“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”

Güncelleme Tarihi: 12 Ağustos 2023

Nilüfer Belediyesi, yazı iki yeni sergiyle karşıladı. Ferruh Başağa ve Defne Tesal’ın çalışmalarının Nâzım Hikmet Kültürevi’nde sergilendiği, Derya Yücel küratörlüğündeki “Böyle Rüyadaymış Gibi” ve 21 sanatçının çalışmalarına yer veren Meteor/Balat Kültürevi’nde gerçekleşen, Yekhan Pınarlıgil fikrinden yola çıkarak hazırlanan “İstikrarlı Hayaller”, belediyenin bu seneki kapsamlı görsel sanatlar programının habercisi niteliğinde.

Yeni yüzyılı uçurumdan kurtulmak için bir fırsat olarak kabul ederek sürdürülebilir toplum inşası üzerine sanatın önerilerine odaklanan “Ütopyanın Gerçeğe Bakan Yüzü” mottosu altında şekillenen programı ve güncel sergileri Yekhan Pınarlıgil’den dinledik.

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Fotoğraf: İstikrarlı Hayaller Sergisi

Nilüfer Belediyesi hepimizin umuda ihtiyacı olan bir dönemde, iki heyecan verici sergiyle baharı karşıladı. Bu iki sergi aslında bize tüm senenin programı hakkında ipuçları da veriyor. Sizin danışmanlığınızda hazırlanan programdan biraz bahsedebilir misiniz? Sanatseverleri neler bekliyor?

Nilüfer Belediyesi’nin 2023 yılı güncel/çağdaş sanat programı, “Ütopyanın Gerçeğe Bakan Yüzü” mottosu altında bir araya gelmiş beş farklı sergiden oluşuyor. Bunlardan ilki olan “İstikrarlı Hayaller”, tüm yılın içeriği için niyet beyanı niteliğinde. Meteor/Balat Kültürevi’nde izleyicilerle buluşan sergi, 22 farklı sanatçıdan 90’ı aşkın eseri bir araya getiriyor. Genç sanatçılar bir önceki nesille birlikteler, yağlı boyalar yerleştirmelerle diyalog içinde, renkli ve farklı hayaller hep beraber aynı sıkıcı karanlığa direniyorlar. 

Eş zamanlı olarak Nâzım Hikmet Kültürevi’nde açılan ve küratörlüğünü Derya Yücel’in üstlendiği sergi “Böyle Rüyadaymış Gibi”, adından da anlaşılacağı gibi bizi çok farklı bir evrene götürüyor. Defne Tesal ve Ferruh Başağa’nın soyut eserleri bir aradalar. İki farklı jenerasyon, iki farklı yaklaşım ama müthiş güçlü bir diyalog var aralarında. 

Bu iki sergi, yıl boyunca takip edeceğimiz iki farklı yaklaşımın da habercisi aslında. Bir yandan çok sesli sergiler, farklılıkları yadsımadan bir aradalığın yollarını arayacaklar; diğer yandan da ikili sergiler, geçmişi ve geleceği bir araya getirecekler. Bitirmekte olduğumuz yüzyıl başlamakta oldugumuz yüzyılla karşılaşacak. 

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Fotoğraf: Böyle Rüyadaymış Gibi Sergisi

“Böyle Rüyadaymış Gibi” ve “İstikrarlı Hayaller” sergilerinin fikir tohumları belki de bir sene öncesine dayanıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında yine Nilüfer Belediyesi’nde gerçekleşen ve altı mekâna yayılan “Yukarı Bak, Sınırlı Coğrafyanın Yıldızlı Ufukları” sergisiyle yeni sergiler arasında bir köprü olduğunu söyleyebilir miyiz?  

Kesinlikle söyleyebiliriz. Geçen yıl Nilüfer Belediyesi’nde hazırladığımız “Yukarı Bak, Sınırlı Coğrafyanın Yıldızlı Ufukları” adlı sergi, sosyopolitik sorunsallara alışıldığın dışında bir yaklaşımla bakmayı deneyerek hazırladığımız bir etkinlikti. (Biraz barbarca bir tabir kullanırsak) Politik içerikli sergilerin söylemleri genellikle son derece ağırbaşlı. Fazlasıyla karanlık sergiler bunlar. Ağır, gri atmosferleri, eğrilip bükülmeyen katı duruşları var. 

Gülmüyorlar. Gülmek itibar kaybettiriyor gibi… Ciddiye alınmak için ciddi duruyor, dinlenmek için sert ve ataerkil bir üslup takınıyorlar. Kısacası eleştiri yaparken eleştirdiklerinin, yani tahakkümü uygulayan iktidarın silahlarını kullanıyorlar, ancak iktidar bu silahlara doğal olarak daha hakim zira kendi geliştirdiği aygıtlar, kendi ürettiği yöntemler. 

Geçen yıl göz önünde bulundurduğumuz durum buydu. Üzerimizde kurulmuş tahakkümü eleştirirken onun hakim olmadığı metotlar kullanmayı denedik. Dolayısıyla sergi, son derece renkli bir sergiydi. Kahkaha mottomuzdu diyebilirim. Aşağı bakarak, boyun eğerek kahkaha atmanız mümkün değil. Yukarıya bakıyor, yıldızlı gökyüzlerinde hayal kurarak kayboluyoruz, bir baş dönmesi hissi var. Dolayısıyla dans var, eğrilip bükülmek hatta kırıtmak var. Ritim var. Queer, mutlaka var. Transa geçerek hayallere dalmak, biraz içinde yaşadığımız çukuru unutmak ve yeni dünyalar düşlemek gerek. 

Geçen yıl geliştirdiğimiz bu duruş, bu yılın programına neredeyse doğal diyebileceğim bir şekilde yansıdı. “İstikrarlı Hayaller” ve “Böyle Rüyadaymış Gibi”… Her iki serginin isimleri dahi bu tutumu yansıtıyorlar. Bol renkli, neredeyse cümbüşlü sergiler; ritim ve müzik her ikisinde de ön planda. Bir yandan geçmişin eleştirisi var, diğer yandan da geleceği heyecanla kutlamak… Sezonun gelecek sergilerini de bu pozitif duruşla hazırlayacağız.

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Fotoğraf: İstikrarlı Hayaller Sergisi

Türkiye’nin ikinci yüzyılına hazırlanması, belediyenin bu yıl için belirlediği “İkinci Yüzyıl İçin Tasarım” teması ve sizin planladığınız beş sergilik “Ütopyanın Gerçeğe Bakan Yüzü” mottolu görsel sanatlar programı… Tüm bunlar biraz nelerle karşılaşacağımızın biraz da kabuk değişiminin habercisi gibi. Bu konular birbiriyle nasıl bir ilişki kuruyor, nasıl bir ortak paydada buluşuyor sizden dinleyebilir miyiz? 

Nilüfer Belediyesi, kültür etkinliklerini her yıl belirli bir tema etrafında programlıyor. 2022’de bu ekolojiydi, insanoğlunun yerküreyle olan ilişkisini tartışıyorlardı. Bu yıl ise tarihsel bağlamı da göz önünde bulundurarak geniş anlamda “tasarım” üzerine düşünüyorlar. Bildiğiniz üzere 2023, Cumhuriyet’in yüzüncü yılına tekabül ediyor. Bu, bir yandan ilk yüzyılın sonu demek. Yani yakın geçmişi düşünerek eleştirel bir gözle analizini yapmak, diğer yandan da yeni yüzyılı hazırlamak, yani yakın geleceği kurgulamak demek. 

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Eser: Defne Tesal, Mavi” 437x180x315cm mekana özgü yerleştirme ip ve zımba, 2023

Nasıl bir toplum düşünüyoruz? Nasıl bir toplumun içinde yaşamak istiyoruz? Yeni iktisat kurallarına, yeni teknolojilere, yeni dünya düzenine bir şekilde ayak uydurmak, onun da ötesinde belki bu yeni düzende aktif bir rol oynamak, ona farklı öneriler getirebilmek gerek. Farklılıkların arkasında durarak diyalog kurmak her zaman kolay değil. Sosyo politik bağlamda yeni diyaloglar kurabilmek ve belki de sadece şehirleri ve yerküreyle olan ilişkimizi değil toplumu da yeniden şekillendirmek bir arada yaşamak için elzem gibi gözüküyor. 

Sanat, bu yeni yüzyılın inşasında bence yaşamsal bir rol oynuyor. Hem yerküreyle olan ilişkimizi yenilemek, hem de farklılıkları koruyarak bir arada yaşamanın yeni yollarını bulmak için sanatın önerdiği farklı stratejileri ciddiye almak gerekiyor. 

Bu yıl Nilüfer Belediyesi’ndeki güncel/çağdaş sanat programını bütün bunları göz önünde bulundurarak hazırladım. Bir önceki yüzyıl, hem ülkemizde hem de dünyada ütopyaların yıkımlarıyla geçti. İnsanları yakalanması asla mümkün olmayan idealler peşinde sürüklediler ve hatta onları şekillendirdiler. Fabrikadan çıkmış insan toplulukları, kalıplardan çıkmış, eleştiriye kapalı düşünce yapılarıyla bugüne geldik. Ve maalesef bulunduğumuz nokta, çok da umut verici değil. Uçurumun dibinde gibiyiz. Cumhuriyet’in bu ikinci yaşını düşlerken geçmişteki hataları tekrarlamadan ilerlemek şart diye düşünüyorum. 

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Eser: Gökçen Cabadan – Parrot Shield, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 145×100 cm, 2022

Bir kez daha, ulaşılmayacak idealler uğruna insanları tektipleştirmeden, kitleleri olmadık savaşlara, olmadık yıkımlara sürüklemeden kurgulamak gerekiyor. Bu sebeplerden, biraz ironik hatta sarkastik, eleştirel bir yerden yaklaşarak bu yılın güncel/çağdaş sanat programını “Ütopyanın Gerçeğe Bakan Yüzü” mottosu altında hazırladım. Ikarus gibi güneşe ulaşmaya çalışırken kavrulmaktansa uzay mekiğiyle aya gitmek. Oksijensiz alevlerdense dolunaylı bir gökyüzü! Adım adım, ihtiyatla ama istikrarla ilerlemek… Hayal içinde kısılıp kaldığımız kontrollü bölgeden çıkmanın garantisi ama kendi hayalini güruhlara zorunlu kılmak sonu gelmeyecek, ihtiraslı bir yıkım sadece. Oysa bizim üzerine bastığımız toprağı unutmadan gökyüzünü seyretmeye, aynı yakıcı alevlere değil farklı yıldızlara bakmaya ihtiyacımız var. 

Ağırlık değil, sağlam kanatlar lazım bize… 

Bu fikirlerle hazırladığım programı, Nilüfer Belediyesi heyecanla onayladı. Deprem yüzünden uğradığımız şoka ve gecikmeye rağmen devam ettik ve birlikte beş sergilik bir yola çıktık.

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Eser: Onur Gülfidan – Dans Eden Yıldızlar, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 65×140 cm, 2022

Basın bülteninde geçen “ütopyanın gerçeğe bakan yüzünü arıyor” ifadesi de çok şey ifade ediyor. Geçmiş tahayyüllere bir eleştiri, geleceğe ise daha gerçekçi bir yaklaşım sunuyor. Nedir/ne olabilir bu gerçeğe bakan yüz?

Ütopya, yakın ya da uzak gelecekte oluşturulacak ideal bir toplum anlamına geliyor ve dolayısıyla bu hedefe ulaşmak için tasarlanmış fikir ve kavramları da kapsıyor. Belli bir yönetim biçimi ve kurallar birliği demek aynı zamanda. Ancak geçtiğimiz yüzyılın bize gösterdiği kadarıyla ideal topluma ulaşmaya çalışan bütün fikir ve yönetim düzenleri tektipleştirmek yoluyla insanı hem kendi doğasından hem de ekosisteminden uzaklaştırdılar. 

Geçmiş yüzyılın ütopyalarının ortak yönü çeşitliliği hiçe sayarak insanı kalıplaşmış düşünceler etrafında organize olmuş kontrollü alanlarda tutmak oldu. Sınırları keskin, kuralları katı alanlar.  Ancak gelinen nokta yine aynı; yine savaşlar, yine ayrımcılık, yine toplumsal hiyerarşi… Derin ve çok karanlık bir uçurum…

Oysaki bu ütopyaların çıkış noktalarında esasında oldukça pozitif bir motto var: Mutlu insanı hedefliyorlar. Ütopyanın gerçeğe bakan yüzü işte tam burada yıkılmış ütopyalardan ayrılıyor. Gerçekten kopmadan, doğadan ve kendi doğamızdan kopmadan ütopyaya, yani daha mutlu topluma doğru nasıl bir adım atabiliriz…

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Eser: Ferruh Başağa, 2008, Tuval Üzeri Yağlıboya, 180×200

Derya Yücel küratörlüğünde gerçekleşen “Böyle Rüyadaymış Gibi”, iki farklı kuşağı sıra dışı bir perspektifte buluşturuyor. Ferruh Başağa ve Defne Tesal’ın bu sergide buluşturan, diyalog kurmalarını sağlayan nedir?

İlk bakışta dikkati çeken birbirlerinden zaman olarak çok uzakta duran iki sanatçı olmaları. Ferruh Başağa, geçmiş yüzyıldan günümüze sesleniyor. Sanat ekonomisinin oluşmadığı, ülkede sanat tarihinin henüz yazılmadığı dönemde yaşamış. Sanatçı olarak kendi zamanının bir nevi uzaylısı, aynı zamanda Türkiye modernleşmesinin öncülerinden. Defne Tesal, bugün çalışıyor, bir şekilde küresel sanat sahnesine dahil olmuş İstanbul’da üretiyor. Modern zamanlar çoktan geride kalmış, ancak mirasları var. Elinde yeni teknolojiler var. 

Ancak her iki sanatçı da Derya Yücel’in de altını çizdiği gibi maddi dünyanın sınırsız ayrıntılarını keşfetmek yerine insan deneyiminin en temel iç boyutlarına doğru bir yolculuğa çıkıyorlar. İkisi de geometriyi, çizgileri ve ana renkleri kullanıyor, iç dünyanın karmaşasına bir çözüm arıyorlar. 

Farklı zamanlarda ve çok farklı bağlamlarda çalışmalarına rağmen dünyaya bakışlarında ortak noktalar ya da formel paralellikler var. Aynı dili konuşuyorlar ama farklı çağlarda ve aralarındaki yapı ve içerik farkları bize medeniyetin bu zaman zarfında nasıl evrildiğine dair ipuçları veriyor.

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Fotoğraf: İstikrarlı Hayaller Sergisi

“İstikrarlı Hayaller” sergi fikri ise bizzat size uzanıyor. Bu sergi fikri nasıl ortaya çıktı ve gelişti anlatabilir misiniz?

Fikrin temelleri esasında geçen yıl atıldı. “Yukarı Bak” sergisini hazırlarken o dönemin görsel sanatlar sorumlusu İpek Elif Milli ile birlikte yeni nesil sanatçıların pentür tekniklerini inanılmaz bir kıvraklıkla kullandıklarını gördük. Bunu ön plana çıkaran bir sergi hakkında konuşmaya başladık. Daha sonra bu yılın ana temasını belirlediğimizde yine genç ve orta nesil sanatçıların içinde bulunduğumuz toplumsal düzene ve bir türlü yaşayamadığımız yerküreye son derece ince bir eleştiri getirdiklerini ve bunu yaparken de negatif ve karanlık bir tutumdansa, pozitif ve renkli, yer yer kahkaha dolu bir şekilde yaklaştıklarını gördük. 

“İstikrarlı Hayaller” aynı zamanda tüm yılın programına giriş mahiyetinde.

Serginin ismi de çok önemli, ona da değinmek istiyorum burada… Gaye Su Akyol’un şarkısından ödünç aldığımız gözünüzden kaçmamıştır. “Ütopyanın Gerçeğe Bakan Yüzü” mottosuna çok iyi cevap veren bir ifade olduğunu düşünüyorum. Hayal yaşam için elzem bir strateji ve hakikate etki etmesi, hatta hakikate dönüşmesi için belli bir istikrar gerekiyor. 

Şarkının klibi biraz naif, biraz onirik ama umutlu, renkli, pozitif… Birbirlerinden çok farklı insanlar, görebileceğimiz en biçkin dolmuş şoförüyle birlikte hayal istikametine ilerliyorlar.  Binerken akıllarında olmayan, hatta tahayyül bile etmedikleri gerçeğin biraz üzerinde ama kurgulanabilir bir gerçeklikteki son durakta hep birlikte dans ediyorlar. 

Klibi neredeyse sergiye davet edebilirdik diye düşünüyorum. Zaten yönetmeni Sinan Tuncay, üç farklı eseriyle sergiye dahil oldu ki bunlardan “Annem evde yok” 10 ekranlı harika bir video yerleştirme.

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Fotoğraf: İstikrarlı Hayaller Sergisi

“İstikrarlı Hayaller” sergisinde oldukça kalabalık bir sanatçı listesi karşımıza çıkıyor. Bu sanatçıları bir araya getiren nedir?

Evet 21 sanatçı ve 90’dan fazla eser var. Sergi, bir festival havasında. Rengarenk tuvaller, hareketli hatta cümbüşlü yerleştirmeler, kıvrımlı heykellerle dolu. Sanatçıların hayallerine, gerçeğin hemen yanında, hayatı dönüştürebilecek, istikrarlı hayallerine sahne olmak amacında. 

Bu neşeli güruhu bir araya getiren şu esasında: Gerçekten eleştiriyle uzaklaşıyor, ancak tamamen bağlarını koparmıyorlar… Hayal ediyorlar ama hayal ettikleri dünya çok da uzağımızda değil esasında. Gerçeğe çok yakın ama ondan bir adım ötede dünyalar. 

Yani önerdikleri kurgular olmayacak şeyler değiller. 

Bu, hem içinde bulunduğumuz durumu dönüştürmek için cesaret veriyor hem de yeni yaşam şekilleri icat etmek için bizi kamçılıyor – kamçılamak derken ceza gibi değil, olumlu anlamda, hepimizin biraz da mazoşist olduğundan yola çıkarak. Tabii ki bu öneriler bilimsel teoriler ya da sosyopolitik etütler değiller, öyle olsaydı çok sıkıcı ve hatta üzücü olurdu sanırım. Zira bilim ve siyaset insanlarının önerileri tam olarak böyle ve hemen hemen hiçbir zaman kalıcı bir çözüm içermiyorlar. 

Sergideki eserlerde de göreceğimiz üzere sanatçıların önerileri; esnekler, katı ve kapalı cümlelerden ziyade hissi – hassas- bir durum öneriyorlar. İçine girebildiğimiz, kendimizle ilişkilendirebileceğimiz ve hatta, biraz da hayal gücüyle devam ettirebileceğimiz, büyütebileceğimiz bir durum. Hayallerle dönüştürebileceğimiz dünyalarımız var diye bağırıyorlar. Duyanlara yeni diyarlar açılıyor, yeni deneyimler, yeni düşünceler, yeni fikirler, hisler, hazlar… Duymayanlar için bir an üzülüp sonra onları hemen unutuyoruz. 

“Hayal Yaşam İçin Elzem Bir Strateji”
Fotoğraf: Böyle Rüyadaymış Gibi Sergisi

Son olarak kapsamlı bir bakışla oluşturduğunuz görsel sanatlar programının gelecek sergilerinden birkaç ipucu alabilir miyiz?

Memnuniyetle birkaç ipucu verebilirim… “İstikrarlı Hayaller”i HaZaVuZu sergisi takip edecek. Sekiz kişilik bir ekip HaZaVuZu; inanılmaz ince bir mizah anlayışları, son derece cömert bir sanatsal yaklaşımları ve açık ötesi kafaları var. Eleştiriyorlar ama kahkaha atarak, dans ederek, şarkı söyleyerek… Yediden yetmişe açık bir yaz sergisi olacak, sıcak ama meltemli, bunaltmadan, keyifle… Üstelik uzun zamandır Türkiye’de bir solo sergi açmamışlardı. Kıymetlerini bilmemiz gerek. 

Yaz sonrasında Nâzım Hikmet Kültürevi’nde yine iki farklı nesli bir araya getiren bir sergi olacak. Meteor’da ise ekim ayından itibaren yine karışık bir sergiyi ağırlayacağız. Sürprizi kaçırmak istemiyor, şimdilik isimleri söylemiyorum.