Güncelleme Tarihi: 11 Ocak 2023
Bilim insanları uzun yıllar boyunca ışığın olmadığı yerde yaşamın da olamayacağına inandı. Everest’in zirvesine olan yükseklikten bile daha derin olan sularda, yaşam olması ihtimali bu düşünceden hareketle imkânsız kabul ediliyordu. Bilim insanı Edward Forbes, 19. yüzyılda “Azoic Hypothesis” (Abyssus Theory) diye bilinen bir teori öne sürdü. Bu teoriye göre derinlere indikçe azalan güneş ışığı, okyanus canlıları için miktar ve çeşitliliğin azalmasına neden olurken belli bir seviyenin altında yaşamı tamamen imkânsız kılıyor. Ancak teknolojik ilerlemeler ve artan derin okyanus keşifleri, bu teorinin aksini kanıtladı. 1000 metreden derinde, güneş ışığının ulaşmadığı kesimde, keşfedilmeyi bekleyen çok sayıda yaşam ve canlı türü var.
Güneş ışığının olmadığı, zifiri karanlık, uçsuz bucaksız okyanus yaşamı, “Marine Snow” yani deniz karı diye adlandırılan oluşumla mümkün kılınıyor. Deniz karı, su yüzeyindeki organik döküntülerin dibe doğru çökmesi anlamına geliyor. Birçok canlı, direkt olarak bu döküntülerle beslenirken diğerleri ise bu canlıları avlayarak hayatta kalıyor. Peki ya ışık? Canlılar böylesine karanlık bir ortamda nasıl avlanıyor, etkileşimde bulunuyor, yaşamı sürdürüyor? Tabii ki “Biyolüminesans” ile kendi ışıklarını kendileri yaratıyorlar.
Yüzde 71’inin suyla kaplı olduğu bir dünyada okyanusların sadece %5’ini keşfetmiş olmamız, derinliklerde henüz açığa kavuşmamış sırların olduğunu gösteriyor. Gelin derinliklerdeki birkaç gizemli canlıyı beraber inceleyelim.
Barreleye Fish (Macropinna microstoma)
Fotoğraf: Monterey Bay Aquarium Research Institute (MBARI)
Derinlerde yüzen canlılar listemizi görünüşüyle dikkat çeken çarpıcı bir balık türüyle açıyoruz. 2004’te Kaliforniya’da MBARI tarafından çekilen fotoğrafta gördüğünüz Barreleye isimli bu balık, şeffaf kafasıyla bütün olarak görüntülenen türünün ilk örneği.
Bu balığı ilginç kılan göz gibi gözüken çukurların aslında burun delikleri olduğudur. Gözleri ise şeffaf gövdesinde yukarıyı görmesini sağlayan yeşil kürelerdir. Üst tarafta yer alan gözlerini döndürerek önündeki avı fark eden Barreleye, 15cm uzunluğundadır. Bu balığa okyanusun karanlık derinliklerinde güneş ışığının çok az olduğu seviyelerde rastlamak mümkün.
Vampire Squid (Vampyroteuthis infernalis)
Fotoğraf: Monterey Bay Aquarium Research Institute (MBARI)
Alacakaranlık derinliklerde yaşayan bir diğer gizemli canlı ise Vampir Kalamar. Neredeyse hiç oksijen ve predatör bulunmayan seviyede (600-900m) yaşayan bu canlı, ismiyle kulağa ürkütücü geliyor. Esasen kırmızı rengi, sekiz bacağı ve mavi gözleriyle Vampir Kalamar, 30 cm uzunluğunda saldırgan olmayan zararsız bir canlıdır. Adını, bacaklarını gövdesiyle birleştiren pelerini andıran iç taraftaki siyah derisinden alır. Tehlike hissettiği, görünmek istemediği zamanlarda bacak kısmının içini dışarı çevirir ve siyah “pelerinini” üzerine çekerek karanlık sularda kamufle olur.
Giant Sea Spider (Colossendeis sp.)
Fotoğraf: Monterey Bay Aquarium Research Institute (MBARI)
Karada olduğu gibi suda da örümceğe rastlamak mümkün. Okyanus tabanında, 2200-4000 m derinliğin zifiri karanlığında yasayan bu sekiz bacaklı canlı, iriliği ile dikkat çekiyor. 51cm’yi bulan boyuyla bu örümcek, dev kalamar gibi “deep-sea gigantism” fenomeninin bir göstergesi. Deep-sea gigantism, derin sularda yaşayan omurgasız ve diğer canlıların sığ sularda yüzen akrabalarının daha büyüğü olarak tanımlanabilir. “The island rule” gibi birçok teori, bu fenomeni açıklamaya çalışmıştır. Yüksek basınç, besin kıtlığı ve diğer canlılardan izole olma durumu bu açıklamaların bazılarıdır.
Birçok derin deniz canlısı gibi Deep Sea Spider’ların nasıl yaşadığı hakkında henüz çok az şey biliyoruz. Bilim insanlarının yakın gelecekteki teknolojik ilerlemelerle bu canlıların nasıl beslendiğini, yaşamlarını nasıl sürdürdüğünü keşfetmeleri bekleniyor.
Anglerfish (Melanocetus johnsonii)
Fotoğraf: Oceana
Okyanus canlıları arasında belki de en sevimsizi olan bu balığı çoğumuz Kayıp Balık Nemo filminden hatırlıyordur. Anglerfish, 18 cm’yi bulan boyuyla en az 2000 metre derinlikte tamamen karanlıkta yaşayan bir predatör. Biyolüminesans üretebilen dişi Anglerfish, avını kendine çekmek için ışık verme organını kullanıyor. Bakteriler sayesinde kendi ışığını üreten Anglerfish, bu organını isteğine bağlı olarak gizliyor veya açığa çıkarıyor.
National Geographic’e göre serbest yüzen bir erkek Anglerfish, bir dişiyle karşılaştığında keskin dişleriyle ona tutunur. Zamanla erkek, dişiyle bütünleşir, derisinin altına ve kanına işler, testisler hariç gözleri de dahil olmak üzere tüm iç organlarını kaybeder. Dişi bir Anglerfish bedeninde altı ve daha fazla erkek taşıyabilir.
Kapak Fotoğrafı: Marek Okon