izlediği yol, sürdürülebilirliğin 3 temel ayağını dikkate alarak başlar. Nasıl mı? Aynı anda üç temel unsuru yerine getirerek: çevre koruma, sosyal gelişme ve ekonomik büyüme.

Sosyal

Sürdürülebilirliğin Tarihi
Fotoğraf: Unsplash |Alexandr Podvalny

Sosyal düzeyde sürdürülebilirlik, tatmin edici yaşam kalitesi, sağlık ve eğitim seviyelerine ulaşmak için topluluklar ve kültürler arasında uyumu ararken sosyal gelişmeyi teşvik eder. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi, önümüzdeki yıllarda sosyal sürdürülebilirlik eylemlerini belirleyecek olan bir diğer unsurdur.

Çevresel

Sürdürülebilirlik, doğanın ve çevrenin tükenmez bir kaynak olmadığını, korunmaya ve akılcı kullanıma tabi olduğunu varsaymayı ifade eder.

Ekonomik

Üçüncüsü, sürdürülebilirlik aynı zamanda çevreye zarar vermeden herkes için eşit zenginlik yaratarak ekonomik büyümeyi de yönlendirir. Bu temel, finanstan tarıma, turizmden sanayiye kadar her türlü faaliyeti içerir. Yatırım ve ekonomik kaynakların eşit dağılımı, diğer sürdürülebilirlik sütunları kapsamındaki gelişmenin her alanda en üst düzeye çıkarılmasını sağlayacaktır.

Çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik bu nedenle yakından ilişkilidir. İklim değişikliği ve su kıtlığı gibi insanların karşı karşıya kaldığı pek çok zorluk ancak küresel düzeyde ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik ederek çözülebilir. 

Her birey kendi başına bir şeyler yaparsa ancak gezegenimizin daha uzun süre yaşamasına katkıda bulunabiliriz. Unutmayalım, gelecek tahminimizden daha hızlı gelecek.