Çağdaş Sanatçı Melek Anqi ile Hiromita Üzerine

Çağdaş Sanatçı Melek Anqi ile Hiromita Üzerine

Güncelleme Tarihi: 24 Eylül 2023

Uzak Doğu kültüründen ilham alan popüler kedi karakteri Hiromita ile tanınan Türk-Tayvan kökenli çağdaş sanatçı ANQI (Melek Anqi) ile sanatını ve sevilen kedi karakteri Hiromita’yı konuştuk. ANQI, bu yıl Tersane Istanbul’da 26 – 27 Eylül’de ön izlemeye; 28 Eylül – 1 Ekim tarihlerinde ise genel ziyarete açık olan fuarda, vahşi ve sevimli kiremit kedisi Hiromita’nın resimlerinin yanı sıra ilk kez sergilenecek heykellerini de sanatseverlerle buluşturacak. 

Çağdaş Sanatçı Melek Anqi ile Hiromita Üzerine

Öncelikle biraz sizi tanıyabilir miyiz? 

Sanatla kendini, deneyimlerini, dünyayı anlamaya çalışan heyecanlı bir görsel hikaye anlatıcısıyım. Ağırlıklı olarak resim ve son dönemde heykelle anlatılarımı oluşturuyorum. Annesi Tayvanlı, babası Türk, çocukluğu Tayvan ve Türkiye’de geçmiş, eğitiminin devamını ABD’de tamamlamış, farklı kültürler ve deneyimler arasında kalmışlığı yaratıcı süreçle anlamlandıran biriyim. Kişisel mitolojimi kültürel hikayelerle sentezleyerek, fiziksel ve dijital araçlarla, yoğun dinamik renkler, kaligrafik kalın çizgiler ve çizgi roman estetiği kullanarak bireyleşme, aidiyet, lüks gibi temalarla uğraşıyorum. Bugünlerde, yarattığım Hiromita karakteri aracılığıyla hayal kurup insan olmaya dair keşfettiklerimi paylaşıyorum. 

Hiromita, izleyicilere sadece görsel bir deneyim sunmakla kalmayıp aynı zamanda düşünsel bir düzeyde de bir şeyler ifade etmeyi amaçlıyor gibi görünüyor. Bu bağlamda, Hiromita karakteri ve bu karakterin oluşturulma hikayesinden bahseder misiniz?

Hiromita karakteri, inanır mısınız, sanatçısına bile hikayesini zamanla sunan bir karakter. Malzemesi değiştikçe anlatı katmanları derinleşiyor. Hiromita’yı, hayattaki kendi özgün ifademiz olma cesaretini hatırlatan içimizdeki ses, özlem, antik Yunan felsefesinde, Plato tarafından “daimon / ruhsal çağrı” olarak ifade edilen ruhsal varlığın, plastik dilde bir dışavurumu olarak görebiliriz. 

Çin’de çatılara konulan ve yağmurda karda soğukta tek başına damda durarak evleri koruyan kiremit kedisi heykellerinden ilhamla ürettiğim, çocukken Taipei’de okuduğum, Çince öğrendiğim mangaların estetiğini taşıyan bir karakter Hiromita. “Damdaki Kaplan” olarak adlandırılan bu geleneksel heykellerin hayaletleri yediğine ve evlere şans getirdiğine inanılıyor. Ben çatıdan indirmek, dışarıda bırakmamak istedim bu heykelleri. Ürkütücü dişlerine rağmen sevimli ve bağ kurmak istiyor; ama özüne sadık kalarak. “I eat your void / İçindeki boşluğu yiyeceğim”, diyor, sevgi veriyor. Farklı ülkelerde hep hissettiğim dışarıda kalmışlık, ait olamama hissini Hiromita’yla aşmak istedim. Evin dışında tek başına olmak yerine, evlere, insanlara yakın olabileceği yerlere girmesi, bunu yaparken ise özündeki o vahşi yanı kaybetmemesi hayal ettiklerimdendi. Çehresini de pek değiştirmiyorum, sevimli olmaya çalışmıyor. Rengarenk bir boşlukta tekil bir figür olarak biraz da bizim bu çağda yaşadığımız yalnızlığı, kendimizle ve başkalarıyla sahici bağlar kurma ihtiyacını da betimliyor. Dijital bir resimden, tuval üstüne karışık teknik bir resme, ardından çeşitli malzemelerle heykel olmaya giden varoluşuyla Hiromita, insan olarak kendimizi tanıma ve bireyleşme sürecimize benzer bir süreçten geçiyor. 

Çağdaş Sanatçı Melek Anqi ile Hiromita Üzerine

Eserlerinizde popüler kültür, analitik psikoloji ve farklı kültürel etkilerin nasıl bir rol oynuyor?

Anlatılarım tanıdık olanla derindeki bilinmeyeni sentezlemek üzerine. Popüler kültür, özellikle lüks moda markalarının yarattığı arzu nesneleri ve manga / anime estetiği, tanınmayı kolaylaştırırken, analitik psikolojinin temaları, aldığım psikoterapilerde fark ettiklerim, rüyalarımla bilince çıkan imgeler ve farklı kültürlere maruz kalmamla eklediğim öğeler, ortaya kendini hemen tamamen açmayan çok katmanlı bir karmaşa ortaya çıkarıyor. Deneyimleyen, dilediği kadar derine gidebilir veya sadece bir sosyal medya gönderisi için fotoğraf çekilebilir önünde. Analitik psikolojideki bireyleşme teması ise tüm eserlerimde arka planda işlediğim bir tema. Sanatsal sürecimle, içimdeki bilinen ve bilinmeyeni kendime ve başkalarına görünür kılıyor, ben olanla olmayanı ayrıştırıyorum ve yeniden bütünlüyorum. Bu süreçte etkilendiğim kültürel izler ve semboller de mevcut anlamlarından çıkarak dönüşüyor. 

Örnek olarak, 5. Artweeks Akaretler’de sergilenen, Fendi’nin ünlü Peekaboo modeli çantasından, parıltılı takılardan ve aynalı pleksilerden ürettiğim, “Arzu Nesnesini Aşmak” yerleştirmemde, arzumuza odaklanmanın kendimizi tanımakta bize açabileceği metaforik kapıyı işledim. Çince kadim kelime “Rüya / meng” kelimesini de  çeşitli yerlere yerleştirerek, içine çekildiğimiz ışıltılı dünyanın ötesinde kendimize dair bir düş gördüğümüzü ve kendi kişisel düşümüze uyanabileceğimizi aktarmaya çalıştım.

Çağdaş Sanatçı Melek Anqi ile Hiromita Üzerine

Hiromita karakterinin dijital resimden karışık teknik resme ve heykele dönüşüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu harika bir soru. Hiromita’nın, dijital resim / NFT olarak varolması, pandemi sürecinde ailemi Ankara’da ziyaret ederken yakalanmamdan kaynaklandı. O sırada tüm dünya dijitalleşirken benim üretimlerim de, malzemelerim yanımda olmadığı için tablet üzerinden oldu. Ayrıca retinal algılarımızın sosyal medyadaki parlak, canlı renkleri ve ilgi çekici imgeleri araması, Hiromita’yı rengarenk ve eğlenceli bir tarzda tasarlamama yol açtı. O sırada, Hiromita’nın ana sloganı olan “I eat your void / İçindeki Boşluğu Yiyeceğim” ile kastettiğim, giderek yalnızlaştığımız, kendimize kapandığımız bir zamanda, dijital bir varlığın dijital dünya üzerinden birbirimizle sahici ilişkiler kurmayı hatırlatmasıydı. Ve ilginç bir şekilde NFT formunda Studio As We Are’ın küratörlerinin dikkatini çekerek, New York’ta NowHere Galeri’de, Women of the World Sergisi’nde yer aldı. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen kadın sanatçılar arasında hem Türkiye hem de Tayvan’ı temsil ettim. Bir sanatçı olarak benim bağ kurmama destek oldu Hiromita. Ardından CoolBitX şirketiyle olan marka işbirliğimde de kullanıcıları için dijital topluluk ve bağlılık sağlama amaçlarıyla Hiromita’nın insanlara vermek istedikleri örtüştü. 

Pandeminin etkilerinin azalması ve atölyeme dönüşümle beraber ise tuval üstünde özlediğim boya ve diğer malzemelerle üretmeye başladığımda, başka türlü bir yaratıcı gerilime girdim. Çehresini ve kompozisyonunu sabit tutarak; malzemeleri ve renk paletini değiştirerek; kendi olan, başkaları için değişmeyen bir karakter arayışına girdim. Çünkü Hiromita’nın dijital ortamdan çıkarak galeri ortamına girecek olması, etkileşiminin fiziksel boyutu içermesi bende büyük kaygı yarattı. Ekranda capcanlı görünen ve sevilen Hiromita, fiziksel dünyayla iletişime geçtiğinde başına ne gelecekti? Bu kaygıyı yatıştırırken, Hiromita resimleri, her şeye rağmen kendine sadık kalmanın, kendine ait olmanın önemini vurgulayan bir anlatıya dönüştü. 

İmgeden heykele uzanan yolculuğunda ise yine kökleri Antik Yunan Felsefesi’ne dayanan, arketipsel psikolojideki “meşe palamudu teorisi” ilham verdi. James Hillman, Plato’ya dayandırdığı düşüncelerinde, her insanın dünyaya, kendine özgün bir imgeyle dünyaya geldiğinden bahseder. Hiromita, heykel formunda doğuştan getirdiğimize inanılan, bize özgün ve biricik olan arzuyu ve yaratıcılığı gerçekleştirebilmeyi görselleştiriyor. Bize özgü varoluşumuzu yaşamamız için bir hatırlatıcı, bir dost. Kendi özgün potansiyelimize, kişisel mitolojimizde varacağımız yere varmamız için bize eşlik eden bir varlık Hiromita. Plato’nun Daimon / Daemon diye bahsettiği… İçimizdeki bu çağrıya uymazsak boşluk hissederiz.. Sadece antik Yunan felsefesinde değil, Orta Amerika kadim şamanik öğretilerinde, hayatın bizim üzerimizden görmek istediği düşe uygun bir alanda yürüdüğümüzde büyüdüğümüzü,  bu düşten uzaklaştığımızda küçüldüğümüze, gözlerimizde yanan ruhun ateşinin söndüğüne dair bilgiler var.  

Hiromita’nın dijital resimden karışık teknik resim ve heykele dönüşümü, Daimon teorisiyle uyumlu derinlemesine sembolik bir yolculuk. Daimon veya içsel rehberimiz, bizi özgün ve özgünlük yolculuğunda yönlendiren bir içsel kuvvet. Hiromita bu kavramı somutlaştırıyor. 

Dijital haliyle, Hiromita yeni doğmuş bir Daimon’u temsil ediyor. – gerçekleştirilmeyi bekleyen bir fikir, ruhani bir varlık. Hiromita’nın dijital hali, özgün benliğini keşfetme yolculuğunun başlangıcını simgeliyor.

Hiromita, karışık teknik resimlere dönüşerek, hayatımızdaki Daimon’un etkisinin açılmasına benzeyen bir dönüşüm geçirir. Her malzeme tabakası ve her fırça darbesi, karakterinin derinliğini ve karmaşıklığını artırır. Yine de sabit kalan çehresi ve kompozisyonuyla, tüm bu değişime rağmen hayatın içinde kendi olan kimliğini taşımaya devam eder.  Son olarak, yolculuk, tamamen gerçekleşmiş Daimon’un somutlaşması olan heykele dönüşümü ile sona erer. Daimon teorisi, ruhun nihayetinde bizi en otantik benliğimize yönlendirdiğini önerdiği gibi, Hiromita’nın heykele geçişi, gerçek doğasını kucaklamasını temsil eder. Üç boyutlu şekli, Daimon teorisi tarafından teşvik edilen varoluşumuzdaki imgeyi gerçekleştirmektir. Resimdeki gibi bir illüzyon yoktur heykel formunda. Kendi gibidir. Neyse o olabilmiştir. 

Bu sanatsal aşamalar aracılığıyla Hiromita’nın yolculuğu, özgün benliğin keşfi ve gerçekleşmesi üzerine odaklanır.

Çağdaş Sanatçı Melek Anqi ile Hiromita Üzerine

Sanatınızda geleneksel ve dijital teknikleri bir araya getirmeniz nasıl bir ifade tarzı yaratıyor?

Mümkün kıldıkları tesadüfler, kazalar ve materyallerin hafızası nedeniyle boya, kumaş, mürekkep, tozlar, ipler, anlamlı bir insan dokunuşunu, dokunsal bir deneyimi mümkün kılıyor. Dijital teknikler ise, hem farklı perspektifleri bir araya getirmemi kolaylaştırıyor, hem de getirdiği olanaklar ve solmayan capcanlı renkleriyle hayal gücümün sınırlarını genişletiyor. Anlatmak istediğim çok katmanlı, canlı anlatılar için, fiziksel ve dijital olanın bana sağladığı çeşitlilikten ve sentezlerinden yararlanıyorum. 

NFT’ler (Non-Fungible Token) gibi dijital sanat alanındaki yeni gelişmeler hakkındaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz? Bu teknolojilerin sanat dünyasına etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sanatçının daha büyük bir kitleye ulaşması, farklı işbirlikleri ve topluluklar oluşturabilmesi için avantajlarını önemsiyorum. Derginizin ana temalarından olan sürdürülebilirlik açısından bakıldığında, giderek çevreye zararı az olan platformlarla sanatsal üretimlerin NFT’ye dönüştürülmesi mümkün olduğu için de seviniyorum. 

Kendi adıma konuşursam, bu sene başında CoolBitX adlı fintech firmasıyla işbirliği yaparak hazırladığım Hiromita NFT koleksiyonu sayesinde, dünyanın çeşitli yerlerinde Hiromita koleksiyonerleri oldu. Hiromita’nın hikayesini, verdiği mesajı markanın düzenlediği çevrimiçi toplantılarda anlatma fırsatı buldum. Çin Yeni Yılında markanın kullanıcıları farklı Hiromita’lardan kendi hayatları için diledikleri özellikleri getiren Hiromita’yı NFT koleksiyonlarına katma fırsatı buldular. Kültürel, finansal, sanatsal katmanları olan zengin bir hikaye anlatıcılığı için sanatçıya verdiği olanakları önemli buluyorum. Yapay zeka ile sanat üretimine ise girmedim, sürecin kontrolünün sanatçıda kalması bana sanat deneyimleyicisi olarak daha çekici geliyor. Yapay zeka ile sanatsal basın bülteni, galeri broşürü, sanatçı manifestosu üretilmesi konusunda ise sağladığı kolaylıklar kadar bir süre sonra birbirine çok benzeyen, işin özünü kaçıran, yüzeysel metinler görür müyüz endişesi taşıyorum.

Çağdaş Sanatçı Melek Anqi ile Hiromita Üzerine

Contemporary Istanbul’da sergileyeceğiniz Hiromita seçkisini nasıl oluşturduğunuz ve eserlerinizin Contemporary Istanbul’daki sergi alanında nasıl bir atmosfer yaratmasını umuyorsunuz? 

Bu soru da beni çok mutlu eden bir soru oldu, hayal kurmayı teşvik ettiği için. Oluştururken, farklı resimsel tekniklerle oluşturduğum bir Hiromita seçkisi olmasına gayret ettim: fırça darbeleri, kazıma, sprey vb. tekniklerle ürettiğim eserler olacak. Ayrıca ilk kez Hiromita heykellerini de görebileceksiniz. Merak uyandıran, keyif veren, bağ kuran bir atmosfer olmasını diliyorum. Resimlerin çeşitli yerlerine gizlediğim, dünyada tek kadın yazısı olan, Çin’in kırsal kesiminde kadınların geliştirdiği ve kullandığı nüshu ve Çince rüya kelimesinin kaplumbağa kabuklarına yazılmış ilk hallerini bulabilecekler mi, diye de merak ediyorum. 

 Tayvan’da ve Türkiye’de geçen çocukluğunuzun sanat pratiğinize ve Hiromita karakterinin oluşturulmasına nasıl etkisi oldu?

Türkiye’de ilk sergilediğim seri, “Glow-in-the-Dark” geceleyin büyülü bir adada uyanmış, gezinen bir çocuğun gördüğü ışıltılı adaları, suları, bitkileri içeriyordu. Tam da ailemle 7 yaşımda Taipe’ye yerleştiğimde hissettiğim merak ve çekingenlik duygusuydu aktarmak istediğim. Çince karakterleri anlamadığım için resim gibi çiziyordum. Okulda işlenen her konuyu resmetmemiz de isteniyordu, defterler ikiye bölünmüştü, üstteki pencereye resim, alttaki kutulara yazı yazıyordunuz. Çizimimi çok kuvvetlendir bu şekilde bir eğitim yapısı olması. Ayrıca hem rengarenk bir görsel kültür vardı, küreselleşmenin etkisiyle, ambalajlar, animeler, kıyafetlerde, hem de çizgi romanlarla Çince öğrenmeye çalışıyordum. Haliyle kullandığım renkler ve biçimsel öğelerde bu görsel kültürün izleri bulunmakta. 

Ayrıca çocukken “farklı olma” ve “ait olamama” hisleri de sanatla insanlarla bağ kurmamın ana motivasyonunu oluşturdu. Türkiye’ye döndüğümüzde okula giderken siyah önlük beyaz yaka ile bir anda renklerin kapatılması, “os” “çan çin çon” diye dalga geçilmesi ve kültürü tam olarak bilemediğim için farklı hissetme, gibi deneyimler yaşadım. Türkçe konuşabildiğimi kanıtlayabilmek için okulda balkona çıkarıp andımızı okutmuşlardı bana, çocukların eziyetleri ancak öyle biraz durmuştu. Öteki olmayı, farklı olmayı, buna rağmen ortak noktalar bulup bağ kurabilmeyi öğretti çocukluğum. 

Hiromita karakterini yaratırken, 7 yaşında Taiwan’ın başkenti Taipei’ye yerleştiğimizde Çince öğrendiğim ve yalnızlığımı unutturan çizgi roman karakterleri beni etkiledi. Türkiye’ye geldiğimde de o çizgi romanlarla yalnızlığımı giderdim. Zamanla Çince okuma yazmayı unuturken, Türkçe öğrenmem için babamın aldığı Tom Miks, Zagor, Çelik Blek gibi İtalyanca’dan Türkçe’ye çevrilmiş çizgi romanlarla devam etti çizgisel hikayelerle yolculuğum. Asya sanatında olan, iki boyutlu, illüstratif çizim tarzı küçük yaşlardan görsel hafızama yerleşti.

Ailemde Müslüman, Budist, ata kültü, Konfüçyanist düşünce, Hristiyan inanışa sahip bireyler olduğu ve aynı sofraya oturduğumuz için, tek bir doğru olmayan, farklı bakış açılarına yer verilebilen bir düşünce yapısı da sanata ve hayata yaklaşımımı etkiledi. 

Hiromita, dışarıda kalan, içeri girmek isteyen, kendi gibi olan, değişmeyen, sevgi dolu bir karakter. Çocukluğumla olan bağlantısını görmek çok kolay. Ama kendini farklı hisseden çocuk ve yetişkinlerle bağ kurduğu için, bana özel olmayan, benden büyük bir anlatı artık.

Hiromita karakteri ve eserleriniz, Contemporary Istanbul’daki serginiz dışında gelecekte başka projelerde veya sergilerde nasıl devam edecek?

2024 için Türkiye ve Kore için Hiromita resim sergisi teklifleri geldi, onlara hazırlanacağım. Daha büyük ve ilişkisel estetiği kuvvetli heykeller üzerinde de çalışıyorum. Hiromita’nın, çocuklar için bir sosyal sorumluluk projesinde yer almasını da düşünüyoruz. Kendindeki ve diğerindeki farklılıkları kabul etmek ve kucaklamak konusunda çocukların kendi Hiromitalarını renklendireceği bir proje üzerinde çalışıyoruz.