köy okulu çocuklar

Maldivler’de Tatil Yerine Kahramanmaraş’ta Köy Okulunda Bir Ay

Hilton Grup Türkiye Pazarlama Müdürü Beyza Sinem Çağlar ile beraberiz. Bugün, Beyza ile ‘Hilton Thrive Sabbatical’ Projesi aracılığıyla deprem bölgesinde hayata geçirdiği çalışmalardan bahsedeceğiz. 

Merhaba Beyza. Öncelikle geldiğin için çok teşekkür ederim. Bize Hilton’un Thrive Projesi aracılığıyla hayata geçirdiğin projeyi biraz anlatır mısın? 

Merhabalar… 

Hilton, her yıl çalışanlarının refahını artırmak için Thrive isimli bir program uyguluyor. Thrive’ın içinde yoga ve nefes terapisi gibi eğitimlere de erişiliyor olsa da aslında ana amacı bu değil. Thrive Programı’na başvururken bir hayalinizi paylaşıyorsunuz ve program, size bir ay ücretli izin ve beş bin dolar vererek bu hayali gerçekleştirmenize katkı sağlıyor. 

Başvuru yapan herkes hayallerini paylaşmış. Biri “Çin’de pandalara sarılma işi var ve ben oraya gidip bunu yapmak istiyorum.” diyor, bir başkası “Ben kanserli annemle Conrad Maldivler’de tatil yapmak istiyorum.” diye hayalini paylaşıyor. Senelerdir ailesini göremeyen biri, “Bu parayı verirseniz Sri Lanka’ya ailemi görmeye gideceğim.” diyor. 

Ben tam o dönemde yurt dışındaydım ve deprem haberini yeni almıştım. Yurt dışında bunu yaşamak çok daha zordu çünkü orada hiçbir şey yapamayacağımı da biliyordum. Önce Dubai’deydim sonra iki haftalığına Abu Dabi’ye geçtim. Orada çalışmak ve işlerimi devam ettirmek de zorundaydım. 

O dönem herkes gibi ben de olanları sosyal medyadan takip etmeye çalışıyorum. Çok mutsuz hissettiğim bir dönemdi. Ardından Thrive geldi. Thrive’da Hatay’da konteyner kentte yaşayan bir kızla karşılaştım. Bir güzel sanatlar orta okulunda okuyordu ama okullar kapanalı iki hafta olmuştu. Oradaki çocuklar için bir çadır alan yapmış, onlara boya yaptırıyordu. İnsanların orada yaşama tutunmaya çalıştığını gördüm ve oraya gidip onlara dokunmak gerektiğini düşündüm. Sadece giyim, beslenme gibi temel ihtiyaçlar da değil, insanların sosyalleşmeye de gerçekten çok ihtiyacı vardı. 

Bir video çekerek projeye başvuru yapmak gerekiyordu. Videoda, oradaki insanların ihtiyaçlarını anlattım. Anaokulu öğretmeni olan kuzenim Burcu Demirci ile beraber bölgeye gidip belirlediğimiz bir okulda bir ay boyunca çocuklarla aktiviteler yapmak istediğimizi belirttim. Proje CEO’nun, CMO’nun ve global direktörlerin olduğu bir jüriyle değerlendiriliyor. 

Projeye binden fazla başvuru olmuş. Türkiye’den benzer başvurular da vardı ve benim projem seçildi. Bu projeyi kazanan ilk Türk oldum. Bizim iç platformlarımızda da çok güzel bir şekilde duyuruldu. 

Şu an bu projemizi globalde de duyurmak için çalışıyoruz. Çünkü gerçekten yüzyılın felaketlerinden birini yaşadık. Her ne kadar üstünden bir sene geçmeden unuttuk gibi görünse de aslında oradaki şartlar hala çok zor. Bence 99 Depremi çok daha fazla konuşulmuştu. Oradaki insanların yaşamı, İstanbul’a belki de bu kadar uzak olduğu ve bizim hayatımızı etkilemediği için çok konuşulmuyor. 

Projeyi kazandığım mailini Conrad’da aldım. 

Conrad’da yaptığımız Green Up Meetings sırasında mı? 

Evet. Çok büyük tesadüfler üst üste geldi, o gün içim içime sığmadı. Sonra ne yapacağımı planlamaya başladım. Elimdeki parayı bir aylık süreçte nasıl değerlendirebilirim? Bir yandan da tam turizm sezonuna giriyoruz ve elimdeki işleri de bir şekilde idare edebilmeliyim…

İnsanların da olay tazeyken o süreçte çok fazla yardımı oldu. O yüzden bu projeyi biraz askıya almaya karar verdim. Okullar açıldıktan sonra bir şeyler yapıp durumu anlamak için de zaman kazanmış olurum diye düşündüm. Çünkü çok büyük bir karmaşa vardı ve herkes bir anda yardım yapıp bir noktada kesildiğinde yapmak daha anlamlı olur gibi hissettim. Eylül-ekim gibi okullar açıldıktan sonra bir okul belirleyip o okula gidelim istedim. 

Öncelikli hayalim bir köy okuluna gitmekti. En çok etkilenen yerin Hatay olduğunu bildiğim için Hatay’a gitmek istedim. Babamın Milli Eğitim Bakanlığından arkadaşları var. Okulların durumunu gösterdiler, gerçekten çok yardımcı oldular. Ama okullar öyle bir durumda ki gerçekten içeride hiçbir şey kalmamış. Elimde sadece 5 bin dolar var, yani bir sınıfı bile yenilemeye yetmeyecek bir para. Çok yararlı olamayacağım şeylerdi. Bir sponsor alırsam bunun bir reklama dönüşeceğini düşündüğüm için sponsor almak da istemedim. 

Ne yapabiliriz diye düşünürken babamın arkadaşı da “Oraya ulaşım çok zor, uçak kalkıp inemiyor. Adana’dan gidip gelmen gerekir” dedi. Ben de bütçemi yol paralarıyla harcamak istemedim ve o bölgede çalışmaktan vazgeçtik. 

İkinci en çok etkilenen yer, Maraş. O arada Güven Cem’le bir çay içtik… 

“Atatürk büstüyle başladık…”

barış tabela

Güven Cem’le sizin ev sahipliği yaptığınız Green Up’ta tanışmıştınız. 

Evet ve ben Güven Cem’in hikayesinden çok etkilenmiştim. Depremin üzerinden belki iki ay bile geçmemişken ve depremde tüm ailesini kaybetmişken başkaları için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. O kadar büyük bir travmayı o sürede atlatıp başkalarına dokunmaya çalışmak çok büyük bir hikayeydi. İnsan olarak yaptığı şeyler de çok değerliydi. 

Güven Cem, Maraş’ta olduğu için beni orada ihtiyacı olabilecek bir belediyeyle bir araya getirdi. Belediye Başkanı İlhami Bozan’la tanıştık. Ben neler istediğimi anlattım, “İhtiyacı olan bir köy okulunun tüm temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, çeşitli faaliyetler yapabileceğimiz bir yere ihtiyacımız var.” dedim. 

Köy okullarının kapatıldığını ve taşımalı eğitim olduğunu anlattılar. Tam 11 köyden taşımalı eğitim yapan Barış Beldesi’ndeki ilkokulu önerdiler. Hemen okulun müdürüyle kontağa geçtik. 

Sekiz konteynerdan oluşan okul, sekiz sınıfa ve kreş düzeyinde eğitim veriyordu. Kreş kısmı için Bolu İzzet Baysal Üniversitesi çok fazla yardım gönderip yenilemiş. Kreş diye bahsettiğim de iki tane konteynerin birleşimi bir alan aslında… Öğretmenler ve öğrencilerin bir kısmı yakındaki geçici konteyner kentten geliyor, diğer kısmı da civar köylerden taşımalı eğitimle geliyordu. 

Önce temel ihtiyaçları belirledik. Atatürk büstüyle başladık… 

Atatürk büstünü temel ihtiyaç olarak belirlemeniz çok güzel. 

İlk Atatürk büstüyle başladık. Öğretmenimiz Kalender Hoca’ya nelere ihtiyaçları olduğunu sorduk. Kırtasiye, kıyafet her şeyin var olduğunu söyledi. Gerçekten çok tok gözlü bir insandı, bizim bütçemizi de zorlamak istemedi. 

“Sürekli paylaşım yaptım, birçok sponsor o şekilde geri döndü.”

Ben senin bu bütçenin dışına şahsi olarak çıktığını da duydum. 

Evet, birkaç sponsorluk anlaşmamız da oldu. Okulda 65 tane öğrencimiz vardı. Ortada bir avlu ve kenarlarda konteynerlar var. Aslında okulun eski halinde gerçekten her şey varmış; laboratuvarlar, akıllı tahtalar, masa tenisinde Türkiye dereceleri… Okul yıkılıyor ve geriye bu kalıyor. 

depremde yıkılmış okul

Yan tarafında bir konteyner kent ve yeni bir okul yapılmış. Hemen bir ‘to do list’ çıkardık. Atatürk büstü, zil sistemi, küre, siyasi ve coğrafi haritalar, temel ders ihtiyaçları, ısıtıcılar, öğretmenler için bilgisayarlar, çocuklara çizim materyalleri… 

Hilton Türkiye, bu projeye çok sahip çıktı. Benim elimdeki beş bin doların çok üstüne çıkarak projeyi tamamladık. Bütçemi çok akıllı bir şekilde kullanmam gerekiyordu ve birtakım sponsorlar da aldım. 

Türk Hava Yolları, kuzenimin ve benim gidiş dönüş uçak biletimize hiçbir karşılık beklemeden sponsor oldu. Nurhak Belediyesi her ne kadar Maraş’a bağlı olsa da Malatya’ya daha yakın. O yüzden oraya indik ve bizi kendi arabalarıyla aldırdılar ve oradaki öğretmenevine yerleştirip konaklamamıza sponsor oldular. 

Nurhak Kaymakamı ile tanıştık ve ondan iki adet konteyner istedim. Bir tanesine kütüphane, diğerine de beden eğitimi sınıfı yapmak için istedim çünkü kışın hava sıcaklığı -20 derecelere kadar iniyormuş ve çocukların o soğukta dışarıda vakit geçirmesi gerçekten mümkün değil. Öğrenciler okul bitse bile konteyner kente dönmeyip orada vakit geçirmeyi tercih ediyorlar. 

Sayende Jotun Boya da boyalarımıza sponsor oldu. McDonald’s; Happy Meal oyuncakları, çocukların yaratıcılığını geliştirecek faaliyetler ve boyalar gönderdi. Kral Şakir’den kitaplar ve dergiler geldi. Flormar’ın CMO’su arkadaşım sosyal medyadan projemizi gördü ve “Biz ne yapabiliriz?” diye sordu. Oradaki öğretmenlerin de morale ihtiyacı var. Öğretmenler Günü’nde tüm öğretmenlerimize ve eşlerine makyaj seti gönderdi. 

Nurhan Barış Geçici Yaşam Merkezi

Ben gittiğimde açıkçası biraz hayal kırıklığına uğramıştım çünkü depremin üzerinden 7-8 ay geçtiği için bazı şeylerin biraz olsun yenilenebileceğini düşünmüştüm ama öyle değildi. İçme suyuna erişim çok sıkıntılı olduğu için bir hafta boyunca duş bile almadık, dişlerimizi şişe suyla fırçaladık. Akşamları öğretmenevinde kimse olmuyordu. Yemek yiyecek bir yer olmadığı için belediye başkanımız, kaymakamımız ve okul müdürümüz her akşam bizi ağırladılar. 

Arkadaşlarıma da orada yaptıklarımızı anlatmak için Instagram’dan sürekli paylaşım yaptım. Birçok sponsor da o şekilde geri döndü. 

Ben de oradan öğrendim… 

Nurhak

Çok fazla geri dönüş aldık. Biraz da orada olanlarla ilgili farkındalık yaratmak istedim. 

Nurhak böyle bir yer, gerçekten bir köy… Ama köy evleri bile yıkılmış bir durumda. Eskiden varlıklı bir köymüş çünkü yurt dışına gidip çalışan çok fazlaymış. 

Bana Toskana’yı hatırlattı, yamaçlardan çok güzel bir rüzgar iniyor ve inanılmaz verimli ovaları var. Ama şu an parası olanlar bile evini yenileyemiyor çünkü devlet TOKİ yapmaya karar vermiş ve onu bekliyorlar. Kışı muhtemelen çadır, konteyner ve sağlam olan binalarda geçirecekler. 

Konteyner için en korktukları şu; her birinin içinde tuvalet var ve kış soğuklarında borular buz tutar ve konteyner’ı lağım basar diye endişeliler. Ben gittiğimde kaymakamımız ona çözüm bulmaya çalışıyordu.

kahramanmaraş konteyner

Beni etkileyen şöyle bir şey oldu; anaokulu öğretmenimiz konteyner kenti bana gezdirirken şöyle bir şey söyledi “Siz Tanrı’nın Unuttuğu Yer filmini izlemiş miydiniz? Ben iki sene önce izlemiştim ve Brezilya’daki gettolardaki yaşam şartlarını anlatıyordu ve insanlar ne hayatlar yaşıyor diye düşünmüştüm. Şu an biz de o hayatlardan birini yaşıyoruz.”. Hiçbir zaman şikayet etmediler, yaşadıklarını anlatmadılar ama bu söylediği beni çok etkiledi. 

Yani hiçbir zaman bir garantimiz yok, her an yaşayabileceğimiz bir şeyler var. 

kahramanmaraş öğrenciler

Okula ilk girişimiz böyleydi, çocuklar bize böyle baktılar. İlk gün giderken “ice breaker” olsun diye yanımıza kekler almıştık, o kekleri dağıttık. Bazıları almaya çekindiler, bazıları kardeşleri için de almak istedi, öyle bir ortam oldu. Çocukların giyimleri çok düzgündü isimleri de Selina, Masal, Öykü, Ceren… Çok aydın bir köydü, hepsinin ailesi çok iyiydi. Okula gitmeyen tek çocuk dahi yoktu. 

Biz gitmeden tüm temel ihtiyaçları yollamıştık. Gittiğimizde öğretmenlerimiz hepsini hazırlamıştı. Türkiye başkanımız Armin Zerunyan da bana çok destek oldu. Otellerimiz annelerin ördüğü yeleklerden botlara, montlara, oyuncak ve kitaplara kadar çok güzel şeyler gönderdiler. 

kitap yardım kolisi

Kolilerden de böyle tatlı notlar çıktı. En çok oyuncak çıksa da çocukların en çok ilgisini çeken şey okuma lambaları oldu. Akşam herkes uyurken ders çalışmaları zor oluyor diye o lambalarla çok ilgilendiler ama başlangıçta sadece 10 tane vardı. Hemen Conrad ekibine yazdım ve ekip çocuklara 100 tane daha lamba gönderdi. Çok sevindiler. Yani başlangıçta ihtiyaç olduğunu düşünmediğimiz şeyler oraya gittikten sonra ortaya çıkmış oldu. 

“Herkes kendi çocuklarının oynadığı şeyleri göndermiş.”

deprem okul yardım

Bu da kütüphanemiz, tüm raflarını Adana ekibimiz yolladı. Öğretmenlerimiz kurmuşlar, biz gittiğimizde çocuklarla beraber kitapları yerleştirdik. Kaymakama da teşekkür etmek istiyorum çünkü konteynerlar genelde barınma amaçlı kullanılıyor. Yani benim iki tane konteyner daha istemem aslında bir lükstü ama kaymakamımız hemen getirtti. Burada kütüphanemizi kurduk. 

Tüm bu süreçte orada, başında durman çok önemli… 

Evet, benim için de iyi oldu. Oradaki ihtiyaçları yerinde görmüş oldum. Otellerimiz de bizim küçükken sahip olamadığımız çok güzel oyuncaklar, Barbie’ler yollamıştı. Gerçekten herkes kendi çocuklarının oynadığı şeyleri göndermiş, kimse öylesine bir şeyler yollamak için yapmamış. Bu çok hoşuma gitti. Mesela çok güzel bir doktor seti gelmişti, bir öğrencimiz gelip “Benim kardeşim doktor olmak istiyor, ben bunu alabilir miyim?” dedi. Tabii, dedik. 

Anaokulu için harika kuklalar göndermişlerdi. Hakikaten çocukların ihtiyacı olabilecek şeyler geldi. 

masa tenisi

Beden eğitimi odamız da bu şekilde. Şampiyonlukları olduğunu duyunca beden eğitimi öğretmenimizle beraber pinpon masaları kurduk. Voleybolda da çok iyilermiş, toplar gönderdik. Beden eğitimi öğretmenimiz dart istedi, matematik için de çok iyi oluyor diye. 

Buraya hala bir şeyler gönderebiliyor muyuz? 

Tabii ki, çok da seviniriz. Hala kardeş okulumuz. Arkadaşlarımızdan çokça kutu oyunu geldi. Bu da çok önemliydi çünkü kışın tenefüste dışarıya çıkamayacaklar. İçeride vakit geçirebilecekleri satranç ve kutu oyunlarının olmasını istedik. Biz oradayken bahçede bowling oynamaya başladılar bile. 

“Keşke hep burada kalsanız…”

küçük çocuk

Oradaki bir günümüzü anaokulunda geçirdik. Bu Lina, iki yaşında. Üstündeki hırka bir arkadaşımızın annesinin ördüğü hırka, bu ayakkabılar da Bodrum’dan geldi. Lina akşam onlarla uyumuş annesi çıkaramamış. Bayramlık gibi… 

Çocuklarla vakit geçirdik, resim yaptık ve oyunlar oynadık. Bu bize de çok iyi geldi. 

Hiç ağlamadın mı peki? 

Ağlamadım ama kendimi çok zor tuttum. Özellikle son gün çocuklarla vedalaşırken çok duygulandım. Kuzenime de şunu söyledim “Şu anda burada yaşadıklarımız bize normal geliyor, mesela yemeğe konteynere gitmek gibi… Çünkü kendimizi tutuyoruz çocukların moralini bozmamak için ama şehre döndüğümüzde fark edeceğiz.” Gerçekten de öyle oldu. 

Benim için bu işin şöyle bir güzelliği vardı. Biz burada otellerde çay, kahve içiyoruz ama orada insanlar perişan. Ben bunun vicdan azabını çok fazla çekiyordum. Aslında öyle bir mutsuzluğa gerek olmadığını gördüm. 

O insanların bizden öyle bir beklentisi yok, onlar o hayatlarını yaşamaya devam ediyorlar. Yani buradaki insanlar istediklerini yapmasın ve bize yardım göndersin gibi bir beklentileri yok. 

İnsanlar, ‘başa gelen çekilir’ denen şeye çok kolay adapte oluyor. Mesela hiçbir çocuk bize “Deprem oldu, biz evimizi kaybettik.” demedi. Ya da “Bizi de yanınızda götürün.” demediler. Şunu söylediler: “Keşke hep burada kalsanız.” 

Benim için bunu fark etmek çok güzel bir şeydi yani onların orada mutlu olduğunu görmek ve sadece bizi yanlarında istemelerini bilmek. Okul müdürümüz de şöyle dedi “Bize çok fazla yardım geldi ama böyle gelip çocuklarla vakit geçiren olmamıştı.” Aslında önemli olan buydu, o çocukların uzakta birer ablaları olduğunu da görmesi. 

Telefonlarımız da var çocuklarda, hala yaptıkları resimleri gönderiyorlar, konuşuyoruz. Okul öğretmenlerimizle de ortak bir Whatsapp grubumuz var, oradan iletişimde kalmaya devam ediyoruz. 

Bir daha gittiğiniz zaman ben de eşlik etmeyi çok isterim. 

Kar bittikten sonra, mart ayı gibi yeniden gitmeyi düşünüyoruz. Birlikte gidebiliriz. 

deprem bölgesi öğrenciler

Bahçede çocuklarla beraber voleybol oynadık, koşu yarışları yaptık, derslere girdik… Çok güzel vakit geçirdik. İnanılmaz güzel çocuklardı. 

11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’ydü. O gün kız kıza bir şey yapmak istedik. Giderken de bir sürü toka götürmüştük. Kızlara bugün sizin saçınızı örelim dedik. Tokaları seçip sıraya girdiler ve saçlarını ördük. Hepsi sıraya girdi, modeller istedi. Kendi kendilerinin de saçlarını örmeye başladılar. Bunu da bir yerde okumuştum, insanların saçlarını taramak, okşamak aslında sevgi alışverişidir diye. O yüzden böyle bir şey yapmak istedik. 

“Unutmuyorlar ama belli etmiyorlar.”

maraş okul duvarı

Bir boyama günü yaptık. Burası okul girişi ve Jotun’un boyalarıyla öğrenciler böyle şeyler yaptılar… 

Harika!

Önce çocukların ellerini boyadık sonra da istedikleri şeyleri çizmelerini istedik. Bir tanesi Beyza ile Burcu yazmış mesela… 

Hiç depremden bahsetmemişlerdi ama bu fotoğrafa sonradan bakınca şunu fark ettim; 06.02.2023 yazıyor… 

Aslında deprem onların hayatında var ve deprem tarihini yazmışlar. Yani kesinlikle unutmuyorlar ama bize de belli etmiyorlar. Belki bizim de moralimizi bozmak istemiyorlar. Velilerle ve büyüklerle gittiğimiz yemeklerde neler yaşadıklarını çok konuştuk ama çocuklar hiç anlatmıyor. Yok sayıyorlar. 

Evet kızımdan da biliyorum, çocuklar kötüyü görmek istemiyor.

Evet ve yeni hayata hemen adapte olmaya çalışıyorlar. Bence eskiyi özleseler dahi belli etmiyorlar. Sanat en iyi dışavurum derler ya, burada da onu gördüm. 

Bir de sizin isminizi yazmışlar… 

öğrenci not

Bizi çizmişler, notlar yazmışlar. Her sabah müdürün konteynırında sıraya girip bize sarılıp notlarını veriyorlardı. Hayatımda aldığım en güzel hediyelerdi. Kendileri için en değerli şeyleri, küçük oyuncakları veriyorlardı. 

Bir gün Selina yanımıza geldi, küçük bir çikolata almış. Bize uzattı “Param olsa daha büyüğünü alırdım.” dedi. Çocuk öyle bir şey, sevdiği zaman kendi değer verdiği şeyleri de paylaşmak istiyor. Ben de küçükken benzer şeyler yapmıştım, çok iyi anlıyorum. Hayalim de kocaman bir pano alıp bana verdikleri bu hediyeleri evimin en güzel köşesine asmak ve bu günleri unutmamak. 

deprem bölgesi öğrenciler

Bu da son günümüz. Gitmeden önce hepsinden “Siz de Burcu ablanız ve benim gibi okuyacaksınız ve başka çocuklara yardım edeceksiniz.” sözü aldım, hepsinin isteği de öyleydi zaten. Son gün vedalaşırken hepsiyle sarıldık. Parayla satın alınamayacak bir deneyimdi. Çok mutluyum. Hilton’a da özellikle teşekkür ederim. Bugüne kadar çokça özel şirkette çalıştım ama hiçbirinde hayalimi gerçekleştirme fırsatı verildiğini görmemiştim. Bu tecrübeyi edinmek bana gerçekten çok iyi geldi. 

Döndükten sonra öğretmenlerimizden ve kaymakamlıktan teşekkür mail’leri ve belgeleri aldık. Öğrencilerle de iletişimimiz hala devam ediyor. 29 Ekim için hepsinin adına Atatürk rozetleri yaptırdık. Şiirlerini okuyup bize fotoğraf ve videolar gönderdiler. Sonradan gönderdiğimiz hediyelerle de aileleri hep fotoğraflarını yolladı.

Bu para başka yerlere harcanabilecekken depreme harcanması çok önemliydi. Bir Türk’ün ilk kez böyle bir yarışmayı kazanıyor olması ve iki kadın olarak bu organizasyonu yapıp oraya gitmemiz de bence çok gurur vericiydi. Tüm paydaşlara da çok teşekkür ediyorum. 

Seni canıgönülden kutluyorum. Herkes duyup görsün ve ilham alsın. Böyle projeler giderek çoğalsın. Çok teşekkür ederim. 

Ben teşekkür ederim…