“İnsanlık tarihi kan ve gözyaşı üzerine kuruludur.”
Stanley Kubrick’in unutulmaz eseri 2001: A Space Odyssey, ikonik primat savaşı sahnesi ile açılır. Kurgulanan hikayeye göre bir su kaynağı için mücadele veren primatlar, bir türlü yenişememektedir. Fakat gökyüzünden gelen Monolith’e dokunarak “bilgiye nazır olan” bir primat, hayvan kemiklerini silah olarak kullanabileceğini öğrenir. Bilginin gücüyle klanının su kaynağını ele geçirmesini sağlar. Sonrasında ise bir sinematografi dehası olan Kubrick’in kemik ile uzay gemisi arasında yaptığı eşsiz geçişe tanık oluruz. İnsanın “alet” ile olan ilişkisine derin bir vurgu yapan bu sahne; binlerce yıllık kültür evrimimizin sanıldığının aksine yüksek etik değerler üzerine değil, bilginin üstünlük kurma amacıyla kullanılarak geliştiğine işaret eder. Yüzyıllardır tanık olduğumuz sayısız kanlı savaş sırasındaki teknolojik atılımlarımız bunun kanıtlarından biri…
Teknolojinin Kanlı Tarihi
Fotoğraf: AhmedReza89
Savaş, her ne kadar insanlık için ardında büyük bir yıkım bıraksa da insanların bu yıkımı en aza indirme ya da kazanan olma çabası, onları teknolojiyi geliştirmeye yöneltti. 19. yüzyıla kadar yapılan neredeyse tüm teknolojik atılımlar, savaşlarda kullanılabilmek için yapılmıştı. Antik Mısırlıların savaşlarda daha hızlı hareket edebilmek için dünyanın ilk düzenli taşıt kullanımını başlatması, Antik Roma’nın askerlerin daha rahat seyahat edebilmeleri için yüzlerce kilometrelik düzenli yol inşa etmesi, ünlü ressam ve mucit Leonardo Da Vinci’nin dahi devletin onayını alabilmek amacıyla savaş araçları tasarlaması… Günümüzde artık kanıksadığımız modern toplum gereçlerinin ilk defa savaş tarihinde karşımıza çıkıyor.
Bu durumu anlamak o kadar da zor değil aslında. Devlet sınırlarının net olarak belirgin olduğu yakın tarihimize kadar savaş, bir devletin en çok ilgilendiği konuydu. Haliyle mümkün olduğu kadar fazla imkan, savaşa yönelik olarak ayrılıyordu. Haliyle ülkelerin en parlak beyinleri de savaşlar üzerine çalışıyordu.
Artık bilim insanlarımızın insanlığın iyiliği için teknoloji geliştirdiğini düşünürsek bunun bir zorunluluk değil tercih olduğunun farkına varabiliriz. Örneğin Nürnberg Mahkemeleri’nde Nazi subaylarının yargılanması öncesi Amerikalı psikologlar tarafından yapılan IQ testleri, Nazi subaylarının çağının ilerisinde yüksek deha olarak sayılabilecek insanlar olduğunu ortaya çıkardı. Bu sonuçlardan Nasyonel Sosyalizm’in zekası yüksek insanlar tarafından savunulması sebebiyle mantıklı bir ideoloji olduğunu iddia etmek düpedüz absürd bir çıkarım olacaktır. Parlak beyinler, çoğunlukla güç odaklarının çıkarlarına hizmet etmiştir. Yani sonuç olarak varacağımız yegane sonuç, nesnelerin günümüz etik değerlerine aykırı şekilde mi yoksa insanlığın gelişimi için mi kullanılacağı sorusu.
Çamurlu Toprakta Açan Çiçekler
Fotoğraf: Wikimedia Commons
Günümüzü oluşturan teknolojik ögelerin çoğunluğu İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sırasında ortaya çıktı.
- İngiliz Hava Bakanlığı tarafından ilk defa kullanılan radarlar, savaş uçaklarını tespit amacıyla kullanılıyordu. Percy L. Spencer ismindeki bir bilim insanı, radar teknolojisi barındıran Magnetron’un yanında dururken cebindeki çikolatanın eridiğini fark etti. Sonuç olarak mikrodalga fırını icat etti.
- Bu satırları okumanızı sağlayan internet teknolojisi, askeri haberleşmelerin daha güvenli olarak yapılabilmesi amacıyla ilk defa Amerika’da 1960’lı yıllarda icat edildi. Büyük suçların ana odağı olan DeepWeb’in arkasındaki teknoloji olan TOR dahi Amerikan ordusu tarafından geliştirilmişti.
- Dünyadaki iletişimi sağlayan uydular ve evreni tanımamızı sağlayan uzay araçları, Nazi bilim insanlarının savaş alanında kullanmak üzere yaptığı roket çalışmalarına ve Amerika-SSCB arasındaki nükleer soğuk savaş dönemine dayanıyor.
- Tıp alanındaki bazı çığır açan ve milyonlarca insanın hayatının kurtulmasını sağlayan gelişmeler, SSCB ve Amerika’da deneklerin rızası dışında yapılan insanlık dışı deneylere dayanıyor.
Kısacası savaşlar, milyonlarca insanın ölmesine sebep oldu fakat milyonlarca insanın da yaşamasına destek oldu. Biraz daha genel bir perspektiften bakarak geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarmak ve daha güzel yarınlar için teknolojik gelişim konusunda savaşları beklememek gerekiyor. Peki bu masum düşünce devletler nazarında ne kadar gerçekçi? Dünyanın en gelişmiş ordusuna sahip olarak görülen Amerika Birleşik Devletleri, 2019 yılında 686 milyar doları sadece askeri harcamalar için ayırdı. Aynı sene bölgesel hükümet harcamaları ve ulusal harcamalar dahil olmak üzere eğitime 666 milyar dolar ayırdılar.
Dünyanın diğer büyük ülkeleri için de durum aynı. Hala ülkelerin ekonomisinin büyük çoğunluğu savaşlar için ayrılıyor. Yakın zamanda Ukrayna Rusya savaşının çıkması sebebiyle yıllardır askeri harcamalarını minimumda tutan Almanya dahi harcamalarını iki kat artırarak 83 milyar dolara çıkaracağını açıkladı.
Savaşların Ekolojik Etkileri

Fotoğraf: Wikimedia Commons
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde savaşların ekolojik etkileri arasında çoğu teknoloji sebepli kirlenmeleri de katabiliriz. Çünkü bugün dünyanın en büyük sorunlarından olan plastik sorunu dahi Amerikan ordusunun savaşlarda kullanabilmesi için hafif ve sağlam maddeler üretebilmesi amacıyla ortaya çıkmıştı.
Öte yandan savaşlarda kullanılmak amacıyla kurulan madenler, petrol sahaları, kimyasal üretim tesisleri dünyada tespit edilemeyecek kadar fazla karbon salımına sebep oldu. Özellikle büyük dünya savaşlarında kullanılan kimyasal bombaların geliştirilmesi için kurulan araştırma tesislerinin bulunduğu bölgeler, hala kimyasal kirlenme sebebiyle tarıma veya insan yerleşimine açık değil. Nükleer bomba testleri için kullanılan dünyanın muhtelif bölgelerinde nükleer kirlenmenin etkileri görülebiliyor. Bu testlerde patlatılan bombalar, kilometrelerce çapta kraterlerin oluşmasına sebep oldu.

Vietnam Savaşı sırasında bölgede yaşayan birçok canlı türünün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldiği saptandı. Ruanda’da yaşanan iç savaş sonrası göç etmek zorunda kalan iki milyon mülteci, binlerce hektarlık ormanlık alanı tahrip ederek yerleşim yeri kurdu.
Sonuç olarak savaşların teknolojik gelişime destek olduğu bir gerçek olsa da buna ihtiyacımız olmadığı da ayrıca vurgulanması gereken bir konu. Günümüzde geçmişe nazaran büyük çaplı savaşlar yaşanmıyor olmasına rağmen teknolojik gelişimimiz hala büyük bir ivmeye sahip.
İnsanlık olarak büyük atılımlar için savaşlara ihtiyaç duymadığımız zaman, moral anlamda bir sonraki basamağa adım attığımız gün olacak.

Kapak Fotoğrafı: Computerized