Sanal Moda Akımıyla Gardıroplar ve Podyumlar Sanallaşıyor mu?

Bundan yalnızca birkaç yıl önce, moda dünyasında “NFT” ve “Metaverse” kelimeleri adeta yankılanıyordu. Balenciaga, Gucci, Dolce & Gabbana gibi dev markalar sanal evrenlere sanal moda akımlarıyla adım atarken; avatarlar için özel koleksiyonlar hazırlanıyor, dijital çantalar astronomik rakamlara satılıyor, podyumlar oyun motorlarında kuruluyordu. Ben bu zaman dilimini NFT ve Metaverse’in altın çağı olarak isimlendiriyorum… 

Altın çağın gelmesi ile birlikte moda bir anda fiziksel sınırlarını aşıp sanal moda kanalına geçip kodla, pikselle, zincirle adete yeniden tanımlanır oldu veya şöyle sormak gerekir gerçekten tanımlanıyor muydu? Yoksa bu yalnıza hızla şişen bir balonun göstergesi miydi? Şunu biliyoruz ki o dönemde herkesin aklında tek bir soru vardı: “Gerçekten giyemediğimiz bir çanta, neden bu kadar pahalı?”

Bu dijital rüya fazla uzun sürmedi. Moda dünyasının milyonlarca dolar yatırımla adapte olmaya çalıştığı sanal moda alanındaki altın çağ hızla sona ermeye başlayınca, markalar sessizce geri çekildi. NFT lansmanları yerini yapay zekâ ile oluşturulan kampanyalara bıraktı; Metaverse’ün tozu, ChatGPT’nin gölgesinde kaldı. Çünkü markalar yeni bir altın dönemi gözlerine kestirmişti bile; yapay zeka dönemi…

Yapay Zeka Sanal Moda Alanını Kapsıyor

2024 yılı yapay zeka yılı olduk desek yanlış olmaz sanırım ChatGPT başta olmak üzere chat botlarının hızla genel kullanıcı tarafından benimsenmesi markaları oldukça endişelendirmişti. Bu nedenle yeni bir adaptasyon dönemi başladı.

Fakat 2025 itibarıyla işler yeniden değişmeye başladı. Özellikle kripto varlıklara ve blokzincir teknolojilerine olan ilginin dünya çapında yeniden yükselişe geçtiğini hissediyoruz. Bu yükselişin sebebini ise ben dünya ülkeleri tarafından gerçekleştirilen regülasyon çalışmalarına bağlıyorum. 

Kripto varlıkları özellikle teknik anlamda oldukça karmaşık bir teknolojiye sahip olan dijital varlıklar. Bu nedenle de uzun bir süre regülasyonlar olmadan bu varlıkların genel kullanıcılara sunulması birçok kişinin mağdur olmasına sebep oldu. Bu nedenle de genel olarak kripto varlık ve NFT adı geçince bir korku oluşuyordu. Avrupa başta olmak üzere, Asya ve Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması ile birlikte Amerika ve tabii ki ülkemizde korkulan dijital varlıklar artık regülasyonlar ile kontrol altına alınmaya başlandı. Bu gelişmelerle birlikte özellikle inovasyonun oldukça önemli olduğu moda sektörü de yeniden pozisyon almaya başladı diyebiliriz.

Peki bu yeni dalga sadece bir PR taktiği mi, yoksa sanal moda, sanal gardıroplar ve dijital podyumlar artık kalıcı olabilir mi? Dijital bir kıyafetin tasarımı kime ait, onu giyen avatarın hakları nerede başlıyor? Bu yazıda, hem tasarımcı hem de kullanıcı gözünden dijital couture’un hak arayışına, sanal modada sanal kıyafetlerin telif sınavına ve gelecekte bizi bekleyen podyum düzenine yakından bakacağız…

Moda Endüstrisinin Yeni Kaçış Yolu: Sanal Moda

2025’e geldiğimizde artık kimsenin saklayamadığı bir gerçek var: Lüks moda eskisi kadar sükse yapmıyor. McKinsey’nin The State of Fashion 2025 raporu, 2024’te zaten yavaşlayan büyümenin bu yıl da düşük oranlarda kalacağını öngörüyor ve belki de daha çarpıcısı: Ekonomik kârlılıkta bu yıl ilk kez lüks segment değil, daha uygun fiyatlı segmentler öne çıkıyor. Artan enflasyon, düşen tüketici güveni ve dupe ürünlerin yükselişi özellikle büyük lüks markaları doğru strateji belirleme açısından düşündürüyor…

Açık konuşmak gerekirse en başından beri hep şunu düşünmüşümdür lüks dünya devleri sanal evrene ve sanal ürünlere neden bu kadar hevesli. Benim gözlemim şu: Lüks markalar, fiziksel ürün satmanın giderek daha maliyetli, daha sınırlayıcı ve daha dar hedefli olduğunu fark etmeye başladılar. Aynı deneyimi — hatta belki daha fazlasını — daha az maliyetle çok daha geniş kitlelere ulaştırabileceklerini keşfettiler. 

Sanal moda ile birlikte sanal koleksiyonlar, dijital showroom’lar ve NFT kıyafetlerin hepsi artık daha fazla insanın “lüks”e temas edebileceği bir gelecek inşa ediyor üstelik stok riski, lojistik krizi ya da döviz kuru endişesi olmadan… Tam da bu yüzden fizikselden dijitale kaçış tahmin ettiğimiz gibi yalnızca bir PR gösterisi değil, hayatta kalma stratejisi.

Ne Zaman Sanal Bir Gardırobumuz Olacak?

Sanal moda gerçek hayata nasıl adapte olacak? Gardıroplarımız sanallaşacak mı? Fiziksel defilelerin yerini ekran başından izlenen metaverse gösterileri mi alacak? Bu sorular artık yalnızca fütüristlerin ya da teknoloji meraklılarının değil, ana akım markaların da gündeminde.

Dijital kıyafetler, bir dönemin ilginç pazarlama hamlesi olmaktan çıkıp, yeni bir ekonomik modelin anahtarı hâline geliyor gibi  ancak gardıropların ve podyumların tümüyle sanallaşması için hâlâ atılması gereken bazı adımlar var.

Benim düşüncem şu: Dijital ürünlerin gerçekten kullanıcılar tarafından tercih edilmesi ve bu alanda kalıcılığın sağlanması için, öncelikle sunulan deneyimin tatmin edici bir kaliteye ulaşması ve gerçek hayatta tatmin edici şekilde yer bulması gerekiyor. Burada kilit teknoloji ise kesinlikle VR — yani sanal gerçeklik.

Zamanında, özellikle 2021–2022 döneminde, VR teknolojisiyle ilgili büyük bir beklenti oluşmuştu. Metaverse konseptiyle birlikte moda markaları da bu teknolojiye yönelmiş, deneysel koleksiyonlar ve sanal defilelerle karşımıza çıkmışlardı ama dürüst olmak gerekirse, o dönemki VR deneyimleri, vaat edilen dünyayı yaşatmakta oldukça yetersizdi. Düşük kaliteli grafikler, yetersiz bir kullanıcı deneyimi vardı…

Bugün geldiğimiz noktada VR teknolojisinin büyük bir gelişim kaydettiğini söylemeliyim. Cihazların görüntü kalitesi, takip hassasiyeti ve kullanıcı arayüzleri ciddi anlamda ilerledi. Bir VR gözlüğü taktığınızda gerçekten oradaymış gibi hissedebiliyorsunuz fakat tüm bu ilerlemeye rağmen, şu soruyu kendime sormadan edemiyorum: Gerçekten yeterli mi?

Benim yanıtım hâlâ “hayır”. Özellikle Apple’ın büyük ses getiren VR cihazlarını deneyimlediğimde, bu alandaki potansiyelin tam anlamıyla karşılanamadığını fark ettim. Evet, donanım güçlüydü. Evet, tasarımı şıktı. Ama içerik? İşte orası hâlâ oldukça zayıf. Uyumlu uygulamaların azlığı, kullanım senaryolarının sınırlılığı ve en önemlisi fahiş fiyatı — bu teknolojiyi geniş kitlelere ulaştırmaktan hâlâ çok uzak tutuyor.

Kısacası, gardıroplarımızın büyük ölçüde sanallaşması şimdilik bir gelecek vizyonu. Bu vizyonu gerçeğe dönüştürmek için, kullanıcıya “gerçek” hissettiren bir dijital deneyim sunmamız gerekiyor. 

Sanal Gardırobumuzun Hakları Kime Ait Olacak?

Varsayalım ki sanal moda önemli bir konuma yükseldi. Gardıroplarımız sanallaştı, defileler VR gözlüklerle izlendi, avatarlarımız Gucci, Balenciaga ya da bağımsız bir tasarımcının dijital tasarımıyla “giyinmeye” başladı. Peki bu durumda: Dijital ürünler kimin olacak? Biz bu ürünleri “gerçekten” satın almış olacak mıyız?

Dijital moda ürünlerinin NFT olarak sunulması, her bir parçayı “tekil” ve “taklit edilemez” kılıyor ancak hukuken işler oldukça gri. NFT’ler akıllı sözleşmelerle yönetilen dijital varlıklar olsalar da bu sözleşmelerin çoğu zaman içeriği belirsiz kalıyor. Örneğin, ben bir NFT kıyafet satın aldığımda sadece o görsel dosyanın mı sahibi oluyorum yoksa tasarımın yeniden kullanım hakkını da mı ediniyorum? Bu belirsizlik sadece kullanıcıyı değil, markaları da etkiliyor.

Trademark Law vs. NFT Practice başlıklı çalışmada da altı çizildiği gibi, NFT teknolojisinin sağladığı “mülkiyet” duygusu, geleneksel marka hakkı korumasıyla tam olarak örtüşmüyor. Fransa gibi bazı ülkeler bu tip ürünleri “intangible personal property” yani “soyut kişisel mal” olarak değerlendirse de bu tanım telif ya da marka koruması sağlamaya yetmiyor.

Kısacası:
Sanal moda ürünleri ile dolu bir sanal gardırobumuz olduğunda, o kıyafetleri üzerimize geçirdiğimizde, onları ne kadar “sahiplenmiş” sayılacağımız henüz tam olarak belli değil. Tasarımcı mı korunmalı, marka mı? Yoksa kullanıcı mı daha fazla hakka sahip olmalı? Bu soruların cevapları net değil.

Bence önümüzdeki yıllarda moda endüstrisi yalnızca teknolojiyle değil, hukukla da yeni bir terzilik yapacak. Yeni terimler dikilecek, eski tanımlar sökülecek. Çünkü sanal moda ve sanal gardıroplar yalnızca kıyafetleri değil, tüm fikri hak kurallarını da baştan giydirecek.

Moda dünyası teknolojiyle kurduğu bu yeni ilişkiyle hem daha erişilebilir hem de daha karmaşık bir evreye giriyor. Ancak estetik kadar hukuk da bu dönüşümün parçası olmak zorunda. Tasarımın, deneyimin ve mülkiyetin sınırları yeniden çizilirken; moda sadece ne giydiğimizi değil, nasıl sahip olduğumuzu da sorgulatıyor. 

 

Kaynakça

Dolla, L., Dreyfus, M., & Dreyfus, N. (2024, December 2). Trademark law v. NFT practice. Dreyfus Law Firm. 

McKinsey & Company, & Business of Fashion. (2024). The State of Fashion 2025.

CSPLA (Conseil Supérieur de la Propriété Littéraire et Artistique). (2022, July). Mission Report on NFTs. Ministry of Culture, France. 

WIPO (World Intellectual Property Organization). (2024, October 8). The Role of IP in the Fashion Industry in the Digital Arena [Webinar]. 

EUIPO (European Union Intellectual Property Office). (2024). Guidelines for Examination of European Union Trade Marks: Virtual Goods and NFTs.