“Dünyanın sonunu getiren insana karşı, dünyayı onaracak bilge ağaçlar…”
Ülkemizin kıymetli heykeltıraşı Ceylan Dökmen’den Elgiz Müzesi için geleceğe bir mektup göndermesi isteniyor. O da geleceğe ağaçları gönderiyor. Yaşadığı gezegene duyarlı çağdaş bir heykeltıraşın anlamlı gönderisi adresine ulaşıyor. Geleceğimizin en önemli ihtiyacı “ağaç” çünkü… Yaşına bakılmadan kıyılan ağaçlar… Yerine beton dikilen ağaçlar… Ceylan Dökmen’in elinde şekillenerek yeniden hayat buluyor.
Soğuk bir kış günü Ceylan Dökmen ile röportaj yapmak için Beyoğlu Boğazkesen’in çağdaş sanat galerisi Frank Art Galeri’ye gittim. Dışarıdaki tüm soğuğu unutturan bu sıcak mekanda Ceylan Dökmen beni galerinin sahipleri Serkan Yıldız ve Cihan Eyvel ile karşıladı. Galeriyi hep birlikte gezdik. Her bir eseri ayrı kıymetli… Güncel Türk sanatının seçkin örneklerinin kalbi adeta Frank Art Studio’da atıyor. Ceylan Dökmen’in iki eseri bu stüdyonun tam orta yerinde duruyor. Biri ağaç… Gövdesiyle, dallarıyla, yapraklarıyla ve tüm görkemiyle doğanın sesi olarak yeniden karşımıza çıkıyor. Bir diğeri ise havada asılı kent! İtalo Calvino’nun görünmez kentlerinden yola çıkan Dökmen, bu eseriyle de değiştiremediğimiz dünyamıza karşı alternatif dünyalar yaratmanın yollarını arıyor. Bu içimizi ısıtan bu röportajı gelin hep birlikte okuyalım.
Sanata ve heykele ilgin nasıl başladı? Ailende görsel sanatlar ile ilgilenenler var mıydı?
Sanata ilgim, birçok sanatçının dediği gibi çocuklukta başladı. Çocukluktaki ana meraklarımızı kaybetmez ve hatırlarsak, hayattaki ana meraklarımızı da oluşturuyor bence. Yanımdan hiç eksik etmediğim, yaparken en mutlu olduğum zamanlar; hamurla, çamurla oynadığım zamanlardı. Ailemde, dedem hep ressam olmak isteyen ama maddi olanaksızlıklardan dolayı dökümcü olan bir insandı, Dökmen soyadım buradan geliyor ve taşımaktan dolayı çok mutlu oluyorum. Ayrıca tiyatrolara sahne dekoru ve kostümü yapan kuzenim var. Hande Tomris Kuzu… Mimar Sinan Güzel Sanatlara birlikte girmiştik. Birbirimizi bu konuda çok desteklemiştik. Bu anlamda ailemin de çok fazla katkısı olduğunu söyleyebilirim.
“Bizi kurtaracak tek şeyin doğa olduğunu düşünüyorum.”
Geleceğe mektuplarda “Ekoloji ve Ağaçlar Koleksiyonu” ile yer aldığını görüyorum. Nasıl gelişti bu proje?
Elgiz Müzesi 2021 yılında, her sene düzenlediği, heykel sanatçılarına açık Teras Sergileri kapsamında, Geleceğe Mektup temalı bir çağrı atmıştı. Bu çağrıya karşılık, geleceğe mektup olarak metalden bir ağaç heykeli tasarladım. Projeye, bilge, dünyayı bizden daha iyi tanıyan ve bilen bir ağaç heykeli bırakmak istedim. Dünyanın sonunu getiren insana karşı, dünyayı onaracak bilge ağaçlar. Çünkü ağaçlar bizden önce de vardı, bizden sonra da var olsunlar istiyorum. Ağaçlar, tüm inançlarda kutsal, bilge, koruyucu özellikler taşımaktadır. Onlar hem toprağın hem gökyüzünün temsilidir. Köklerini geçmişten alırken, dallarını geleceğe uzatırlar. Kendi başlarına yaşarlar. Kendi besinlerini üretirler ve birçok canlıya da ev sahipliği yaparlar. Bu sebeple geleceğe mektuplarda ağaç kullandım. Geleceğe ağaç göndermek istedim. Çünkü bizi kurtaracak tek şeyin doğa olduğunu düşünüyorum. Doğaya ve bilgeliğine güvenmemiz gerekiyor. Bu belki de son şansımız. Dünyadan bize son uyarı…
Çevre, dünya ve ekoloji konusuna duyarlı sanatsal çalışmalarınız var. Bu hassasiyeti nasıl kazandınız?
Aslında bu da çocukluğumdan beri var diyebilirim. Çok küçük yaşlarda, çöplerin nereye gittiğini dert ederim ve okulda çevre koluyken pastanedeki farelerden dolayı, pastaneyi basmışlığımız var. Dünyayı getirdiğimiz hale karşı duyduğum suçluluk duygusuna, dünyayı değiştirme arzusu ve karşısında kendimizin değişmiş haline karşı, sanatta uzun zamandır ekoloji ve kent meselelerine yöneldim. Dünyayı değiştiremezsek, sanatımızda yeni dünyalar yaratırız ve kendimizi sağaltırız. Sanatın en büyük işlevlerinden biri bu değil mi? Kendini sağaltmak, özgür ve canlı hissetmek ve paylaşmak.
Kendine yakın bulduğun, esinlendiğiniz sanatçılar mutlaka vardır. Biraz bahsedebilir misin?
Heykelde Calder, Joan Miro, Kuzgun Acar, İlhan Koman’ı sayabilirim. Özgün, samimi, dürüst, renkli, çizgisel ve coşkulu işleri seviyorum. Dünyayla dertleri olan işleri…
Nasıl yapıyorsun? Nasıl ilerliyorsunuz? Önce çizim yaptığını biliyorum. Sanatının aşamalarını anlatabilir misin?
Önce çizim geliyor evet ama ilk başta fikir, o fikirin arkasındaki felsefe ve hikayesi geliyor. Daha sonra o fikri nasıl üç boyutlandırabilirim diye düşünüyorum. Kafamda canlandırıyorum ve daha sonra desene dökmeye çalışıyorum. daha sonra autocad ve photoshop gibi programlarla 3 boyutlandırıp planlıyorum. Daha sonra metal kesim ve kaynakla üretimini gerçekleştirip, ruh halime göre canlı renklerle boyuyorum.
Çok fazla koleksiyonunuz var. İstanbul Modern’de de yer aldığınızı görüyorum. Son dönem eserlerinizi yaratırken içerik olarak özellikle seçtiğiniz bir tema var mı?
İstanbul Modern’de katılımcılarla bir workshop gerçekleştirdim. Son dönem kent, ekoloji ve kadın üzerine çalışmalarım devam ediyor. Ağaç ve kent heykellerim aynı paralelde devam ediyor. Ağaç heykellerim, köklenmeyi, aileyi, unuttuğumuz bir yalınlığı ve sevgiyi de anlatıyor, kendi yoğunluklarına rağmen. Sanırım bir dönem daha bu temalar üzerinden devam edeceğim.
İstanbul Modern’de katılımcılar ile atölye yaptınız. Nasıl bir ilgiyle karşılaştınız. Anlatmak istediğiniz bir anınız hikayeniz var mı?
Evet geçen ay, İstanbul Modern’de ağaç heykelim üzerinden bir workshop gerçekleştirdik. Çok güzel bir deneyim oldu benim için. Katılımcılarla hep beraber, bir ağaç heykeli oluşturduk. Herkesin kendi kumaşını seçip, kesip, dileklerini, duygu ve düşüncelerini aktardığı bir ağaç oldu. Bu çalışma, Eco art Lab kapsamında gerçekleşti ve Damat Tween sponsorluğunda, geri dönüşüm kumaşlar kullanıldı.
“Dünyayı onarmak için ağaçlar yapıyorum.”
Eserleriniz yurt dışında çok fazla rağbet görüyor. İtalya’dan Dubai’ye, Almanya’dan Katar’a epey eser gönderdiniz? Kimler alıyor daha çok heykellerinizi?
İtalya’da karma ve kişisel sergilere katıldım ve bununla ilgili çok güzel geri dönüşler aldım. Mimari projelere dahil oldum. İşlerim Katar ve Dubai gibi ülkelerde, ofis ve otel tasarımlarında kalıcı olarak yerleştirildi. Eserlerimdeki doğa ve ekoloji temasını seven, kendinden bir şeyler bulanlar ve eserlerimi yaptıkları ise yakın hissedenler tercih ediyor. Aslında tüm dünyada, yok olan doğaya karşı bir tepki var. Ve buna ses olan sanatı hemen ayırt ediyorlar. Ağaç temalı eserlerimin bu kadar çok talep görmesini buna bağlıyorum. Dünyayı onarmak için ağaçlar yapıyorum. Çünkü Dünyanın ağaçlara ihtiyacı var. Bu ihtiyacı sezinleyenler ağaç koleksiyonlarıma yöneliyorlar. Sanırım yurt dışında bu kadar çok rağbet görmesinin sebebi bu.
Eserlerinizi nerelerde görebiliriz? Şu Anda hangi galerilerdesiniz?
Şu anda 42 Maslak’ın içinde Artopol Galeri’de, Tophane’de ki Frank Art Galeri’de, SanatGezgini.com‘da ve mart ayında katılacağım Özlem Alıcı Art Galeri’de bir sergide görülebilir.
Heykeltıraş olmak isteyen sanatçı adaylarına verebileceğiniz tavsiyeler var mı? Nasıl ilerlemeliler?
Hiç vazgeçmeyerek. Sabırlı, aynen, yavaş yavaş oyulan bir taş gibi ilerleyerek. Sebat ederek. Zaten gerçekten sevdiğin zaman, kana giren ve çıkmayan birşey sanat. Neye temiz bir yürek, azim ve çalışmayla ilerlersen, başarılamayacak hiçbir şey olmadığını düşünüyorum ben. Bol bol üretmeli ve kendine yeni iletişim kanalları yaratmalı. Beslenecek alanlar yaratmalı kendine ve bir işten en az on varyasyon yapmalı ki istediği forma ulaşabilsin. Sanatla uğraştıkça ruhun daha sağlıklı olduğuna inananlardanım bir de. Kendi özgün dilini bulmaya çalışmalı ve samimi olmalı her zaman, dünyayla ilgili esas dertlerini paylaşmalı. Sonra devamı gelir…