Simbart Projects, Mekanın Ötesinde başlıklı grup sergisine ev sahipliği yapıyor. Murat Kahya, Gözde Mulla ve Emir Yasin Yağmurca’nın işlerinin gösterildiği seçki; 21 Ekim gününe kadar Simbart Projects’in Çukurcuma’daki sergi mekanında görülebilir.
Sergi; mekan ve doğa kavramları etrafında çalışan sanatçıları bir araya getirerek mekan ve boşluk ilişkisine hafıza, zaman ve değişim gibi nosyonların sunduğu farklı yönlerden yaklaşmayı amaçlıyor.
Sergi metninde, Henri Lefebvre’ye atıfla ‘’Mekanı kavramayı mümkün kılan ilişkiler ağı, söz konusu ilişkileri üreten mekanizmalarla birlikte ele alınmalıdır.’’ denilerek de bu maksadın altı çiziliyor.
Seçkide Emir Yasin Yağmurca’nın Eşik isimli serisinden manzara resimleri görüyoruz. Sanatçının Eskişehir’de yaşadığını öğrenince aklıma Eskişehir’de yaşadığını bildiğim bir başka sanatçı olan Metin Kalkızoğlu geliyor. Muhakkak ki bu iki sanatçıyı üslup yönünden benzetmek mümkün değil. Fakat uyandırdıkları afektler üzerine düşünüldüğünde öyle sanıyorum ki İç Anadolu’nun sunduğu manzaralarda insanı minimalist bir tür bakışa iten şeyler var.
Cemal Süreya’nın Tanrı’nın çocukluk günlerine atfettiği bu manzarayı bilirsiniz; olabildiğince uzanan düzlükler içinde tepeler, çocuksu bir şekilde birden olup bitiverirler. Ayrıca sanatçının seriye verdiği Eşik ismi de pek çok düşünceyi pekiştiriyor. Çünkü burada olmak içeriye/dışarıya dair bir intiba uyandırırken merakımızı celbeden bilinmezliği/fluluğu da diri tutmaya devam ediyor. Eşikte dururken zihnimize hücum eden imajlar, bir esrimenin ortasında çözülmeyi uman bağlara dönüşüyorlar.
Seçkide fotoğraf sanatçısı olarak tanıdığımız Murat Kahya’nın mekana özgü bir yerleştirmesi ile karşılaşıyoruz. Below isimli bu yerleştirme, sanatçının belgesel nitelikli süreğen çalışması Along the River’dan sunulmuş bir kesit mahiyetinde. Aslına bakarsanız bu, seyirciye sunulan ikinci kesit. İlki sanatçının Zilberman’da yaptığı bir enstalasyon ile gösterilmiş. Kahya, Below ile beraber Kızılırmak’ı merkeze alarak nehrin başlangıcı, seyri ve içerdikleri üzerine odaklanıyor. Buluntu obje, fotoğraf, bakır tel ve ses yerleştirmesi ile oluşturulan enstalasyon; bir yandan nehrin ‘’yeni’’ bir haritasını çizerken, bir yandan da suyun altında saklanan taşları gün yüzüne çıkarıyor.
Son olarak Gözde Mulla’nın İçeride Bir Yerde başlıklı serisinden işler görüyoruz. Sanatçı, yarattığı kompozisyonların üzerinde de çarpıcı bir şekilde gözlemleyebildiğimiz mekan-boşluk ilişkisine ‘’ev’’ mefhumu üzerinden yaklaşıyor. Öyle ki ev, sanatçının yaşadığı yer değişikliklerinin etkisiyle yakınlaştığı ve hatta akademik tezini de çevresinde şekillendirdiği bir mefhum olarak karşımıza çıkıyor. Mulla’nın seyrettiğimiz işlerinde ise politik bir söylemin peşine takılıyoruz; şiddet…
İçeride Bir Yerde başlıklı seri; çevremizde sürekli olarak vuku bulan, olabildiğince geniş bir midiumda kendini var eden ve en nihayetinde bir şekilde ‘’şiddete’’ evrilen seslerin birer yansımasını inşa ediyor. Sanatçı, mekan üzerinden tartıştığı şiddet kavramını sergi metninde şu sözlerle dile getiriyor:
‘’Duydukça algılayamadığımız, baktıkça göremediğimiz şiddet, yangın imgeleri ile karşılığını bulur. Öyle yakınımızda ki, içeride bir yerde hepsi. İçinden geçtiğimiz her yerde, dahası içimizde.’’
Kapak Görseli: Threshold, Emir Yasin Yağmurca, 2023