Televizyonda gördüğümüz her şey gerçek mi? Bize anlatılanlar gerçekten bilmemiz gereken şeyler mi? Ya da bilmemiz gereken şeyler bize nasıl anlatılıyor? Ne kadarı anlatılıyor? Kitle iletişim araçları bizlere ne sunuyorsa onu sunduğu kalıpla birlikte yukarıdaki soruları sormadan doğrudan benimsiyoruz.
Medya ile ilişkimiz; gör, öğren, kabul et ve geç şeklinde devam ediyor. Her şeyin çok hızlı akıp geçtiği dijital dünyada durup üzerinde düşünmeye çok da vaktimiz olmuyor. Durum bir çoğumuz için böyle. Biz yetişkinler için durum böyleyken kitle iletişim araçları ile doğrudan savunmasız muhatap olan çocuklar için çok daha tehlikeli.
Öğrenme çağındaki çocuk özellikle söylenen gösterilen her şeyin doğru olduğunu kabul eder. X marka bilgisayar oyun bilgisayarıdır. Oyun çağına gelen çocuk mutlaka onu almalıdır. X oyunu çok eğlencelidir. Onu alan çocuklar çok eğlenmektedirler. Bunlar sadece reklamlardan edindikleri marka yönelimleridir.
Bir de oyunlardan, çizgi film içeriklerinden edindikleri davranış modelleri var. Sürekli hareket halinde olma, eğlence ve macera arayışı, bitmek bilmeyen aksiyonu yüksek oyun ve filmlerden geliyor çoğu zaman. Kendisiyle baş başa kaldıklarında sıkılmaları da bundandır çoğu zaman. Çünkü iletişim araçları onlara sınırsız bir hareketlilik ve bitmeyen bir macera sunacak. Ben kitle iletişim araçlarının çocuklara sunduğu macera ve eğlenceyi kesinlikle doğru buluyorum. Bir tablet oyunu elbette çocuğu heyecanlandırmalı ve eğlendirmeli. Burada sakıncalı olan çocuğun bu araçlarla geçirdiği sürenin denetimsizliğidir çocuğun eleştirel bir süzgece sahip olmaması. Yani sorgulayamaması… Süre ve bilinçli bir kitle iletişim tüketimini sağlamak ise biz ebeveynlerin elinde.
İyi Üvey Anneler Yok mu?
Çocuklara eleştirel düşünmeyi kazandırmak için işe masallardan başlayabiliriz. Çünkü masallar göründükleri kadar masum değildir. Çağdaş pedagoji değerlerinden uzak bir bakış açısıyla yazıldıkları için sorgulamaya çok müsait. Özellikle okul öncesi ve ilkokulun ilk yılındaki çocuklarla masallar üzerinde çocuklarınızla birlikte eleştirel okuma yapabilirsiniz.
Hemen herkesin bildiği Külkedisi; kadın, kadının toplumdaki konumu, güzellik algısı, üvey kardeş ve üvey kavramı, haksızlık karşısında gösterilen tutum üzerine güzel örnekler oluşturuyor.
Masal bir annenin ölümü ve babanın başka bir kadınla evlenmesiyle başlıyor. Kadın iki kızıyla birlikle eve yerleşiyor. Ne üvey anne ne de üvey kardeşler külkedisini seviyor. Burada diğer masallarda da gördüğümüz kötü üvey kavramı karşımıza çıkıyor. Pamuk prensesin de üvey annesi çok kötüdür. Masallarda hiç iyi üvey yakın görmeyiz. Çünkü bugün bile hâlâ üvey olan kesin kötüdür algısı hakim hâlde. Peki gerçekten böyle mi? Her üvey anne, baba, kardeş kötü müdür? Belki sorgulamaya buradan başlayabilirsiniz.
Çocuğunuzun da etrafında mutlaka üvey kardeşi annesi olan birileri vardır. Belki de hayatında vardır. Bu kişiler çocuklara aynı buradaki gibi mi davranmaktadır? Eğer örneğimiz yoksa şu soruyu sorabiliriz: Bir çocuğa sadece öz anne ve babası mı iyi davranır? Dahası annesi babası olmayan çocuğun sevilemiyor oluşu garip değil mi? Siz birinin üvey kardeşi olsaydınız böyle yapar mıydınız? Üvey kardeşini aç, susuz ve soğukta bırakır mıydınız? Cevap muhtemelen hayır olurdu. Belli ki bu masallar üvey anneleri kız kardeşleri sevmiyor. Anneler babalar hiçbir şekilde ayrılmasın ölüm dahi ayırsa çocuklar üvey aile yakınlarının zulmüne uğruyor. Masal kendisini okuyan herkese bu mesajı veriyor. Ezilen külkedisi dahi bunu olağan kabul ediyor ve hiç sesini çıkarmadan çok kötü şartlarda yaşıyor. Üvey anneler, kardeşler kötüdür, bu böyledir. Normaldir. Yapacak hiçbir şey yoktur. Külkedisini uğradığı haksızlıklar karşısında susturan pasifleştiren düşünce kalıpları sadece bunlar mı?
Haksızlığa Karşı Ne Yapabilirim?
Masalar aynı zamanda içten içe sus, isyan etme, kaderine razı ol mesajını veriyor. Çocuğunuza sen olsaydın ne yapardın diye sorabilirsiniz? Evin tüm işleri ona yıkılsaydı. Yatak dahi verilmeseydi.. Önce kardeşleri ve annesiyle konuşup iş bölümü teklif edebilir. Herkes gibi onun da güzel bir yatağa ihtiyacı olduğunu belirtebilir. Ya kardeşler bunları kabul etmez ve kötülükte ısrarcı olursa? O zaman da yetkili bir kişiye gidebileceğini hatırlatıp çocuğunuza bu davranışların kabul edilmez olduğu mesajını net bir şekilde verebilirsiniz. Haksızlık karşısında durmanın eminim daha birçok yolu vardır.
Güzelliğin Ölçüleri Nedir?
Gelelim güzellik algısına… Bu masala göre eğer çok zayıfsanız ya da çok şişmansanız çirkinsiniz demektir. Çünkü masal tam olarak doğrudan bunu söylüyor. Sonra eğer hizmetçi iseniz, iyi kıyafetleriniz yoksa mümkün değil güzel olamazsınız. Çünkü masal külkedisini baloya yollamadan önce değiştiriyor. Gece yarısından önce dönmesini yoksa eski kıyafetleriyle prense görünmek zorunda kalacağını söylüyor. Onun evdeki köleden bir prensese, Sindirella’ya dönüştürüyor. Prens görür görmez aşık oluyor prenses kostümü içerisindeki külkedisine… Ama gece 12’de kaybettiği prensesi aramak için dolaştığında onu ilk görüşte tanıyamıyor. İlle de o cam ayakkabıyı giymesini bekliyor. O zaman emin oluyor. Çünkü masala göre kadının kilosu kadar giysileri de önemli. İdeal kilolu (masala göre ne şişman ne zayıf) ve güzel giyinen kadınlar evlenebilir sadece.
Burada evlilik bu zavallı kız için kurtuluş yolu olarak çıkıyor karşımıza. Külkedisini evlenip prenses olmaktan başka bir çaresi yok mudur? Belki bu kısımda çocuğunuzla meslekler üzerinde konuşup külkedisi için bir meslek seçebilirsiniz. Eminim çocuklarımız külkedisini bulunduğu bu aciz durumdan kurtaracak yaratıcı meslekler bulacaktır. Külkedisini günümüze taşıyıp astronot yapabilir.
Külkedisi gece 12’den önce neden eve dönmek zorundadır? Eski haline dönerse ve Prens onu öyle görürse ne olur? “Iyy, aslında eski elbiseleri olan fakir zavallı bir kızmış” mı diyecek? Belli ki bu ve buna benzer bir kaygı var masalda. Çünkü Külkedisi o eski haliyle görünmemek için elinden geleni yapıyor. Ayakkabısını geride bırakıp koşuyor. Diğer masallarda olduğu gibi bu masalda da evlenmek için yanıp tutuşan prenses arayan zavallı bir prens var.
Erkekler de kadınlar gibi mutlaka evlenmek zorunda. Kendisi için en iyi kişiyi bulmak çok önemli. Evlenemeyen bir prens diğer masallarda olduğu gibi burada da zavallı olarak betimleniyor. Evlenmeyen erkekler gerçekten zavallı mıdır? Prensin hiçbir karakteristik özelliği belirtilmiyor. Masal için çok da önemli değil demek ki. Prens burada yine seçen prenses de seçilen olarak karşımıza çıkıyor. Prens tarafından seçilen kişinin hayır demek gibi bir şansı yok.
Herkesle arkadaş olamayacağımız fikrinden yola çıkarak buradaki saçmalığı da sorgulayabiliriz. Farklı kıyafet giyince kendisini tanıyamayan mutlaka ayakkabıya ayağının sığmasını bekleyen biri nasıl biridir? Bunun üzerine düşünüp prens hakkında çıkarımlar yapabilirsiniz. Masallar en başta da belirttiğim gibi günümüz anlayışından uzakta yazılmışlardır. Bu sebeple içerisinde bu yönde düşünce kalıplarının olması çok olağandır. Çocuklarımızla bu masalları okuyup birlikte yeniden yazarak eleştirel düşünmenin tohumlarını atabiliriz. Böylece yetişkin olduklarında kitle iletişim araçlarına karşı daha sorgulayıcı olacaklardır. Reklamlarda söylenen şeylerin bir amaç doğrultusunda söylendiğini kavrayacak mutluluğu x marka çantada aramayacaktır. Kendisine dayatılan düşünce kalıplarını sorgulayarak sürüden ayrılacak ama kurtlara yem olmayacaktır.