Güncelleme Tarihi: 2 Ekim 2021
Bir bebeğin birey olma yolculuğundaki ilk yılları tartışılmaz derecede önemli. Psikolojik sorunların temelinde küçüklük dönemindeki ebeveyn tutumu ve birçok dış faktör var. Özellikle pandeminin hayatımıza girmesi sonucu ev içi sorunların ve şiddet eğiliminin artması, boşanmaların çoğalması, internet ve ekran bağımlılığı, tam olarak anlamlandıramadıkları virüse karşı korku duymaları gibi hususlar çocukları olumsuz etkileyebiliyor. Son dönemlerde ön plana çıkan oyun terapisi sistemi ile çocuğunuzun yaşadığı pek çok psikolojik sorunu kökünden çözebilirsiniz. Peki oyun terapisi nedir ve nasıl uygulanır?
Çeşitli sorunlarla karşılaşan ailelere ışık tutabilecek bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Oyun Terapisti ve Aritmetik Eğitmeni Çocuk Gelişim Uzmanı Elifcan Sunaç, bizlere hangi durumlarda oyun terapisine başvurulması gerektiğini, doğru yaklaşımın önemini ve psikolojik yaraların iyileşmesindeki parametreleri anlattı. Ayrıca Terapist Sunaç ile çocukların gelişim basamaklarına, büyüme dönemi sorunlarına ve başlarına gelen kimi olaylarla nasıl başa çıkılacağına, siber zorbalığa ve pandemi sürecine değindik.
Elif Hanım merhaba, sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba ben Elifcan Sunaç. 1990 yılında İskenderun’da doğdum. İstanbul Arel üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümü mezunuyum. 4 yıl ücretli öğretmenlik yaptım. Yine uzmanlık alanıma dahil olan aritmetik eğitimi, drama, oyun terapisi ve disleksi eğitimi gibi çeşitli eğitimler aldım. Minik bir de oğlum var. Şu an Antakya’da açtığım Elifcan Sunaç Danışmanlık’ta oyun terapisti ve aritmetik eğitmeni olarak hizmet veriyorum.
Son dönemlerde oldukça gündeme gelen bir alan ile başlamak istiyorum. Oyun terapisi nedir? Neye hizmet eder, çalışma alanları nelerdir?
Oyun terapisi, aslında büyükler için terapi neyse çocuklar için de benzer bir alanı ifade eder. Tek fark çocukların oyun yoluyla kendilerini ifade etmeleridir. Çocuklarda görülen ruhsal problemlerin, davranış sorunlarının terapist tarafından oyun ve oyuncaklar aracılığı ile tedavi edilmesine oyun terapisi diyebiliriz. Oyun terapisti tamamen çocuk odaklıdır. Güvenli bir ortamda çocuğun problemlerini dinler, kaygılarını azaltır, destek olur ve bu konuda aileye danışmanlık sağlar.
Oyun terapisi hangi yaş aralığındaki çocuklar için uygun?
4-15 yaş aralığındaki çocuklar için uygun diyebiliriz, seanslar 55 dakika sürer. Seansın 40 dakikası çocuk ile 15 dakikası aile ile olur.
Hangi durumlarda oyun terapisine gidilmeli?
Öğrenme güçlüğü çeken, okulda uyum sorunu yaşayan, okul korkusu olan, ayrılma kaygısı olan, yalan söyleyen, tırnak yiyen, boşanmış ailelerin çocukları, çekingenlik, sınav kaygısı yaşayan, öfke kontrolü, alt ıslatma, çalma, kardeş kıskançlığı, çeşitli korkular, tikler, istismar, dönemsel sorun yaşama gibi durumlarda oyun terapisine gidilmeli.
Dünya olarak salgın süreci ve psikolojisini yoğun bir biçimde yaşıyoruz. COVID-19 tedbirleri kapsamında yapılan kısıtlamalar, eve kapanma, evde online eğitim gibi yeni normallerden en çok çocuklar etkileniyor. Ebeveynler için de oldukça zor bir süreç tabii. Özellikle bu dönemde size hangi sorunlar için başvuruyorlar?
Evet ülkece çok zor bir süreçten geçiyoruz. Dilerim bir an önce eski düzenimize döneriz fakat bu dönemde anne baba boşanması veya evde yaşanan şiddetten dolayı çok başvuran oluyor. İnanın ben bile bazen çok şaşırıyorum.
“Boşanma kararı çocuğa sakin ve doğru cümlelerle anlatılmalı.”
Belirttiğiniz gibi pandemi döneminde boşanma oranları arttı. Bu sürecin çocuk tarafında sağlıklı ilerleyebilmesi için nasıl bir yol izlenmeli?
Bu kararı çocuğa anne baba birlikte anlatmalı. Çocuğa anlayabileceği net cümleler kurulmalı. Yani boşanmanın sadece evliliğin bitmesi demek olduğunu ve anne – babanın artık ayrı evlerde yaşayacağını fakat evlilik sona erse de anne ve babalığın devam edeceğini çocuğa ölçülü, doğru cümlelerle ve sakin anlatmak önemlidir.
Boşanma arefesinde olan ya da boşanmış bir anne babanın çocuğuna, eğer bir psikolojik sorun yaşanıyorsa oyun terapisi ne gibi faydalar sağlayabilir?
Aslında boşanma sözcüğü çocuk açısından başlı başına sarsıcıdır. Genelde çocuklarda içe kapanma, öfke nöbetleri, dikkat dağınıklığı, okulda başarısızlık, saldırganlık, anne babayı bir araya getirme çabası gibi durumlar gözlenir. Terapiye gelen çocuklarda bunların değişmeye başladığını, terapinin çocuğa farklı bakış açısı kazandırdığını, kısacası çok faydalı olduğunu söyleyebilirim.
Bir gerçek var ki değinmeden geçmek istemiyorum. Maalesef çocuk istismarı olayları gün geçtikçe daha fazla duyduğumuz bir konu haline geldi. Böyle bir durum ile karşılaştığınızda, nasıl bir psikolojik destek yolu izliyorsunuz? Oyun terapisinin bu konudaki etkisi nedir?
O kadar üzücü bir konu ki maalesef karşılaşmamak elde değil. İstismara uğramış çocuk o kadar farklı oluyor ki size şu an anlatmakta güçlük çekiyorum. Kendilerini değersiz hissedebiliyorlar, ani öfke nöbetleri geçirebiliyorlar, içine kapanık olabiliyorlar ve birçok farklı davranış görülebiliyor. Bu tip yaşanmışlığı olan çocuklarda travma odaklı bilişsel davranışçı terapi uygulanır ve olumlu sonuçlar alınır.
“Güvenli bağlanmada ilk 2 yıl çok önemlidir.”
Altı çizilen çok önemli bir konu var: Güvenli bağlanma. Anne karnından itibaren başlayan bağlanma, Anne – baba- çocuk üçgeninde nasıl geliştirilmeli?
Çocukların benliklerini tanıyabilmesi ve karakterini zarara uğratacak tehlikelerden korunabilmesi için en önemli yapı güvenli bağlanmadır. İlk 2 yıl anne-baba çocuk arasında oluşması gerekir. Bence bu bağlamda anne babaya oranla bir tık daha öndedir. Bu bağlanma dediğiniz gibi anne karnında başlar İlk 2 yıl çok önemlidir. Bebeklerin kaygılı olmaması ve kendilerini zararda hissettiklerinde annesini hemen yanında hissetmesi çok ama çok önemlidir. Bunun için ilk 2 yıl anne bebek ile yatmalıdır, bebek ağladığında kucağa alınmalı ve güvende hissettirilmelidir. Unutulmamalıdır ki bebekler kucağa alışmazlar, emzirme bu bağlamda önemlidir. Keyifli bir duş da hem bağ kurmanızı kuvvetlendirir hem de çocuğunuza banyoyu sevdirir. Birlikte resim yapmak, masal okumak, oyun oynamak bu anlamda faydalıdır.
“Ekranda geçirilen süre 1 ya da 2 saat ile sınırlandırılmalı.”
Bu çağın çocukları, dijital çağın içine doğdu. Fazlasıyla elektronik uyarana maruz kalıyorlar. Çok fazla ekran kullanımı ya da akıllı telefon gibi faktörler, dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunlarına yol açabiliyor. Aileler bazen çaresiz kalabiliyor. Özellikle pandemiyle artan ekranda/telefonda geçirilen süre nasıl sınırlandırılmalı?
Toplam ekran zamanı çocuklarda 1 ya da 2 saat ile sınırlandırılmalıdır. 2 yaş altı çocuklar TV’ye maruz bırakılmamalıdır.
Peki çocukların elektronik aletlerin başında aşırı ve kontrolsüz zaman geçirmelerini önlemek adına neler yapılmalı?
Çocukların odalarında TV bulunmamalı. Anne ve babalar, çocuğun TV’de ve internette izlediği programı takip etmeli. Olabildiğince çocuklarımızla kaliteli zaman geçirmeliyiz, özellikle onlarla oyun oynarken bir yandan da TV açık olmamalı, sadece onlarla oynamalıyız. Çocuklarımıza bazı kuralları koyarken biz tam tersini yapmamalıyız. Unutmayalım ki çocuklarımız biz ne yaparsak aynısını yapmaya çalışıyorlar. Onlara birer rol modeliz.
“İnternet bağımlılığında okul, aile ve çocuk terapisti uyumlu hareket etmelidir.”
Biliyoruz ki özellikle internet ortamında YouTube gibi platformlarda kontrolü zor içerikleriyle sayısız video ve görüntüler var. Çocuklar, birçok subliminal mesaja ya da yönlendirmelere takılabiliyorlar. Siber güvenlik mühim. Pedagojik açıdan bu mecralar, sömürü ortamlarına da dönebiliyor. Siber zorbalığın zihinlerde açtığı sorunlara çözüm sunmak sizin alanınızı da ilgilendiriyor mu? Böyle bir durum ile karşılaşmış bir çocuğu iyileştirmek için nasıl bir yol izleniyor?
Pek tabii ilgilendiriyor. Çocuklarda gözlenen tüm ruhsal sorunlarda olduğu gibi internet bağımlılığında da bütünsel yaklaşım çok önemlidir. Bütünsel yaklaşımdan kastedilen aile, okul, çocuk terapistin uyumlu birlikteliği ile çocuğa destek oldukları yaklaşımdır. Yoksa bahsedilen iş birliği olmadan, çocuğun tek başına bu durumu düzeltmesi mümkün değildir. Çocuğun internete yönelimini arttıran nedenler ve internet bağımlılığının çocuğun hayatının hangi alanlarını ne kadar etkilediği ve ne tür kayıplara yol açtığı iyice araştırılıp bunlara yönelik adımlar atılmalıdır.
“Çocukta güven duygusu geliştikçe beklemeyi öğrenir.”
Büyüme dönemi özellikle çeşitli yaş aralıkları bazı sendromları da beraberinde getiriyor. Terrible Two dedikleri 2 yaş sendromu, 3 yaş sendromu gibi… Ve bu dönemde açığa çıkan inatçılık ve şiddete eğilim gibi davranışlar ebeveynler tarafından nasıl yönetilmeli? Yani çocuktaki öfkeli ve saldırgan tutumlara karşı anne-babaların yanlış yaklaşımları, çocukların yetişkinlik dönemlerini etkilemesi muhtemel mi?
Yaş sendromları ailelerin en korktukları dönem denebilir. Ben, eğer bu dönem doğru yönetilirse, ebeveyn tutumu doğru olursa korkulacak bir dönem olduğunu düşünmüyorum. Çocuk içinden gelen saldırganlığı başlangıçta dışa vurur. Kırar, vurur, zarar verir, ısırır, istediği olmadığı için ağlar, tepinir. Çocukta güven duygusu geliştikçe beklemeyi öğrenir, tepkileri değişir, bağırmaz, ağlamaz ve gereksinimleri doyuruldukça yatışır. Kendisine SEVGİ ile yaklaşıldıkça, sevgiyi sürdürmek istediği için kendini kısıtlamaya başlar. Bu dönem doğru yönetilmezse çocuğun yetişkinlik dönemini pek tabii etkiler.
Nihayetinde çocuk şiddeti ebeveynlerinde öğreniyor…
Maalesef öyle. Çocuk ne yaparsa yapsın onu disiplinize etmek için şiddet uygulanmamalı. Unutmayalım ki çocuk ailesinden şiddeti öğrenir ve bunu kullanır. Aileler çocuklarına sabırlı, sevgi dolu, anlayışlı davranmalıdır. Şunu çok net ifade edebilirim ki fiziksel şiddetin neden olduğu travmanın fiziksel yaralar kadar çabuk iyileşmediği çok net.
Çocukların kriz anlarında onlara nasıl davranmalıyız?
Öfke nöbetine giren çocuğunuz karşısında sakin ve soğukkanlı olun. Sözel ve fiziksel şiddet uygulamayın. Dikkatini başka yere çekin ve nefes almasını sağlayın, sakinleşmesini bekleyin. Sakinleştiği anda bu davranışı onaylamadığınızı söyleyin ve onu öfkelendiren şeyi konuşun. Çocukların öfke patlamalarını önlemek için onlara beceriler öğretin. Örneğin yardım istemek, planlamak gibi.
“Korkularını aşamıyorsanız oyun terapistine gidilmeli.”
Bir de korku meselesi var. Sanırım her yaş dilimindeki çocuğun farklı korkuları, kaygı ve stresleri olabiliyor. Bunları travma olmadan aşmak adına, çocuğa nasıl yaklaşmalı?
Korku aslında duygusal bir tepkidir. İlk başta çocuğumuzu iyi gözlemlemeliyiz. Belirtiler var mı (tırnak yeme, altına kaçırma vb.) dikkatlice izlemeliyiz. Kesinlikle alay etmememiz gerekiyor, nasıl bizim korkularımız oluyorsa çocuklarımızın da korkularının olmasını normal karşılamalıyız. Neden korktuğu hakkında konuşmalıyız, bu konuda oyun oynayabiliriz. Eğer oyun da fayda etmez ise geç kalınmadan bir oyun terapistine gidilmesini tavsiye ederim.
Bebeklikten çocukluğa geçiş süreci, bez bırakma dönemiyle de yakından ilişkili. Tuvalet eğitiminin yine baskıdan uzak, sabırlı ve tutarlı bir yaklaşım ile verilmesi önemli. Peki tuvalet eğitiminde çocukların uyumu ve psikolojileri açısından kilit nokta nedir? Bu eğitime kaç yaşında nasıl başlanmalı?
Bu konuda çocuğun hazır olması çok önemli. Ailelerin son dönemde tuvalet eğitiminde çok baskıcı ve zorlayıcı olduklarını söyleyebilirim. 3 yaş en ideal yaş olarak görünmekte. Çocuğun hazır olduğunu ise şöyle anlayabiliriz. Bezini kirlettiğinde rahatsız olduğunu belli etmeye başladıysa, tuvaletini yaptıktan sonra söylüyorsa, bezi gün içinde iki saat veya daha uzun süre temiz kalıyorsa, tuvalet ihtiyacı belli bir rutine oturduysa, bez kullanmaktan rahatsız olmaya başladıysa evet bu çocuk, tuvalet eğitimi için hazırdır.
Bir de sıklıkla yaşanan gece alt ıslatma problemlerine değinmek isterim. Bu sorunun altında yatan psikolojik nedenler nelerdir? Tuvalet eğitimindeki baskıcı ve zorlayıcı tavır, sorunun nedenlerinden biri olabilir mi?
İnanın çok önemli bir konu ve aileler gizli bile tutabiliyorlar; ta ki en son raddeye gelene kadar. Evet birincil problem yanlış tuvalet eğitimi diyebiliriz. Bu sorunun nedenleri şunlar olabilir;
- Uygun olmayan tuvalet eğitimi
- Tuvalet eğitimine erken başlanan ve sert tutumlar
- Tuvalet eğitimine geç başlama
- Korkular, zorlayıcı yaşam olayları
- Yeni bir kardeşin olması ve kardeş kıskançlığı
- Ailede ölümler, geçimsizlikler, aile içi şiddet, boşanma süreci, hastalıklar kaza ya da travmatik durumlar gibi olaylar
- Aşırı koruyucu ya da kaygılı ebeveyn tutumu
- Ailenin herhangi bir ferdinde kalıtımsal olarak alt ıslatmanın olması
- Derin uyku hali sonucunda gece tuvalete gidememe
- Okulda yaşanan zorluklar (arkadaş ilişkileri, akademik başarıda performans sorunları gibi)
“Çocukların da kendilerine özgü damak tatları ve tercihleri vardır.”
Yeme bozuklukları da aileler açısından bezdirici bir konu. Çocuğun yemeği reddetmesi, öğün atlaması, TV’siz, telefonsuz beslenmemesi durumlarının kaynağı ne olabilir, nasıl aşılmalıdır?
Günümüzün büyük sorunlarından bir tanesi daha diyebiliriz. Bana böyle danışanlar gelince hemen kendileri hakkında bilgi almaya çalışıyorum. Çünkü şunu unutuyoruz. Yetişkinlerin olduğu gibi çocukların da kendilerine özgü damak tatları ve tercihleri vardır. Çocuklardan her yemeği sevmesini ve yemesini beklemek doğru değildir. Siz sevmediğiniz bir yemeği yemek istemiyorsanız çocuk da benzer bir tavırdadır. Zorla yedirmeye çalışmamalıyız. Bizim amacımız çocuğun düzgün yemek yeme alışkanlığı kazanması olmalı. Yemek yememe, reddetme gibi beslenme ile ilgili sorunları şöyle aşabiliriz:
- Yemek yemek oyuna ve ödüle bağlı olmamalı.
- Çocuğa bakan kişilerin yemek alışkanlıklarını gözden geçirmeli.
- Ekran karşısında yemenin zararlı olduğunu unutmayın.
- Ara öğünlere dikkat edin.
- Miktar konusunda çocuğunuza güvenin.
- Bulamaç yapmayın ama farklı tarifler deneyin.
- Aynı yiyeceklere takılıp kalmayın.
- Masa hazırlanırken çocuğa da sorumluluk verin.
“Yaşına uygun şekilde her konuda çocuğa sorumluluk verebilirsiniz.”
Bebeklikten itibaren ona yaşına uygun sorumluluklar vermek, çocuğun ileride daha özgüvenli ve girişken olmasını da sağlıyor. Onları gündelik yaşamlarımıza dahil etmek adına somut önereceğiniz aktiviteler neler olur?
Her konuda çocuğa sorumluluk verebilirsiniz. Mesela bulaşık yıkamada yardımcı olmak, sofrayı kurmak/kaldırmak, bulaşık makinesini yerleştirmek, evcil hayvanın suyunu değiştirmek, yemek hazırlamada yaşına ve gelişimine uygun bölümlere yardım etmek, temiz kıyafetleri katlayıp dolaba yerleştirmek gibi basit eylemlere çocuğunuzu dahil ettiğinizde inanılmaz keyif aldığını göreceksiniz. Yalnız bu konuda motor becerilerinin artık gelişmeye başladığı 2 gibi ufak yaşlardan itibaren başlamaya dikkat ederseniz, olumlu etkileri daha kalıcı ve yerleşik olmaya başlayacaktır. Kısacası yeter ki siz çocuğunuza bu hakkı tanıyın ve yapmasına izin verin.
Buradan hareketle mutlu çocukların sırrı nedir?
Çocuğunuzu bir birey gibi görün, kararlarına saygı duyun, başka çocuklarla kıyaslamayın, aşağılamayın, gelişimini takip edin, çözüm üretmesini sağlayın ve sevgi ile büyütün.
“Bırakın çocuğunuz oynasın, zıplasın, enerjisini harcasın.”
Çok hareketli, deyim yerindeyse daldan dala atlayan çocuklara yaramaz diyoruz ve tahammülümüzün azaldığı durumlar oluyor. Yani bir çocuk öyle olmayacak da nasıl olacak, özgür kalmaları ve sınırları olmaları arasındaki ince çizgi nedir?
Bu söylemlerle gelen ailelerin sayısı oldukça fazla. Özellikle okuldan yönlendirilip bana gelen ebeveynler, çocukları için çok yaramaz ve hiperaktif olduklarını ifade ediyorlar. Bunun üzerine çocuğu analiz edip değerlendirdiğimde anne – babaların yakındıkları gibi bir durum olmadığını görüyorum. Belirli yaş grubundaki çocukların çok hareketli olması, yerinde durmak istememeleri doğaldır. Bırakın çocuğunuz oynasın, zıplasın, enerjisini harcasın. Fakat elbette dengeli bir sınır koymak çocuğun gelişimi ve güvenliği için önemlidir. Bu nedenle çocuklarınıza “HAYIR” kelimesini öğretin ve sağlıklı sınır koyun, inanın gerisi o kadar kolay oluyor ki çocuk nerde durması gerektiğini öğrenmiş oluyor.
“Aritmetik eğitimi alanlar beyinlerinin sağ ve sol lobunu aynı anda kullanabiliyor.”
Aritmetik eğitimi de veriyorsunuz. Pandemi dönemine online aritmetik eğitimlerini de eklemişsiniz. Aritmetik eğitimleri hangi yaştan başlıyor ve çocuğa hangi kazanımları sağlıyor?
Evet online aritmetik eğitimi de veriyorum. 5 -13 yaş arası çocuklara veriliyor bu eğitim. Eğitimin o kadar faydası var ki çocuk 4 işlemi kağıt kalem kullanmadan yapabiliyor. Bu eğitimi alanlar beyinlerinin sağ ve sol lobunu aynı anda kullanabiliyor, sayısal zekalarında (IQ) ve duygusal zekalarında (EQ) oldukça önemli gelişmeler oluyor. Yüksek konsantrasyon, odaklanma kolaylığı, gelişmiş hafıza gücü, kendini daha iyi ifade edebilme, hızlı zeka gelişimi kazanımları sağlıyor bu eğitim.