COP26 Öncesinde...

COP26 Öncesinde…

Güncelleme Tarihi: 1 Eylül 2022

26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı yani COP26, 31 Ekim’de İskoçya’nın Glasgow şehrinde başlıyor. Bu yılki zirve, iki temel soruya cevap arıyor: Birincisi, pandemi nedeniyle bir yıl ertelenen COP, pandemi sonrası dünyada artan iklim krizi beklentilerini ne ölçüde karşılayacak? İkincisi ise Paris Anlaşması’nın ardından geçen beş yılda kaydedilen gelişmeler nasıl değerlendirilecek? 

COP Nedir?

COP (Conference of the Parties) yani Taraflar Konferansı, devlet adamlarını, iş dünyası temsilcilerini, aktivistleri, medyayı ve diğer paydaşları iklim krizi ve buna bağlı iklim politikalarıyla ilgili bir araya getiren ve uluslararası seviyede iklim değişikliği bağlamında müzakerelerin yürütüldüğü önemli bir platform. 197 ülkeden temsilciler, COP zirveleri sırasında yalnızca iklim ve çevre ile ilgili konuları tartışıyorlar. Bu zirvelerin hukuksal temelleri ise Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne dayanıyor. Sözleşmenin en üst karar alma merci olarak Taraflar Konferansı, yani COP öngörülmüş. 21 Mart 1994’te yürürlüğe girmesinin ardından 1995 yılından beri her yıl COP zirveleri düzenleniyor. 

COP26’nın Önemi

İngiltere ile İtalya’nın ev sahipliği yaptığı COP26, 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nın bir nevi birinci sınavı niteliğinde. Anlaşmada, her beş yılda bir kat edilen ilerlemenin değerlendirilmesi öngörüldüğü üzere ilk sınav 2020’yi işaret ediyordu. Pandemi koşullarından dolayı zirve 2021’e ertelendi. 

Glasgow zirvesinde ilk kez devletler, geriye dönük olarak iklim kriziyle ilgili taahhütlerinin neresinde olduklarını ölçümleyecekler. Bir başka deyişle, sundukları ulusal katkı beyanlarını bu zirvede değerlendirecekler. Böylelikle iklim krizi karşısındaki yaklaşımlarını ortaya koyacak ve kazanımlarını(!) paylaşacaklar. ABD, Kanada, İngiltere ve Avrupa Birliği, iyileştirilmiş hedeflerinin yer aldığı ulusal katkı beyanlarını temmuz sonunda sundular. Avustralya, yeni hedef belirlemeksizin eski hedeflerini teyit etti. Brezilya ise önceden belirlediği hedefleri küçülttüğü bir beyan sundu. Çin, Hindistan ve Suudi Arabistan ise henüz herhangi bir ulusal taahhüt beyanında bulunmadı. 

COP26 Öncesinde...
COP26 Öncesinde: Konferansın önemi

Kısaca Paris Anlaşması…

Paris Anlaşması, COP21 zirvesinde 2015 yılında imzalandı ve 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. Anlaşma, 197 devleti aynı iklim hedefleri etrafında toplamanın yanı sıra uluslararası planda devletlerin iklim krizi karşısındaki taahhütlerini belirlemelerini öngörüyor. Buna göre anlaşmanın en önemli iki unsurundan biri, küresel ısınmayla ilgili bir kriter getirmiş olması. Küresel ısınmanın, sanayileşme öncesindeki sıcaklık değerlerinin 1,5°C üzerine çıkmasının, geri döndürülemez etkiler meydana getireceği belirtildi. Bu bağlamda Paris Anlaşması, küresel sıcaklık artışını 2°C’nin altına indirmek ve mümkünse 1,5°C hedefine ulaşmak için kolektif olarak emisyonların azaltılması hedefini benimsedi. Böylelikle yüzyılın ikinci yarısında sıfır karbon hedefinin gerçekleştirilmesi bekleniyor. 

Taraf devletler, Ulusal Katkı Beyanı (NDC) isimli bir belge hazırlayarak emisyon azaltımına ilişkin yol haritalarını paylaşıyorlar. Net sıfır hedefinin, ulusal planda her zaman desteklenmese bile devletleri heveslendirmek adına önemli bir kazanım olduğu söylenebilir. Türkiye, net sıfır hedefini 2053 olarak açıkladı. ABD, Kanada, İngiltere 2050 perspektifini korurken Finlandiya 2035, Brezilya ve Çin 2060, Almanya ve İsveç ise bu hedefi 2045 olarak belirledi. 

Paris Anlaşması’nın ikinci temel unsuru ise iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlamak. İklime dayanıklı bir kalkınma yaklaşımı geliştirmek ve gerçekleştirmek için yeşil projelerin desteklenmesi ve özellikle az gelişmiş devletlere ve iklim krizinden doğrudan etkilenen bölgelere yardım yapılması önem taşıyor. Bu çerçevede anlaşma, iklim krizinin olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla mali destek sistemleri yaratılmasını öngörüyor. COP26 afişlerinde de yer verildiği gibi iklimin sınırları yok! İklim değişikliği, farklı ölçülerde de olsa yatay eksende herkesi etkiliyor.

COP26 Öncesinde...
COP26 Öncesinde: Paris Anlaşması

Fotoğraf: ELG21

COP26 Hedefleri

İngiltere Parlamentosu Üyesi ve COP26 Başkanı Alok Sharma, konferansın hedeflerini şu şekilde sıraladı:

  • Fosil yakıt üreten bazı ülkelerin, en azından herhangi bir anlaşmada bunun etrafındaki dili güçlendirmek açısından direndiği bir hedef olan “1.5 derece” hedefini canlı tutmak.
  • Fosil yakıttan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmının atmosfere girmesi engellendiği sürece, bir miktar kömürü kullanmaya devam etme olasılığını açık bırakan “azaltılmamış” kömür kullanımına kesin bir son kullanma tarihi koymak. Birçok bilim insanı ve aktivist grup, kömür kullanımının tamamen tarihe karışması gerektiğini savunuyor.
  • Zengin ülkelerin kabul ettiği, gelişmekte olan ülkelerin fosil yakıt emisyonlarını azaltmalarına ve krizin etkilerine uyum sağlamalarına yardımcı olmak için yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı sağlamak.
  • 14-19 yıl içinde tüm yeni araba satışlarını sıfır emisyon salımlı yapmak.
  • Ormanlar atmosferden karbonu uzaklaştırmada çok önemli bir rol oynadığından, on yılın sonunda ormansızlaşmaya son vermek.
  • Karbondioksitin ısınma gücünün 80 katından fazla güçlü bir gaz olan metan emisyonlarını azaltmak.

Bu sıralamayı temel alırsak en önemli mesele, karbon emisyonlarının azaltılması -ki böylelikle 1,5°C hedefine doğru ilerleme kaydedilsin. Bunun için fosil yakıtlardan uzaklaşmak başta olmak üzere devletlerin, zamansal ölçüt belirleyerek belirli politika alanlarında dönüşümü öngörmeleri gerekiyor. 

İkinci dikkat çeken konu ise uyum politikalarının somutlaştırılması. Mali yardımların hızla harekete geçirilmesinin yanında Paris Anlaşması’nı operasyonel hale getirecek olan Paris Kurallar Kitabı’nın tamamlanması ve böylelikle iklim krizinin yönetilmesiyle ilgili çerçevenin detaylı kurallara bağlanması.

COP26 Öncesinde...
COP26 Öncesinde: Hedefler

Fotoğraf: Marcinjozwiak

COP26 Gündemi

Ev sahibi İngiltere’nin başbakanı Boris Johnson, gündemi dört kelimeyle özetledi. “Kömür, nakit, arabalar ve ağaçlar…” Böyle duyunca çok kolay uzlaşılabilir, zaten kimsenin ‘hayır’ diyemeyeceği görüşmeler yapılıyormuş gibi hissediliyor. Oysa maalesef iklim değişikliği, çevrenin korunması gibi alanlarda devletler arasında çok boyutlu yaklaşımlar öne çıkıyor ve devletlerin öncelikleri değişiyor. Bu nedenle de uzlaşma ve birlikte hareket etme alanları da daralıyor. 

Ev sahibi Johnson’ın gündem sırasına göre ilerlersek kömürden başlayalım. Kömürün, dünya enerji sahnesindeki rolünün artık sonuna geliniyor. Son olarak Çin’in de kömürlü termik santral projelerine mali destek sağlamayacağını açıklamasıyla kömürden çıkış, kısıtlı da olsa bir uzlaşma alanı yaratma ihtimali taşıyor. Arabalar konusunda benzinli araç satışlarının tedrici biçimde sona erdirilmesi hedefi ABD, Kanada, İngiltere ve Avrupa Birliği tarafından paylaşılıyor. Çin ise Sıfır Emisyonlu Araç Geçiş Konseyi’nde yer almadığı için bu ülkenin fosil yakıtlarla arasına nasıl mesafe koyacağını birlikte izleyeceğiz. 

Nakit kısmına geldiğimizde gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler arasında ‘eşitler arasında farklı’ bir ilişki biçimi ortaya çıkıyor: Alan ve veren taraflar! 

Gelişmiş ülkeler için iklim krizi büyük ölçüde karbon salımını azaltmaya dayanıyor. Oysa halihazırda küresel ısınmanın sonuçlarından doğrudan etkilenen az gelişmiş ülkeler için iklim krizi; kıtlık, yerinden edilme, suya erişimin azalması, aşırı sıcak dalgaları gibi hayati sorunları beraberinde getiriyor. Bu nedenle az gelişmiş ülkeler, zirve öncesinde bir dayanışma paketi çağrısı yaptılar. 

Gelişmiş ülkeler ise taahhüt ettikleri 100 milyar doları tamamlamaya ve az gelişmiş ülkelere güven vermeye çalışıyorlar. Mali yardımların ne kadar, nasıl ve ne zaman olacağı son derece önemli müzakere konuları. Dünyanın bir kısmı iklim adaletinin keskin yüzünde. Dahası bu mali yardım programlarına bir şekilde özel sektörü dahil etmek gerekiyor. Tam da bu nedenle olsa gerek Johnson, yatırımcı Jeff Bezos ile bir araya geldiğinde biyoçeşitliliğin korunması için Bezos’un 1 milyar dolarlık hibe sağlayacağı açıklandı. Buna ek olarak dünya çevre gününde COP26 çerçevesinde başlatılan “Race To Zero” kampanyasıyla iş dünyasının ekolojik dönüşüme daha fazla dahil edilmesi hedefledi. 

Devletler, küresel ısınmayla ilgili karbon salımı azaltmaya yönelik hedefler belirlerken bu sürece iklim kriziyle ilgili tüm çevrelerin dahil edilmesi önem taşıyor. Özellikle özel sektörün süreç içerisindeki rolü ve desteği yadsınamaz. Buradaki sınır çizgisi ise greenwashing… Özel sektör, dünyaya bıraktığı siyah izi yeşil ile aklamadan yalnızca yeşil için ve sürdürülebilirlik için nasıl hareket edecek? 

Ağaçlar başlığına geldiğimizde ise ormanların bozulmasından kaynaklanan sorunların giderilmesi ile ormansızlaştırmanın durdurulması için 2021’de 1 milyar dolarlık mali kaynak yaratılması hedefleniyor. Kamu ile özel sektör tarafından ortaklaşa finanse edilecek bu projelerin doğanın rejenerasyonuna katkıda bulunacak yeşil projeler olması önem taşıyor.

COP26 Öncesinde...
COP26 Öncesinde: Konferans gündemi

Fotoğraf: Cocoparisienne

Bitirirken…

COP26, iklim kriziyle ilgili farkındalığı yüksek olanlar için önemli bir zirve. Zira iklim değişikliğiyle ilgili beklendiği gibi net, uzun erimli ve kararlı adımlar atılacak mı? Bu, en iyi seçenek olur elbette. Ama olmazsa da devletleri ortak hareket etmeye teşvik eden yönüyle zirvede ortak bir takvim belirlenmesi ve Paris Kurallar Kitabı’nın netleştirilmesi önemli kazanımlar olur. Geçersiz kalacak yeni hedefler belirlemekten çok, mevcut hedefleri gerçekleştirmek üzerine bir uzlaşı sağlanabilir ve pratik çıktılara yönelik kararlar alınabilir. Unutmayalım ki Paris Anlaşması, taahhütlerini yerine getirmeyenlere yönelik herhangi bir hukuksal mekanizma öngörmüyor. Bu da demek oluyor ki iklim değişikliği hem ulusal hem de uluslararası çapta siyasi alanda ve siyasi iradeyle gelişme gösterecek bir konuya işaret ediyor.

COP26, iklim değişikliğiyle ilgili karbon emisyonlarının azaltılması hedefi başta olmak üzere devletleri harekete geçiren bir kurumsal ağ sağlıyor. Bu ağın içerisinde yer alan farklı devlet gruplarının farklı hedefleri var. Az gelişmiş devletler, doğrudan iklim krizinin etkilerinin hafifletilmesine yönelik çalışmalara destek verilmesini ve mali yardım sağlanmasını talep ediyor. İkinci gruptaki gelişmekte olan devletler ise kalkınma ile iklim değişikliğiyle mücadele arasındaki uzlaşma bağının, kendilerini zorlamayacak şekilde tesis edilmesini bekliyorlar. Bu nedenle bu devletler için sürecin zamana yayılması ve ortak hedeflere tedrici biçimde ulaşılması önemli. 

Gelişmiş ülkeler içinse iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik atılan her adım, yalnızca sürdürülebilir bir gelecek sorumluluğu çerçevesinde anlam bulmuyor. COP26, uluslararası planda liderlik sergilenen bir platforma işaret ediyor. Bu yönüyle iklim değişikliği ve bu konunun uluslararası planda ele alınması, devletlerin bütüncül uluslararası politika yaklaşımlarından ayrı düşmüyor. Hal böyle olunca zirve sırasında en fazla merak edilen; ABD ile Çin tarafından açıklanacak öncelikler/politikalar olacak gibi görünüyor. 

Kaynaklar:

Paris Anlaşması

İklim Zirvesi Neden Önemli?

BBC News

M. Holt, Y. Dagnet, N. Warszawski, “What the vulnerable countries need from the COP’& climate summit”, 22.09.2021, World Resources Institute7