Evlerinize İyi Bakın: Çolakel Ailesinin Tarihi İzler Taşıyan Zevkli Evleri

Bahar ve Erhan Çolakel’in, oğulları Emre ve köpekleri Petit ile yaşadıkları eve girer girmez tarih içinde, kıtalar arası bir yolculuğa çıkmış gibi hissediyor insan. Osmanlı saraylarından çıkma bir köşe ve Empire dönemi dekore edilmiş başka bir köşenin arasında günümüz çizgilerini taşıyan ses sistemi, göz yormak bir yana eklektik bir dekorasyon ziyafeti sunuyor.

Evlerinize İyi Bakın serisinde bu hafta, Çolakel ailesinin yaşam alanlarındaki eşyaların hikayelerini Erhan Çolakel’den dinledik.

Sizin için ev ne ifade ediyor?

Ev, benim için Latincedeki anlamıyla domus’u ifade ediyor. Yani inşa ettiğim hayatım… Evimdeki eşyaların her biri; benim, eşimle benim ve ailemizin bir dönemini, bir anısını ifade etmekte, yaşatmakta ve bizleri yansıtmakta. Salonumuzu aydınlatan Rene Lalique’in efsane renkli balıklarının, hayatıma renk katan balık burcu değerli eşimi yansıttığı gibi…

Küçüklüğünüzden beri kaç ev değiştirdiniz?

Birçok ev değiştirdim. Ailemle küçükken yazları mayıs ayında Burgazada’ya göç eder, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda evi kapatıp kışlık evimiz Cihangir’e dönerdik. Sonrasında Venedik’teki yazlığımıza gittik. Çocukluğumun bir kısmını Venedik’te geçirmiş olmanın mutlu anısını hâlâ yaşamaktayım. 

Papillon Lisesi’nden ayrılıp Nice’e gidince ailemizin Nice/Cimiez’deki yeni yazlığına yerleştik. Üniversitede ise New York’ta kendi dairemde oturdum. İş hayatı gereği İstanbul’a döndüğümde ise yine aile semtimiz Cihangir’e, evlenince de ailemizin büyümesiyle Levent’e taşındık. Şimdi ise hayatımız, yaşadığımız ve geleceğimizi kurduğumuz yer olan İstanbul’da, Venedik ve Nice’deki evlerimizde geçmekte.

Yaşam alanlarının ruh dünyamızla ve modumuzla ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Benim hayatım, evimiz ile iş yerim arasında geçiyor. Yaşam alanlarımın güzel olması beni mutlu ediyor ve bana şevk veriyor. Tabii seyahate de önem veriyoruz; imkanımız oldukça her fırsatta yeni kültürler, ufuklar ve mekanlar keşfedip bu zenginlikleri yaşam alanlarımıza aktarıyoruz. Yine de yaşam alanlarımızda kendi zevkimize göre ağırlıklı olarak İtalyan ve Fransız tarzı dekorasyon ögeleri yer alıyor.

Seyahatin yaşam alanınıza yansımasından bahsedebilir misiniz?

Hayat tarzımız ve yaşantımızdaki kültürel zenginliğimizi ve bunun yansıması olan evimizin dekorundaki stil zenginliğini ve kültürel çeşitliliği ailemize borçluyuz diyebilirim. Annem İtalyan asıllı, ben Fransız vatandaşıyım, oğlum Amerikan vatandaşı, kayınbiraderim Güney Koreli, yeğenim Meksikalı, diğer yeğenlerim Portekizli. Yani çok renkli bir aileyiz…

 

Ailem, beni ve kardeşlerimi daha 3 aylıkken yanlarında seyahatlere götürürmüş. Doğal olarak en büyük zenginliğimiz seyahatlerimiz. Bu geleneğimizi hâlâ devam ettiriyoruz ve yılda bir kere dünyanın bir yerinde tüm aile buluşuyoruz. Yeni yerler keşfetmek ailece en büyük tutkumuz ve tüm seyahatlerin izleri evlerimizde obje ve mobilyalar ile sürülebiliyor. Ancak dediğim gibi; İstanbul, Venedik ve Fransa arasında yaşadığımızdan (ruhen de), evimizde ağırlıkla Bizans, Ravenna, Venedik ve Fransız tarzının hakimiyeti oldukça net görünüyor

Anne ve babanızın eve bakışları nasıldı?

Annem, “Nasıl bedenimi doyuruyorsam, ev de benim ruhumu doyuruyor.” der.

 

Peki onları ifade eden mobilya, obje ve ya da bitkiler hangileri sizin için?

Sanırım evdeki çoğu eşya onların zevkini yansıtmakta. Babamın antika merakı vardır. Boulle ve Empire mobilyalar, olmazsa olmaz Murano ayna ve avize ile Christofle takımlar çocukluk evimin parçalarıydı.

Evinizde sizi yansıtan üç farklı objeden bahsedebilir misiniz?

Evimdeki objelerin neredeyse tamamı ailemi ve beni yansıtıyor diyebilirim ama özellikle üç seçim yapmam gerekiyorsa üç obje değil de üç kategoriden bahsedebiliriz. Bunlardan ilki; 19. yüzyıl Kolonyal Dönem ile Belle Epoque Dönemi’ne ait eşyalar; yaşamayı arzu ettiğim dönemin birer temsilcisi…

Bir diğeri ise hayatımın bir parçası olan müziği, evin salon ve dinlenme bölümlerinde bulunan, farklı zamanlarda kullanabildiğim müzik setleri. 

Son kategori ise hem eşimin hem de benim hukukçu kimliğimizle bağlantılı olduğunu düşündüğümüz Empire Dönemi’ne ait obje ve mobilyalar. 

Renkler ve ışık konusunda ne düşünüyorsunuz?

Renk uyumu önemlidir, kanımca renklerde ve tonlarında ahenk olmalı, ağırlıklı olarak en fazla üç renk kullanılmalıdır.

Bitkiler ve çiçekler sizin için ne ifade ediyor?

Bence tabloyu gösterenin çerçevesi olması gibi bir evi de çiçek ve bitkiler gösterir. Onları tamamlayansa yuvamızın bekçisi ve bizi karşılıksız bir sevgiyle seven köpeğimizdir

Asla ayrılamam dediğiniz bir mobilyanız var mı?

Önemli olan bizlere bahşedilen bu hayatı, sağlık ve güzellikle anbean yaşamak. Carpe diem… 

Tutankhamon da bizler de eşyaları yanımızda götürmüyoruz. Bu nedenle kırılma pahasına da olsa St. Louis kadehlerimizle en değerli yemek takımlarımızı kullanırız, vitrinlik/misafirlik kullanım kavramı bizde yoktur.  

Evinde her gördüğünde iyi ki almışım, iyi ki yapmışım dediğiniz ne var?

Amatör bir koleksiyonerim; taş ve bakır baskı İstanbul gravürleri, Osmanlı haritaları ile Grek ve Rus ikonaları ilgi alanlarım. Onlara gözüm gibi bakar ve her baktığımda iyi ki almışım derim. Eskiye ve antikaya olan merakımla boş vakitlerimi Çukurcuma’da ve Horhor’da geçirmek bana büyük keyif verir. Venedik’e her gidişte de Campo San Maurizio’yu, Nice’te de her pazartesi kurulan Cours Saleya’daki Antikacılar Pazarı’nı gezmeyi ihmal etmem

Koleksiyonerlik sizin için ne ifade ediyor?

Koleksiyonerlik benim için bir tutku! Özellikle yurt dışı seyahatlerimde antikacıları gezerek koleksiyonuma eserler katmak bana büyük mutluluk veriyor.  Örneğin Sydney’deki sahaflarda 19. yüzyılda İstanbul’da yaşamış olan ünlü Fransız mimar ve ressam Melling’in Constantinople adlı gravürünü bulduğum an, bu parçayı evimde görmenin hayali ve heyecanı çoktan kendini göstermeye başlamıştı.

Tarihine hayran olduğum ve en az sekiz defa gittiğim Mısır’ın Kahire şehrinde yer alan Khan El Halili çarşısında Osmanlı Dönemi’ne ait eserleri bulduğumda da çok mutlu olmuştum. Beni heyecanlandıran ve çok meraklı olduğum tarihin sayfalarında seyahat etmemi sağlayan bu eserlerin evimde olması benim için çok büyük değer taşıyor.

Evinize baktığınızda atamadığınız, satamadığınız ve onunla ne yapacağını bilemediğin mobilya ya da aksesuarların var mı?

Dediğim gibi her bir eşyanın ayrı bir anısı ve yeri var. Bununla birlikte modern ve yalın eşyalar benim zevkime hitap etmiyor; klasik mobilya ve eşyalar daha kalıcı oluyor ve onları farklı yerlere koyarak değerlendirme imkanı da buluyorum.
 

Evinizin dekorasyonu mu yoksa kendi giyim kuşamınız mı ağır basıyor?

Bence hepsi bir bütündür; dış görünüşümüz de evimiz gibi bizi yansıtır. İkisine de önem veririm. Tabii aileden de öyle gördüm. Rahmetli anneannem Nazire Kip, Beyoğlu’na çıkmadan hangi renk şapka takacağını dert edermiş, babam her gün ‘grand toilette’ işe gider, dedem Borsalino şapkasını takmayı ihmal etmezmiş.