İnsanın keşfettiği en eski ve en iyi terapi yürümek olabilir. İyileştirici etkisi göz ardı edilemeyecek kadar fazla olan yürümek, her koşulda her anda ayrı bir güzelliğe sahipken bir de size eşlik eden yol arkadaşınız İstanbul ise o zaman işin rengi de iyiden iyiye değişiyor. Eşsiz ara sokakları, sere serpe uzanan sahilleri, sahilleri süsleyen eski konaklar, yeni nesil yüksek evleri ve hatta çarpık kentleşmesiyle bile kendine has bir sese sahip İstanbul. Siz de İstanbul’un eşsiz ezgisine kulak vermek isterseniz İstanbul yürüyüş rotalarını bir bir gezin ve bu tepelerle dolu şehri iyice bir yürüyün. İstanbul’da doğa yürüyüşü yapılacak yerler keşfettiğinizde ve bir tepeden öbürüne koşmak size zevk vermeye başladığında mutlaka kulaklarınızda şu mısralar çınlayacaktır:
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmediğim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul,
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”
Eminönü’nden Karaköy’e

Dört mevsim yoğun bir hayatın yaşandığı İstanbul’da şehrin tarihi dokusunu içinize çekmek ve zamanlar arası bir yolculuk gerçekleştirmek isterseniz, doğru adres elbette İstanbul’un dününden bugününe yıllanmış bir köprü görevi gören Eminönü- Karaköy rotasıdır. Yaz aylarında bölgenin kalabalık ve sıcağı sizi bunaltsa da unutmamalısınız ki bu yerleri güzel yapan ve onlara ruh veren yolu buralara düşmüş insanlardır. Vapurdan indiğiniz anda sizi bir kalabalık karşılar, hatta aynı kalabalık şehrin gittikçe daralan sokaklarında size eşlik etmeye devam eder. Pandemi yaşadığımız bugünlerde kalabalık bir ortamda bulunmak fobi haline geldiyse de ortalık yumuşadığında şehrin asıl dokusunu anlamak için elinizde irmik helvanız ya da balık ekmekle beraber tüketilen turşu suyunuzla iki yeri birleştiren Galata köprüsü üzerinden geçerek, size yaşadığınızı hissettiren bir İstanbul yürüyüş rotası keşfetmenin eşsiz tadına varın.
Kadıköy’den Suadiye’ye

Sıcak yaz akşamlarında ya da kışın vurucu soğuğu ve rüzgarıyla kendini mutlaka hissettirdiği sabahın erken saatlerinde uğradığımız yer hep aynı: Kadıköy. Kendinizi ödüllendirmek, mutlu bir sabaha başlamak veya aklınızdaki boğucu düşüncelerden uzaklaşmak için rıhtımdan Moda’ya tramvay yolunu takip ederek keyifli bir yolculuk yapabilirsiniz. Fakat onun asıl kimliğini görmek ve tanımak isterseniz rıhtımdan yukarı doğru ilerleyerek, ara sokaklar içinde kaybola kaybola kendi rotanızı oluşturmanızı öneririz. Sürprizlerle dolu bu yolun devamını merak ediyorsanız, sahil hattının üzerinden; Yoğurtçu Parkı’nda dinlenerek Kızıltoprak’a devam edebilir ve yine aynı rotayı takip ederek, Cadde’ye ulaşabilirsiniz. Bir yaz akşamı ya da bir yaz günü fark etmeksizin Cadde’nin tadının bir ayrı olduğunu siz de mutlaka hissedeceksiniz.
Maltepe’den Bostancı’ya

Maltepe’den başlayarak kilometrelerce uzanan sahil parkının keyfini çıkarmak isterseniz, onun en keyifli saatlerinden birinin sabahın erken saatleri veya gün batımına yakın zamanlar olduğunu söyleyebiliriz. Büyüklüğü nedeniyle, pandemide oluşan kalabalık alan fobisinin pek de yaşanmadığı sahil parkında şehrin ortasında kesintisiz bir doğa yürüyüşü deneyimi yaşayabilirsiniz. Burada yürüyüşün dışında yapabileceğiniz başka aktiviteler de mevcut. Voleybol ve basketbol oynanması için ayrılmış sahalar; paten sürmek ve kaykay kaymak için güvenli alanlar var. Sahil yolunu takip ettiğinizde uzun bir süre kesintisiz ilerleyebildiğinizi fark edeceksiniz. Kendinize ilk dinlenme durağı olarak Bostancı’yı seçebilir ve eğer karnınızın acıktığını hissediyorsanız Bostancı’daki Saray Büfe’de güzel bir kokoreç-midye ziyafeti çekebilirsiniz.
Not: Hafta sonu bu bölgenin çok kalabalık olduğunu da belirtmeliyiz.
Arnavutköy’den Bebek’e

İstanbul’daki en keyifli rotalarından biri olan Arnavutköy-Bebek rotasının tadına bakmadıysanız henüz tam anlamıyla İstanbullu sayılmazsınız. İstanbul’un en tatlı yüzlerinden biri olan bu rotanın büyük bir kısmı baktıkça bakasınız gelen türden. İyi bir estetik zevkle inşa edilmiş binaları, inşaatta olmadığı zaman geniş sayılabilecek kaldırımları ve Arnavutköy’ü aştıkça büyüyen sessizliğiyle, Beşiktaş’ın insana huzur veren yürüyüş rotalarından birisi burası. Eğer bu rotada ilerlerken dinlenme ihtiyacı duyarsanız, Arnavutköy’ün merkezini geçtikten sonra dinlenmenizi öneririz çünkü gerçekten normal zamanlarda bile burası oldukça kalabalık olabiliyor. Yürüyüşünüze devam ederken, sağınızda boğazın eşsiz güzelliği size eşlik edecek ve solunuzda bakmaya doyamayacağınız bir mimari sizi bekliyor olacak. Bir defa gittikten sonra devamlı gitmek isteyeceğinize emin olduğumuz bu rotayı hafta içi ve iş saatleri dışında tercih etmenizi öneririz.