Haydar Ergülen ve Biraz Poetikası

Haydar Ergülen ve Biraz Poetikası

(…)

bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni

aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte

kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun

beni büyüten aşktan söz ediyorum, yolculuğa övgü

zaman yok ki aşktan başka, uykusuzluğa övgü

 

bir sır- çocuksun, baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni

ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için seviyorum seni!

 

Belki de pek çok şeyin şairidir Ergülen; trenler şairi, Eskişehir şairi, hatta Nar’ın şairi… Ama hiç zannetmiyorum ki sadece şiirlerinin şairi olsun. Bugün size biraz usta şairimiz Haydar Ergülen’den, biraz da şiirlerinden bahsetmek istiyorum.

Haydar Ergülen, 14 Ekim 1956’da Eskişehir’de bir otomobil tamircisinin oğlu olarak dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde tamamlarken lise tahsili için Ankara’ya gitti. Daha sonra da Ankara’da kalarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Bir süre Anadolu Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Ergülen; reklam yazarlığı, yayıncılık ve köşe yazarlığı yaptı. Halen daha üniversitelerde edebiyat dersleri vermeye devam etmektedir. İlk şiiri 1972 senesinde Eskişehir’de Deneme dergisinde, ilk yazısı aynı sene Yeni Ortam gazetesinde ve Karşılığını Bulamamış Sorular adlı ilk şiir kitabı da 1981 senesinde yayımlandı. 1979 senesinden başlayarak Somut, Felsefe Dergisi, Türk Dili, Yusufçuk, Yarın ve Varlık gibi dergilerde şiirler yayımlayan Ergülen, 1983 ve 1986 senelerinde yayın hayatına başlayan Üç Çiçek ve Şiir Atı dergilerinin yayıncılığını yaptı. Burada Üç Çiçek dergisinin altını çizmek istiyorum. Çünkü bu dergi, Türkiye için zor bir dönemde farklı ideolojik görüşlere sahip şairleri aynı çatı altında toplayarak ilk yayınlandığı günden itibaren çok tepki çekmesine rağmen oldukça önemli bir işe imza atmıştır.

Edebiyat sohbetlerine daldığımız dost meclislerinde çok sevenlerine ve hiç sevmeyenlerine rastladığım ama ortasına hiç rastlamadığım şairin, her ne olursa olsun edebiyat tarihçiliği açısından seksen sonrası Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olduğu yadsınamaz. 

Haydar Ergülen, entelektüel birikimi sayesinde klasik ve çağdaş şiirimizi özümseyerek aynı zamanda kendi sesini de var edebilmiştir. Bu özgünlüğünü ve özümseyişini gerek dil anlayışında gerekse seçtiği temaların havasında apaçık görmek mümkün olur. Şiirinin yüzeyinde ideolojik imajlara pek rastlanmaz. Buna karşın bir varoluş sorunsalı çerçevesinde insana dair her şeye rastlamak mümkündür. Zaten kendisi de insana şiirin insanla beraber geldiğini söyler. Şiirlerinde, büyük bir çağrışım sahasına sebep olan imgelere sıkça yer verir. Şahsen beni en çok etkileyen şey; şiirlerinin kendine has bir müzikaliteye, bir tempoya sahip olmasıdır. Anadolu kültüründen kızının ismini ‘’Nar’’ koyacak kadar topyekün etkilenen şairin, pek çok şairden de ilham aldığından bahsetmek mümkündür. Sanırım bunlardan birinin de Fazıl Hüsnü Dağlarca olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dağlarca’nın Ağır Hasta şiiri ile karşılaştıktan sonra büyülendiğini, bir daha da iyileşemediğini söyleyen Haydar Ergülen, bir de büyük şairin poetikasından bahsettiği ‘’Dağlarca İçin 94 Cümle’’ adlı bir kitap yayınlamıştır. Şairin, Sait Faik ve Sabahattin Ali hakkında yazdığı kıymetli kitapları da mevcuttur.

“O’’ Şehir

Haydar Ergülen

Fotoğraf: Bianet

Şiiriyle ‘’Keder Gibi Ödünç’’ kitabı sayesinde lise yıllarımda tanıştığım şairin kendisiyle de bu yılın başında tanıştım. Bu müşerref oluş yetmezmiş gibi iki saate yakın da sohbet imkanı buldum. Şairle, şiir üzerine pek çok şeyi konuşma şansım oldu. Yücel Saraçoğlu’nun Evrim Sanat Kitabevi’nde bastığı üç kitaptan; Ece Ayhan’ın Yalnız Kardeşçe’sinden, Yorgo Seferis’in Üç Kırmızı Güvercin’inden fakat bastığı kitapların üçüncüsünü bir türlü hatırlayamayışından hatta az kalsın Tutunamayanlar’ın yayın haklarını aldığından bahsettiğimiz bu sohbetten, şairin ilk kez dile getirdiğini söylediği ufak bir ‘’magazinsel’’ bilgiyi siz PlumeMag okuyucularıyla paylaşmak ve bu bahaneyle şairin harika bir şiirini de yazıma eklemek istiyorum;

-idil’e-

O Şehre davrandığın gibi davran bana da

O Şehre gittiğin gibi bana da git uçarak

bana da in, bana da kon ve el salla geride

bıraktığına: Elveda benim küçük adamım!

ufacıktan bir Şehri nasıl adam ettinse,

Sevdinse adam gibi, beni de o Şehir gibi

sev! Korkma sakın, adam etmez aşk beni,

geç benden, benim de köprülerim var,

aşkı seyret oradan, dalgın günüm geçiyor,

benim de gecelerim var, danset, eteklerin

fırdönsün, sen bana dön, bana eşlik et,

benim de sabahlarım var, uyanmaya ne saat,

ne telefon, ne kapı: bisikletin zilini

dizlerini kanatan bir deli kız çalsın yeter ki!

Benim de parklarım var, uzanıver salkımsaçak

üstüme, dalımdan tut, benim de yapraklarım var

güneşli gövdene müjde eli kulağında bahar,

benim de Şiirlerim var, aşk konulu, senin

Şairin eşi olan pek kıymetli İdil Hanım’a yazdığı bu şiirde bahsi geçen şehrin, uzun süren tahmin denemelerimle Haydar Ergülen’i oldukça eğlendirdikten fakat bir türlü de bulamadıktan sonra “Amsterdam’’ olduğunu öğrendim.