Everest’in Zirvesine Zorlu Tırmanış

Everest’in Zirvesine Zorlu Tırmanış

Güncelleme Tarihi: 23 Ekim 2021

Maceraperestlerin “Ölmeden Önce Yapılacaklar” listesinde yer alan ortak hedef, yedi zirveden biri olan Everest Dağı’na tırmanmaktır. Her yıl “pencere” diye adlandırılan ve hava koşullarının uygun olduğu nisan – mayıs aralığında yaklaşık 10-15 gün boyunca yüzlerce deneyimli dağcı zirveye doğru yolculuğa çıkıyor. 8848 metre yüksekliğindeki zirveye tırmanış, insan vücudunun değişken doğa koşulları karşısında teslim olduğu, hücrelerinin yavaş yavaş ölmeye başladığı, hayatta kalmakta güçlük çektiği zorlu bir yolculuk…

Peki, Everest neden göz korkutan bir macera? En deneyimli dağcıların hedeflerine ulaşmak için çıktıkları bu yolculukta ölümle burun buruna geldikleri tehlikeleri gelin birlikte inceleyelim.

Oksijen Yetersizliği ve İrtifa Hastalığı

everest dağı

Fotoğraf: Ananya Bilimale 

Everest tırmanışlarında en sık karşılaşılan tehlikelerin başında oksijen yetersizliği ve beraberinde getirdiği irtifa hastalığı var. Everest’in zirvesindeki hava basıncı, deniz seviyesinin yaklaşık üçte biri olup bu değer, dağcıların yeterli oksijen alımını engeller. Tırmandıkça azalan oksijen alımı, dağcılarda baş ağrısı, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi hafif rahatsızlıklara, akciğer ve beyin ödemi gibi ölümcül problemlere neden olur.

Everest’e tırmanan dağcıların büyük çoğunluğu, basınç farkından doğan olumsuz koşulları azaltmak için oksijen tankları kullanmayı tercih eder. Ancak bilinçsiz oksijen kullanımının da yol açabileceği sorunlar vardır. Maliyeti, taşıma zorluğu ve çöp oluşturması bir yana, tankın boşalmasıyla aniden düşebilecek oksijen seviyesine vücut uyum sağlayamayabilir. Tankların arızalanması veya kalabalık zirve patikalarında, dar geçitlerde sıra beklerken tanktaki oksijenin bitmesi, dağcıların sıklıkla karşılaştığı problemler arasındadır. Bu nedenle zirveye doğrudan tırmanmak yerine etap-etap çıkmak, vücudun yüksekliğe, oksijen yetersizliğine alıştığından emin olmak gerekir.

Hava Durumu ve Buzul Yarıkları

Everest dağına tırmanış

Fotoğraf: Theodore Lundqvist 

Ani hava durumu değişiklikleri Everest keşifçilerini bekleyen tehlikelerden bir diğeridir. Beklenmedik kar fırtınaları, dondurucu soğuklar, sert ve keskin rüzgârlar sıklıkla karşılaşabilecek olumsuz durumlardır. 10 Mayıs 1996’da Everest’e tırmanan bir grup deneyimli dağcının ani gelen kar fırtınası ile dağın yüksek bir kesiminde mahsur kalmaları, 2015’te vizyona “Everest” adlı filme konu olmuştu. Bir günde en çok ölüme (8) yol açan felaket olarak Everest tarihine geçen bu trajik serüven, zorlu yolculukta yaşanan olayları izleyenlerle buluşturdu.

Küresel ısıtmanın beraberinde getirdiği olumsuzlukları son yıllarda günlük hayatımızda yaşıyoruz. Peki, yükselen ısının özellikle Everest’e tırmanan dağcıları riske attığını biliyor muyuz? Artan sıcaklıklar, sadece Everest’in manzarasını değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda buzulların uzaklaşmasına, erimesine ve incelmesine, çığların veya yarıkların oluşmasına neden oluyor. Bu da, oksijen yetersizliğinden yürümekte, tırmanmakta zorlanan dağcıları öngörülmeyen tehlikelerle karşı karşıya getiriyor. Hatta Everest’in tepesinde düşüp hayatını kaybeden, daha önce bulunamayan, ulaşılamayan dağcıların cesetleri daha sonra buzulların hareketiyle ana kampa (~5350m) yakın yerlerde ortaya çıkıyor.

The Death Zone (>8000m) diye bilinen bölgeye yaklaşıldığında yükseklik ve soğuk hava koşulları orada hayatını kaybeden dağcıların cansız bedenlerinin donmasına, ağırlaşmasına ve ulaşılamaz bir hale gelmesine neden oluyor. Bu irtifada bakterilerin olmayışı dağcıların cansız bedenlerinin donarak ve mumyalaşarak korunmasına yol açıyor.

Çığ Riski

Everest tırmanış

Fotoğraf: David Mark

Dağcıları bekleyen bir başka tehlike ise öngörülemeyen çığlar. 2014’te yaşanan çığ olayı, Everest’e batı tarafından tırmanan 16 şerpanın (yerli, çok deneyimli dağcı rehberi) hayatını kaybetmesine neden olmuştu. 25 Nisan 2015’te Nepal ve çevresinde gerçekleşen depremin tetiklediği çığ felaketinde ise 22 dağcı hayatını kaybetmişti.

Belirli bölgelerde hava koşulları, karın yoğunluğu ve arazi durumu nedeniyle gerçekleşen çığ riskini önlemek için şerpalar, ziyaretçilere çizilen rotalardan ayrılmamalarını öneriyor. Alınabilecek bir başka önlem ise dağcıların bu bölgelerde geçirdikleri zamanı kısaltmaları ve günün, güneşin, henüz karı ısıtmadan önceki erken saatlerinde geçiş yapmalarıdır. 

Bu tehlikeler bir yana, istatistiksel olarak Everest’e tırmanış, daha iyi donanım, hava tahmini ve bilinçli ticari keşiflerle 20. yüzyıla göre daha güvenli.