Efsane Yönetmenler Serisi: Stanley Kubrick

Efsane Yönetmenler Serisi: Stanley Kubrick

20.yüzyıl sineması dediğimizde aklımıza hangi isimler gelir? Yapılacak listelerin birçoğunda usta yönetmen Stanley Kubrick, muhtemelen en üst sıralarda yer alır. Stanley Kubrick filmleri dediğimizde kaç tane tür geliyor aklımıza? Bilim-kurgu, komedi, tarih, savaş, korku gerilim… Bunlar saymakla bitmez. Öyle bir yönetmen düşünün ki her türde parmakla gösterilecek işler ortaya koymuş. Gelin Efsane Yönetmenler Serisi’nin bu bölümünde tartışmalı yöntemleri, otoriter yönetmenlik tarzı ve sanata bakış açısıyla modern batı sinemasının mihenk taşlarını oluşturan Stanley Kubrick’i inceleyelim.

Stanley Kubrick Kimdir?

Stanley Kubrick 26 Temmuz 1928’de New York’ta Yahudi bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Ünlü yönetmen, iyi eğitimli ve hali vakti yerinde bu göçmen ailede dolu dolu bir çocukluk geçirdi. İlkokula başladığında IQ puanının ortalamanın üstünde olduğu keşfedildi fakat Kubrick haylaz bir çocuktu. Babası, ilgisi Antik Yunan ve Roma gibi alanlara yönelen Kubrick’i kontrol altında tutmak için ona bir kamera aldı. Kamerasıyla adeta aşk yaşayan Kubrick, gününün çoğunluğunu komşusunun karanlık odasında geçiriyordu. Karanlık odada fotoğraflara banyo yaptırırken kendi deyimiyle “sihirli bir şekilde kimyasalların kağıtta fotoğraf ortaya çıkarmasını” izlemekten zevk alıyordu. Haylaz çocuk liseye geçtiğinde de düzelmedi. Okulun fotoğrafçılık kulübünde çok zaman geçiriyor, sinemada film izlemek için dersleri asıyordu. Sonuç olarak mezuniyet puanı üniversiteye gitmesine izin vermedi. İleride Amerikan Eğitim Sisteminin çocuklarda yaratıcı düşünceyi öldüren ve kısıtlayıcı bir sistem olduğunu öne sürecekti. 

Kubrick hakkında unutulmaması gereken şeylerden biri de çok iyi bir fotoğrafçı olduğudur. Okul hayatının bitmesiyle fotoğrafçılık kariyerine başladı. Önceleri bazı dergilere fotoğraflar sattı ve birkaç serbest iş aldı. Look dergisinden iş teklifi almasıyla kariyeri farklı bir yöne saptı. Stanley Kubrick özellikle bir hikaye anlatan fotoğraflarıyla tanınan biri oldu. 28 Mayıs 1948’de lise aşkı Toba Metz ile evlendi. Meslektaşları Kubrick’in sinemaya olan bitmez tükenmez aşkını keşfetmişti. Dergi için yaptığı kısa belgesel film ile yönetmenlik kariyerine giriş yaptı. Fear and Desire ilk uzun metrajlı kurgusal filmi oldu. The Killing gibi başka uzun metrajlı filmler çekse de ilk tanınırlığı Paths of Glory filmiyle gerçekleşti. Lolita ve Dr.Strangelove gibi tartışmalı filmler ortaya koyan Kubrick, Hollywood sinemasında gitgide öne çıkan bir yönetmen haline geldi. Özellikle filmleri teknik açıdan çok dikkat çekiyordu. 1968 yılında 5 yıldır çalıştığı ve günümüzde bilim-kurgu sinemasının en önemli eserlerinden kabul edilen 2001: A Space Odyssey’i yönetti. Çıktığı dönemde ağır eleştirilere maruz kalan film, zamanla kült olarak kabul edildi. Stanley Kubrick sanatsal filmler çekmesine rağmen ekonomik açıdan karlı yapımlar ortaya koyuyordu. Kısa zamanda Hollywood’un gözde çocuğu oldu. The Shining ve Eyes Wide Shut filmlerinde usta oyuncularla çalıştı. Filmleri pek çok kez Akademi Ödülleri’ne aday olarak gösterildi. Fakat yalnızca 2001: A Space Odyssey filmiyle En İyi Görsel Efekt ödülünü alabildi. 7 Mart 1999’da son filmi Eyes Wide Shut’ın kurgusunu bitirdikten 7 gün sonra uykusunda vefat etti. Kalp krizine bağlı ölümü sebebiyle son filminin gösterimine katılamadı. Filmin sonunda sinema dünyasından pek çok ünlü ismin Stanley Kubrick’i anlattıkları röportajlar yayınlandı. 

Kubrick

Fotoğraf: Indie Wire

Kubrick’in Sinema Anlayışı

Stanley Kubrick ismini duyduğumuzda aklımıza gelen ilk terimlerden biri “otör” olur. Peki otör ne demektir? Fransız yönetmen François Truffaut’un kuramlaştırdığı bu teoriye göre iyi ve kötü filmler yoktur, iyi ve kötü yönetmenler vardır. Yönetmen film üzerinde tamamen kontrole sahiptir. Yönetmenler ressam, film ekibi boya ve film ise bir tuvaldir. Stanley Kubrick filmleri biricik ve özgündür. Ortaya koyduğu her yapıtta kendi benliğini filme katmıştır. Stanley Kubrick neredeyse tüm filmlerinde senaristlik de yapmıştır. Birçok filmini romanlardan uyarlamasına rağmen kaynak esere sadık kalmadığı için yazarlar tarafından çokça eleştirilmiştir. Hatta The Shining yapımı sebebiyle ünlü yazar Stephen King ile mahkemelik olmuştur. Yönetmene göre uyarlama yapımlar bir sahnelemedir ve aynı tiyatroda olduğu gibi yönetmenin yorumunu ve etkisini göstermelidir. Nasıl ki 14. yüzyılda sahnelenen bir Shakespeare oyunuyla 20. yüzyılda sahnelenen Shakespeare oyunu aynı değilse, bir film ile roman birbirinden farklı olmalıdır. 

yönetmen kubrick

Otoriter Bir Yönetmen

Stanley Kubrick özellikle tek plan çekimleriyle bilinir. Onun filmlerinde sahneler adeta bir fotoğraf karesi gibidir. Kompozisyona ve perspektife çok dikkat eder. Bauhaus ekolünün takipçisidir. Fotoğrafçı kimliği ve yıllar boyu işin mutfak kısmında çalışmasıyla gelen olağanüstü bir teknik bilgiye sahiptir. Oyuncular filmi oluşturan etmenlerden olsa da Kubrick onlardan çok şey beklemez. Yalnızca tek istediği sahnenin anlaşılması ve doğru oynanmasıdır. Bir oyuncu koçu kesinlikle değildir. Onunla çalışan oyuncular bir sahnenin 80. tekrarında yalnızca “Olmadı, tekrar yap, sahneyi anla.” dediğinden bahseder. Görebileceğimiz üzere çok fazla tekrar alan bir yönetmendir. Stanley Kubrick filmleri  üzerine çok çalışır. Hatta yalnızca filmler üzerine çalışmalarının bulunduğu kutuların incelendiği 1 saatten uzun bir belgesel bulunmaktadır. Bu sebeple sürekli bulduğu yöntemleri denemek ve en iyisini seçmek için tekrar çekimler yapar. Ancak bazı iddialara göre özellikle ünlü oyuncuların yer aldığı filmlerde oyuncunun egosunu kırmak ve ekipte tam otorite sağlamak için gereksiz tekrar çekimler yapar. Stanley Kubrick hayatı boyunca bu gibi sebeplerle çok tartışılmıştır. Ancak sonuç olarak ortaya çıkan eserler hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır.

 

En Önemli Stanley Kubrick Filmleri:

Barry Lyndon(1975) | IMDB: 8.1

1975 yılında gösterime giren film, İngiliz yazar William Makepeace’in The Luck of Barry Lyndon adlı eserinden uyarlandı. 18.yüzyılda geçen filmde 7 Yıl Savaşları sonrası maceracı genç Barry Lyndon’ın yüksek sosyeteye girmesi, servete kavuşması ve hırslarına yenilerek dibe batması konu ediliyor. 

Stanley Kubrick filmleri arasında az bilinen film, usta yönetmenin teknik açıdan şov yaptığı eserler arasında anılıyor. Özellikle ışık kullanımıyla dikkat çeken filmde, doğal ışık ve mum ışığı ile 18. yüzyıl sanatını ve kültürünü yansıtan sahneler yakalanmış. Filmin neredeyse her saniyesi bir yağlı boya tablosuna bakıyormuş hissi uyandırıyor. Filmin sinematografi, müzik, sanat yönetimi,dekor ve kostüm tasarımı dallarında Oscar adaylığı bulunmakta.

The Shining(1980) | IMDB: 8.0

The Shining, Stephen King’in aynı isimli romanından uyarlandı. Jack Torrance, eşi ve oğullarının uzun bir kış boyunca bir otelde geçirdikleri olaylar ediliyor. Ailenin koca otelde yalnız kalması ve bazı açıklanamayan doğaüstü olaylar ile Jack cinnet geçirir. Daha önce de hademe bir aileye mezar olan otel, tarihi yeniden mi yaşayacaktır?

Özellikle bestseller romana sadık kalmamasıyla eleştirilen film birçok yazıya ve makaleye konu olmuştur. Uçak korkusu olan Stanley Kubrick filmin İngiltere’de çekilebilmesi için evinin yakınına devasa bir otel sahnesi kurdurmuştur. Ünlü kapı kırma sahnesi ve Jack Nicholson’ın kapıyı tam 127 kez kırması bu filmde yaşanmıştır. Hatta yalnızca filmin çekim aşamalarını ve alt metin okumasını içeren Room 237 adında bir belgesel bulunmaktadır. 

2001: A Space Odyssey(1968) | IMDB: 8.3

Film ünlü bilim-kurgu yazarı Arthur C. Clarke’ın aynı isimli eserinden uyarlandı. Senaryo Stanley Kubrick ve Arthur C. Clarke tarafından kaleme alındı. Uzak bir gelecek tasvirinin yapıldığı filmde Ay’da bir Monolith taşının ortaya çıkması ve insanlığın kaderini değiştirmesi konu ediliyor. 

Bilim-kurgu sineması deyince aklımıza ilk gelen yapımlardan olan 2001: A Space Odyssey, dönemin teknolojisine göre olağanüstü görsel efektler içeriyor. Özellikle HAL 9000 gibi bir yaratımı hayatımıza sokan filmde, yalnızca ses ve bir kırmızı göz ile gerilim nasıl verilir öğreniyoruz. Bugün bile filmlere konu olan ve gelecekte de tartışacağımız yapay zeka, bilinç, insanın varoluşu ve amacı gibi konuları ele almasıyla bizlere akıl almaz bir seyir zevki yaşatıyor. A Space Odyssey, Stanley Kubrick’in en çok beğenilen ve yalnızca tek Oscar ödülü alan filmi olma ayrıcalığını da taşıyor.